Gündemdekiler

Yazar ve eleştirmen Murat Şahin’in haftanın yeni çıkan kitaplarını ele aldığı gündemdekiler köşesinde bu hafta yine 5 yeni kitap yer alıyor.

Azınlık-göçmen-diaspora topluluklarının müzik pratikleri, kimlik inşa etmenin ve sürdürmenin, bellek aktarımının önemli bir aracı olarak değerlendirilir. Kimliğin devamlılığı, kültürel belleği oluşturan ögelerin hatırlanmasıyla gerçekleşir. Bu çalışma, İzmir Sefarad Yahudilerinin dinsel ve din dışı müzik pratiklerini, alan araştırması yöntemiyle elde edilen etnografik veriyle, bellek ve kimlik kavramları üzerinden analiz ederek açıklamayı amaçlamaktadır.

Oxford Dünya Tarihi Sözlüğü de hem dünün ansiklopedi kültürünü hem de bugünün kullanışlı bilgi anlayışını yansıtan, bu özellikleriyle yarının ihtiyaçlarını karşılayacak önemli bir kaynak eser, bir başvuru kaynağı.

Kimse tek başına delirmiyor. Kitleler halinde oluyor delirmeler, tıpkı devrim gibi. Kimin neden delirdiğini, kimin ne kadar delirdiğini sorgulamak saçma.

Ya Herkes Kurtarılmalı Ya Da Hiç Kimse,  Véronique Bergen’in yeni romanında sırasıyla ünlü köpekler yer alıyor: Kemer sıkma politikalarına karşı Yunan ayaklanmalarının “isyan köpeği” Loukanikos, Hitler’in Alman çobanı Blondi, uzayın fethinin kurbanı Laïka, bir Yanomami kabilesinin köpeği, Amazon yerlilerinin ya da Marie-Antoinette’inkilerin yok edilmesi. İnsan deliliğinin pek çok tanığı gibi onlar da türümüzün geleceğini sorguluyorlar: Peki herkes kurtarılmalı mı yoksa hiçbiri mi?

Ekolojik Yaşam ve Kendini Bulma Sanatı-Doğaya Dönüş, kent yaşamından bunalan insanlara, ait oldukları yuvayı bulmaları ve bu yuvanın doğayla uyum, kolektif yaşam ve ekonomi ile birlikte nasıl sürdürülebilir olabileceğini, bir doğa savunucusunun gerçek deneyimleri üzerinden anlatıyor.

GÜNDEMDEKİLER

Kitabın Adı: Dinsel ve Din Dışı Müzik Pratikleri

Yazar Adı: Merve Şule Çayci

Yayınevi: Kora Yayınları 

Çeviren: 

Fiyatı: 240,00 TL

İÇERİK TANITIMI: 

1492 yılında İber yarımadasından sürgün edilen Sefarad Yahudileri, dünyanın çeşitli yerlerine dağılırken, büyük bir kısmı dönemin Osmanlı padişahı II. Bayezid’in daveti üzerine, Osmanlı İmparatorluğu yönetimindeki topraklara göç etmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğunda dinlerini rahatça yaşama imkânı bulan Sefarad Yahudilerinin yerleştikleri şehirlerden biri de dönemin önemli liman ve ticaret kenti İzmir olmuştur. Geldikleri yere zengin kültürel miraslarını ve dillerini de getiren Sefarad Yahudileri, bir yandan bu miraslarını korurken, bir yandan da ev sahibi topluma mükemmel biçimde uyum sağlamışlardır. Bu uyumun müzikteki yansıması da Sefarad Yahudilerinin dinsel ritüellerinde geleneksel Türk müziği bileşenlerini kullanmalarıdır. Bir başka ifadeyle İzmir Sefaradları, dinsel müzik belleğini, Osmanlı devletinde “büyük” gelenek olarak öne çıkan geleneksel Türk sanat müziği ya da Türk makam müziği çerçevesinde, yeniden biçimlendirme eğilimi göstermişlerdir. Bugün İzmir dâhil, Türkiye’de bulunan Sefarad topluluklarının dinsel ritüellerinde kullandıkları müzik dizgesi olarak Osmanlı/ Türk makam müziği, onlara temellük ya da öğrenme yoluyla bir müziksel kimlik inşa etme olanağı sağlamıştır. Bir yandan da göç ettikleri İspanya ile ilişkili hatırlamak istedikleri geçmiş dolayısıyla kolektif belleklerini, geçmişten günümüze sayısı azalsa da hâlâ Ladino dilinde ve göç öncesi ezgilerle seslendirdikleri seküler bir şarkı repertuarı ile sürdürmektedirler. Seküler şarkılarını bu dildeki ezgilerle seslendiren topluluğun bu müziksel kimliği, “göç öncesi etnik kökenler” ile ilişkilenmeyi temsil etmekle kalmaz, aynı zamanda öteki, yani Yahudi olmayanlarla diğer Yahudiler arasında ayırt edici bir sınır belirlemektedir. Günümüzde İzmir Yahudileri, yaklaşık bin kişilik küçük bir cemaat olarak zengin kültürel miraslarıyla şehrin bir parçası olmayı sürdürmekte ve bu miraslarıyla kentin kültürel dokusuna katkıda bulunmaktadırlar.

