Kent hakkı, kentlerde yaşayan insanların, yaşadıkları kent içerisinde temel insan haklarına ek olarak sahip oldukları haklar ve özgürlükler bütününü ifade eder. Bu kavram, kent sakinlerinin yaşam kalitelerini artırmaya, kentsel alanlarda sosyal adaleti sağlamaya ve herkesin kent kaynaklarına erişimini garanti altına almaya yönelik çalışmaları kapsar. “Right to the City” olarak da bilinen bu kavram, Henri Lefebvre tarafından 1968’de ortaya atılmış olup, kentsel mekanlarda yaşam kalitelerini iyileştirme, kent kaynaklarına adil erişim ve kentsel karar alma süreçlerine katılım haklarını içerir.
Kent Hakkı ve Yerel Yönetimler
Yerel yönetimler, kent hakkı kavramının uygulanmasında kritik bir role sahiptir. Bu hakların tanınması ve hayata geçirilmesi genellikle yerel yönetimlerin sorumluluğundadır. Kamu hizmetlerinin sağlanması, yaşanabilir halka açık alanların yaratılması, uygun konut imkânlarının sunulması ve kent içi ulaşımın iyileştirilmesi gibi temel kentsel hizmetlerin geliştirilmesi, yerel yönetimlere düşen görevler arasındadır. Ayrıca kent hakkı, kent sakinlerinin kentsel karar alma süreçlerine aktif katılımını da vurgular. Bu, yerel yönetimlerin karar alma süreçlerinde şeffaflık ve hesap verebilirlik sağlaması, kent sakinlerine danışması ve onların görüşlerini, ihtiyaçlarını ve önerilerini dikkate alması anlamına gelir.
Yapay Zeka’nın Rolü
Yerel yönetimler ve kent hakkı konularında yapay zeka (YZ) uygulamaları, kentsel yaşamı iyileştirmek, şehir hizmetlerini optimize etmek ve vatandaşların kentle ilgili karar alma süreçlerine katılımını artırmak için kullanılmaktadır. Trafik yönetiminden atık yönetimine, enerji tüketiminden su yönetimine kadar pek çok alanda YZ destekli sistemler, gerçek zamanlı verileri analiz ederek şehirlerin daha verimli ve sürdürülebilir hâle gelmesine yardımcı olmaktadır. Katılımcı bütçeleme gibi süreçlerde YZ, vatandaşların önerilerini analiz ederek en popüler ve uygulanabilir fikirleri belirleyebilir ve bu süreci daha verimli hâle getirebilir.
Kamu güvenliği, afet yönetimi, kentsel planlama ve tasarım gibi alanlarda da YZ uygulamaları, yerel yönetimlerin daha etkin ve verimli çalışmasına, kent haklarının korunmasına ve kent sakinlerinin yaşam kalitesinin iyileştirilmesine katkıda bulunmaktadır. Geçtiğimiz aylarda Avrupa Birliği Parlamentosunda Kabul edilen Avrupa Birliği Yapay Zeka Direktifi (EU AI Act.) devlet kurumlarının ve şirketlerin yapacağı uygulamalar açısından bazı risk seviyeleri tanımlayarak bir rehber olmuş durumda. Avrupa Birliği içinde gerçek zamanlı yüz tanıma ile kimlik tespiti yapılması, bilişsel davranışsal manipülasyon, sosyal puanlama sistemleri yasaklanmış oldu.
Somut Örnekler
Yerel yönetim ve kent hakkı konularında YZ uygulamalarına dair somut örnekler oldukça çeşitlidir. İzmir’de yapay zeka dairesi başkanlığının kurulması, İstanbul’da çöp gazından enerji üretimi, “Hayal Kart” projesi ile çocuklara yönelik kodlama eğitimi, “Mobil EDS” araçları ile trafik ihlallerinin tespiti gibi uygulamalar bu alanda atılmış önemli adımlardır. Barcelona ve Singapur gibi şehirler, akıllı şehir projeleriyle yaşam kalitesini artırmayı, çevresel sürdürülebilirliği sağlamayı ve ekonomik kalkınmayı hedeflemektedir. Bu şehirlerde, akıllı atık yönetimi, akıllı otopark çözümleri, akıllı bina otomasyon sistemleri ve akıllı kamu emniyeti gibi pek çok uygulama hayata geçirilmiştir. Dijital ikizler de içerdiği yapay zeka ile birlikte akıllı kent yönetimi için yerel yönetimlere imkân sağlayan teknolojilerden. Geçtiğimiz günlerde Nvidia şirketi dünyanın iklimi için bir dijital ikizini (digital twin of Earth’s climate) yaptığını ve kullanıma sunduğunu duyurdu. İklim krizi ve sürdürülebilirlik açısından daha gelişkin tasarım, planlama ve öngörülerin oluşturulması için yerel yönetimlere gerçek zamanlı bir simülasyon ortamı sağlanmış oldu.
Kent hakkı, yerel yönetimler ve yapay zeka, kentsel yaşamı dönüştürme potansiyeline sahip üç temel unsurdur. Yapay zeka uygulamalarının yerel yönetimler tarafından akılcı ve etik bir şekilde kullanılması, kent sakinlerinin yaşam kalitesini iyileştirme, kent kaynaklarına adil erişim ve kentsel karar alma süreçlerine katılımını artırma yolunda önemli bir adım olacaktır. Bu süreçte, mahremiyet, güvenlik ve etik konularına dikkat edilmesi ve vatandaşların haklarının korunması için şeffaf politikaların ve düzenlemelerin uygulanması gerekmektedir.