Çalışarak okumak zorunda olmak. Günümüz Türkiye’sinde öğrenci olmanın anlamı artık bu. Öğrenciler de çok ciddi ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya. Aileden destek gelebilse de eğitim masrafları öyle bir hâl aldı ki öğrenciliğin tek kaygısının iyi eğitim almaya odaklanmak olduğu dönemler geçti. Şimdi artık stres, uykusuzluk, barınma, gıda gibi ihtiyaçları karşılamak daha da zor. Buysa okula odaklanamama, dersleri takip edememe ve neredeyse okulu bırakma kararlarıyla sonuçlanıyor.
Böyle bir ortamda iş bulmak ve yaşamı bir öğrenci için olması gerektiği gibi sürdürmek gerek. Ancak Türkiye şartlarında bu da hiç kolay değil. Genç işsizliği ülkenin kanayan yaralarından biri. TÜİK’in Ocak 2024 verilerine göre 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 1,1 puan artarak %16,6’ya yükselmiş. Bu yaş grubunda işsizlik oranı; erkeklerde %14,1, kadınlarda ise %2. Türkiye’nin istihdam fotoğrafı böyleyken üniversitede okuyan gençler, kafe, bar gibi geçici işlere yöneliyor. Tabii ki bu sıkıntıları pek çok genç yaşıyor. “Yaşım 23 oldu, saçlarım şimdiden beyazlamaya başladı.” diyenler var.
Boran da o gençlerden biri. Dört yıl önce grafikerlik yaparken üniversite okumaya karar vermiş, öğrencilik başlayınca burslarla birlikte rahatça geçinebileceğini sanıyormuş. Ancak önce pandemi süreci, ardından gittikçe derinleşen ekonomik kriz, karşısına bir duvar gibi dikilmiş. Parasızlık ciddi bir sorun olmaya başlayınca bu devirde çalışmadan okumanın mümkün olmadığını anlayıp yarı zamanlı bir iş bulmuş.
Boran için ilk sene aslında o kadar da kötü değilmiş ancak üst üste gelen dayanılmaz zamlar bir işe girmeyi mecbur kılmış. O durumu şöyle anlatıyor Boran: “En çok şu 2022 sonundaki kira krizi başımı ağrıttı aylık 900 tl olan oda kiram bir anda önce 2500’e sonrasında 3500’e çıktı; üstüne faturalar da var tabii. Sonrasında çalışmak elzem oldu.”
UYGUN İŞ BULMAK KOLAY DEĞİL
Bu kez de öğrencilerin temel derdi olan uygun bir iş bulma sorunu baş gösteriyor. “Görece birçok iş seçeneği var ama aralarından gerçekten düzgününü bulmak çok zor, misal bir kafe part time eleman arıyor sözde ama haftanın en az dört günü, günde on saat çalışma zorunluluğu koyuyor.”
Çalışma saatleri öğrenciler için en büyük sorun çünkü okulla birlikte süreci yönetmek hiç de kolay değil. Sonunda Boran bir Karaoke Bar’da kasiyer/oyun görevlisi karışımı bir iş bulmuş. Bu işi tercih etmesini şöyle açıklıyor:
“Bu işe çok rastgele bir şekilde denk geldim ve çalışma saatleri yüzünden tercih ettim çünkü haftada kaç gün çalışırsam çalışayım gece çalışacağım için gündüz okuluma gidebiliyordum.”
Gelirler giderleri karşılamaya yetmeyince çalışmak durumunda kalan bir başka öğrenci Eda. Turizm İşletmeciliğinde okuyor. İş aramaya başladığında üniversitelerde iş bulmaya yardımcı olmak amaçlı kurulan gruplardan destek almış. İş bulma sürecindeyse hem yorulmuş hem de umutsuzluğa kapılmış. “Bir işverenle görüşmeye gittikten sonra mesai saatlerinin tutarsız olması, saatlik ücretin ortalamanın çok altında olması, iş yoğunluğunun fazla olması gibi nedenlerle çoğu iş yeri ile anlaşamıyorum.” diyor. Bu yüzden de çalışması gereken çevrede bulunan kötünün iyisi sayılabilecek bir kafeyle anlaşmış. Saatlik ücreti 60 lira. Hafta içi okul durumundaki boşluklara göre 15.00’te başlayan çalışma akşam 22.00’ye kadar sürüyor. Hafta sonu ise bu süre uzuyor. Çalıştığı kafe görece olarak küçük bir bölgede yer alsa da 16.00 gibi başladığı iş, gece 02.00-03.00 sularında tamamlanıyor. Bu yorucu çalışma saatlerinin daha çok olumsuz etkisi oluyor aslında. “Maddiyat yoluna biraz girdi ama diğer ipleri kaybettim sanki. Kendime vakit ayırmayı tamamen unuttum. En çok okulu aksattığım için üzülüyorum.” diyor. Ve şu anki durumu üzerine basa basa söylediği gerçek de oldukça net: “Üniversite ve iş bir arada şu an için gitmiyor, gidemiyor.”