Kitabın Adı: Oxford Dünya Tarihi Sözlüğü

Yazar Adı: Edmund Wright

Yayınevi: İnkılap Kitabevi

Çeviren: Kadriye Kızıl Güzelkan

Fiyatı: 350,00 TL

İÇERİK TANITIMI:

Bu kitabı elinde tutan siz değerli okuyucular, “bilgi”ye erişimin insanlığın macerasında görülmemiş ölçülerde kolay ve hızlı gerçekleştiği çağımızda bir tarih sözlüğü edinmenin gerekliliğini sorgulayabilirsiniz. Fakat internet ve sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla hayatımızın merkezine yerleşen bilgi kaynaklarının, farkında olarak veya olmayarak neredeyse her gün tecrübe ettiğimiz, çevremizden duyduğumuz ve zaman zaman haberlerde dahi tanık olduğumuz ciddi sorunları var. Bu kaynaklar ne kadar güvenilir ve doğrulanabilir? 

Önümüzdeki yıllarda güvenilir bilgiye ulaşma gereğinin daha da önem kazanacağını, sağlam temellere dayanan bilgiye ulaşma sürecinin tekrar değerleneceğini öngörmek zor değil. Diğer yandan, teknolojiyle değişen alışkanlıkların, bu yeniden dirilen bilgi arayışına katkısı ise pratik ve özlü ifade biçimleri oluyor. 

Kitabın Adı: Kimse Tek Başına Delirmiyor

Yazar Adı: Başak Duru

Yayınevi: Masa Kitap 

Çeviren: 

Fiyatı: 200,00 TL

İÇERİK TANITIMI: 

Aşk acısı çekenler bir yanda, parasal sorunlarla boğuşanlar diğer yanda. Aidiyet duygusunu kaybedenler bir yanda, hepten kaybedenler diğer yanda. Sistemin çarklarında oldum olası ezilenler bir yanda, toplumsal cinnetin kıyısında kol gezenler diğer yanda. Anlaşılmadığını düşünenler bir yanda, neden dünyada olduğuna anlam veremeyenler diğer yanda. Öyle değilmiş gibi yapanlar bir yanda, acının üzerine gidenler diğer yanda. Tüm saflar tutulmuşsa ve yanlarımız ağrır olmuşsa önce sola, sonra sağa ve sonra tekrar sola bakıp karşıya geçelim mi artık?  

Ve siz, hâlâ safını bulamayan akıllı deli… Ortaya karışık bir hal bekleyişindeyseniz şayet, önce adınızın önündeki akıllı sıfatını atın da aramıza hoş gelin! 

