Ayşe Hür Yazdı: Rosenbergler Ölmemeli!

Bundan 71 yıl önce, 19 Haziran 1953 günü Ethel ve Julius Rosenberg çifti, SSCB’ye atom bombasının sırlarını vermek suçuyla New York eyaletinin Ossining kentindeki Sing Sing Hapishanesi’nde elektrikli sandalyede idam edilmişti.

Daha ilk gençliğimde (1970’lerde) davayı temel insan hakları ve evrensel hukuk prensipleri çerçevesinde işleyerek tartışmaya açan Fransız Tarihçi Alain Decaux’nun “Rosenbergler Ölmemeli” adlı tiyatro eserini Genco Erkal’ın Dostlar Tiyatrosu’ndan izlediğimden beri benim için çok travmatik bir olaydı.

Yıllar içinde bu konudaki gelgitleri, yeni bulguları göz ucuyla da olsa inceledim ama başlangıçtaki kanaatim son yıllara kadar değişmedi. Kanaatim neydi, yazının sonunda açıklayacağım.
Olayın gelişimini elimden geldiğince derli toplu özetleyeceğim ama bu konuda yazılmış onca kitaptaki birbirinden farklı bilgiler arasında bazen yolumu kaybetmiş olabilirim artık o kadarını affedeceksiniz.

Soğuk Savaş nedir?

Önce olayın yaşandığı Soğuk Savaş dönemini hatırlayalım. Soğuk Savaş, 5 Mart 1946’da Churchill’in ABD, Missouri’deki Fulton kolejinde yaptığı Demir Perde teriminin geçtiği uzun konuşma ile başlatılır, 1989-1991’de SSCB’nin ve Doğu Bloku’nun dağılmasıyla sonlandırılır.

Soğuk Savaş özetle ABD ve SSCB ile onların müttefikleri arasındaki çatışma, gerilim ve rekabet dönemiydi. Bu dönem boyunca, iki süper güç arasındaki sıcak çatışmayla sonuçlanmadı ama rekabet birden fazla arenada ortaya çıktı: Yüksek maliyetli savunma harcamaları; muazzam bir konvansiyonel ve nükleer silahlanma yarışı, ideolojik, psikolojik ve casusluk savaşları; spor rekabeti, uzay yarışı başta olmak üzere askeri, endüstriyel ve teknolojik gelişmelerde yarış, askeri koalisyonlar ve bir dizi vekalet savaşı.

CIA ve HUAC’ın kuruluşu

Başkan Harry Truman, 24 Ocak 1946’da Beyaz Saray’da özel bir parti ile merkezi istihbarat teşkilatının (CIG sonra CIA oldu) doğuşunu kutlamıştı. CIA İkinci Dünya Savaşı’nı takip eden yıllarda hızla genişledi ve Amerikan dış politikasının yapımı üzerinde etkili olacaktı.

Truman, 21 Mart 1947’de ise federal çalışanları “anayasaya aykırı olarak Birleşik Devletler Hükümetinin biçimini değiştirmek” için tarama emrini imzaladı. Bir sonraki ay, Cumhuriyetçilerin önderlik ettiği Amerikan Karşıtı Faaliyetler Komitesi (HUAC olarak bilinir), ülke içindeki komünist yıkımın kökünü kazımak için kararlı bir kampanya başlattı.

HUAC Eylül 1947’den itibaren, ulusal güvenlik konseyi için, o zamanlar “Truman belgeleri” olarak adlandırılan (şimdiye kadar gizli olarak sınıflandırılan) dünyanın durumuna ilişkin aylık bir inceleme hazırlamaya başladı.

İçerdeki soruşturmaları ise 1924 yılından bu yana görevde olan FBI direktörü J. Edgar Hoover ve FBI ajanları yürütüyordu. Menşevik, Troçkist ve Stalinist görüşlere sahip aydınlarla başlandı, 25 Kasım 1947’de ifade vermeye çağrılan on ünlü yönetmen ve senarist 1950’de 1 yıl hapis ve 1000 Dolar para cezasına çarptırıldılar. Bu kişiler Hollywood Ten (Hollywood Onlusu) diye anılacaktı.

