Köyceğiz Gölü ve Nil Kaplumbağalarının Öyküsü

Muğla’nın Köyceğiz ilçesi sınırlarında bulunan Köyceğiz Gölü, önemli özellikleriyle öne çıkan, farklı canlılara ev sahipliği yapan göller arasında yer alıyor. Suyunun alt ve üst katmanlarının birbirine karışmadığı bu açıdan tek örnek olarak ayrışan gölde öne çıkan bir diğer dikkat çekici öğe ise gölde yaşayan Nil kaplumbağaları… Uzmanlar sıklıkla nesillerinin tükenmekte olduğunu dile getiriyor.

Bu canlı türü, daha popüler olan ve bilinen “caretta caretta” türüne göre farklı özelliklere sahip. Bazı tehlikeli özellikleri nedeniyle daha az araştırılan bir cins. Fikir Gazetesi, Nil kaplumbağalarıyla adından söz ettiren göl ile içinde bulunduğu ekosistemi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nden Prof. Dr. Nedim  Özdemir, biyolog Fatih Polat ve Muğla Sucul Yaşam Derneği’nde araştırmalarını sürdüren su ürünleri mühendisi Banu Serin ile konuştu.

Köyceğiz Gölü’nün ekolojik olarak farklı ve kendine has özelliklerinin olduğundan bahseden Prof. Dr. Özdemir, gölün yapısal özelliklerini açıklarken “Dalyan Kanalı, Delta ve İztuzu kumsalının birbiri içine girmiş tatlı ve tuzlu sular, termal kaynaklarla oluşturduğu sucul ekosistem mavi gezegen Dünya rüyasının canlı bir özetidir” ifadelerini kullanıyor. 

Köyceğiz Gölü üzerine araştırmalar yapan biyolog Fatih Polat gölün özellikleriyle Nil kaplumbağalarının doğal uyumundan bahsederken, artık bu türün uluslararası sözleşmelerle mutlak korunması gereken türler arasına alındığını hatırlatıyor.

Yerel inisiyatif olarak sorumluluk alan ve çalışma merkezinin Muğla’da olmasıyla farklılaşan, Sucul Yaşam Derneği’nden su ürünleri mühendisi Banu Serin ise gölü “Canlı ve yaşayan bir göl” sözleriyle niteleyip, derneklerinde inisiyatif alarak planladıkları faaliyetlerden bahsediyor. Serin, sucul yaşam ve balıkçılık eğitimleri vererek hem balıkçıları hem toplumu bilinçlendirmeye çabaladıklarını, sucul çevreyle kıyı alanlarının korunmasının hayati önemde olduğunu, Güney Akdeniz ve Ege’de nesli tehlike altındaki canlıların dağılım alanları belirleyip bu bölgelerde avcılığının yasaklanması üzerine projeler yürüttüklerini söylüyor.

“KÖYCEĞİZ GÖLÜ ÖNEMLİ BİR TARİHİ ÖYKÜYE SAHİP”

Köyceğiz Gölü’nün tarihsel gelişimi hakkında sorular yönelttiğimiz Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde görevli Prof. Dr. Nedim Özdemir, “Köyceğiz Dalyan ekosisteminin öyküsü 142 milyon yıl öncelerde başlayıp, 65 milyon yıl önce sona eren büyük tektonik hareketlerle başladı. Kuzeye doğru kayan Afrika kıtasının Avrasya kıta plakasına çarpmasının oluşturduğu muazzam depremlerle, deniz tabanı kıvrılıp yükselerek  Toros Dağlarını ve onların güneybatı eteklerindeki Köyceğiz Çanağını oluşturdu” ifadelerini kullanıyor.

 

“BU GÖL, EŞSİZ YAPISI VE ÇEŞİTLİLİKLERİYLE ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGESİ İLAN EDİLDİ”

Profesör Özdemir, “Köyceğiz Dalyan Lagün Sistemi ülkemizin hassas ve büyük önem arz eden ekosistemlerinden biridir. Eşsiz yapısı ve yüksek tür çeşitliliğe sahip olmasından dolayı Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmiştir” vurgusu yapıyor. Gölün önemini “Köyceğiz Dalyan Lagünü oldukça karmaşık ve dinamik bir yapıya sahip olduğundan hidrodinamik ve ekolojik özellikler zamansal ve mekânsal olarak çok değişkenlik gösterir. Köyceğiz Gölü’ne yer altı suyu kaynakları ve deniz suyu girdisi olmasının yanı sıra kükürtlü sıcak su kaynaklarının tabanında bulunması, gölün su kalitesi ve değişimi açısından önemlidir” sözleriyle tarif ediyor. 

