Rusya-Ukrayna Savaşı’nın iki yılı geride kaldı. Üçüncü yıla girdiğimiz şu günlerde, bu çatışma, Rusya-Ukrayna sınırlarını aşarak dünya genelinde bir saflaşmayı açık bir şekilde gün yüzüne çıkardı.
Ancak, üçüncü yılına girdiğimiz evre, Rusya’nın tanımlamasıyla ‘özel askeri operasyon’ veya ‘denazifikasyonun’ başladığı evre. Bölgede süregelen savaşın aslında 11. yılındayız.
Maydan Olayları’ndan bahsediyorum. Yıldönümü 21 Kasım 2013 olan ‘Euromaydan’ olaylarında, aynı yılın 8 Aralık tarihinde Kiev’deki Lenin heykelinin yıkılması, Ukrayna’nın bir daha asla eskisi gibi olamayacağının sembolik bir işaretiydi.
Ukrayna’nın sağcı dönüşümünün neredeyse bir asıra dayanan bir geçmişi var. Bu dönüşüm, tamamen ayrı bir yazının konusu ancak 2014 Maydan Olayları (ya da Maydan Darbesi), renkli devrimler tarihinde çok önemli bir yer tutuyor.
Öyle ki, Ukrayna’da 2004’te yaşanan benzer dönüşüm senaryosunda, seçimlere hile karıştığını ilan edip taraftarlarını eyleme çağıran eski Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yuşçenko’nun seçim kampanyasında kullandığı turuncu renk, renkli devrimlerin bir diğer adı olarak tarih sahnesindeki yerini aldı.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) çözülmesiyle başlayan süreçte ve sosyalist ülkelerde başlatılan bu süreçler, özellikle 90’lı yıllardan itibaren ABD’nin en çok kullandığı savaş konsepti hâline geldi.
Ve bana kalırsa, ‘renkli devrim’ veya ‘halk hareketleri üzerinden siyasi dönüşüm’ süreci günümüzde hâlâ en çok başvurulan yöntemlerden.
Renkli devrim nedir?
Renkli devrimler, bütün toplumsal olaylarda olduğu gibi öncelikle sınıfsal bir olaydır ve çoğunlukla da ekonomik gerekçelerle patlak verir. Bu süreç, uluslararası kapitalist sistemin yerel ölçekteki krizlerini aşması, resetlemesi için yaşatılan bir nevi arınma dönemleridir. Reel siyaset açısından düşündüğümüzde de, kapitalist sistemin ve onun temsilcisi ülkelerin düşman gördüğü, ya da çizgi dışına çıktığı düşünülen ülkelere uyguladığı bir ‘yola getirme reçetesidir’.
Nihayetinde, renkli devrimler, iktidarın yapısı ve ideolojisi ne olursa olsun, hedef ülkenin uluslararası finans kapitale daha uyumlu, başta yeraltı kaynakları olmak üzere ülkenin uluslararası tekellerin sömürüsüne daha fazla açıldığı, öyle ya da böyle bağımsız ya da Kolektif Batı’nın çıkarları dışında siyasi ve ekonomik adımlar atan ya da konumu itibariyle NATO’nun gözünü diktiği ülkelerde gerçekleşti.
Polonya, Macaristan, Doğu Almanya, şimdiki cumhurbaşkanının Komünist Parti üyesi olduğu günlerden ‘demokrasi davasına hizmet ederek kefaretini ödediği bir hata’ olarak bahsettiği Çekya (Çekoslovakya), Bulgaristan, Moğolistan, Romanya, Arnavutluk, Yugoslavya, Belarus, Kazakistan, Gürcistan gibi…
Renkli devrimler sivil ve kitle temelli hareketlerdir, bastığı yer itibarıyla, ilerici halk hareketlerinden ayırt etmesi oldukça zordur. Bu da, uzun süreli ve ‘sabırlı’ bir basın ve ‘sivil toplum’ çalışması gerektiren bir hazırlık evresi gerektirir.
Renkli devrimlerin simgeleri vardır. Gürcistan Gül Devrimi’nin gülü, Ukrayna’da AB ve Nazi dönemi bayrakları, Belarus’ta imparatorluk dönemi, Hong Kong’da sömürge dönemi İngiliz bayrağı, Çin’de tankın önünde duran adam.
Sürecin organizatörleri her zaman belirsizdir, renkli devrimlerde kimi popüler figürler sürecin bir yerinde ortaya çıksa da, ‘beyin takımı’ gölgededir. Sürece dair en önemli ayrıştırıcı noktalardan biri de, devrimci, sol/ sosyalist yapıların sürecin tamamen dışında, destek veren olsa bile kıyıda, kenarda kalması/ tutulmasıdır.
Öne çıkarılan ‘muhalif liderler’ ise çoğunlukla Batı yanlısıdır ya da bir ya da birden fazla ölüm gerçekleşir, Ukrayna’da Kiev makamları tarafından doğru düzgün soruşturulmayan, göstericilere ateş açan Gürcü keskin nişancıları hatırlayalım.
Hatırlarsanız, Eski Ukrayna Devlet Başkanlarından, ‘Rusçu’ kabul edilen Viktor Yanukoviç yönetiminin polis teşkilatı Berkut’a bağlı personellerin avukatı Aleksandr Goroşinskiy, 2014 başında Kiev’deki Bağımsızlık Meydanı’nda gerçekleştirilen gösterilerde yaşanan toplu katliama ilişkin Kiev Svyatoşinskiy mahkemesine yeni bir talep sunmuştu.
