Özelleştirilen Enerji Sektörü: Kusur Çok Yatırım Yok!

Adalet ve Kalkınma Partisi (Ak Parti) iktidarını anlatabilecek kelimelerin başında kuşkusuz “özelleştirme” geliyor. Türkiye, Ak Parti’nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 tarihinden bu yana pek çok özelleştirmeye şahit oldu. Sektör ve alan tanımadan yapılan özelleştirmeler, bir dönem Ak Parti iktidarının ekonomik gelir anlamında önemli bir kaynağı olmuştu.

Veriler de durumun boyutunu açıklamak için önemli birer kaynak niteliğinde. Türkiye’de yapılan tüm özelleştirmelerin önemli bir bölümü Ak Parti iktidarı döneminde yapıldı. Aşağıdaki tablodan Türkiye’deki özelleştirmelere dair verilere ulaşılabilir:

Enerji sektöründen özel bir örnek vermek de verileri somutlaştırmak adına yerinde olacaktır. 2002 yılında elektrik üretiminde özel sektörün payı yüzde 32 olarak görünürken bu oran Eylül 2023 itibarıyla yüzde 83 olarak göze çarpmaktadır.

Özelleştirmelerin yalnızca ekonomik sonuçlarıyla değerlendirmesi gereken olgular olmadığını Türkiye’de özelleştirmeler sonucu yaşananlar bizlere gösteriyor. Zira, Türkiye’de özelleştirilen pek çok önemli kurumda önemli sorunlar yaşanıyor. Kurumların denetim ve çalışmalarında yine önemli problemler açığa çıkıyor.

Madenler, fabrikalar ve enerji sektörü başta olmak üzere pek çok alanda yapılan özelleştirmeler sonunda denetim ve yatırım eksikliği gibi problemler dolayısıyla katliamlar yaşanabiliyor, emekçiler yaşamını yitirirken hesap sormak bir “lüks” hâline dönüşüyor. 

İzmir’in Alsancak semtinde elektrik akımına kapılarak iki yurttaşın (Özge Ceren Deniz ve İnanç Öktemay) yaşamını yitirmesinin ardından, enerji sektöründeki özelleştirmeler ve ilgili tartışmalar yeniden gündeme geldi. Olayın ardından Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) İzmir Şubesi ilk incelemesini tamamladı ve 13 Temmuz günü bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada denetim eksikliğine dikkat çekerek kamulaştırma çağrısı yapan EMO İzmir Şubesi, olay sonrası oluşturulan teknik heyetin raporundaki bulgulara da yer verdi.

“…olayın gerçekleştiği sokakta trafo merkezlerinden dağıtım panosuna giden kablolarda izolasyon hatası olduğu belirlenmiştir. Bu izolasyon hatasından kaynaklı olarak suyla temas eden iki yurttaşımızın hayatını kaybettiği düşünülmektedir. Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ (TEDAŞ) ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu`nu (EPDK) acilen bölgedeki eksikleri tespit ederek, gidermek için göreve çağırıyoruz” denilen açıklamada daha önceki facialardan ders alınmadığı belirtildi: “Kasım 2023`te yaşanan taşkının ardından yaptığımız uyarılara rağmen önlem alınmaması nedeniyle yaşanan facianın bir daha yaşanmaması için tüm kamu kurumlarını göreve davet ederek, gerekli teknik desteği vermeye hazır olduğumuzu vurgularız.”

Konuyla ilgili bir başka açıklama da Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası’ndan (ESM) geldi. Açıklamada, “İktidar bütün ülkede elektrik dağıtım işini kendisine yakın gördüğü şirketlere verirken, aslan payını alanlardan biri de kendisine yakınlığıyla bilinen; bugün İzmir’de 2 kişinin ölümünün asli sorumlusu olan Gediz Elektrik’in bağlı olduğu Aydem Enerji’dir” denildi.

Biz de enerji sektöründeki özelleştirmeleri, sorunları, ihtiyaçları ve çözüm önerilerini ESM MYK üyesi Emre Başer ile konuştuk.

“BİRÇOK KURUM HARAÇ MEZAT SATIŞA ÇIKARILDI”

Başer’e geçtiğimiz günlerde İzmir’in Alsancak semtinde yaşanan ve iki yurttaşın elektrik akımına kapılarak yaşamını yitirmesi ile sonuçlanan olayın ardından enerji sektöründeki özelleştirmelerin yeniden gündeme geldiğini belirterek iktidarın bu sektördeki özelleştirme adımlarını nasıl değerlendirdiğini sorduk. AKP döneminin özelleştirmeler bakımından Türkiye tarihinin en özel dönemi olduğunu söyleyerek söze başlayan Başer, “22 yıllık iktidarları döneminde iğneden ipliğe kamunun elinde olan birçok kurum haraç mezat satışa çıkarıldı. İktidar bir anlamda 12 Eylül’ün ve sonrasında Özal’ın ortaya koyduğu programı nihayete erdirmiş oldu. Şimdilerde elde kalan son kamu kurumlarını ve KİT’leri elden çıkarma telaşı içerisindeler. Enerji sektöründeki özelleştirmelerde tabii ki bu sürecin önemli bir parçası. Bundan on yıl kadar önce, yine o dönem Mehmet Şimşek bakandı ve elektrik dağıtımının tamamen özele devredildiğini gururla duyuruyordu. Ne diyordu Bakan Şimşek: Devlet bu yolla hem özelleştirme bedeli kazanacaktı hem de vergi geliri… Ayrıca sektörün sorunları özel sektör tarafından çözülecekti sözde. Peki gerçekte olan ne? 2022’de Isparta’yı hatırlayın. İnsanlar dondurucu soğukta 3 gün boyunca elektriksiz kaldılar. Urfa gibi yazın çok sıcak olan kentlerde veya yazın nüfusu artan tatil bölgelerinde şebekeler yükü kaldırmıyor; günlerce süren kesintiler yaşanıyor. Diyarbakır’da geçtiğimiz ay çıkan yangında 15 kişiyi, İzmir’de geçtiğimiz günlerde 2 kişiyi dağıtım şirketlerinin sorumsuzluğundan dolayı kaybettik. Bütün bu yaşananlar ışığında bakıldığında özelleştirme konusunda değerlendirme yapacak çok da bir şey kalmıyor; tablo ortada. Şu an tamamen kâr etmeye odaklanmış ve bu yolda insan hayatını riske atmaktan çekinmeyecek bir açgözlülükle karşı karşıyayız” dedi.

