Neoliberal Tarım Politikalarından Kurtulalım, Agroekolojik Tarıma Geçelim

Türkiye’de tarım sektörü; 1980’den bu yana artan bir şiddetle uygulanan neoliberal politikalar ile; toprak, su ve diğer tarımsal varlıkları tahrip eden, tarım kimyasallarına dayalı endüstriyel tarım nedeniyle ekonomik ve ekolojik çifte krizle boğuşmaktadır. Son yıllardaki kötü para politikası nedeniyle değerini büyük ölçüde kaybeden TL’nin olumsuz etkisi sadece ekonomik krizi derinleştirmiştir. Ancak sorun sadece bu olguya indirgenemez. 

Tarımsal üretim düşmüş, ithalat artmış, çiftçilerin önemli bir kesimi tarımdan çekilmiş ve tüketiciler gıdaya erişimde zorluk yaşamaya başlamıştır. Bu politikaların sürdürülebilir olmadığı ve tarımsal üretimi hem ekonomik hem de ekolojik anlamda tehdit ettiği açıktır. Mevcut sistem, şirketlerin çıkarlarına hizmet ederken, çiftçileri ve tüketicileri sömürmektedir. Tarım politikasında köklü değişiklikler yapılması gerektiği açıktır. Bu yazıda, Türkiye’deki mevcut tarım politikaları eleştirilerek, alternatif bir tarım politikası ile agroekolojik bir tarım sistemi önerisi sunulacaktır.

Türkiye’de Uygulanan Neoliberal Tarım Politikalarının Eleştirisi

Türkiye’de neoliberal tarım politikaları 1980’lerden bu yana etkisini sürdürmektedir. 2006 yılında çıkarılan Tarım Kanunu ile bu politikalar daha da kurumsallaşmış, devlet destekleri güya “serbest piyasa” denilen mekanizmalara zarar vermeyecek şekilde düzenlenmiştir. Ancak, bu destekler, çiftçinin eline geçen fiyatların göreli olarak düşüşünü önlememekte ve genellikle devlet destekleri büyük tarım şirketlerinin kasasına dolaylı olarak aktarılmaktadır. Daha da kötüsü “Tarım Kanunu”’na göre, devletin tarımsal destekler için ayıracağı bütçe, gayrisafi millî hasılanın (GSMH) %1’inden az olamazken, bu oran hiçbir zaman bu düzeye ulaşmamıştır. Örneğin, 2022 yılında tarımsal destekler GSMH’nın yalnızca %0.33’üne karşılık gelmektedir.

Tarım sektöründeki girdilerin maliyetlerindeki artış, özellikle gübre, mazot, yem ve tarım ilaçlarının fiyatlarının hızla yükselmesi, çiftçilerin üretim yapmasını zorlaştırmaktadır. TÜİK verilerine göre 2024 yılı itibarıyla gübre ve mazot gibi temel tarım girdilerinde %50’yi aşan fiyat artışları yaşanmıştır. Buna karşın, devlet tarafından belirlenen alım fiyatları, çiftçilerin maliyetlerini karşılayacak düzeyde değildir. Örneğin, 2024 yılı için Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) ekmeklik buğday için ton başına 9.250 TL, makarnalık buğday için ise 10.000 TL fiyat açıklamıştır. Ancak, bu fiyatlar, tarımsal girdilerdeki artışlarla karşılaştırıldığında yetersiz kalmakta ve çiftçilerin gelirleri erimektedir​. Bu durum, Türkiye’nin daha fazla buğday ve diğer temel tarım ürünlerini ithal etmesine yol açmakta, ülkenin tarımsal bağımsızlığını tehlikeye atmaktadır.

Neoliberal politikalar sadece ekonomik anlamda değil, ekolojik anlamda da tarıma zarar vermektedir. Tarım kimyasallarına dayalı endüstriyel tarım sistemi, toprakların ve su kaynaklarının kirlenmesine, ekosistemlerin tahrip olmasına yol açmaktadır. Bu sistem, kısa vadede verimlilik artışı sağlasa da, uzun vadede toprak verimliliğini ve su kaynaklarını yok ederek sürdürülebilir bir tarım sistemi oluşturma potansiyelini ortadan kaldırmaktadır.

Alternatif Tarım Politikası ve Agroekolojik Tarıma Geçiş Zorunlu

Neoliberal tarım politikaları ve endüstriyel tarım sistemi durumdan memnun olmayan muhalif politikacıların ve akademiklerin çok önemli bir kesimini bile etkilemiştir. Daha çok tarımda planlama, desteklerin düzeyinin arttırılması, devletin kimyasal gübre, karma yem vb. girdileri üreterek pazarlaması üzerinde durulmaktadır. Şüphesiz bu üç konu da son derece önemlidir. Ancak bu konularda ilerleme sağlanması neoliberal kıskacın sonu olmayacaktır. Çiftçi eline geçen fiyatları etkilemeyecek tarzda yapılan daha çok fark giderici desteklere dayalı politikalara bir yandan çiftçiyi bir yandan da tüketiciyi sömürebilen aracı kesimin fazla bir itirazı olmayacaktır. Yapılması gereken kamu kurumları veya kooperatifler eliyle doğrudan çiftçinin eline geçecek fiyatı arttırabilmektir. Bu şüphesiz tarımsal kooperatifler ve tüketim kooperatifleri eliyle çiftçi ve tüketici arasındaki en kısa pazarlama ağlarını destekleyecek bir politikayı da içermektedir. Böylelikle tüketicinin de makul fiyatlarla kaliteli ve sağlıklı gıdaları tüketebilmesinin yolunu açacaktır. 

