Fransa’da Savaş Çanları: Macron Ne Yapmaya Çalışıyor?

Emekli Albay Vincent Arbaretier’in Fransız televizyonlarında Fransız birliklerinin Ukrayna’ya sevki ve olası konuşlandırılması hakkında konuşması bu haftanın gündemine oturdu.

Arbaretier, sunucunun “İlk önce biz ateş etmeyeceğiz, desek bile, Kara Kuvvetlerinin Dinyeper boyunca konuşlandırılması gerçeği Rusya tarafından bir provokasyon olarak görülmez mi?” sorusuna verdiği “Kesinlikle hayır, çünkü bu, Rusya’yı eşitlik temelinde tartışmaya zorlamak anlamına gelir.” yanıtı önemli işaretler barındırıyor. 

Arbaretier ayrıca sürekli bir savunma hattına gerek olmadığı, yalnızca hızlı tepki birimlerinin konuşlandırılması gerektiği görüşünde.

Fransa Savunma Bakanlığı, Rusya’nın ‘Fransa’nın Ukrayna’ya 2 bin asker göndermeye hazırlandığı’ iddiasının doğru olmadığını bildirse de, söylentilerden yola çıkarak yapılan planlar, en azından Fransa’nın Donbass’ı ve Belarus sınırını gözden çıkardığını gösteriyor. 

Daha önce, çeşitli basın kuruluşları da, özellikle Bulgaristan’da ‘muhtemelen Fransız paralı askerlerin de dâhil olduğu’ askeri birliklerin görüldüğünü bildirmişti.

FRANSIZ ASKERLER ZATEN UKRAYNA’DA

Söz konusu ihtimali yorumlayan Rusya Devlet Duması Başkan Yardımcısı Pyotr Tolstoy da, Fransız televizyon kanalı BFMTV’ye verdiği röportajda, Rus ordusunun Fransa’nın Ukrayna’ya gönderdiği tüm Fransız askerlerini öldüreceğini söyledi. Tolstoy ayrıca, Bugün Ukrayna’da çatışmalara katılan toplamda 13 bin paralı asker olduğunu, bunlardan 367’sinin Fransız olduğunu ve 147’sinin öldürüldüğünün altını çizdi.

Kremlin Sözcüsü Peskov da, Fransa’nın Ukrayna’nın Belarus sınırındaki bölgelerine askeri misyon gönderme planlarını açıklayan Ukraynalı vekil Aleksey Gonçarenko’nun sözlerini “Ukrayna’ya bazı yabancı askeri birliklerin gönderilmesi çok olumsuz hatta onarılamaz sonuçlara yol açar.” ifadeleriyle yorumlamıştı.

LE PEN’DEN İTİRAZ

Fransa’nın Ukrayna tutumuna ülke siyaseti içinden yapılan itirazların en önemlilerinden biri, Fransa Ulusal Birlik partisi lideri Marine Le Pen’den geldi. 

Fransa lideri Emmanuel Macron’un Ukrayna tutumuna ilişkin yaptığı açıklamaları değerlendiren Le Pen, ‘Ukrayna’ya yardım etmenin tek yolunun Rusya Federasyonu ile askeri çatışmayı sona erdirme konusunda müzakerelere girme fırsatı vermek olduğunu’ söyledi. 

Le Pen ayrıca, Macron’un Ukrayna’ya asker gönderileceği şeklinde yorumlanan açıklamalarının ise haziran ayında yapılacak Avrupa Parlamentosu Seçimleri için bir ‘yatırım’ olduğu görüşünde. 

NATO İŞİN NERESİNDE?

Joe Biden yönetimi önderliğinde ABD’nin Avrupa’ya ‘Ukrayna’ya yardım’ dayatmasının ABD lehinde bir seyir izlediğini söylemek mümkün. Avrupalı yöneticiler, bir iki çatlak ses hariç Ukrayna’ya yardım konusunda ABD’yle tamamen aynı çizgiye sahip. Üstelik, Ukrayna’ya yardım ve Rus tehididi propagandası üzerinden şekillendirilen ‘dış güçler’ anlatısı, Avrupa’yı daha da kasıp kavurması beklenen sorunların biraz olsun ‘ötelenmesine’ yol açacak: Göç krizi, ekonomik kriz ve yükselen aşırı sağ. 

