*Loren Balhorn’un 28 Aralık 2021 tarihinde, Elke Kahr ile gerçekleştirdiği ‘Avusturya’nın En Büyük İkinci Kentini Yöneten Komünist İle Tanışın’ adlı söyleşisinden çeviri
Bu sonbaharda Komünist Parti, Avusturya’nın ikinci büyük kenti Graz’da tarihte ilk kez yerel seçimleri kazandı. Yeni belediye başkanı Elke Kahr Jacobin’e, gururla Marksist bir partinin belediye binasından neler elde etmeyi umabileceğini anlattı.
“Gece ne kadar karanlıksa, yıldızlar o kadar parlaktır.” Sosyalistler nesiller boyunca Fyodor Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sından yaptıkları bu alıntıyı, karanlık zamanlarda elde edilen küçük başarıları, şiirsel bir dille ifade etmek için kullandılar. Dostoyevski’nin bu sözü, Eylül 2021’de Die Linke’nin Almanya seçimlerindeki üzücü yenilgisinin ardından Avusturya’nın en büyük ikinci şehri Graz’da Komünist Parti’nin (KPÖ) kazanmasıyla Avrupa solu için yeni bir anlam kazandı.
Oyların yüzde 29’unu KPÖ’nün alması, daha önce muhafazakârlar tarafından yönetilen bir kentte birçok nedenden dolayı şaşırtıcı. Ancak bu başarı birdenbire ortaya çıkmadı. Yerelde KPÖ otuz yılı aşkın bir süredir Graz’da önemli bir taban oluşturuyor, kiracı hakları gibi gündelik konularda mücadeleler veriyor ve geniş bir sosyal değişim vizyonu yansıtıyordu. Şimdi, KPÖ’den Elke Kahr’ın Yeşiller ve Sosyal Demokratlarla koalisyon kurarak belediye başkanı seçilmesiyle parti, mücadelesine belediye binasından devam edecek.
Jacobin’den Loren Balhorn, Kahr ile partisinin on binlerce seçmenin güvenini nasıl kazandığını ve komünist bir belediye başkanının kapitalizm sistemi içinde neleri başarabileceğini konuştu.
LOREN BALHORN
Graz’ın belediye başkanlığına yeni seçildiniz, ancak yıllarca bir komünist olarak belediye siyasetinde aktif olarak yer aldınız. Kent yönetiminin başına geçebileceğiniz hiç aklınıza geldi mi? Hedeflerinizden biri bu muydu?
ELKE KAHR
Tabii ki hayır. Adil ve eşit bir toplum yönündeki mücadeleme katkıda bulunabilecek bir siyasi parti ve topluluk arıyordum. Bu yüzden 1983 yılında KPÖ’ye katıldım. Yıllar boyunca çeşitli görevlerde bulundum. Önce KPÖ çalışanı, sonra belediye meclisi üyesi ve daha sonra Graz’da parti başkanı olarak istediğim tek şey insanlara hizmet etmek oldu. Partinin insanlarla birlikte çalışarak, onların hayatları için önemli olan davalara devam etmesini sağlamak için elimden gelen her şeyi yapmak istedim.
Unvanlar ve pozisyonlar beni ilgilendirmiyor. Belediye başkanı seçilmek de beni farklı bir insan yapmadı. Politikalarım hâlâ aynı. Değişen tek şey, artık Graz Belediyesi’nin tüm idari görevlerinin, devlet dairelerinin ve kamu sektörünün sorumluluğunu paylaşıyor olmam. İşte bu noktada sadece yeni koalisyon hükümetinin hedeflerine değil, aynı zamanda bir insan olarak kendi standartlarıma da uymaya çalışmak zorundayım.
“NEOLİBERALİZMİ TEK BİR KENTTE SONLANDIRAMAYIZ. ANCAK İNSANLARIN DAHA FAZLA YÜK ALTINDA KALMAMALARINI SAĞLAMAK İÇİN HER ŞEYİ YAPABİLİRİZ.”
LOREN BALHORN
Muhafazakâr Avusturya Halk Partisi’nin (ÖVP) Graz’daki lideri Kurt Hohensinner, sizin liderliğinizdeki kent yönetiminin sürücüler ve yayalar, iş sahipleri ve işçiler, kiracılar ve ev sahipleri gibi gruplar arasında daha az birlik ve daha fazla bölünme anlamına geleceğini söyledi. Belirli bir açıdan haklı mı? Toplumsal çatışmaları, yönetim çalışmalarınıza taşımaya çalışacak mısınız?