Mevcut tarım politikalarının eleştirisinin ötesinde, agroekolojiye dayalı bir alternatif tarım politikası kaçınılmazdır. Agroekoloji, ekosistemlerin doğal süreçlerini kullanarak, tarımsal üretimi sürdürülebilir kılan bir tarım sistemidir. Kimyasal gübreler ve tarım ilaçları yerine, organik gübreler ve biyolojik mücadele yöntemleri kullanılmasını öneren, tarım kimyasalları yerine ekolojiyi kullanan agroekolojik sistem, hem ekonomik hem de ekolojik krizleri çözme potansiyeline sahiptir.

Agroekolojik Tarımın Temel İlkeleri

Toprak Sağlığının Korunması: Agroekolojik tarım, toprağın doğal yapısının korunmasını hedefler. Bu nedenle, toprağı sürekli işlemek yerine, işlemesiz tarım uygulamaları yaygınlaştırılmalıdır. Türkiye’de bazı bölgelerde bu uygulama başlamış ve olumlu sonuçlar alınmıştır. Örneğin, Konya’da işlemesiz tarım yapan çiftçiler, mazot kullanımında %80 tasarruf sağlamış ve kurak yıllarda daha yüksek verim elde etmiştir

Su Yönetimi ve İklim Dirençliliği: Su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir kullanımı agroekolojik tarımın bir diğer önemli ilkesidir. Yeraltı sularının aşırı kullanımı yerine, yağmur hasadı ve malç uygulamaları gibi su tasarrufu sağlayan yöntemler yaygınlaştırılmalıdır. Bu, hem su kaynaklarının korunmasına hem de üretim maliyetlerinin düşmesine katkı sağlar.

Biyolojik Mücadele ve Kimyasal Kullanımının Azaltılması ve sonlandırılması: Tarımda zararlılarla mücadele için kimyasal ilaçlar yerine biyolojik mücadele yöntemleri ve biyo ilaçlar kullanılmalıdır. Elma üretiminde yılda 20 kez kimyasal ilaçlama yapılırken, biyoteknik mücadele yöntemleriyle bu sayı üçe indirilebilir. Böylece, hem üretim maliyetleri düşer hem de çevre korunur​. Bu agroekolojiye geçişte bir ara aşamadır. Ekolojik dengeye ulaşıldığında tarım ilaçlarına ihtiyaç duyulmayacaktır.

Küçük Ölçekli Çiftçilerin Desteklenmesi: Agroekolojik tarım, küçük ve orta ölçekli çiftçilerin korunmasını ve desteklenmesini savunur. Kooperatifler ve topluluk destekli tarım grupları aracılığıyla çiftçiler, aracıların baskısından kurtulabilir ve ürünlerini doğrudan tüketicilere ulaştırabilir. Bu, hem çiftçilerin gelirlerini artırır hem de tüketicilerin daha uygun fiyatlarla gıdaya erişimini sağlar. 

Agroekolojik Tarımın Uygulanabilirliği

Agroekolojik tarımın uygulanabilirliği, kısa vadede bazı zorluklar barındırsa da, uzun vadede tarımda sürdürülebilirliği sağlamak için gerekli bir adımdır. Başlangıç aşamasında, devletin çiftçilere teknik destek sağlaması, agroekolojik uygulamaları yaygınlaştırmak için gerekli eğitimlerin verilmesi ve geçiş sürecinde çiftçilere finansal destek sunulması önemlidir. Yayım çalışmalarında çiftçiden çiftçiye yöntemi çok başarılı olmuştur. Bu agroekolojide başarılı çiftçilerin diğer çiftçilerin öğrenmesine yardımcı olmalarıdır. 

Sonuç

Ülkemizde tarım ve kırsal kesim ekonomik ve ekolojik çifte krizin ağır tahribatı altındadır. Buna karşılık şikâyet edenlerin önemli bir kesimi de dâhil olmak üzere neoliberal tarım politikaları dışında bir yeni bakış egemen olamamaktadır. Kamu kuruluşlarını ve tarımsal üretim ve tüketim kooperatiflerini, gıda gruplarını kullanarak neoliberal politikaların hoş görmediği, doğrudan çiftçi eline geçen fiyatları ve tüketicinin ödediği fiyatları etkileyen bir tarım politikasına ihtiyaç vardır. Ayrıca endüstriyel tarımın terkedilerek agroekolojik bir tarıma geçiş zorunludur. Bu bir yılda sağlanmayacaktır. Ancak ertelemeden bu yola girmek gereklidir. Böylesi bir politika kısa vadede endüstriyel tarım girdilerini taktik olarak ve geçici olarak desteklemeyi de içerebilir. Ancak stratejik hedef agreokolojik bir tarım sistemine olabildiğince hızlıca geçiştir. Bu amaçla çiftçiden çiftçiye yayım yaklaşımının başarılı olduğu da dikkate alınmalıdır.   

Geçinemeyen Türkiye’nin En Zor Yılı 2025 mi Olacak?

Gıda Güvencesizliği Sürerken Kent Lokantalarını Tartışmak