Türkiye X (Twitter) ortamı gitgide daha kasvetli bir hâl alıyor.
İktidar sözcülerinin toplumsal kutuplaştırmayı derinleştirme amaçlı söylem ve eylemlerinin ak troll’ler tarafından nefret dolu içeriklerle yaygınlaştırılması, buna eşlik eden muhalif görünümlü faşist hesapların çeşitli kesimleri hedef alan mide bulandırıcı tweetleri, iktidar tarafından gazeteci olarak tanımlanmış ideologların akla ziyan argümanları, muhalif hesapların şikâyet ve söylenmekle sınırlı standart mesajları, bunun yanında bu platformdan para kazanmak isteyenlerin yalan yanlış ya da çalıntı içeriklerle oluşturduğu bilgiselleri ile kopyala yapıştır bir mizahın ve pornografinin yükselişi günümüz X kullanım pratiklerini özetliyor.
Aslında, Musk’ın platformu satın almasının ardından küresel ölçekte de gözle görülür bir niteliksizleşmeden söz edilirken, Türkiye’de, X’in gelir modeli ve algoritmik yapısının bayağılaştırıcı etkisinin üzerine keskin siyasi kutuplaşma da ekleniyor ve karşımıza küfür kıyamet bir “etkileşim” ortamı çıkıyor.
Oysa Twitter’a, ilk ortaya çıktığı zamanlarda, büyük bir anlam ve misyon yüklenmişti. Platformun başta siyaset olmak üzere birçok alanda bilgiyi özgür kılacağı, insanların entelektüel gelişimine katkıda bulunacağı, diktatörlerin mezarını kazacağı falan iddia ediliyordu. Platform, diğer uygulamalara göre, kültürel sermayenin geçer akçe olduğu, etkileşimin değil niteliğin ön plana çıkacağı bir mecra olarak işaret ediliyordu.
Instagram’ın kurucusu Kevin Systrom, “Tweet atmak çok zahmetli, ne söyleyeceğinle ilgili çok baskı var, ancak fotoğraf atmak çok kolay” ve “Instagram’da fotoğraf filtresi Twitter’ın sizi daha akıllı hale getirecek bir düğmesinin olması gibiydi” gibi cümleleriyle Twitter ile kendi oluşturmakta olduğu platform arasındaki farkı vurguluyordu örneğin. Ancak bütün bu platformların algoritmik yapıları ve gelir modelleri zaman içerisinde Twitter, Instagram ve hatta Tiktok arasındaki farkın gittikçe azalmasına yol açtı. Çünkü temel amaç, bu mecralar aracılığıyla, olabildiğince fazla verinin hızlı bir şekilde üretilmesiydi ve bunun önüne geçebilecek özellikler zamanla temizlendi.
Bugün X’e baktığımızda, Systrom’un dediğinin aksine tweet atmanın zahmetli bir iş olmadığı, aksine Instagram’dakine benzer şekilde filtrelerin burada da iş gördüğü açıkça ortada. Söz gelimi, bugün Türkiye’den atılan neredeyse bütün siyasi tweetlerin, aslında yanıtlarıyla birlikte, yanıtlarını belirleyecek bir şekilde atıldığını söyleyebiliriz. Yanıtları incelemek ilginizi çekiyorsa, bir tweeti okuduğunuz anda, altında yazan yanıtları birebir tahmin edebildiğinizi siz de fark etmişsinizdir. Her tweet, iki (çok nadiren üç) yanıt şablonuyla birlikte (sanal) dünyaya gelmektedir ve bu yanıtlar bot hesapların yandaş filtresi ya da muhalif filtresi kullanılarak üretebileceği içeriklerden tamamen farksızdır. Yani bot hesapların faaliyeti X için ciddi bir sorun haline gelmişken, organik hesaplar tarafından atılan tweetlerin ciddi bir kısmının da, nitelik olarak bu bot hesap faaliyetinden ayrılamayacağını söyleyebiliriz.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, bu durumun bir sebebi X’in yapısı iken diğer nedeni iktidar eliyle şekillendirilmiş güncel siyasi ortamdır. Özellikle İletişim Başkanlığı tarafından yönetilen troll ordusunun sosyal medya performansı, troll’leme kavramının doğasına uygun bir şekilde, yakıcı meselelerin tartışılmasını engellemek, konuları bağlamından koparmak, manipülasyon ve dezenformasyon ile hedef şaşırtmak, tartışma yürütenlerin kişiliğini hedef alarak bu isimleri güvensizleştirmek üzerine kuruludur ve bu performans zaman içerisinde klişelerden ibaret bir sosyal medya dili inşa etmiştir. Fakat, platformun algoritmik sistemi tarafından da desteklenen bu dil, sadece troll’ler tarafından kullanılan bir yöntem olarak kalmamış, kendi karşıtlarına da kendisini dayatan bir hale gelmiştir. Yani bir bakıma kendi karşıtlarını da eğitmiştir.