Soruşturmalar sürerken 29 Ağustos 1949’da Sovyetler Birliği ilk atom bombasını denedi, ardından Komünist güçler Çin İç Savaşı’nda zafer ilan etti ve Çin Halk Cumhuriyeti’ni kurdular. Ocak 1950’de, Kuzey Kore’nin Sovyet destekli ordusu, Güney’deki Batı yanlısı komşusunu işgal etti. Bu atmosferde birçok Amerikalı, Wilson dönemine damgasını vuran “Kızıl tehdidinin” “gerçek” olduğuna inanmaya daha hazırdı.

Şubat 1950’de Wisconsinli Cumhuriyetçi Senatör Joseph P. McCarthy, Batı Virginia, Wheeling’deki Ohio İlçesi Cumhuriyetçi Kadınlar Kulübü’nde bir konuşma yaptı ve bir kağıt parçasını havada salladı. McCarthy’nin iddiasına göre Dışişleri Bakanlığı’nda çalışan ve politikayı şekillendiren 205 kişinin adı vardı listede. Bundan sonra işler çığrından çıktı. Ancak bu yazının konusu McCharty’nin “cadı avı” değil onun bir parçası olan “Rosenbergler Olayı.”

Rosenbergler ifşa oluyor

SSCB’nin 29 Ağustos 1949’da ilk atom bombasını patlatmasının üstünden dört ay geçmişti ki, Ocak 1950’de Manhattan Projesi’nde İngiltere adına çalışan Klaus Fusch adlı Alman teorik fizikçinin SSCB’ye atom bombasıyla ilgili bazı bilgiler aktardığı farkedildi. Fusch’dan Amerikalı Sovyet ajanı Harry Gold’a ulaşıldı. Nihayet 15 Temmuz 1950’de David Greenglass adlı birinin kapısı çalındı. Greenglass FBI’a beş yıl önce ABD’nin atom bombası çalışmalarının yürütüldüğü Los Alamos’da elektrik mühendisi olarak çalışırken, kızkardeşi Ethel’in kocası Julius Rosenberg tarafından kandırıldığını ve atom bombasının sırlarını SSCB’ye verdiklerini anlattı. Greenglas başka isimler (Barr, Perl, Sarant, Sussman, McNutt, Dayton, Sobell…) de verdi.

Hızlı yargılama

Bunlardan bir kısmı deşifre olmalarından önce veya deşifre olduklarını anlayınca ülkeden ayrılmayı başarmışlardı. Mahkeme Mart 1951’de başladı. İki haftalık kısa bir yargılama sonunda Julius ve karısı Ethel aktardıkları bilgiler yüzünden Kore Savaşı’nda ABD ordusunun 50 binden fazla kayıp vermesinden ve “gelecekteki bir milyon ölümden” sorumlu tutuldular ve elektrikli sandalyede idam cezasına mahkum edildiler.

Onlarla birlikte casuslukla suçlanan Morton Sobell delil azlığından 30 yıl, Greenglass ise işbirliği yaptığı için 15 yıl hapse mahkum oldu. İddianamedeki “gelecekteki ölümler” gibi hukuk dışı bir suçlamaya karşı çıkmak bir yana, Baş Yargıç Kaufmann hiç bir zaman Rosenberg’lere ağır bir ceza vermekten yana değildi.

Özellikle Ethel Rosenberg’le ilgili tek kanıt kardeşinin iddialarıydı. Ancak McCartyciliğin zirvede olduğu bir dönemde farklı bir karar alınması adeta imkansızdı. Yine karar bir oy farkla alındı. İdam günü dahi Rosenberglere tüm bildiklerini anlatmaları karşılığında ölüm cezasından affedilme vaadedildi. Ancak Rosenberg çifti masum olduklarını söylediler ve ölüme gittiler. David Greenglas 9,5 yıl hapis yattıktan sonra serbest bırakıldı ve eşi Ruth’la buluşarak hayatına devam etti.