ÇALIŞMANIN ZORLUKLARI
Barış, ekonomik bağımsızlık kazanmak için erken yaşta çalışmaya başlayanlardan. 15-16 yaşında atılıyor iş hayatına. Üniversiteyi kazanıp İzmir’e gelince okuldan kalan zamanını doğru değerlendirip geçimini güçlendirmek istiyor. Tercihler çok geniş değil ama Bornova’nın kafe ve barlarıyla ünlü Küçükpark bölgesinde iş bulmak, deneyimli biri için çok da zor değil, bazı gece kulübü ve publarda garsonluk yapıyor önceleri. İki yıldır bir barda barmenlik yapıyor.
İki işi bir arada yürütmenin, hele de gece geç saatlere kadar açık eğlence mekânlarında çalışmanın zorluklarını yaşıyor, özellikle de ilk yılı için pişmanlık duyuyor:
“İlk başlarda hem üniversite hem iş çok zor geliyordu. Hatta 1. sınıfta kaldım bu yüzden. Zaman geçtikçe vücut alışıyor ve işler biraz daha düzene giriyor ama zaman zaman keşke okula asılsam dediğim oluyor.”
Bu tür mekânlarda çalışmak aslında üniversiteyle birlikte götürülebileceği için uygun ama “uykunuzdan oluyorsunuz” diyor. “Gerçi ben pek uyumayı sevmediğimden sorun yaratmıyor. Yine de bu, normal şartlarda bedeni yoran bir durum. Derslere adapte olmayı da etkiliyor muhakkak.”
Ekonomik koşullar yüzünden masraflarını karşılayamayan pek çok üniversiteli iş aramak zorunda kalıyor, hâl böyle olunca aslında belli alanlarda iş bulmak da o kadar kolay değil. Barış bu duruma uygun mantıklı hareket etmek gerektiğini düşünüyor. Ona göre; “Çok fazla üniversiteli olduğundan çok fazla iş arayan insan da oluyor bunun da iş bulmayı zorlaştırdığı bir gerçek, o yüzden kafanın yattığı bir yerde çalışmaya başladığında orada devam etmek en mantıklısı çok fazla iş değiştirmek mantıklı değil.”
Ama bu konuda şunu da eklemeden geçmiyor: “Çok fazla iş arayanın olması maaşları da etkiliyor benim yaptığım işi daha farklı bir yerde yapan birisi benden çok kazanabiliyor.”
PEKİ EMEĞİN KARŞILIĞINDA DURUM NE?
Verilen emeğin karşılığı konusunda bir eşitlikten söz edilemiyor elbette. Hele de henüz resmi olarak çalışma hayatına adım atmamış gençler söz konusuysa iş yerlerinin bu konuda daha gevşek davrandığı söylenebilir. Çalıştığı yer sigortaya önem veriyor, bu konuda Barış’ın içi rahat ancak “yapılmayan birçok iş yeri biliyorum.” diye de ekliyor.
Aldığı para, asgari ücretin saate vurulmuş hâli. Kaç saat çalışırsa o kadar kazanıyor. Akşamüstü başlayıp gece 02.00-03.00 gibi noktalanıyor. “Yolu karşılamıyorlar ama personeller genelde yakın yerlerde oturan insanlar olduğu için bu konuda sıkıntı olmuyor.” diyor. “İş yerinde yemek mevcut ama pek beğendiğimi söyleyemem.”
İşverenle ilişkiler konusunda ilkeli ve dengeli bir çalışmanın önemini vurguluyor: “İşverenle iletişimim fena değil” diyor. “Müşterilerle aramı iyi tutup işimi yaptığım sürece hiçbir patronumla sorun yaşamıyorum. Önemli olan onları işte bırakıp özel hayatına dâhil etmemen. Samimiyeti kaçırınca şımarabiliyorlar.”
