Refik Anadol: Yapay Zekayla Sanatın Gizemine Doğru

*Louis Jebb’in 5 Nisan 2024 tarihinde yayımlanan, “On process: Refik Anadol seeks to demystify AI art by showing how it is put together” başlıklı metninden çeviri

Medya sanatçısı Refik Anadol; Londra’daki Serpentine Galerileri’nde düzenlediği “Dünyanın Yankıları: Canlı Arşiv” adlı sergisiyle, ham veri kaynakları ve yapay zekâyla (AI) üretilmiş Büyük Doğal Dil Modeli’nin yapısı konusunda radikal bir netlik sunuyor.

Refik Anadol dünyanın en görünür ve özenli dijital sanatçılarından biri olma yolunda son 15 yılda çığır açan bir dizi teknolojik gelişmenin merkezinde çalıştı. 2008’den bu yana algoritmalarla; 2010’dan bu yana mimari ölçekte projeksiyon haritalama ile; 2013’te Oculus geliştirici kitinin çıktığı günlerden bu yana sanal gerçeklikle; on yıldır yapay zekâ (AI) ile; 2016’da Google Artists and Machine Intelligence’da (AMI) misafir sanatçı olarak yapay zekâ veri boyama ve yapay zekâ veri heykelleri yapmaya başladığında ve 2020’den bu yana da blockchain ve NFT’lerle değiştirilemez tokenler* yarattı.

Serpentine Galerisi’ndeki “Dünyanın Yankıları: Canlı Arşiv” sergisiyle Anadol, dijital sanatta ortaya çıkan iki önemli eğilime çarpıcı bir damga vuruyor (Anadol kendi işlerini medya sanatı olarak tanımlamayı tercih ediyor): Sanatçının sürecini göstererek yapay zekâyı, NFT’leri ve diğer kısaltmalarla dolu teknolojileri gizemden arındırmak ve yapay zekayı bilgiyi demokratikleştirmek için kullanmak. Her iki eğilimin de amacı, teknolojik “bilinmeyen” korkusunu azaltmak ve geleneksel sanat dünyasına dijital sanatçıların ciddiyetini göstermektir. Anadol, The Art Newspaper’a verdiği demeçte şöyle açıklıyor: “Bu sergiyle stüdyomuz ilk kez tüm kaynaklarımızı açıkladı, verilerimizin nereden geldiğini gösterdi, bu da büyük bir değişim.”

Anadol, yazar ve sanatçı Robert Alice tarafından editörlüğü yapılan ve NFT dünyasının on yıllık gelişimlerini inceleyen 600 sayfalık “On NFTs” (Taschen, 2024) adlı akademik araştırmanın “Süreç Üzerine” bölümünde yer alan sanatçılardan biri. Anadol’un sürecini analiz ettiği proje, 2022 tarihli ‘Living Architecture: Casa Batlló’ adlı eseridir. Bu medya sanatı çalışması, halka açık resimlerden ve milyonlarca belgeden oluşan bir veri setini modellemek için yapay zeka kullanarak Barselona’da bulunan Antoni Gaudí’nin 1906 yapımı evine odaklanır. Anadol ve ekibi, Mayıs 2023’te Casa Batlló’nun cephesine eseri yansıtıp yapay zeka modelinin çıktısını kullanarak, Anadol’un deyimiyle, eseri New York City’deki Rockefeller Plaza’da paralel olarak çalıştırırken canlı bir seyirci önünde binanın mimarisi üzerinde “sanrıladılar”.

“On NFTs” kitabının Living Architecture bölümünde yaratım sürecinin her adımı; Gaudí’nin eskizlerinden, görsel ve akademik arşivlerden alınan dosyalardan ve evin halka açık resimlerinden oluşan bir veri seti toplamaktan; bu verileri nesneleri tespit etmek ve görüntüleri sınıflandırmak için işlemeye; verileri temalara göre ayırmaya; arşivin işlenmesi yoluyla eğitilecek bir yapay zeka modeli oluşturmaya kadar listeleniyor. Tüm bunlar, son çıktıyı besleyecek bir “pigment boru hattı” oluşturulmadan önce gerçekleşir. Bu son çıktı, Anadol’un çalışmalarının son on yıldır imzası hâline gelen “dönen, akışkan hareketler”le ifade ediliyor.