Dolayısıyla Fransa’nın bu hamlesini ve asker gönderme konusundaki girişken tutumu aynı anda Macron’un siyasi ömrünü uzatma çabası olarak da değerlendirilebilir. Bunun yanında, Fransa Ukrayna’da en çok sözleşmeli özel asker kaybeden ülkelerden biri. Yani aslında uzun zamandır bölgede bu ülke. 

Bu arada, Ukrayna Dışişleri Bakanı da, Macron’un asker göndermekten bahsederken sadece orduyu eğitecek eğitmenleri kastettiğini söyledi.

Macron zamanında NATO’nun ‘beyin ölümünün gerçekleştiğini’ iddia etse de, Fransız varlığı hâlâ NATO’dan bağımsız düşünülemez. Öte yandan, Fransa’nın böyle bir adım atması, Rusya tarafından ‘meşru bir hedef hâline geleceklerinin’ açıklanması ve yaşanması muhtemel senaryo, NATO’nun bölgeye ilişkin genel stratejisinin bir tatbiki, provası da olabilir. 

Ayrıca Fransa televizyonlarına yansıyan açıklamalardan anlıyoruz ki Fransız birlikleri gerçekten gitmeyi planlıyorlarsa Ukrayna’da Dinyeper nehri boyunca veya Belarus sınırına konuşlandırılacak. Bu da Ukrayna’nın doğusu (Novorossiya) ve kuzeyinin ‘gözden çıkarılabilir’ olduğunu gösteriyor da olabilir. Donbass’ın ve kuzeydeki bazı bölgelerin Rusya’ya bırakılması, Batı Ukrayna’nınsa AB/NATO üyelikleriyle birlikte tam kapsamlı silahlandırılması da uzmanların öne sürdüğü ‘ihtimaller’ arasındaydı. 

NATO liderliği, henüz Fransa gibi açıktan konuşulmaya başlamadı ancak Fransa’nın adımlarının nereye varabileceğini görmek istemiş olabilirler.

Dikkatlerden kaçmaması gereken bir diğer gelişme ise, Fransa’nın nükleer cephaneliği için malzeme üretimine yeniden başlaması.

Fransa’da, 15 yıllık bir aradan sonra, nükleer silah üretimi de dâhil olmak üzere gerekli bir yapay gaz olan trityum üretimi yeniden başlayacak. Çalışmaların bir kısmı, ülkenin Savunma Bakanlığı ile sözleşme imzalayan sivil bir nükleer santralde ilk kez gerçekleştirilecek. Ancak elbette, Fransız yetkililer bunun uzun süredir planlanmış bir proje olduğu ve Ukrayna çevresindeki mevcut çatışmayla ve Paris ile Paris arasındaki çatışmayla ilgisi olmadığı konusunda ısrar ediyor. 

Avrupa için ABD’ye alternatif bir hat kurma fikri muhtemelen artık bir hayal. Çünkü Fransa’da Macron, Almanya’da Scholz ve İngiltere’de Sunak, Biden önderliğindeki ABD’den bağımsızlaşmayı, alternatif kurmayı düşünebilecek potansiyele sahip değiller. Çeşitli ve dönemsel rahatsızlıklar olsa bile, ABD önderliği ve NATO konusunda bir çatlak ses beklenmiyor. Bir diğer önemli mesele de ekonomi. Avrupa, zaten ABD’nin kendilerine uyguladığı ‘Rus karşıtı ekonomik yaptırımlar’ baskısına boyun eğdikten sonra dönülmez bir noktaya geldi. Avrupa ülkeleri göç krizi, ekonomik kriz ve yükselen aşırı sağ gibi, toplumları temelden etkileyecek ciddi problemlerle karşı karşıya ve bu sorunları olabildiğince erteleyebilmeleri gerekiyor. Bunun tek yolu ise dış düşmanlar tarifi ve savaş propagandası.