ELKE KAHR
Benim siyaset anlayışım oldukça farklı. Amacımız her zaman insanları bir araya getirmek, bir kentte veya toplumda uyumu güçlendirmektir. Yani amacımız gençlerle yaşlıları, yerlilerle yabancıları veya kadınlarla erkekleri karşı karşıya getirmek değil. 2012’deki programımızda yazdığımız gibi: “Hepimiz Graz’ız ve belediye düzeyinde elimizdeki araçlarla burada yaşayan ve çalışan herkesin iyi bir yaşam sürmesini sağlamalıyız.” Elbette neoliberalizmi tek bir kentte bitiremeyiz fakat insanların daha fazla yük altına girmemelerini sağlamak için her şeyi yapabiliriz. Aynı zamanda insanların daha adil bir yaşamın koşullarını keşfetmelerine yardımcı olmak için çalışabiliriz.
Ve elbette KPÖ, her şeyden önce insanlar için mücadele eder, büyük toprak sahipleri ya da şirketler için değil. Partim işçi hareketi, kadın hareketi, barış ve çevre hareketleri geleneğinden geliyor. Burada çok şey başarıldı ve bizim çalışmalarımız da bunun üzerine inşa ediliyor. Emlak spekülatörlerine fazladan destek vermeyeceğiz. Kiracıların yanı sıra küçük ve orta ölçekli firmaların da çıkarlarını gözetiyoruz. Ayrıca kentteki bazı büyük firmalar da önemli işverenlerdir. Dolayısıyla Graz’ın iklim dostu bir ekonomi hedefini takip ederken bir ticaret merkezi olarak kalmasını da sağlamalıyız. Ancak her şeyden önce, çalışanların iyi çalışma koşullarına sahip olmasını ve kapılarımızın onlara her zaman açık olmasını sağlamalıyız.
LOREN BALHORN
Öncelikleriniz ne olacak?
ELKE KAHR
Koalisyonumuz; Graz’ın ekonomik açıdan daha adil, daha demokratik ve daha iklim dostu olması gerektiği inancıyla bir araya geldi. Belediye başkanı olarak denetlediğim departmanlarda (Konut Departmanı ve Sosyal Hizmetler Departmanı) özellikle önümüzdeki yıllarda toplu konut inşa etmeye devam edeceğiz. Ayrıca kira depozito fonunu arttıracağız ve kamu konutlarını yeniden herkese açacağız (Graz’daki son hükümet, muhafazakâr ÖVP ile aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi [FPÖ] arasındaki koalisyon 2017’de AB vatandaşı olmayanların kamu konutlarına başvurmasını yasakladı) ve hak sahipliği yardımlarını genişleteceğiz.
Graz’ın düşük gelirli sakinlerine yıllık sadece 50 Euro karşılığında her şey dâhil toplu taşıma kartı gibi belirli avantajlar sağlayan sosyal kart için uzun süre mücadele ettik. Şimdi, mümkün olduğunca çok sayıda kişinin yardım alabilmesi için sosyal karttan yararlanma koşullarını çalışan insanların tamamını kapsayacak şekilde genişletmek istiyoruz. Ayrıca kentteki anaokullarının ücretlerini de düşürmek ve yeni anaokullarının kamusal olmasını istiyoruz.
Ayrıca, belediyelerin kanalizasyon ve çöp toplama ücretlerini dondurmak istiyoruz. Bunlar genellikle her yıl otomatik olarak artıyor ancak önümüzdeki yıl zam yapılmayacak.
LOREN BALHORN
Tüm bunları dengeli bir bütçe sağlarken yapabilir misiniz? Yoksa yeni borçlar mı alacaksınız?
ELKE KAHR
Öncelikle nakit akışımıza bir göz atmamız gerekecek. Muhasebeden biraz anlayan herkes, yapmanız gereken ilk şeyin hesap tablosunun ne dediğine bakmak olduğunu bilir. Hâlihazırda bir tahminimiz var ancak mart ayında bütçe açısından ne durumda olduğumuzu tam olarak öğreneceğiz.
Bütçe nasıl olursa olsun, kamu harcamalarına ihtiyaç var. Toplu taşımayı genişletmeye ve yeni okullar inşa etmeye çalışacağız. Eğer elimizdeki imkânlar yetersiz kalırsa, o zaman bunları gerçekleştirmek için kredi almayı düşünebiliriz.
En önemli soru şu: Parayı neye harcıyoruz? Biz prestij projeleriyle değil, daha ziyade halkın sosyal sermayesiyle ilgileniyoruz. İstihdam yarattığı için de altyapıya para harcamamız gerekiyor.