SERPENTINE VERİ İŞLEME DUVARI

Serpentine’de Anadol’un sergisine giren ziyaretçilerin ilk karşılaştığı şey süreç. Sergi girişinde bulunan uzun, mektup kutusu şekilli bir veri süreci duvarında, metin ve diyagramlar 30 dakikalık bir döngüde oynayarak sanatçının ham veriden yapay zekâ destekli bitmiş video çıktısına nasıl ulaştığını açıklıyor. Bu çıktıda, küresel akademik kurumlar tarafından paylaşılan ses, metin, resim ve video verilerinden oluşturulan devasa su altı mercanı ve Amazon yağmur ormanı veri setleri, Anadol’un Büyük Doğa Modeli (BDM) olarak adlandırdığı şekilde sınıflandırılmış ve temalandırılmıştır. BDM, Anadol’a göre, insan zekâsı yerine “doğanın kendi zekâsı” ile eğitilmiş algoritmalara sahip, doğaya adanmış dünyanın ilk açık kaynaklı yapay zeka modelidir. Anadol verdiği demeçte, “yaşayan bir arşiv, yaşayan bir eser” diyor. Serpentine gösterisinde BDM’den iki veri seti kullanılıyor: “Yapay Gerçeklikler: Yağmur Ormanı” ve “Yapay Gerçeklikler: Mercan.”

Anadol, sekiz yıldır BDM üzerinde düşündüğünü bildirdi. Bu projede kendisine akıl hocaları olarak gördüğü Brezilya’daki Yawanawa yerli halkı ile uzun süredir devam eden iş birliğinden ilham alıyordu. “Yawanawa ailesine yapay zekâ hakkında ne düşündüklerini sorduğumda, bizim için sürpriz değil dediler. Doğada yaşıyoruz. Doğa bizim yapay zekâmız.”

2020 ve 2021’deki Covid-19 kapanması sırasında Anadol, en büyük doğal tarih veri arşivlerinden bazılarını çalışmaya girişti. Anadol’un veri görselleştirme ve yapay zekâ sanatlarına adanmış bir müze ve Web3 platformu olan Dataland şemsiye projesi kapsamında yer alan veri süreci duvarındaki anlatı, çağrısına cevap veren katılımcı kurumları listeliyor. Bunlar arasında şunlar yer alıyor: Washington DC’de bulunan Smithsonian Enstitüsü, 148 milyon obje, 9 milyon halka açık numune kaydı ve 6,3 milyon halka açık görüntüye sahip; Londra’daki Doğal Tarih Müzesi, 80 milyon numune ve 4 milyon halka açık görüntüye sahip; New York eyaletindeki Cornell Ornitoloji Laboratuvarı, kalabalık kaynaklı iNaturalist, 181 milyon görüntüye ev sahipliği yapıyor; veri toplama platformu Yaşam Ansiklopedisi; Paris, New York, Harvard, Rio de Janeiro ve diğer şehirlerdeki herbarium ve botanik bahçeleri koleksiyonları; 54 milyon görüntü, 2 milyon ses kaydı ve 255.000 video barındırıyor.

Anadol ve stüdyo ekibi kendi verilerini topladı ve bu veriler, dünyanın farklı 16 lokasyonunda, Amazonlar, Avustralya ve Endonezya gibi yerlerde, filme çekme ve 3 boyutlu tarama yoluyla elde edildi. Ayrıca bu lokasyonlarda yağış, toprak nemi, ışık ve obje sıcaklığı gibi veriler de toplandı. Veri işlem duvarında kuş seslerine ayrılmış özel bir bölüm var. Bu bölümde, Cornell Üniversitesi’ndeki Macaulay Kütüphanesi’nden alınan ses dosyalarının nasıl etiketlenerek ses imzalarının çıkarıldığını görebilirsiniz. Bu kısımda özellikle Amazon kuş türlerine odaklanılmış.

