Kent yoksulluğu bir bireyin yaşadığı kentteki temel haklara erişememe durumudur. Özellikle metropol kentlerde; asgari ücretle çalışanlar, emekliler ve günlük güvencesiz çalışanlar, gıdaya ve temel haklara erişmekte daha fazla zorluk yaşıyor. Geçenlerde bir TV programında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Murat Kurum [Ak Parti], İstanbul Büyükşehir Belediyesinin açtığı Kent Lokantaları’nı ve süt dağıtımını eleştirirken şayet seçilirse okullarda ücretsiz yemek vereceğini söyledi. Oysa Milli Eğitim Bakanlığı, geçen öğretim yılında okul öncesi eğitimde başlattığı “bir öğün ücretsiz okul yemeği” uygulamasını deprem bölgesi dışında kalan illerde durdurdu. Bu durum üzerine, birçok CHP’li belediye ve sivil toplum örgütü, okul önlerinde çocuklara beslenme çantası dağıtmaya başlamış ve birçok engellemeyle karşılaşmışlardı. Çocukların gıdaya erişemediğini, açlıkla mücadele ettiğini gösteren veriler varsa, bu; artık bir seçim vaadi değil, utanılması gereken ve hemen okullarda yemek dağıtımını hayata geçirecek koşulların oluşturulmasını gerektiren acil bir sorundur. Çünkü gıdaya erişememek, sadece ‘erişememek’ değildir. Bu erişememe hâli aynı zamanda kronik hastalıktır, okul devamsızlığıdır, büyüme geriliği, öğrenme güçlüğü, bodurluk ve obezitedir.
Yapılan son araştırmalar gösteriyor ki yoksulluk; çocukların beden, zihin ve sosyo-duygusal gelişimindeki büyük eksikliklere neden oluyor. Birleşmiş Milletler’in 2023 Sürdürülebilir Kalkınma Raporu’nun sıfır açlık hedefine yönelik verilerine göre, Türkiye’nin yetersiz beslenme yaygınlığı oranı yüzde 2,5; beş yaş altı çocuklarda görülen bodurluk oranı ise yüzde 5,5.
ÇOCUKLARA MİRAS: DERİN YOKSULLUK
Türk Tabipleri Birliği (TTB)-Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Hatay Deprem Koordinasyonu; Samandağ, Antakya, Defne’de beş yaş altı 564 çocukla yetersiz beslenme üzerine bir araştırma yaptı. Beş yaş altı çocukların yüzde 6,2’sinde bodurluk tespit etti. Bu, deprem koşullarında yaşayan çocukların yüzüne bakamayacak kadar utanılacak vahim bir durum.
Bütün bu verilerin her biri, bir sayı değil, bir çocuk. Veriler, yoksulluğun, yetersiz beslenmenin, kronik hastalıkların, bodurluğun, obezitenin her geçen gün arttığının da bir göstergesi. Temel ihtiyaçlara sürekli erişemeyen, eğitime, barınmaya erişemeyen, kronik hastalıklarla boğuşan ve derin yoksulluk içinde yaşayan bir yetişkin, çocuğuna hem kendi kronik hastalığını hem de yoksulluğunu devrediyor. Çünkü yetersiz beslenme, kronik açlıktır, hastalıktır, okul terki ve nihayetinde çocuk işçiliğidir.
Hem dünyada hem Türkiye’de yetersiz beslenmeyle ilgili son yapılan araştırmalar gösteriyor ki, yetersiz ve sağlıksız gıdaya erişim ile derin yoksulluk içinde yaşayan çocuklarda görülen kronik açlık sürdükçe bu, ileride öğrenme güçlüğüne de neden oluyor ve yaşam süresi kısalıyor. Çünkü yoksulluk, yalnızca sosyal değil çok boyutlu bir konudur. Bu nedenle hem ruhsal hem de fizyolojik boyutu var. Yoksulluğun bireyin bedenine ve ruhuna olan etkisi üzerine birçok araştırma var. Bu nedenle bir an önce yapılması gereken projelerden biri, tüm okullarda ücretsiz ve sağlıklı yemeğin uygulanmaya konmasıdır. Yapılan uluslararası araştırmalar, bunun, ilkokul ve ortaokul düzeyindeki çocuklarda fiziksel gelişim, sağlık, öğrenme ve bilişsel kapasite, okul devamlılığı ve akademik başarı düzeylerini etkilediğini, kız çocuklarında anemi riskini yüzde 20 azalttığını ortaya çıkarmıştır.
Yerel seçimleri konuştuğumuz bugünlerde her belediye başkanının önceliği, derin yoksulluğu ailelerinden miras alan çocuklar olmalıdır.