“KONUT, EĞİTİM, SAĞLIK HİZMETLERİ VE ENERJİ KAMUSAL ALANDA OLMALIDIR. BU ALANLARDAN VAZGEÇMEK İŞÇİLERİ VE EMEK HAREKETİNİ ZAYIFLATIR.”
LOREN BALHORN
Avusturya’da sadece bir Komünist Parti değil, aynı zamanda çok eski, gururlu ve nispeten solcu bir Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) de var. Sizi SPÖ yerine KPÖ’ye katılmaya motive eden neydi?
ELKE KAHR
Partideki insanların özgünlüğü, anti-faşizm, enternasyonalizm ve basitçe ilgili insanların özverisiydi. Gelenekler, temelde sosyal demokrasinin geleneklerine yakın ancak KPÖ’de sözlerin eylemlerle desteklendiğini gördüm. Kimse geride bırakılmamalı ve hayatta herkes aynı fırsatlara sahip olmalı, ki KPÖ’de insanlar gerçekten öyleymiş gibi davranıyorlar.
Kendi fikirlerimi, çok okuyarak ve düşünerek geliştirdim. Her zaman büyük, uzun vadeli hedefler beni cezbetmiştir. Ancak, en önemlisi, burada ve şimdi özverili olma fikriydi — siyasi katılımın bir kariyer yapmak ve sonra tüm prensipleri terk etmekle ilgili olmaması gerektiği düşüncesi. Bu, sosyal demokrasinin çok fazla zemin kaybetmesinin nedenlerinden biridir.
Toplumun sahip olduğu her şey, yani kamu mülkiyeti, korunmalıdır. Ancak sosyal demokrasi kamu konutlarını sattı ve kamu hizmetlerinin özel şirketler tarafından ele geçirilmesine izin verdi. İnsanların ihtiyaç duyduğu konut, eğitim, sağlık hizmetleri ve enerji gibi genel hizmet alanlarının tamamının kamu malı olması gerektiğine inanıyorum. Bu alandan vazgeçmek, işçileri ve emek hareketini zayıflatır.
“İNSANLAR İÇİN FAYDALI BİR PARTİ OLACAKSANIZ, BAŞKALARININ NASIL YAŞADIĞI VE ÇALIŞTIĞI İLE ALAKADAR OLMALISINIZ.”
LOREN BALHORN
1980’lerde aktif olduğunuzda KPÖ ne gibi zorluklarla karşılaştı?
ELKE KAHR
O zamanlar anti-komünizme karşı çok mücadele etmek zorundaydık. Son derece marjinalize edilmiştik ve bize karşı çok fazla önyargı vardı. Ancak en büyük sorun, partinin halk arasında kök salmamış olmasıydı. Parti, programında -bugün olduğu gibi- aynı hedefleri savunuyordu ve sakıncalı hiçbir şey yoktu. İnsanları sadece daha iyi bir dünya umuduyla avutamayacağımızı henüz anlamamıştık.
İnsanlara dünyayı açıklamamız gerektiğini düşünüyorduk. Dünyada neden bu kadar çok çatışma var, savaşlar nasıl başlıyor gibi bağlantılar kurmak elbette önemlidir. Ancak her şeyden önce, insanlara faydalı bir taraf olacaksanız, başkalarının nasıl yaşadığı ve çalıştığıyla temas hâlinde olmalısınız. İnsanların küçük, gündelik sorunlarında yardımcı olacak beceriler edinmelisiniz.
Uzun yıllar boyunca bu becerileri adım adım nasıl yapacağımızı öğrendik; önce kiracıların acil yardım hattıyla konut konusunda, sonra da diğer konularda… Bu siyaset yapma biçimini, göreve gelip bir politikacı olarak maaş almaya başladıktan sonra terk edemezsiniz. İşte bu yüzden KPÖ’lü siyasetçiler, maaşlarının büyük bir kısmını ihtiyaç sahiplerine bağışlıyor.
“SİYASİ GÖREVE GELDİĞİNİZDE VE BİRDENBİRE ESKİSİNDEN ÇOK DAHA FAZLA KAZANDIĞINIZDA, KAZANCI SİZDEN AZ OLANLARLA BAĞINIZI KOPARMAK KOLAY OLUYOR.”
LOREN BALHORN
Belediye başkanı maaşınızın çoğunu bağışlayacak mısınız?