Anadol’un modelinin video çıktıları, geniş açılı projeksiyon haritalamasında oynatılıyor. Yapay zekâ modelinin veri setiyle “hayal kurma” anı, mercan, yağmur ormanı ve ötesinin dijital görüntüleriyle oluşan muhteşem video görüntüleriyle etkileyici bir şekilde temsil ediliyor. Bu görüntüler, tıpkı bir sığırcık sürüsü gibi toplanıp yükseliyor. Bu teknik, Anadol’un 2022-2023 yıllarında New York’taki Modern Sanat Müzesi (MoMA) arşivlerinden oluşturulan bir veri setini keşfederken Unsupervised adlı eserinde de kullandığı bir teknik. Serpentine’de de tıpkı MoMA’da olduğu gibi, bu ham görüntülerden oluşan hızla akan bulutlar, yapay zekâ modelleme sürecini besleyen verilerin görsel bir metaforu olarak işlev görüyor. Bu görüntüler, son “veri heykeli” videosunun parçası hâline geliyor.

MİMARİYE UYGULANMIŞ YAPAY ZEKÂ

Anadol, yapay zekâ eserlerinin mimariyle nasıl etkileşime girdiğiyle uzun süredir ilgileniyor. Mimariyi hem bir tuval hem de bir kapsayıcı olarak kullanıyor. MoMA’da, Gund Lobby’nin çift yüksekliğine ve karakterine uyacak şekilde tasarlanmış, kare şeklinden biraz daha uzun, devasa bir ekranda Unsupervised adlı eserini sergiledi. Serpentine North’ta ise galerinin uzun ve alçak oranlarını kullanarak üç ana duvarın her birini kaplayan bir ekranla çalıştı. Sergiyi ziyaret edenlerin, bazıları bir saatten fazla kaldıklarından, galeriden geniş açılı yapay zekâ görüntüleri önünde uzun uzun tefekkür edebilmeleri için banklar yerleştirilmesini istemesi Anadol’u memnun etmiş. Bu görüntülerde Anadol üç farklı estetik kullanıyor: stüdyosunun imzası olan dokulu akışkan dinamikler, yeni bir hiper-gerçekçi video stili ve son olarak “Yağmur Ormanı” veri setiyle birlikte fantastik ölçekli ve detaylı bitkiler, ağaçlar ve çalılıklar üreten yeni bir rüya ya da bilimkurgu sineması benzeri bir estetik.

Anadol, bu üç estetik ile oynayarak, Serpentine North’un ana galerileri arasında kalan geçiş alanlarında sürecin başka bir katmanını gösterme şansı yakalıyor. Bu alanlardan birinde, video tavana yansıtılıyor. Anadol’a göre yapay zekâ “tamamen perspektifleri değiştirmek” ile ilgilidir. Diğer bir alanda ise insan ölçeğinde ve çiftler hâlinde birbirine bakan bir dizi portre şekilli ekran, yapay zekâ modelinin çıktısını iki estetikte paralel olarak gösteriyor. Bir ekranda hiper-gerçekçi tarzda egzotik bir kuş veya Amazon bitkisi oluşturulabilirken, aynı anda karşıdaki ekranda yapay zekâ modeli aynı veriyle klasik Anadol dokulu, akışkan-dinamik tarzıyla çalışıyor.

Anadol, “Benim için çalışma zamanı inanılmaz heyecan verici bir dönem.” diyor. “Sadece bir ortam yaratmakla kalmıyorum, aynı zamanda bu ortamın malzemelerini de gösteriyorum.”

VERİLERİN DEMOKRATİKLEŞTİRİLMESİ

Anadol’un BDM modeli, açık kaynaklıdır. Bu sayede veri sağlayan kurumlar, ilgili kreatifler veya araştırmacılar, kendi çıktılarını oluşturmak için modelin örneklerini çalıştırabiliyor. Serginin birçok öğrenci ve okulun ilgisini çekmesinden heyecan duyan Anadol, bu ölçekte bir proje oluşturmanın zorlukları hakkında soru soranlara yanıt veriyor.

Anadol, “Her şeyin telifli hâle geldiği bir dünyada, bu gösterinin açık kaynaklı olması çok önemli.” diyor. “Bu, geleceğin yapay zekâsının yalnızca kapalı kaynaklı olamayacağını, çok güçlü bir şekilde ifade eden önemli bir mesaj.” Eseri, “Veriyi demokratikleştirmek, yapay zekâyı gizemden arındırmak ve bizden daha büyük bir şeye katkıda bulunmak” olarak gören Anadol, OpenAI’ın Sora modeli gibi, onun da yaratmasına izin veren şeyin metin-video yapay zekâ araştırması olduğunu söylüyor. Aynı zamanda çok tanıdık, çok benzer, ancak açık kaynaklı olduğunu ekliyor.

