₺0,00

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Fikir Söyleşileri’nde İzmir’in tarım ve gıda ekosistemi konuşuldu

İzmir, gıdada “kısa tedarik zinciri–kooperatif–kamu eşgüdümü” ekseninde yeni bir politika çerçevesi arıyor. 17–26 Ekim tarihleri arasında Kültürpark’ta düzenlenen İzmir Kitap Fuarı çerçevesinde gerçekleştirilen FİKİR Söyleşileri kapsamındaki “İzmir Tarım ve Gıda Ekosistemi” buluşmasında, İzBB Kırsal Hizmetler Dairesi Başkanı Nehir Yüksel, İzBB Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanı Bülent Üngür ve İZTARIM Genel Müdürü Öztürk Kurt kentin yol haritasını anlattı.

İzmir’in yaklaşımı

Açılışta Nehir Yüksel, kentin kırsal politika eksenini “havza temelli planlama ve zinciri kısaltma” olarak tarif etti. Yüksel’e göre su, toprak ve biyolojik çeşitliliğin aynı çerçevede ele alındığı havza ölçeği olmadan tarımsal dayanıklılık kurulamıyor; zincirin kısalması ise küçük üreticinin aracısız pazara ulaşması, tüketicinin de şeffaf ve erişilebilir fiyatlarla güvenilir gıdaya ulaşması için kilit. Bu bakışla belediyenin omurgasını kırsal mahalle envanterinin güncellenmesi, altyapı ve mera yönetiminin bütüncül ele alınması ve 2026’ya uzanan kırsal tasarım rehberinin tamamlanması oluşturuyor. Yüksel, atıl köy okullarının çok amaçlı kamusal alanlara dönüştürülmesi çağrısını yineleyerek kırsalın yalnızca tarlayla değil, mekân ve hafızayla da ayakta tutulabileceğini vurguladı.

Gıda Politikaları Meclisi

Yüksel, üretici, kooperatif, meslek odaları, sivil toplum ve kamu birimlerini bir araya getirecek Gıda Politikaları Meclisi hazırlığının sürdüğünü; meclisin göstergeleri, hedefleri ve takvimi olan bir gıda strateji belgesi ile eşleneceğini belirtti. Böylece mevsimsel dalgalanmalara verilen anlık tepkiler yerine veriye dayalı, tutarlı bir politika seti üretmek mümkün olacak; kararlar kırdan kente uzanan zincirde parçalı değil, katılımcı ve ölçülebilir bir düzen içinde alınacak.

Su krizi çağında üretim

Bülent Üngür, İzmir’in tarımsal üretimini aynı anda etkileyen kuraklık, ani sağanak ve don risklerinin üretim desenini yeniden düşünmeyi zorunlu kıldığını söyledi. Üngür’e göre belediye, sulama altyapısını güçlendirirken içme ve sulama göletleriyle su yönetimini yaygınlaştırıyor; erken uyarı ve don tahmin mekanizmalarını üreticinin günlük pratiğine yerleştirmeye çalışıyor. Alışkanlıkların değişmesi de bu politikanın parçası: suya daha dayanıklı yem bitkilerine yöneliş, yayım ve eğitim programlarının sahadaki sonuçlarıyla hız kazanıyor. Üngür, yeni dönemi “iyi tarım: doğa, sağlık, güvenilir gıda” ifadesiyle özetlerken, coğrafi işaret çalışmalarının yerel ekonomiyi güçlendiren bir kaldıraç olarak konumlandığını hatırlattı.

Kooperatifçilikte kapasite

Üngür, kooperatiflere yaklaşımın hibeye bağımlılık üretmeyen bir kurumsallaşma hattına oturtulması gerektiğini vurguladı. Pazarlama, mali disiplin, standardizasyon ve izlenebilirlik olmadan yerel markaların istikrarlı tedarike dönüşemediğini belirten Üngür; İzmir’de alıcı–üretici buluşmaları, turizm ve yeme-içme sektörüyle ortaklıklar ve kamusal satın alma süreçlerinin bu açığı kapatmaya dönük başlıca araçlar olduğunu söyledi. Bu yaklaşım, küçük sermayeyi ölçekle buluşturan ve kırsal geliri istikrarlı hâle getiren bir yol öneriyor.

İZMAR’ın konumu

Öztürk Kurt, İZTARIM’ın işlettiği İZMAR ağını kentin tanzim satış mirasının bugünkü koşullara uyarlanmış biçimi olarak tanımladı. Kurt’a göre modelin ilk ayağı güvenli gıda: izlenebilir tedarik, kamusal standartlar ve soğuk zincir, tüketiciye yalın etiketlemeyle birlikte sunuluyor. İkinci ayağı fiyat istikrarı: “çift haneli, yüzde 10–20 bandında” bir düzenleyici etki yaratabildiklerini; bunun tüketici lehine fiyat oynaklığını yumuşatan bir kamusal çıpa oluşturduğunu söyledi. Üçüncü ayağı ise yerel öncelik: kooperatif temelli tedarik, İzmir’in karakteristik ürünlerinin görünürlüğü ve çocuklara dönük süt programlarının düzenli işletilmesi bu çerçevenin temel parçaları. Kurt, ağ büyürken amacın özel sektörle rekabet değil, tamamlayıcı ve eşitleyici bir kamu rolünü korumak olduğunun altını çizdi; yeni açılışlar için Buca, Gültepe, Narlıdere ve Karşıyaka’nın gündemde olduğunu belirtti.

Hukuk ve statü tartışması

Soru–cevap bölümünde tartışma, büyükşehir yasasıyla köylerin mahalleye dönüşmesinin mera kullanımı, ortak mülkiyet ve yerel temsil üzerindeki sonuçlarına yoğunlaştı. Nehir Yüksel, köy tüzel kişiliğinin kaldırılmasının yerel sahiplenmeyi zayıflattığını; kısa vadede mevzuat değişikliği işareti görmediklerini, bu yüzden yerel yönetim–sivil toplum işbirlikleriyle oluşan boşlukların kısmen telafi edildiğini söyledi. Bu vurgu, kırsal politikanın teknik kadar hukuki ve yönetişimsel bir boyutu olduğunu yeniden görünür kıldı.

Kritik eşiğe doğru

Oturumun toplamı, İzmir’in gıdada kalıcı ve adil bir model kurabilmesinin üç eşikte düğümlendiğini ortaya koydu. İlki, suya uyumun bütüncül yönetimi: ürün deseninden sulama sistemlerine ve afet erken uyarısına kadar uzanan zincirin aynı anda işletilmesi gerekiyor. İkincisi, kooperatiflerin kurumsal kapasitesi: yönetim, finans ve pazarlama ayağı güçlenmeden ne üretici ayakta kalıyor ne de tüketiciye istikrarlı tedarik sağlanabiliyor. Üçüncüsü ise kamusal eşgüdüm.

Konuşmacıların ortaklaştığı bu çerçeve, eşikler aşılabildiği ölçüde hem kır-kent bütünlüğünü güçlendirebilir hem de gelir ve beslenme eşitsizliklerini aynı anda azaltabilir.

Kültürpark’ta Fikir Söyleşileri başlıyor: Kentin sesi, toprağın bilgisi, barışın sözü