Rosenbergler casus muydu?

O tarihten beri dünyadaki politik duruma göre Rosenberglerin casusluk yapmadığı, komünist ve Yahudi oluşları yüzünden cadı avının zirvesini oluşturan bir hukuk(suzluk) cinayetine kurban gittikleri ile hak ettikleri şekilde cezalandırıldığına inanmak arasında gidip geldi kamuoyu.

1995’de, FBI 1939-1957 yılları arasında SSCB’ye karşı yürüttüğü karşı casusluk faaliyetlerinin (Venona Programı idi adı) dokumanlarını yayımladı. 1939-1950 arasına ait 3000 doküman arasında 19’u Julius Rosenberg ile ilgiliydi. Bu dokumanların titiz bir incelemesi yapılmasa da o tarihten itibaren kamuoyu Julius’un casusluk faaliyetine katıldığını ama Ethel’in suçsuz olduğuna inandı.

1996’da Greenglass, karısı Ruth’un da casusluk ekibinden olduğunu ancak, o tarihlerde yeni doğum yaptığı ve bir ev kazasında ciddi şekilde yandığı için, onu kurtarmak için kızkardeşi Ethel’i suçladığını itiraf edince Ethel’in masum olduğu kanısı iyice güçlendi.

12 Eylül 2008’de 30 yıllık hapis cezasını ağzını açmadan tamamlayan Morton Sobell suskunluğunu örtülü biçimde bozdu ve The New York Times’e yaptığı açıklamada “II. Dünya Savaşı sırasında illegal olarak bir müttefike yardım ettiğini” söyledi.

KGB arşivleri açılıyor

Sovyet Bloğu’nun yıkılmasından sonra KGB arşivleri açılmıştı ama Rosenbergler konusu 2009 yılında eski KGB ajanı Alexandre Vassiliev’in resmen tutmasına izin verilmiş olan “Beyaz Defteri’ne Rosenberglerle ilgili olarak aldığı notlar Venona belgeleriyle karşılaştırıldıktan sonra yayımlandıktan sonra tekrar alevlendi. Bu belgeler Spies: The Rise and Fall of the KGB in America adlı bir kitapla kamuoyuna açıklandı.

Buna göre Julius ve Ethel Rosenberg, City College of New York’da (CCNY) öğrenci iken çoğu Julius’unki gibi Çarlık Rusyası’ndan kaçmış olan Yahudi ailelerin çocuklarıyla birlikte ABD Komünist Partisi’ne (CPUSA) sempati duymuş, Ağustos 1939’da SSBC adına Molotov, Hitler Almanyası adına Ribbentrop arasında imzalanan paktan sonra partide yaşanan Troçkist-Stalinist bölünmesinde, Stalinist kanatta yer almışlardı. Rosenbergler bu tarihten sonra SSCB’ye destek olmak için ABD’nin savaş teknolojisine dair bilgileri elde edip SSCB’ye vermeye karar vermişlerdi.

Zamanla kendileri gibi düşünen, kimi Stalinist kimi “kapitalist komünist” 10 kadar arkadaşlarıyla bir grup kurmuşlardı. Hepsi de yetenekli ve eğitimli olan bu kişiler bazen hedefleyerek bazen rastlantı ile ABD’nin havacılık ve atom araştırmaları merkezlerinde işler bularak ulaştıkları bilgileri SSCB’nin ABD’deki bağlantılarına aktarmışlardı.