“DAĞITIM ŞİRKETLERİ ÖZEL SEKTÖRÜN ELİNDE”

Başer’e Türkiye’de enerji sektöründeki özelleştirmenin boyutlarını da sorduk. Hâlihazırda Türkiye’deki bütün dağıtım şirketlerinin özel sektörün elinde olduğunu belirten Başer, “Buna dair haritayı açıp baktığımızda belli başlı şirketler yine karşımıza çıkıyor. Bu şirketleri havalimanı, şehir hastanesi, otoyol gibi büyük projelerde de görebiliriz. Sabancı’dan, Cengiz’e Türkiye büyük sermayesinin hem geleneksel hem de yeni türeyen unsurları iktidarın açtığı kanaldan enerji alanına da girdiler.  Aynı zamanda dağıtım şirketleriyle birlikte elektrik üretim işi de büyük ölçüde özelleştirildi. 2002’de yüzde 32 olan elektrik üretiminde özel sektörün payı Eylül 2023 itibariyle yüzde 83’e yükselmişti. 2002 yılında elektrik üretiminin yüzde 60’ını tek başına EÜAŞ karşılarken, bu oran da Eylül 2023’te yüzde 15,4’e düştü. İktidarın son hazırladığı Orta Vadeli Program’da (OVP) artık elde kalan son KİT’lerin satışı da gündem de ve burada özelleştirilmesi dile getirilen kurumlardan birisi de TEİAŞ. Yurt dışındaki çeşitli fon şirketleriyle TEİAŞ’ın bir bölümünün halka arz yoluyla özelleştirilmesi konusunda görüşmeler yapıldığı OVP’de de açıkça dile getiriliyor” dedi.

“İKTİDAR YAŞANANLARI SADECE İZLİYOR”

Özelleştirmeler sonucunda yaşananlar da oldukça önemli. Başer’e özelleştirilen yerlerde ne tür sorunlar yaşandığını da sorduk. Özelleştirmelerin karşımıza çıkardığı sorunların güncel olarak Diyarbakır ve İzmir örnekleri üzerinden karşımıza çıktığını belirten Başer, “Elektrik şirketleri sadece kârına bakıyor; bunun dışında kamudan devraldığı elektrik dağıtım altyapısının kendi kaderine terk edildiğini her iki olay için hazırlanan bilirkişi raporlarından görebiliriz. Örneğin, İzmir’de yaşanan olaydan tam 5 yıl önce bir yerel gazetenin elektrik kaçağı sorununu gündeme getirdiğini gördük. Aradan geçen beş yılda ve yakın zamandaki şikayetler de dikkate alınarak gereken yapılsaydı zaten bu ölümler olmazdı. Peki bu şirketleri denetlemekle yükümlü iktidar ne yapıyor diye soracak olursak gördüğümüz manzara şu: İktidar kuzuyu kurda teslim etmiş kenardan izliyor. İktidar şimdiye kadar sadece bu şirketlere daha fazla nasıl kaynak aktarabilirim meselesine odaklandı. 1 Temmuz’da elektriğe yine zam yapıldı ve şimdilerde ödediğimiz faturalarda dağıtım bedeli payı yüzde 65’in üzerine çıktı. Yani faturalarımızı şişiren şey bu şirketlerin yatırım maliyetlerinin halkın sırtına yıkılmasıdır ve bunu da devletin kontrolünde yapıyorlar. Buna rağmen yine de gereken yatırımların yapılmadığını daha önce belirttiğimiz sorunlardan anlayabiliriz” dedi.

“ÇÖZÜM KAMUSAL PERSPEKTİFTE”

Yaşanan olumsuz olayların tekrarlanmaması için neler yapılması ve ne tür önlemler alınması gerektiğini sorduğumuzda kamu kontrolüne vurgu yapan Başer, “Üç beş patron servetini büyütecek diye halkın can ve mal güvenliği tehlikeye atılmamalıdır. Biz ESM olarak ucuz ve güvenli bir şekilde enerjiye erişimin en temel insan haklarından biri olduğunu şimdiye kadar dile getirdik; bu talebimizi alanlara da taşıdık. Yaşadıklarımız bunun ne kadar acil bir ihtiyaç olduğunu kanıtlıyor” diyerek sözlerini sonlandırdı.