Sokak Hayvanlarına Katliam Yasası: Tepkiler Büyüyor

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) önemli bir yasa tasarısı görüşülüyor. Tam adı “Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” olan hayvanlarına yönelik yasa tasarısı 17 Temmuz Çarşamba günü TBMM Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu’nda Adalet ve Kalkınma Partisi (Ak Parti) Kahramanmaraş Milletvekili Vahit Kirişci başkanlığında görüşülmeye başladı. Görüşme sırasında yasa tasarısına yönelik tepkiler yükseldi. Gergin geçen görüşmeler perşembe sabah saatlerine kadar sürdü ve bir sonraki komisyon görüşmesine kadar ara verildi.

Peki, bu noktaya gelene kadar neler yaşandı? İlgili yasa tasarısı neleri içeriyor ve ne amaçlıyor? Türkiye’de bir süredir sokak hayvanlarına yönelik bir kampanya yürütülüyor ve yaşanan muhtelif olumsuz olaylar basında sıklıkla yer alıyordu. Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatı üzerine harekete geçen Ak Parti kurmayları, meselenin “çözümü” için yasa teklifi hazırlamaya başladıklarını duyurdu.

Siyasal partiler, sivil toplum kuruluşları, hayvan hakları savunucuları ve yurttaşlar ilgili yasa tasarısının bir katliam niteliği taşıyabileceğini, gerekli çalışmaların bilimsel nitelikle ve uygun koşullarda tüm tarafların iştirak edebileceği görüşmelerde hazırlanması gerektiğini pek çok kez vurguladılar. Ancak, öyle olmadı. Hızla hazırlanan yasa tasarısı, TBMM’de komisyona sunuldu.

Önce “uyutma” söylemi ardında ilerleyen yasa tasarısı, tepkilerin ardından “ötanazi” söylemiyle ilerletilmeye çalışıldı. Ancak iki söylem de oldukça sorunlu. Uzmanlar, ötanazinin literatürde başka bir kavramsal içeriğe işaret ettiğini vurguluyor ve kavramın hayvanları katletmenin üstündeki kılıf niteliğinde kullanıldığına işaret ediyor.

Ankara’da Meclis Parkı’nda bir araya gelen hayvan hakları savunucuları, milletvekilleri, Ankara Barosu avukatları ve diğer barolardan avukatlar #YasayıGeriÇek diyerek eylem gerçekleştirdiler. Yoğun bir polis çevrelemesiyle gerçekleşen eylemde yasa tasarısına tepki gösterildi.

Tepkiler çığ gibi büyürken komisyonda tasarının ilk üç maddesi kabul edildi. Kabul edilen maddeler şu şekilde:

MADDE 1- 24/6/2004 tarihli ve 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Kanunun amacı;” ibaresinden sonra gelmek üzere “insan, hayvan ve çevre sağlığı gözetilmek kaydıyla” ibaresi eklenmiştir.

MADDE 2- 5199 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (f) ve (j) bentleri aşağıdaki şekilde ve (k) bendinde yer alan “ve hayvanların rehabilite edileceği” ibaresi “, hayvanların sahiplendirilinceye kadar barındırıldığı ve rehabilite edildiği” şeklinde değiştirilmiştir.

“f) Sahipsiz hayvan: Sahipli hayvanlar dışında kalan evcil hayvanları,

1.j) Sahipli hayvan: Bir kişi, kuruluş, kurum ya da tüzel kişilik tarafından sahiplenilen, bakımı, aşıları, periyodik sağlık kontrolleri yapılan ve Bakanlık veri tabanına kaydedilen ev hayvanlarını,”

MADDE 3- 5199 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi yürürlükten kaldırılmış ve (d) bendinde yer alan “hayvanlara bakan veya bakmak” ibaresi “hayvanları sahiplenmek” şeklinde, (j) bendinde yer alan “ve güçten düşmüş hayvanların korunması” ibaresi “hayvanların sahiplendirilinceye kadar bakılmaları” şeklinde değiştirilmiştir.

Ankara’da sert tartışmalara ve itirazlara konu olan yasa tasarısı yurdun farklı illerinde de protesto edilmeye devam ediyor. İzmir Yaşam Hakkı Savunucuları ve Doğanın Çocukları’nın da aralarında bulunduğu topluluklar İzmir’de bir protesto süreci başlattı. Biz de yasa tasarısını, tasarının neyi amaçladığını ve tasarıya yönelik tepkileri Gençlerin Antikapitalist Ekoloji Topluluğu Doğanın Çocukları’ndan Sedanur Parmaksız ile konuştuk.

