İklim krizine bağlı aşırı sıcaklar altında kavruluyoruz. Pek çok kentte öğle saatlerinde dışarı çıkmak imkânsız hâle geldi, kent dışında başlayan yangınlar kentler sarıyor; binalara yaklaşan alevler son anda söndürülüyor.
Yaz aylarının henüz başında başlayan orman yangınları ve boğucu sıcaklar, Temmuz 2024 ortası itibarıyla Türkiye’nin dört bir yanında insan ve doğal yaşamı tehdit eder hale geldi.
İleri yaştaki yurttaşlar, çocuklar, hasta yurttaşlar ve aşırı sıcağa maruz kalan işçiler gibi kesimlerin ise yaşamı risk altında.
Ardı ardına uyarılar yapılıyor, dışarı çıkmayın, sigara izmaritini çevreye atmayın, su için…
Belli ki aşırı sıcakların orman ve mera yangınlarına sebep olma riskine ve insan sağlığını tehdit eden etkisine karşı bir hazırlık yapılmamış; merkezi ve yereli ile kamu, “hele bir yansın da o zaman bakarız” demiş…
Hâlbuki uzun süreden beri ekolojik krizin bir parçası olarak iklim krizinin derinleştiğini biliyoruz.
Gezegenimizin sürüklendiği iklim krizinin ortaya çıkardığı anomalilerin sıcaklık ve yağış aşırılıklarına yol açacağı; bir kavrulup, bir boğulacağımız belliydi.
Sermaye biriktirmek için her şeyi kâr elde etmek için metalaştıran kapitalist sistemin gezegenimizi tüketerek ekolojik krize sürükleyen toplum biçimi, bizi ve daha pek çok canlı türünü yok edecek bir yok oluşu sebep oldu.
Artık gezegenimizde ve toplum yaşamımızda, risklere karşı önlemler alarak ve riskleri azaltacak onarıcı bir yaşam tarzını inşa ederek hayatta kalabiliriz.
Gezegenimizin dört bir yanını işgal eden hakim insan faaliyetlerinin ortaya çıkardığı doğal ve toplumsal risklere dayanıklı bir yaşam biçimini inşa etmek zorundayız.
Artık istemesek de bir “ortak maksadımız” var; doğayla uyumlu bir yaşamı inşa ederek birlikte hayatta kalmanın yöntemini bulmak…
Kavruluyoruz: Gezegenimiz İklim Krizi ve Aşırı Sıcakların Pençesinde