SERPENTINE VE ÇEVRESİNDEKİ DOĞA

Anadol yıllardır ilişkide olduğu Serpentine Galerileri, sanat yönetmeni Hans Ulrich Obrist’in de en erken dönemdeki akıl hocalarından biri olmasıyla anlamlı bir yere sahip. Bu kurum; Sanat ve Teknoloji ekibinin, sanat ve teknoloji arasındaki etkileşimi konu alan yeni düşünce ve işbirliklerini teşvik etmek için hazırladığı dört yıllık raporu olan Future Art Ecosystems 4: Art x Public AI (FAE 4) ile birlikte son dönemlerdeki süreci merkeze aldı.

Rapor, önümüzdeki yıllarda yapay zekâ kullanılarak, kültürel organizasyonları kendi veri setlerini keşfetmeye ve bunlardan nasıl faydalanabileceklerini birleştirmeye teşvik ediyor. Raporun odaklandığı süreç, “kamu yararı için kamu yapay zekâsı” olarak adlandırdığı şeyi yaratmak amacıyla kullanılan yazılım ve donanım katmanlarını gösteriyor.

Dünyanın Yankıları: Canlı Arşiv sergisinin açılışında, Anadol ve Obrist, BDM aracılığıyla doğayı, Hyde Park’ın 350 dönümlük çimen, göl, ağaç, kuş ve hayvan yaşamının kalbinde yer alan bir galeriye getirmekten duydukları ortak heyecanı dile getirdiler. “İlk adımı ortaya koymak için mükemmel bir yer” diyen Anadol, “ücretsiz ve açık.” diye de ekliyor. Ancak eser, “doğayı değiştirmekle ilgili değil. Doğayı sevmek, saygı duymak ve hatırlamakla ilgili.”

Dünyanın Yankıları: Canlı Arşiv sergisi, Anadol’un sanatsal ve teknolojik olarak çağa ayak uydurduğunu ve aynı zamanda bir sonraki adımı atmaya hazır olduğunu bir kez daha gösteriyor. Eser, Anadol’un MoMA’nın zengin müze arşivini kategorize ederek akorlayıp; birikimli, tesadüfi bir güzellik yaratmasını sağlayan bir algoritma kullanılarak Unsupervised’da jeneratif yapay zekâ ile resimsel efektler elde ederken sergilediklerinden yola çıkarak yeni estetik yaklaşımlar üzerinde yükseliyor.

Amazon yağmur ormanlarının ve deniz altındaki mercan yataklarının meditatif ve çoğu zaman büyüleyici yeniden canlandırmalarıyla, dönüşümlü olarak hiper-gerçekçi ve derin rüya gören Dünyanın Yankıları sergisinin meraklı hırsı ve enerjisi, bazen eserin kendisini galerinin ekranlarının kenarlarından dışarıya doğru yarı patlamak istercesine, sanki çevredeki park alanına ve bu düşündürücü deneyimin gelecekteki enstalasyonlarına doğru akmak istercesine taşıyor.

Anadol, Serpentine sergisini BDM’nin ilk yinelemesi olarak görüyor; “mekâna özgü bir müdahale. Binayı bir arşive ve tuvale dönüştürmek” diyor ve ekliyor, “Bu, ilk ve son parça değil, gelişiyor.”

*Teknik olarak “token”; “kripto para” veya “kripto varlık” ile aynı anlamdadır. Ama bağlama dayalı olarak giderek daha spesifik anlamlar da kazanmıştır. Token öncelikle Bitcoin ve Ethereum’un dışındaki (bunlar da teknik bakımından token olsalar da) tüm kripto para birimlerini ifade eder. İkinci olarak token, birçok merkezsiz finans (veya DeFi) token’ının yaptığı gibi başka bir kripto para blok zinciri üzerinde çalışan belirli dijital varlıkları tanımlamakta kullanılır. 

*Çeviri: İrem Bayraktar