Hangi yana geçtiğinizin önemi yok. Safi delilikse niyetiniz, bir yandasınızdır siz de. Zamanlaması önemli değil, ister yavaş yavaş ister bir kerede delirin ama neden delirdiğinizi bilin. Hatta bildiğiniz sadece bu olsun, tadından yenmesin, olsun bitsin. Günün sonunda delirmek de akıl işi. Fazlasını atın da gelin, birlikte saf tutalım.

Kitabın Adı: Ya Herkes Kurtarılmalı Ya Da Hiç Kimse

Yazar Adı: Veronique Bergen

Yayınevi: Ayrıkotu Yayınları

Çeviren: Berna Şenel

Fiyatı: 210,00 TL

İÇERİK TANITIMI: 

Son yıllarda insanlar hayatlarımızı imkânsız hale getirmek için harekete geçtiler.

 Çöp kutusunun dibinde, teneke bir kutu ile bir gıda maddesinin ayrışması veya doğaüstü kimyasal reaksiyonların sonucunda oluşan tanımlanamayan mavi bir magma arasında ezilip kalmış bir parça parlıyor. Sağ patim öfkeyle arıyor; sol pençemde olası döküntüleri kolaçan ediyorum. Çığ teoreminin kurbanı olan tavuk budu üçlü bir takla atıyor ve artık erişilemiyor.

Adım Ténacité, Kuzeybatıdan geçerek ayıklama işine devam ediyorum, iyi niyetli insanların (!) evsizler, başıboş köpekler, yiyecek bulamayanlar için çöpe attığı kırık camlara dikkat ediyorum.

Paçuli ve nilüfer arasındaki ceset kokusu dikkatimi dağıtıyor. Beşinci elim en beceriklisidir, çöp yığınına batan burnumdan bahsediyorum. Oyuncak bebekleri biliyorum. Yırtık bir yastığın yanında katliamdan kaçan bir Barbie olduğunu görüyorum. Tavuk budu bir köknar kabuğu yığınının altına sıkışmış. Onlardan iki ısırıkta kurtuluyorum, dişlerimi avıma kapatıyorum ve sıçrayarak konteynırdan dışarı atlıyorum.

Kitabın Adı: Ekolojik Yaşam ve Kendini Bulma Sanatı

Yazar Adı: Mustafa Alper Ülgen

Yayınevi: Literatür Hayat Yayınları 

Çeviren

Fiyatı: 130,00 TL

İÇERİK TANITIMI:

“Bir tohum, dünyadaki bereketin simgesidir, barındırdığı yaşam potansiyeli sonsuzdur.”
 Viktor Ananias

Son yıllarda ekonomik krizler, pandemi ve 6 Şubat depremi ile birlikte pek çok insan kentten kırsala göç etti veya bunu istiyor. Mustafa Alper Ülgen de, trafik, iş stresi ve ekonomik kaygılarla dolu vahşi yaşam koşullarında, çalıştığı mermer şantiyesinden doğaya dair düşler kuran bir mühendisken, kedirgen peşinde başlayan ot toplama yolculuğu, Buğday dergisi, Viktor Ananias ve ekoköy fikri ile tanışmasıyla, Kaz Dağları’nda bir yaşama kadar uzanıyor.

Kentten köye taşınma kararı vermesinin ardından, sadece kendi ekmeğini yapabilmek ve tavuklarına yem sağlamak için başladığı buğday ekimi, bugün her yıl yüzlerce dönüm araziye 37 çeşit yerel buğdayın ekilmesiyle biyoçeşitliliğe katkıda bulunuyor. Yerel buğday çeşitlerini üreten ve yerel tatlar konusunda çalışan Ülgen, aynı zamanda Kaz Dağları’ndaki maden talanına karşı mücadele eden bir doğa savunucusu.

“…Eko, Yunancada ev demektir. Ev yuvadır. Her canlı kendine bir yuva arar, kurar ama tüm canlılar için asıl yuva, üzerinde yaşadığımız yeryuvarlağıdır. İşte Mustafa Alper Ülgen’in anlatısı boyunca bunun neden böyle olduğunu tam olarak anlıyoruz.”
Bora Ercan

Gündemdekiler

Gündemdekiler

Gündemdekiler