₺0,00

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Türkiye’de Çocuk İşçiliği: Eğitim ve Geçim Arasında Bir Hayat

Türkiye’de çocuk işçilerin yaşadığı zorluklar, ülkenin ekonomik durumunun ve sosyal politikalarının yetersizliğinin bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Çocuk yaşta çalışmak zorunda kalan Ali, Mert ve Süleyman’ın hikayeleri, bu sorunun boyutlarını gözler önüne seriyor. 

Türkiye’de çocuk işçiliği, özellikle ekonomik kriz ve işsizlik oranlarının yüksek olduğu dönemlerde daha da belirgin hale geliyor. TÜİK verilerine göre, Türkiye’de çocuk işçilerin oranı %6.5 olarak ölçülmüş durumda ve bu oran, ekonomik zorlukların bir sonucu olarak artış göstermekte. Sosyal politikaların yetersizliği ve denetim eksiklikleri, bu sorunun büyümesine neden oluyor. Çocuk işçilerin hem fiziksel hem de psikolojik olarak korunmaları ve adil bir çalışma ortamına sahip olmaları gerekmekiyor.

Ali : “Eğitim ve geçim arasında gidip geliyorum”

Ali (16), 8 yıldır sokaklarda gül satıyor ve babasının engelli olması nedeniyle ailesine destek olmak zorunda. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, çocuk işçilerin %7’si, aile bütçesine katkıda bulunmak zorunda kalıyor ve bu oran her geçen gün artıyor. Ali’nin yaşadığı zorluklar, hem fiziksel hem de psikolojik olarak büyük bir yük oluşturuyor. Çocukluğunu yaşamakta zorlanan Ali, gelecekte üniversite hedefi olsa da ekonomik zorluklar ve sağlık giderleri bu hedefi tehdit ediyor.

Ali, “Günlerim okul, iş ve ev işleri arasında geçiyor. Eğitimime devam etmek istiyorum ama bu çok zor. Aileme destek olmasam, evimizin durumu daha da kötüleşir. Gelecek için hayallerim var ama şimdi geçim sıkıntısı her şeyin önüne geçiyor” diyor.

Mert: “Ekonomik sıkıntılardan dolayı eğitimime devam edemiyorum”

Mert (17), 10 yaşından beri çalışıyor ve şu anda bir dürümcüde ve çiğköftecide garson olarak çalışıyor. Türkiye’de çocuk işçilerin %10’u, eğitim ve çalışma arasında bir denge kurmak zorunda kalıyor. Mert, günlük 300 lira kazanmasına rağmen bu para, kendine bile temel ihtiyaçları karşılamak için yeterli olmuyor. Ekonomik zorluklar, çocukluğunu yaşamasını engelliyor ve okuldan ayrılmayı sık sık düşünse de abisi bu kararı engelliyor.

Mert, “Çalışarak günlük 300 lira kazanıyorum ama bu para bile kendime yetmiyor. Eğitimimi sürdüremiyorum ve bu durum beni çok üzüyor. Ailem, beni desteklemem gerektiğini söylüyor ve okuldan ayrılmamı istemiyorlar. Ama bazen artık dayanacak gücüm kalmıyor” diyor.

Süleyman: “Her şeyle baş ederiz ama mobbing bizim bütün enerjimizi alıyor”

Süleyman (13), 5. sınıfı bitirdikten sonra okula devam edemedi ve ekonomik nedenlerle çalışmaya başladı. Türkiye’de çocuk işçilerin %35’i, iş yerlerinde mobbing ve kötü muamele gibi olumsuz koşullarla karşılaşıyor. Süleyman, iş yerinde sık sık küfür ve hakaretlere maruz kalıyor ve günlük 300-350 lira kazanmasına rağmen yaşadığı mobbing ve kötü muamele, psikolojik olarak büyük bir yük oluşturuyor.

Süleyman, “İş yerinde sürekli küfür ve hakaretlere maruz kalıyorum. Her şeyle baş edebilirim ama mobbing ve kötü muamele bizi çok etkiliyor. Günlük kazancım zaten yetmiyor ama psikolojik olarak yıpranıyorum” diyor.