“ÖTANAZİ YA DA UYUTMA DESELER DE ASLINDA BİR CİNAYET”

Parmaksız’a, öncelikle yasa tasarısını nasıl değerlendirdiğini sorduk. Meselenin bugün başlamadığını belirten Parmaksız, “Öncelikle 2004’te yürürlüğe giren yasanın kendisine biraz değinmek ve sonrasında yapılan değişikliklerden söz etmek istiyorum. Mevcutta bulunan ve bugün değiştirilmeye çalışılan 5199 yasası ‘Hayvanları Koruma Kanunu’ olarak geçiyor ve hayvanlara yapılan her tür şiddet, istismar ve öldürme bu yasa kapsamında değerlendiriliyor. Mevcut yasa hayvanları sahipli/sahipsiz olarak nitelendirerek hayvanları mal statüsünde görüyor. Sahipli hayvana zarar verildiğinde, hayvan mal statüsünde olduğu için eylemi gerçekleştiren kişiye mala zarar vermekten Kabahatler Kanunu’na göre işlem yapılıyor. Bu durumda ‘sahipsiz’ hayvanlar çok daha riskli ve tehlikeli bir yaşam sürüyor. Bir hayvanı istismar etmenin, öldürmenin ise çoğu zaman cezası para cezası olmakla birlikte en yüksek adli ceza sınırını da 4 yıl koyuyorlar. Belediyelerin görevleri mevcut yasada açıkça belirtilmesine rağmen görevlerini yerine getirmeyen belediyelere herhangi bir yaptırım uygulanmıyor. Yasa gönüllü hayvan hakkı savunucularının da denetimine izin veriyordu. Bunun sayesinde birçok hayvan kurtardık ve barınak şartlarını iyileştirdik aslında. Ama buna rağmen denetlenmeyen milyonlarca barınak, akıbetini bilemediğimiz milyonlarca hayvan var. Bahane olarak sundukları popülasyon sorunu için ise yıllardır yasada da geçen bilimsel tek çözüm kısırlaştırın, aşılatın, aldığınız yere geri bırakın. Yaşam hakkı savunucuları yıllardır mevcut yasanın yetersizliğini ve hayvan haklarını kapsamadığını söylüyor ve hayvan hakları yasası için mücadele yürütüyor. Önerilen ‘değişiklikler’ ise oldukça çarpıcı. Yapılmak istenilen değişiklikle birlikte sokak hayvanlarının alındığı yere bırakılması maddesi değiştirilip sahipleninceye kadar barınakta kalmaları ve sahiplenilmeyen hayvanlara ötenazi uygulaması yapılacağı söyleniyor. Şunu belirtmem gerekir ki ötenazi bir insanın kendi rızasıyla kendi canına son vermesidir. Hayvanlar için ötenazi kavramı kullanılamaz çünkü hayvanlar için rıza kavramı yoktur. Ötenazi ya da uyutma deseler de bir cinayet işlemekten söz ediyorlar. Kanunun 18. maddesinin yani gönüllülerin denetim ve hayvanları koruma sürecine katılımına sağlayan maddenin iptali öneriliyor. Ayrıca yasadan doğan görevlerini yerine getirmeyen, yani hayvanları öldürmeyen belediye başkanı ve belediye yetkililerine altı aydan iki yıla kadar hapis cezası getirilmesi öneriliyor. Yeni yasa tasarısı zaten mevcut yasada da şaibeli bir şekilde bulunan hayvan haklarının tamamen ortadan kaldırılması, hayvanların barınaklarda tecrit edilmesi ve en temel yaşam hakkının bile olmayışı ve bütün bunlar olurken kamunun hiçbir sürece dahil olamayacağı anlamına geliyor” dedi.

Doğanın Çocukları, İzmir Yaşam Hakkı Savunucuları ile Alsancak’ta “Her Gün Eylemdeyiz” diyerek yasa tasarısına karşı bir protesto gerçekleştiriyor. Parmaksız’a bu protesto sürecinin nasıl ilerlediğini ve gelen tepkiler nasıl olduğunu da sorduk. İzmir Yaşam Hakkı Savunucuları’nın katliam yasasına karşı eş zamanlı yapılan miting sürecinde ortaya çıktığını belirten Parmaksız, “Ortaya çıkışından beri İzmir’in son yıllarda düzenlenen en kitlesel hayvan hakları mitingini ördü, yasa tasarısı ilk konuşulduğu zamandan beri İzmir’in dört bir yanında yapılan utanç duvarı eylemleriyle, sonrasında Alsancak’ta olan ve hâlâ süren yaşam nöbetiyle kendini var etti. Doğanın Çocukları da ilk ortaya çıkışından beri İzmir Yaşam Hakkı Savunucuları çatısı altında bulunuyor. Yaşam Hakkı Savunucuları bugün bizim gibi toplulukların yanı sıra yaşam hakkı için mücadele etmek isteyen herkesin de bir kuruma bağlı olmadan katılıp sözünü söyleyebileceği bir adres olmuş durumda. Bugüne kadar düzenlediğimiz herhangi bir eylemde negatif bir tepki almadık. Çok fazla destek gördük. Mücadelemize destek verenlerin de adım adım politikleştiğine ve ezilen bütün kesimlerin mücadelesiyle ortaklaştığına da tanık olduk. ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz’ sloganını eylemlerimizde sürekli duyabilir ve sloganın anlamını mücadelemizde bulduğuna da sıklıkla şahit olabilirsiniz. Hayvan özgürlüğünü haykırırken gökkuşağı bayrağı açan, Filistin’e selam gönderen, emekçilerin, emeklilerin insanca yaşam talebini, kadınların isyanını da heybemize alan, birimiz kurtulmadan diğerinin de kurtulamayacağını gören bir yerden hep birlikte ördük mücadelemizi. Ve bize destek veren insanlarda da bunun yansımalarını çok net bir şekilde görebiliyoruz” dedi.