“DÜNYADA TANIMLANMIŞ ÜÇ AYAKLI GÖLDEN BİRİSİ”

Prof. Dr. Nedimn Özdemir, açıklamalarını “Aynı zamanda Köyceğiz Gölü’nün diğer göllere nazaran farklı özellikler taşıdığı da söylenebilir. Göl, Türkiye’de meomiktik dediğimiz, alt ve üst suyunn karışmadığı bir özellik gösterir ve bu açıdan tek örnektir. Köyceğiz Gölü’nün besleyen önemli tatlı su kaynakları Namnam Çayı, Yuvarlak Çay ve Sarı Çay’dır. İlave olarak bu göl, tatlı su, acı su ve deniz suyunun etkisiyle dünyada tanımlanmış üç ayaklı gölden birisi olarak öne çıkar” sözleriyle tamamlıyor.

“NİL KAPLUMBAĞALARININ BURAYI SEÇMELERİNİN NEDENLERİ VAR”

Konu hakkında araştırmalar yapan bir diğer uzman biyolog Fatih Polat ise Köyceğiz Gölü ve Nil kaplumbağaları arasındaki ilişkiyi ele alıyor. Gölde yaşayan Nil kaplumbağaları hakkında “Akdeniz’e bağlantısı olan büyük ölçekli tatlı ya da acı su göl ve nehirlerinde bulunduklarını. Ara sıra denize açılsalar da sonunda mutlaka tatlı suya dönerler” diyerek bilgiveren Polat, göl için ise “Köyceğiz gölü iki katmanlı bir yapısı olması nedeniyle Türkiye ‘deki tek örnektir. Yüzeye yakın katman tatlı su gölü özelliklerini gösterip hem omurgalı hem omurgasız tatlı su canlılarını barındırmaktadır. Taban kısmı ise tuzlu deniz suyu özellikleri gösterir ve bazı deniz canlılarına ev sahipliği yapar” ifadelerini kullanıyor.

“BU TÜRÜN FARKLI ANATOMİK ÖZELLİKLERİ BULUNUYOR”

Sözlerini “Nil kaplumbağası bu iki özelliği bir bir arada gösteren ve biyoçeşitliliği yüksek bu gölde bulunur. Burayı seçmesinin sebeplerinden biri besin çeşitliliğinin bol olmasıdır. Gölü besleyen yer altı suları gölün her zaman ılıman kalmasını sağlar ve kaplumbağalar her mevsim aktif kalabilirler” ifadeleriyle sürdüren biyolog Polat, Nil kaplumbağalarının anatomisi hakkında ise şöyle konuşuyor:

“Bu türün anatomisi güçlü bir yapıya sahiptir. Tırmanma, kaçma veya yüzme anlamında oldukça iyi bir vücuda sahiptir. Bu özelliklerinden dolayı insanlar için tehlikeli sayılabilir. Bu özelliklerinden dolayı araştırmacılar tarafından pek fazla araştırılmamıştır”

“POPÜLASYONLARI AZALDI, MUTLAKA KORUNMASI GEREKİYOR”

Biyolog Fatih Polat, Köyceğiz Gölü’nde yaşamlarını sürdüren ve mutlak korunması gereken türler kapsamına alınan kaplumbağa türü için şu ifadeleri kullandı:

“Koruma kapsamında bulunan bu ve benzeri coğrafi bariyerleri olan türler dış etkenler hiç bir zarar vermeseler de popülasyon dinamiklerini dengede tutmak için kontrollü olarak ürerler ve popülasyon büyüklüğünü hep dengede tutarlar. Evrimsel süreçte kazandıkları bu özellik sayesinde çevresel faktörler ve besin rekabeti sebebiyle oluşabilecek herhangi bir anomalinin popülasyon dengesini etkilemeyecek şekilde stabil tutarlar. Ancak bu su kaynakları insanlar tarafından rekreasyon alanı olarak yoğun şekilde kullanılınca ve kirletilince Nil kaplumbağasının popülasyonu azalmış ve uluslararası sözleşmelerle mutlak korunması gereken türler arasına alınmıştır”.

“BİR YEREL İNİSİYATİF OLARAK SUCUL YAŞAM DERNEĞİ DE MÜCADELE EDİYOR”

Öte yandan bölgede bulunan tek dernek olarak dikkat çeken, Sucul Yaşam Derneği, yaptıkları projeler ve yürüttükleri bilinçlendirme eğitimleriyle dikkat çekiyor. Dernek, Muğla bölgesindeki çalışmalarında sadece sucul ekosistemdeki canlıların değil; su üzerindeki emekçiler, balıkçıların da faaliyetlerini sürdürülebilir kılmayı önemsiyor. 