Avukat Nillda Baltalı: Türkiye’de Çocuk İşçiliği Sorunu ve Eğitimdeki Eksiklikler

Türkiye’nin Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde dünyadaki ilk imzacılarından biri olduğuna dikkat çeken Avukat Nillda Baltalı, çocuk hakları konusunda yaşanan sorunlara ve uygulamadaki eksikliklere değindi. Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmelerin hukuki bağlayıcılığına rağmen, çocuk haklarının yeterince korunmadığını belirten Baltalı, uygulamada ciddi sıkıntılar yaşandığını ifade etti.

Türkiye’de çocuk işçiliği sorununun alarm verici seviyelere ulaştığını belirten Baltalı, “Ülkemizde yaklaşık 900 bin çocuk işçi olduğu belirtiliyor. Her gün çocuk haklarının ihlal edildiği olaylarla karşılaşıyoruz. Özellikle pandemi döneminde hükümetin 16 yaş altındaki çocukları işçiliğe yönlendirmesi, bilinçli bir tercihten öte, bu sürecin sistematik bir şekilde ilerlediğini gösteriyor” dedi.

UNICEF’in Verileri ve Türkiye’nin Durumu

Baltalı, UNICEF’in koronavirüs pandemisi nedeniyle dünya genelinde 150 milyon çocuğun daha yoksulluğa sürüklendiğini ve çok boyutlu yoksulluk içindeki çocuk sayısının salgının başından bu yana yüzde 15 arttığını bildirdi. Türkiye’deki durumun bu küresel eğilimle örtüştüğüne dikkat çeken Baltalı, “Okul devre dışı kaldığında, çocuk ihmalleri artıyor. Türkiye’de çocukların eğitimden uzaklaşması, onları iş gücü olarak kullanma eğilimini güçlendiriyor” şeklinde konuştu.

Eğitim ve Çalışma Hayatındaki Problemler

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) meslek ortaokullarını açma ve zanaat atölyeleri oluşturma planlarını eleştiren Baltalı, “Bu tür uygulamalar çocukları ekonomik koşulların yanı sıra devlet eliyle de işçiliğe itiyor. MESEM’lerde öğrenciler, asgari ücretin altında çalıştırılıyor ve sigorta gibi sosyal güvencelerden mahrum bırakılıyor. Bu, çocuk işçiliğini yaygınlaştıran bir sistemin parçası” dedi.

Yasal Düzenlemelerin Yetersizliği

4857 sayılı İş Kanunu ve Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’teki düzenlemelere rağmen, çocukların hala tehlikeli ve ağır işlerde çalıştırıldığını belirten Baltalı, “Yasal düzenlemelere uyulmaması norm haline gelmiş durumda. Çocuklar sadece hafif işlerde çalıştırılabilirken, pratikte bu kuralın ihlal edildiğini görüyoruz” diye ekledi.

Uluslararası Sözleşmeler ve Uygulama Eksiklikleri

Baltalı, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin çocuk haklarını korumak için önemli bir çerçeve sağladığını, ancak bu sözleşmelerin uygulamada eksik kaldığını vurguladı. “Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre devlet, çocuğun bedensel ve zihinsel gelişimini desteklemeli, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimini sağlamalıdır. Ancak Türkiye’de bu yükümlülüklerin yerine getirilmediği açık” dedi ve şöyle devam etti: “MESEM’ler kapatılmalı, zorunlu eğitim kesintisiz sürdürülmeli ve okula devam etmeyen çocukların durumları araştırılmalıdır. Ayrıca, çocuk işçiliğini önlemek için yasal düzenlemeler etkin bir şekilde uygulanmalı ve sosyal güvenlik hakları sağlanmalıdır. Çocuk haklarını korumak, sadece mevzuatla değil, aynı zamanda etkili bir uygulama ve denetim mekanizması ile mümkündür. Yoksulluğun ortadan kaldırılması ve tüm çocukların devlet güvencelerinden eşit şekilde faydalanması için harekete geçilmelidir. Bu konuda toplum olarak hepimizin üzerine düşen görevler var” 

Türkiye’de 2023’te Çocuk İşçiliği ve İş Kazaları Raporu: İş Kazaları Sonucunda 32 Çocuk  İşçi Hayatını Kaybetti 