Bu bilgiler arasında atom bombasının yapımına dair bilgiler (ki bunların KGB’nin de ABD’de unuttuğu eski bir SSCB ajanı Kolov adlı birinden geldiği yıllar sonra ortaya çıkacaktı), Greenglass’ın nasıl elde ettiği hala bilinmeyen Uranyum 235 örneği de vardı ama esas havacılık, uzay araçları, radar, uzaktan kumandalı patlayıcılar, radyo yayıncılığı gibi konularında hayati bilgiler vardı.

Ethel’in rolü

Bir aerodinamik kuruluşunda müfettiş olarak çalışan Julius Rosenberg’in koordine ettiği ekibin faaliyetlerinden Ethel’in haberi olduğu açıktı ancak gerek KGB belgelerinde gerekse FBI belgelerinde Ethel’in sadece eylemlere tanık olmak, yardımcılık yapmak (Rosenberglerin kutu gibi evlerinde yaklaşık 20 bin belgenin fotokopisi, fotoğrafı çekilmişti) veya kuryelik gibi tali rolü olduğu belirtiliyordu. Öyle ki KGB belgelerinde Greenglass’ın eşi Ruth’un bir kod adı varken, Ethel adıyla anılıyordu ve “1938’den beri sadık bir vatansever (komünist). Hassas sağlık durumundan dolayı çalışmıyor” notu vardı. İleriki yıllarda bu ifade Rosenberglerin oğulları Michael ve Robert Meerapol’un “babamız hakkında kesin konuşamasak da annemiz suçsuzdu” iddialarına temel oluşturacaktı. Evlatları annelerinin komünistlik, Yahudilik ve kadın olmak gibi üç nedenden dolayı gadre uğradığı düşünüyordu.

FBI’ın beceriksizlikleri

FBI, başından itibaren pek çok ipucu olmasına rağmen bir türlü bunları biraraya getirip bu grubu ifşa edememişti. Ancak 1950 yılında bazı tesadüflerle ifşa oldukları anlaşılınca KGB bağlantıları Rosenberglere derhal ülkeyi terketmeleri emrini vermişti. Ancak Julius Rosenberg muhtemelen diğer arkadaşlarını uyarmak için bu talimata uymadığı için geç kalmış ve nihayet tutuklanmıştı. Nitekim Julius’un uyardığı arkadaşları kaçmayı başarmışlar, bu kişilerden Sarant ve Barr daha sonradan SSCB’nin havacılık sektörünü büyük başarılara taşımışlardı.

Sonuç

Elbette ABD belgeleri komünist bir grubu kategorik olarak suçlayıcı karakteriyle yanlı belgeler. KGB belgeleri ise başka şekilde yanlı ama her ikisinin ortak yanı Julius ve adını andığım ve anmadığım arkadaşlarının tarihin en büyük endüstriyel casusluk faaliyetine imza attıklarını ancak atom bombasının sırlarını esas olarak Manhattan Projesi’nde çalışan bilim adamlarının SSCB’ye aktardığı konusu. Yine her iki belge grubundan, Julius Rosenberg’in endüstriyel sırları toplayan ve aktaran grubu kuran, devamını sağlayan önemli bir figür olduğu, Ethel’in ise kocasının amaçlarını, hedeflerini, faaliyetlerini destekleyen, ona yardımcı olan tali bir figür olduğunu, ancak onlara verilen cezanın işledikleri suçun karşılığı olmadığı, çok ağır bir ceza olduğu anlaşılıyor.