Derneğin hem Muğla yöresindeki ekolojik girişimleri hem de Köyceğiz Gölü ve göl içerisindeki sucul yaşam formlarının korunması hakkında bilgi paylaşan dernek araştırmacısı ve Su Ürünleri Mühendisi Banu Serin, derneklerinin esas amacını, “Sucul ekosistemlerin araştırılması, sucul yaşam ve balıkçılık eğitimleri vererek hem balıkçıların hem de toplumun bilinçlendirilmesi ve sucul çevreyle kıyı alanlarının korunması adına faaliyet yürütmek ve nesli tehlike altında olan canlıların korunmasına yönelik çalışmalar” olarak açıklıyor.

“HEDEFİMİZ SUCUL YAŞAMI SAVUNMAK VE TÜM KIYILARIMIZI KORUMAK”

Sivil toplum çalışmaları ve ekolojik girişimler adına Muğla bölgesinde birçok yaban hayatı ve canlılarını koruyan dernek ve kurum olsa da sahada yer alan hiçbir kurum ya da inisiyatifin merkezi olarak Muğla’da bulunmadığını söyleyen Serin, derneklerinin hedefini şu sözlerle anlatıyor:

“Biz de Muğla kıyılarının korunması, balıkçıların da sürdürebilir balıkçılık yapması için onlara destek olmak amacıyla derneğimizi üç sene önce kurduk. Hedefimiz de uluslararası projeler yazarak denizlerden veriler toplamak ve çalışmalarımızı büyütmek” 

“GÖL İLE SUCUL YAŞAM FORMLARI ARASINDA İLİŞKİ VAR”

Sucul hayatları korumak için bir bilinçlenmenin de gerekli ve şart olduğunun da altını çizen Serin, çalışmalarını kimi projeler, eğitimler ve işbirlikleri üzerinden yaptıklarını belirtiyor. Köyceğiz’de ikamet ettiğini ve göl ile gölde yaşayan canlılar hakkında da çalışmalar yürüttüğünü bildiren Su Ürünleri Mühendisi Banu Serin, Köyceğiz Gölü hakkında şu tespitleri yapıyor:

“Bu göl, alüvyon set göllerinden bir tanesi. Yani, tektonik bir çukurun suyla dolması ve alüvyonların burada set oluşturarak gölü oluşturmasından bahsesiyorum. Köyceğiz Gölü’nün bir diğer özelliği ise Dalyan Boğazı’yla bağlantı kurması ve bu şekilde Ege Denizi’ne açılması. Ayrıca göl çevresinde bulunan kaplıcalardan dolayı göle kükürt karışıyor. Bu da maddenin olduğu bölgelerde Nil Kaplumbağası dediğimiz ve nesli tehlikede olan deniz kaplumbağa cinsine ev sahipliği yapmasına neden oluyor. Ek olarak, bu göl su samurlarına da ev sahipliği yapıyor. Nesli tehlike altında olan bir canlı su samurları diyebilirim”

“CARETTA CARETTA’LARDAN FARKLILAR VE YAŞAMLARI RİSK ALTINDA”

Nil kaplumbağaları ile ismini daha sık duyduğumuz caretta caretta cinsi arasında farklar bulunduğunu da belirten Serin, dernek olarak sucul canlıların da yaşam haklarına sahip çıkmak için faaliyet yürüttüklerinin altını çiziyor:

“Bu iki tür arasındaki en belirgin fark, Nil kaplumbağalarının üç tırnağa sahip olmasıdır. İkincisi ise havayı, sudan başını ayırmadan hortumu vasıtasıyla alabilme becerisidir. Caretta caretta ise nefes alabilmek için başını suyun üzerine çıkartmak zorunda. Üçüncü ise caretta carettalara göre daha yumuşak bir kabuğa sahipler. Zaten üç tırnağa sahip olduğu için latince ismi “Trionyx Triunguis” olarak geçiyor. Ayrıca caretta carettalarda diş bulunmaz. Ancak Nil kaplumbağalarında keskin dişler vardır. Nil kaplumbağaları, nehir ağızlarında  ve tatlı sularda yaşıyor. Köyceğiz Gölü de tatlı ve kükürtlü içeriği nedeniyle onlar için oldukça ideal. Ülkede ise Akdeniz’de Dalyan’dan Hatay’a kadar dağılım gösteriyorlar. Dediğim gibi popülasyonları azalıyor ve artık nesli tehlikeye giren türlerden yalnızca biri”

Mersin’de Sosyal Belediyecilik Örneği: Siz Yeter Ki Bir Köpek Sahiplenin…