2023 yılı itibarıyla Türkiye’de yaklaşık 950.000 çocuk işçi bulunduğu tahmin ediliyor. Bu çocuklar, tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinde çalışmak zorunda kalıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve çeşitli sivil toplum kuruluşları tarafından sağlanan veriler, bu sayının yüksek olduğunu ve çocuk işçiliğinin yaygın bir sorun olmaya devam ettiğini gösteriyor.Çocuk işçiliği ile ilgili kazalar ve ölümler, özellikle tehlikeli işlerde çalışan çocuklar için büyük bir endişe kaynağı olmaya devam ediyor. 2023 yılında, Türkiye’de çocuk işçilerin yaşadığı iş kazaları sonucunda 32 çocuğun hayatını kaybettiği ve 110 çocuğun ise ağır yaralandığı belirtiliyor. Bu kazalar, genellikle tehlikeli ve sağlıksız çalışma koşullarında meydana geliyor.Raporlar, çocuk işçiliğinin engellenmesi için alınan yasal önlemlerin uygulamada yetersiz kaldığını ve gerekli denetimlerin yeterince etkin yapılmadığını ortaya koyuyor. 2023’te uygulanan ceza ve yaptırımların çoğu zaman caydırıcı etkisi olmadığından, çocuk işçiliği sorununun devam ettiği ifade ediliyor.

Türkiye’de Çocuk İşçiliği: Temel Nedenler ve Sonuçlar

Türkiye’de çocuk işçiliği, derinleşen ekonomik kriz ve sosyal adaletsizlikler gibi birçok faktör nedeniyle artış göstermektedir. Bu durum, hem kapitalist sistemin yapısal özelliklerinden hem de ülkeye özgü koşullardan kaynaklanmaktadır. Kapitalizmin başlangıcından bu yana çocuk emeğini sömürdüğünü belirten Her Yer Çocuk Derneği Sözcüsü Hatice Göz, çocukların en ucuz ve güvencesiz emek gücü olarak kullanıldığını vurguladı.

Ekonomik Kriz ve Çocuk İşçiliği

Hatice Göz, Türkiye’de uzun süredir devam eden ekonomik krizlerin, yoksullarla zenginler arasındaki uçurumun artmasının çocuk işçiliğini besleyen faktörler arasında olduğunu ifade etti. Bu koşullar altında aileler, hayatta kalabilmek için çocuklarını çalıştırmaya yöneliyor. Özellikle dar gelirli ailelerde, çocukların evdeki giderleri karşılamak amacıyla çalışmaları kaçınılmaz hale geliyor. Çocuk işçilerin çalışma koşulları ise oldukça olumsuz: Uzun çalışma saatleri, düşük ücretler ve sağlıksız çalışma ortamları, çocukların gelişimini tehdit eden unsurlar arasında.

Okuldan Ayrılma Oranları

Hatice Göz, Türkiye’de çocukların okuldan ayrılma oranlarının son yıllarda arttığını ve bu durumun özellikle 4+4+4 eğitim sisteminin uygulanmaya başlamasından bu yana keskin bir şekilde belirginleştiğini belirtiyor. Okuldan ayrılma genellikle ikinci dörtten sonra artarken, bu durumun son yıllarda deprem gibi krizlerden de etkilenerek daha da yaygınlaşması bekleniyor.

Çocuk İşçiliğinin Uzun Vadeli Etkileri

Çocuk işçiliğinin, çocukların fiziksel ve ruhsal sağlığı üzerinde hem kısa hem de uzun vadede olumsuz etkiler yarattığını söyleyen Göz, bu durumun eğitim, sağlık, oyun ve sanat gibi çocuk haklarının kaybolmasına yol açtığını vurguladı. Çocuklar, erken yaşta iş hayatına atılarak bir ömür boyu emek harcamak zorunda kalıyor ve bu da ülke ekonomisi açısından büyük bir sorun teşkil ediyor.

Hangi Sektörlerde Çocuk İşçiliği Yaygın?

Hizmet, tarım ve sanayi gibi çeşitli sektörlerde çocuk işçiliği yaygın. Özellikle mevsimlik tarım işçiliği en gözle görülür örneklerden biri. Çocuklar, neredeyse “ücretsiz” çalışıyorlar ve bu durum her yıl birçok çocuğun hayatını kaybetmesine neden oluyor. Sanayi alanında da çocuk işçilerin uzun saatler çalıştığı, sıklıkla görünmez olduğu ve bu nedenle kötü koşullara maruz kaldığı görülüyor.

Çocuk İşçiliğin Yeni Adı MESEM: “Çocukların Yeri Okuldur”

Sayıların Ötesinde Bir Çığlık: Çocuklar Yalnız Kalmamalı