Peki hiç mi sorun olmuyor, özellikle de bar gibi mekânlarda uzun çalışma saatlerinde sabırlı olmayı sürdürmek kolay değil. “Müşterilerle ilişkiler her gün değişiyor.” deyip ekliyor: “Ben kafa yapısı olarak gençlerle çok iyi anlaşıyorum ve çalıştığım mekân üniversitelilerin daha sık uğradığı bir mekân. Tabii arada papaz olduğumuz müşteriler olmuyor değil. Bu durumda çözebiliyorsam önce sakin kalıp konuşarak işleri çözmeye çalışıyorum. Olayların büyüdüğü ve kavga etmişliğim de var ama bu çözüm olmuyor pek.”
ÇALIŞAN ÖĞRENCİLERİN TEMEL MOTİVASYONU: AİLEYE YÜK OLMAMAK
Ege Üniversitesinde Diyaliz bölümünde okuyan Fatma Nur da stajla birlikte derslerini yürütmeye çalışıyor. Haftada iki gün staj, dört gün boyunca da dersleri var. Maddi zorluk çeken her öğrenci gibi ek gelir olması için çalışmaya başlamış. “Zorundalık hâli tabii ki.” diyor. “Kimse durduk yere çalışmak istemez. Ekstra olarak kendi hayatında bir zorluk da istemez. Aslında mecbur da kaldım diyemem ama aileme fazla yük olmak istemiyorum. Benim bir de abim de var, o da hukuk okuyor Kırıkkale’de. Ona da bir yandan babam para yetiştirmeye çalışıyor. Babamı da düşünüyorum. İki kardeşiz, ikimize de para yetiştirecek.”
Yine de bir öğrenci olarak sadece okuluyla ilgilenmek, onun da temel isteği. “Yanımda ekstra bir para olsun da istiyorum. Biraz da bu yüzden çalışıyorum ama keşke çalışmasaydım.” diyor.
İzmir Buca’da bir barda iş bulmuş. Çalışma saatlerine göre, aldığı ücret değişiyor. “Eğer sabah gelirsem 650 alıyorum, 10 saat çalışıyorum. Akşamcı olarak gelirsem 8 saat çalışıp 520 lira alıyorum.” diyor.
Çalışma zamanları oldukça yorucu. “Bazen sabahçı olup açılış oluyorum. Sabah 11’den akşam 9’a kadar çalışıyorum. Bazen öğlen geliyorum saat 1’de. O zaman akşam 11’e kadar çalışıyorum. Bir de akşamcı var. O da saat 6’dan gece 2’ye kadar oluyor. Gece 2’de kapanış yapıyoruz.” diye açıklıyor. Okulla birlikte çalışma saatlerini ayarlamak güç ancak Fatma Nur, bu konuda şanslı olanlardan. Çok yorucu bir süreç olsa da üstesinden gelmeyi başardığını söylüyor. Özellikle sınav zamanları izin alabildiği için şanslı:
“Vize final haftamda çalışmıyorum. Bir iki hafta boşluğum oluyor. Onu ayarlıyorlar shifte göre. Çalışma saatlerimi şöyle ayarlıyorum haftalık ders programıma göre. Pazartesi günleri dersim yok, sabah geliyorum. Bir de cuma, cumartesi, pazar çalışıyorum genelde. Cuma günü stajım oluyor. Sabah beş buçukta kalkıyorum, staja gidiyorum. Akşam beşe kadar stajda oluyorum. Cuma günü de akşam altıcı olarak geliyorum. Altıcıdan gece ikiye kadar kapanışa kalıyorum. Cumartesi, pazar günleri de zaten boş olduğum için ya sabah geliyorum ya akşam geliyorum. Hafta içi çok fazla çalışamıyorum. Derslerim yoğun. Staj da var. Bir yandan da KPSS’ye de çalışıyorum. Zor oluyor, koşturmacalı bir süreç. Ama idare ediyorum bir şekilde.”