SSCB’nin (Stalin’in 5 Mart 1953’te ölümünden sonra parti sekreteri seçilen Malenkov’un altı aylık dönemini saymazsak) üçüncü lideri Nikita Kruşçev 1990 yılında Kruşçev Hatırlıyor: Glasnost Bantları adıyla yayımlanan hatıratında “Rosenberglerin bize ne tür bir yardım sağladığını spesifik olarak söyleyemediğini” ancak Joseph Stalin ve Dışişleri Bakanı Molotov’dan “onların çok şey sağladıklarını”, “getirdikleri bilgilerin atom bombamızın üretimini hızlandırmada önemli bir yardım” olduğunu yazdı. Ancak 1996 yılında Sovyet ajanı Aleksandr Feklisov gazetecilere Rosenbergler’in atom casusluğu yapmadıklarını, ancak birtakım askeri sırları KGB’ye verdiklerini anlattı. 2008 yılında, Sovyetler Birliği’nin ilk bomba malzemesini oluşturmak için kullandığı plütonyum üretim reaktörü Chelyabinsk-40’ın müdürü olan mühendis Boris V. Brokhovich, The New York Times’a yaptığı açıklamada Kruşçev’in “aptalın aptalı biri” olduğunu iddia etti ve Sovyetlerin deneme yanılma yoluyla kendi bombalarını geliştirdiklerini iddia ederek “Rosenberg’leri boşuna elektrikli sandalyeye oturttunuz” dedi.

Bu iddialar şu açıdan doğru olabilir: Julius ve Ethel Rosenberg atom bombası hakkında en ufak bir fikre sahip olmadıkları için hangi belgelerin, bilgilerin işe yarayacağını kestirememeleri normaldi. Özellikle FBI’ın Greenglass’ın KGB belgelerinde “inanmış bir komünist” olarak geçen karısı Ruth’a dava bile açmazken ondan daha az aktif olan Ethel’i suçlaması ve nihayetinde ölüme götürmesi adaletsiz bir yargılama olduğunu gösteriyor. Rosenbergler ve arkadaşlarını bu faaliyetlere giriş nedenleri ise hem FBI hem KGB belgelerinde gayet açık. İnanmış birer komünist olarak başlangıçta savaşta SSCB’yi güçlendirmek. Faaliyetlerine savaş sonrası devam etmelerine dair bir açıklama FBI belgelerinde elbette yok. Ama bunu biz söyleyebiliriz herhalde: 1945’te Japonya başka nedenlerle teslim olmaya hazırlandığı sırada 6 Ağustos 1945’te Hiroşima’ya, 9 Ağustos 1945’te Nagazaki’ye iki atom bombası atarak nükleer egemenliğini ilan eden ABD’ye karşı denge unsuru olması için SSCB’nin de atom bombasına sahip olmasını istemeleri ideolojik olarak mantıklı bir tutumdu. Çünkü sadece ABD’nin elinde atom bombası olsaydı bunun sonuçlarının ne olacağını kestiremezdik.

Değişmeyen kanaatim

Rosenbergler bunları mahkemede söylemediler, son anlarına kadar da iddiaları reddettiler, çünkü casusluğu kabul etmeleri halinde ideallerine ihanet etmiş olurlardı. Kurtulma şanslarını iki kere kullanmadılar. İlkinde arkadaşlarını korumak için ülkeden hemen çıkmayı reddettiler, ikincisinde idam cezasının ertelenmesi için kendilerinden beklenen itirafı yapmadılar.

Bu belgeleri bilmeden de özellikle sol çevrelerin Rosenbergleri yapmadıkları bir şeyden idam edilen acınacak kurbanlar gibi sunmasına, hele kocasıyla aynı eğitimi almış, ondan önce komünist olmuş, kişilikli, cesur biri olduğu belgelerden anlaşılan Ethel’in adeta “eş durumundan” dosyaya dahil edilmesine içsel olarak itiraz ediyordum. Bunları bilmeden de onların bu casusluk faaliyetini neden yürüttüklerini, meşruiyetlerini nereden aldıklarını tahmin edebiliyordum. Bugün ideolojik bir tutarlılık içinde, dürüstlük ve cesaretle 10 yıl boyunca ABD gibi korkunç bir polis devletini atlatmayı başardıkları, deşifre olduklarında da eğilip bükülmeden, eylemlerinin sonuçlarına vakarla katlandıkları için Ethel ve Julius Rosenberg’e saygımı tazelemiş durumdayım.