ELKE KAHR
Bir siyasetçi olarak maaş aldığımdan beri hep bunu yaptım. 2005 yılından (Kahr’ın Graz kent senatosuna üye olduğu yıl) bu yana ayda 6.000 Euro’dan fazla kazandım. Her zaman 1.950 Euro’yu kendime ayırdım ve geri kalanını ihtiyacı olan insanlara verdim. Siyasi göreve geldiğinizde ve birdenbire eskisinden çok daha fazla kazandığınızda, kazancı sizden az olanlarla bağınızı koparmak kolay oluyor.
Faturalarını nasıl ödeyeceklerini bilmeyen pek çok insan var. Örneğin, sağlık sorunları nedeniyle mali durumları kötüleşen insanlar ya da Almanca kurslarını karşılayamayan göçmenler gibi… Kentteki pek çok sosyal hizmet çalışanı bana sırtlarını dayayabildikleri için memnun.
Sosyal fon temelde şu şekilde işliyor: İşitme cihazını karşılayamayan bir emekli bize geldiğinde ona katkı payı için 300 Euro aktarıyoruz ya da bir kadının elektriği kesildiğinde, enerji şirketini arayıp kişinin elektriğini açmalarını rica ediyorum ve onlara ne kadar para aktaracağımı söylüyorum. Sonra iş halloluyor. Bunları benim için başka kimse yapmıyor; ben kendim yapıyorum. Bu şekilde, hâlihazırda diğer insanlara yaklaşık 900.000 Euro verebildim. Ve şimdi her ay daha fazlasını dağıtabileceğim çünkü belediye başkanı olarak çok daha fazla kazanıyor olacağım.
LOREN BALHORN
İnsanlara doğrudan kişisel yardım sağlamaya yönelik bu uygulamayı, ulusal stratejinin bir parçası olarak hayata geçirmek mümkün mü?
ELKE KAHR
Kesinlikle. Davranış biçimimiz ve insanlara verdiğimiz değer, Graz’ın ötesinde yankı buldu. Yurttaşlar, yaptıklarımızı görüyor ve “İşte bunlar diğerlerinden daha iyi olduklarını düşünmeyen, insanların yanında olan ve özverili davranan politikacılar.” diyor. İnsanlarla teması kaybetmemenin diğer yollarının yanı sıra, eyalet ve ulusal parlamentolardaki komünist politikacılar da maaşlarını sınırlandırmalıdır. Ayrıca her zaman erişilebilir olmak ve kişisel olarak bireylerin yanında olduğunuzu göstermek de önemlidir.
LOREN BALHORN
Seçiminizle aynı gün, Alman partisi Die Linke yenilgiye uğradı. Avrupa’nın ve dünyanın başka yerlerinde de solun durumu pek iç açıcı gözükmüyor. Sizce KPÖ Graz’ın bir tür rol model olmak gibi özel bir görevi var mı?
ELKE KAHR
Dünyanın başka yerlerinde solcu, ilerici ya da komünist partilerin başarılı olduğunu görmekten her zaman mutluluk duyarız. Ancak işler iyi gitmediğinde de yargılamıyoruz. Ben sadece yaşadığım ve çalıştığım yerdeki durumu yargılayabilirim. Buradaki insanların nasıl ve neden böyle düşündüklerini biliyorum.
Her zaman iş birliği içinde olacağız. Aynı zamanda başkalarından çok şey öğreniyoruz. Örneğin kiracıların acil yardım hattı bizim fikrimiz değildi, Fransız Komünist Partisi’nden kopyaladığımız bir şeydi. Sosyal kart fikri de Berlin’den geldi. Diğer bir deyişle, önemli olan, tüm cevaplara sahip olmak değil; her sol ya da ilerici partinin ortak arzusu, olması gereken şey için çalışırken birbirimizden öğrenmektir. Çalışan insanları merkeze koymak, insanlara nezaket ve empatiyle davranmak, insanları birbirine düşürmek yerine bir araya getirmek, bir ülkede barışı, kalkınmayı korumak ve teşvik etmek… Ayrıca bence değişimi sağlamanın en iyi yolu aşağıdan gelmektir.
Siyasetimizi geliştirmek onlarca yılımızı aldı. Bu, bir gecede olabilecek bir şey değil. Ancak elimizde evrensel olarak geçerli bir formül de yok. Şimdi kendimizi yeni bir görevle karşı karşıya buluyoruz ve bu görevi başarıyla yerine getireceğimizden emin olmalıyız. İktidar partisi olarak sadece sınırlı bir süre için bu görevdeyiz ve beş yıl içinde yapmak istediklerimizi başarıp başaramadığımızı ve çabalarımızın iyi karşılanıp karşılanmadığını göreceğiz.