Fakat gece geç saatlere kalmak büyük sorun. “Gece çıktığım zaman özellikle ulaşım sorunu oluyor.” diyor. “Taksiyle gitmek zorunda oluyorum çünkü o saatte otobüs olmuyor. Taksiyle de 80 lira tutuyor. O açıdan biraz sıkıntı oluyor. Onun haricinde mesela yürüyeceğim zaman zaten yarım saatten uzun sürer. Zaten hava soğuk oluyor. O zaman dönmem sıkıntı oluyor.
Mesela pazartesi günü ben akşam çalışacağım zaman gece 2’de çıkıyorum. Benim salı günü sabah 8.30’da dersim oluyor. O süreçte bir de hafta sonunda çalıştığım için yorgun bir şekilde derse gidiyorum. Sabah erken ders olduğu zaman da 8.30’dan akşam 5’e kadar dersim var. Çok fazla yoğunlaşamıyorum derslere. O açıdan sıkıntı oluyor. Bir de burada çalıştığım için sadece üç gün boş kalıyorum. O üç günde de dersleri yetiştirmek biraz zor oluyor.”
HİZMET SEKTÖRÜNDEKİ DİĞER ZORLUKLAR
Çalışma sürecinde de görece olarak yaşıtlarına göre daha az sıkıntı yaşadığını söylüyor. Özellikle müşterilerle iletişim bu tür işlerde çok önemli. “Bazı müşteriler çok kaba oluyor. Kaba davranabiliyorlar.” diyor. “Ama bizim müşterilerimizde çok fazla rastladığımız olmuyor. Üsluplarına dikkat ediyorlar. Zaten burası da biraz nezih bir mekan. İçeriye almıyorlar çok fazla o tarz insanları. Diğer yerlere baktığım zaman gerçekten şaşırıyorum Çünkü çok fazla olay oluyor diğer mekânlarda. Bizim zaten tanıdığımız, sürekli müşterilerimiz de oluyor. Konuşup dertleşiyoruz da. Hatta yardımları da oluyor. Mesela benim bir kedim vardı. Onun kısırlaştırma zamanı gelmişti. Sağ olsun burada bir abi var. Kedimi onun sayesinde ücretsiz kısırlaştırdım.”
Kadın olarak karşılaştığı sıkıntılar oluyor mu diye sorunca “Akranlarıma göre bu mekânda biraz şanslıyım sanırım. Şu ana kadar olumsuz bir olayla karşılaşmadım. Bir kere numarasını vermek isteyen oldu. Onu da zaten hemen dışarıya aldı müdürlerimiz.” diyor. “ama barlarda çalışıp bu konuda sıkıntı yaşayan pek çok kişi olduğunu duyuyorum.” diye ekliyor.
“Peki bir kadın olarak barda çalışmanın erkeklere kıyasla zorlukları var mı?” sorumuzu ise şöyle yanıtlıyor: “Bizim pek zorluğumuz olmuyor. Çünkü mal geldiği zaman bizi hiç göndermiyorlar. Erkekler yapıyor. Bize ağır iş yükletmiyorlar. Çöpler dâhil erkekler hallediyor.”
Ancak kimi zaman özensiz, kaba müşteriler çıkıyor, o zaman oldukça zorlandığını anlatıyor Fatma Nur:
“Dün kalabalık bir grup hâlinde erkek kadın müşteriler geldi. İki yetmişlik açtılar. Bayağı sarhoş oldular ve her yeri döktüler. Masanın üzerinde normal kalan hiçbir şey olmadı neredeyse. Her yer birbirine girmişti. Çerezler yerde, bardaklar kırıldı. İletişime geçmeye çalışıyorsun. Anlamıyorlar, dinlemiyorlar. Akşam geç kapattık, sabah geldim, onların temizliğiyle uğraştım bir ton. Onun haricinde herhangi bir sorun olduğunda konuşmaya çalışıyorum. Kadının biri boşları topladığım için beni azarladı.
Biraz ek gelir için bu tür zorlu koşullara ve saygısız insanlara katlanan her genç gibi Fatma Nur da en çok üzüldüğü olayı anlatıyor:
“Tip (bahşiş) vermedikleri zaman ben gerçekten üzülüyorum. Çünkü emek veriyoruz burada. Ben cuma günlerinde staj formamı giyip geliyorum buraya. Üzerime sadece çalıştığım yerin kıyafetini geçirip çalışıyorum. Bu zorlukları dinlemeyip bir eksik görünce çok fazla bağıran oluyor. Böyle insanlar çok yorucu ve üzücü oluyor işte.”