Bu eğitimden üstün başarıyla mezun olan günümüzün online aşırı sağcılarının, ak troll’lerden sonra iktidar için en kullanışlı ikinci kesimi oluşturduğunu söyleyebiliriz (belki de birinci!). Zaten iktidar ideologlarınca sınırları net bir şekilde çizilmiş bir ideoloji alanında, milliyetçilik, ırkçılık, kadın, göçmen ve hayvan düşmanlığı, homofobi, otoriterlik ve militerlik bulamacıyla etkileşim kovalayan bu yeni nesil sağcılık “AKP’li değilim ama” beyanından ibaret bir muhaliflik iddiasıyla, ak troll’leri kıskandıracak bir troll’lük faaliyetine imza atmakta, diğer yandan da özellikle gençlerin kolayca dahil olabileceği üçüncü bir X filtresi yaratmaktadır.
Mesela, geçen günlerde online sağcı bir hesap tarafından atılan ve Berkin Elvan’a hakaret eden bir tweet 50 bini aşkın beğeni almıştır. Bu, Gezi düşmanlığında “muhalif” aşırı sağcıların bayrağı AKP’lilerden devraldığının işareti olarak okunabilir. Son haftalarda Fethiye’deki esnaf kavgasının ve Marmaray’da uzanarak yolculuk yapan inşaat işçisinin hedef alındığı paylaşımlar, yine bu hesaplar tarafından, ırkçı bir histerinin ateşlenmesi için kullanılmıştır.
Sosyal medya olmasa kimsenin haberinin olmayacağı böylesi münferit ve etki alanı sınırlı olayların, yine buna benzer ancak hedef grupları farklı olaylarla birlikte, ırkçı, homofobik, türcü ve muhafazakâr bir histerinin nesnesi haline getirilmesi, siyasi iktidarın yapıp ettiklerinin sonucunda oluşan öfkeyi, alakasız ve iktidarı güvene alacak hedeflere kaydırma çabasından başka bir şey değildir ve bu yöntem sosyal medya özelinde işe yaramaktadır.
Bunun yanında, X’in yapısı ve iktidarın sosyal medya operasyonlarının yarattığı kısır, yıpratıcı ve etkisiz dil, iktidara öfkeli olan, ülkedeki olumsuzlukların faturasını başka adreslere kesmeye çalışmayan muhaliflerin de dilini sınırlamaktadır. Gerçek hayatta eylemle desteklenmeyen, maddi güç yerine haklılığın manevi gücüne yaslanmaya çalışan, hakikatin tek başına bir işe yarayabileceğini uman eleştiri, sosyal medya düzleminde, gerçek bir eleştiri gücüne kavuşamadan, söylenme ve şikâyet etme aşamasında takılı kalmaktadır. Bu da, tam da iktidarın istediği şekilde, sinizmi güçlendirmektedir. Ki sinizm, paylaşıldıkça güçlenir.
İnternet, gerçek dünyanın etkisinden muaf başka bir alem değildir, gerçek dünyadaki güç ilişkilerinin bir yansımasıdır. Sosyal medyanın egemen yapısının sağladığı avantajlarla birlikte, gerçek dünyada gücü elinde bulunduran, sosyal medya aleminde de güçlü konumdadır. Hem Musk’ın X’i para basan bir yer haline getirmek için uyguladığı deneyler, hem de siyasi iktidarın bu alana yönelik operasyonları X’i gitgide daha kasvetli bir mecra haline getirmektedir. Bu kasvetten kurtulmanın yolu ise daha zekice tweetler atmaktan değil, çevrimdışı dünyada siyasi alternatifleri güçlendirmekten geçmektedir.