Parmaksız’a son olarak bu noktadan sonra neler yapılması gerektiğini ve yapmayı planladıkları şeylerin neler olduğunu sorduk. Soruyu yanıtlamak için öncelikle genel bir değerlendirme yapılması gerektiğini belirten Parmaksız, “İktidar güçleri yıllardır Güvenli Sokaklar Derneği gibi kuruluşlarla, hayvanlara yönelik nefret politikalarıyla katliam yasasının zeminini hazırlamaya çalışıyor. Yandaş medyayı da ellerinde bir veri bulunmamasına rağmen kuduz, saldırgan ve başıboş köpek haberleri yaparken görüyoruz. Katliam yasasını günümüzdeki politik atmosferden bağımsız düşünemeyiz. Bir yandan 9. Yargı Paketi ile kadınlara soyadı dayatması yapılmaya çalışılırken, diğer yanda Orta Vadeli Program (OVP) ile halkın sırtında kambura dönüşmüş vergiler, her gün her şeye zam gelirken asgari ücrete zam yapılmayacağının açıklanması, LGBT+’ların eskiden cinsel yönelim ile ifade edilirken yönelim kavramının bile artık yok sayılması… İşte katliam yasası da tam da böylesine faşizmin saldırılarının hızlandığı bir dönemde gündemimize oturuyor. Geçtiğimiz yerel seçimlerle de birlikte değerlendirmek gerekirse iktidarın tabanında hayvan katliamına karşı ciddi çatlaklar mevcut. Sık sık sokak köpeklerine nefret yayan Yeniden Refah’ın kurucusu Fatih Erbakan mayıs ayında ‘Allah’ın verdiği canı ancak Allah alabilir’ açıklaması yaptı. Doğduğundan beri hayvanlarla iç içe sokakta birlikte büyüyen bir halka sokak hayvanlarını katledeceklerini açıklamak her ne kadar uzun yıllardır zeminini hazırlamaya çalışsalar da o kadar kolay olmadı onlar için. İktidarda oluşan bu çatlaklardan sızmamız, yaşam hakkı cephesini büyütmemiz acil bir ihtiyaç. Bunu ancak örgütlü birleşik bir mücadele ile yapabiliriz. Çünkü sokak hayvanlarına uygulanacak şiddet toplumun tüm ezilen kesimlerine yönelik şiddetin de zemini oluşturacak. Şiddet toplumda normalleştirilecek ve faşizm toplumsallaştırılacak. Buna karşı tüm toplumsal dinamiklerle, emekçilerle, kadınlarla, LGBTİ+’larla birlikte karşı çıkmalıyız. Bu katliama yol verecek şiddet yalnızca sokak hayvanlarıyla sınırlı kalmayacak. Geçtiğimiz günlerde birleşik mücadele çağrısı yapmıştık Doğanın Çocukları olarak. Bu çağrıya en güzel cevabın İzmir Yaşam Hakkı Savunucuları deneyimi ile verilebileceğini düşünüyorum. İzmir’deki deneyimi her şehre taşımak, bütün yaşam hakkını savunan kurum ve insanlarla süreci birlikte örgütlemek, mücadele içerisinde özneleşmek ve özneleştirmek gerekiyor. Benim bu satırları yazdığım sırada yaşam hakkı savunucuları Ankara’da, son zamanlarda gördüğümüz en büyük direnişlerden birini sergiliyor. Ankara’daki direnişin ruhunu bugün yapacağımız nöbete taşıyacak ve bulunduğumuz her sokağı, mahalleyi direniş alanına çevireceğiz” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Bu Yaz Hayvanlar Sokağa Atılacak Tatil Oyuncağı Olmasın

Bir Evrimin Hikâyesi: Köpekler ve İnsanlar

Kurmaca Dünyanın Köpekleri