Avukat Goroşinskiy’e göre, mevzubahis “Gürcü keskin nişancılar” Gürcistan ordusunda askeri eğitim almış kişilerdi ve 1998 Abhazya ve 2008 Güney Osetya savaşlarına da katılmışlardı.
Kiev’deki toplu katliamda yer alan keskin nişancılar arasındaki George Bejitaşvili ise daha önce Afganistan ve Irak’ta da NATO adına görev yapmıştı.
Goroşinskiy’e göre tamamı, eski Gürcistan Devlet Başkanı ve Odessa Valisi Mihail Saakaşvili’nin yakın çevresindeki isimler tarafından kontrol edilen “Serbest Bölge” hareketinin öncülüğünde özel askeri kamplarda eğitim görmüştü. Ancak bu süreç sonuçsuz kaldı/ bırakıldı.
En kritik soru: Renkli devrimler yoktan mı var olur?
‘Perde arkası’ işlerin çok döndüğü, belirsizliklerin hakim olduğu renkli devrim süreçleri genellikle komploculuğa da çok açık süreçlerdir. Dolayısıyla, bu tür süreçlere dikkatli yaklaşmak, nihayetinde toplumsal dinamizmin sönümlenmesine doğrudan ya da dolaylı olarak hizmet edecek komplocu bir tutuma da kapılmamak gerekiyor.
Çünkü renkli devrimler birilerinin bir yerlerde bir tuşa bastığı ve her şeyin birden ortaya çıkıverdiği toplumsal olaylardan çok daha karmaşık süreçlerdir.
Ekonomik zorluklar, ulusal-sınıfsal çelişkiler, milliyetçilik, antikomünizm, siyasal skandallar… Normalde bu tür başlıklar bir devrim sebebidir, ancak bunu devrimden renkli devrime çeviren şey, isyan edilen o koşulların yaratılmasında ‘devrim organizatörlerinin’ payının çok büyük olmasıdır.
Dolayısıyla, renkli devrimler, halkın katılımı açısından düşündüğümüzde -bir iki özel örnek dışında- çoğunlukla haklı ya da haklı görünen taleplerden yola çıkar. İlerici bir niteliğe sahip devrimle, onu renklendirip Batı çıkarlarının hizmetine sunan süreç arasındaki fark ise ‘özneden’ başkası değildir.
Tam olarak bu yüzden, devrimlerin örgütleri, renkli devrimlerin ‘organizatörleri’ vardır.
Bu açıdan baktığımızda, emperyalizm çağında, her toplumsal olay renkli devrim ihtimali taşır. Yokken var edilebilen bir olaylar zinciri değildir, var olan sorunlar üzerinden şekillenir, her toplumsal olayın renklenme ihtimali vardır.
Katılımcısı doğrudan halktır, önderlik, çok uzun süreli yapılan hazırlıklar sonucunda meydana getirilen ve kamuoyu üzerinde etkisi büyük olan kişiler, gruplar, organizasyonlarla yapılır.
Görünen yüzü sivildir. Kitlesellik içinde bireycilik ideolojisi öne çıkarılır, flamalar, örgütler, yapılar genellikle dışlanır, dışlanmaya çalışılır. Bu da, öznenin silikleşmesine, yani denetimin azalmasına yol açar ki böyle bir tablo muhtemel provokasyonlar için biçilmiş kaftandır.
Sıcak savaşın bir diğer versiyonu olan renkli devrimler, günümüzde hâlâ güncelliğini koruyor. Ve bu türden dönüşümler, dünya genelinde her gün daha da fazla tartışılan ‘çok kutuplu dünya düzeninin’ nasıl şekillenebileceğine dair çok önemli işaretler – ve yerine göre dersler barındırıyor.
Ukrayna, Rusya, Moldova, Gürcistan, Ermenistan, Kazakistan, Afganistan, Myanmar, Moğolistan, Çin, Suriye, İran, Mısır ve dahası… ABD ve Avrupa Birliği’nin (AB) ‘tartışmanın bir tarafı olduğu’ her coğrafyada siyasi skandallar, toplumsal hareketler ya da doğrudan sıcak çatışma fark etmeksizin bir şekilde ‘kaynıyor’. Bu tablo, söz konusu ülkelerin siyasi sistemlerinden, ne kadar özgürlükçü ya da baskıcı olmalarından değil, doğrudan Kolektif Batı’nın uzun süreli jeopolitik çıkarlarına göre şekilleniyor.
Dünya genelinde aktif olarak devam eden bu süreç çoğunlukla medya eliyle örüldüğü için, doğru internet kullanımı, medya okuryazarlığı, bir internet kullanıcısı alışkanlığı olarak teyit mekanizmalarının öğrenilmesi gibi başlıklar her zamankinden daha önemli hâle geldi.
Bu vesileyle sevgili Murat Büyükyılmaz başta olmak üzere bana yer açan Fikir Gazetesi ekibine çok teşekkür ediyorum. Bundan sonra ben de, bana sağlanan bu alanı hem dünya genelindeki gelişmelere odaklanarak ve ‘doğru bilinen yanlışlara’ mercek tutarak doldurmaya çalışacağım.