LOREN BALHORN
Birçok yerde demokrasi şu anda seçmen katılımının azalmasıyla mücadele ediyor. Ayrıca, siz belediye başkanı seçildiğinizde katılım oranı yüzde 50 gibi, oldukça düşük bir orandaydı. Bu, sol strateji için ne anlama geliyor? Burjuva demokrasisinin organlarını yenilemekten ve daha fazla insanı demokratik sürece dâhil etmekten bizler mi sorumlu olmalıyız?
ELKE KAHR
Kesinlikle! Bu, her zaman hedeflerimizden biri olmuştur. Ve Graz’da, son seçim de dâhil olmak üzere, en azından durumun daha da kötüye gitmesini engelledik. Özellikle, bir önceki seçime katılmayan seçmenlerin bu kez katılım oranı oldukça yüksekti. Bunun nedeni de bu seçmenlerin bizi güvenilir bir alternatif olarak görmeleriydi.
Demokratik sürece katılımı arttırmak, bizim için çok önemli ve bu, yeni koalisyonda uygulamaya koyduğumuz bir şey. Sadece KPÖ’yü düşünemem çünkü insanlar diğer partilere de oy verdi. Bu nedenle belediye meclisindeki tüm partilerin, denetim kurulları ve komiteler gibi kentin diğer tüm demokratik kurumlarında da temsil edilmesine karar verdik. Daha önce böyle bir durum söz konusu değildi.
Dahası, parlamento dışı demokrasi olanakları azaltılmamalı, aksine genişletilmelidir. Geçmişte önemli kararlar alırken her zaman halkla bir koalisyon arayışında olduk. Ne zaman kent, halka hiçbir faydası olmayan bir projeye finansal olarak bağlanmak üzere olsa referandumları savunduk. Bunu yaparak pek çok olumsuz gelişmenin önüne geçtik.
LOREN BALHORN
Geçtiğimiz haftalarda Yugoslav Komünist Josip Broz Tito’ya sempati duyduğunuz iddia edildi ve basında ağır eleştirilere maruz kaldınız. Solcular fiilen var olan sosyalizm ve Marksizm mirasına nasıl yaklaşmalı? Bu mirasla, yapıcı ve dogmatik olmayan bir ilişkiyi nasıl geliştirebiliriz?
ELKE KAHR
Graz’da gerçekte var olan sosyalizmle hiçbir zaman dogmatik bir ilişkimiz olmadı. Biz komünistiz. Bizim bir dünya görüşümüz var. Aynı zamanda Marksistiz, ben ve yoldaşlarım buna bağlıyız. Belediye meclisinin kurucu toplantısında, aşırı sağcı bir parti olan FPÖ’den bir üye, “Elbette, Bayan Kahr çok cana yakın, empati kurabilen bir kadın ama yüzeyi kazıdığınızda komünizmi görürsünüz.” dedi. Bu saçmalık çünkü benim komünist olduğum çok açık.
Elbette komünist hareketin tarihinde de suçlar işlenmiştir ve bunların açıkça tartışılması gerekir. Bu konuda çekingen olunmamalı. Stalin’in şuurunda olan insanlar arasında pek çok büyük komünist de var. Bizse, KPÖ olarak, bilinçli bir şekilde kendimizi yeniden adlandırmamaya karar verdik, başka türlüsü insanlar arasında yanıltıcı olurdu. Çünkü ballandırılarak anlatılamayacak şeyleri, allayıp pullamaya gerek yok.
LOREN BALHORN
Yani Marksizm’in siyasi çalışmalar için hâlâ son derece faydalı olduğunu söyleyebilirsiniz.
ELKE KAHR
Evet, elbette, her zamankinden daha fazla! Bazı burjuva ekonomistleri bile bunu inkâr etmiyor. Ancak Marksizm, gösteriş yapabileceğiniz bir anıt değildir. Aksine, dünyayı anlamanıza yardımcı olan bir araçtır. Mülkiyet meselesi, yani toprağın kamuya mı yoksa özel mülk sahiplerine mi ait olduğu son derece önemlidir. Bunu şu anda birçok Avrupa kentinin yaşadığı yatırımcı-rantçı inşaat çılgınlığında görüyoruz. Eğer insanlara fayda getiren bir altyapı istiyorsam, mümkün olduğunca çok arazinin kamunun elinde kalmasını sağlamalı ve özelleştirilen bazı arazileri geri kazandırmalıyım. Aksi hâlde kamu yararına altyapı inşa edemeyeceğim. İnşa etmek istersem de özel şahıslara prim ödemek zorunda kalacağım.
*Çeviri: İrem Bayraktar