Çocuk İşçiliğin Yeni Adı MESEM: “Çocukların Yeri Okuldur”

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) uygulaması pek çok tartışmaya neden oluyor. MESEM uygulaması kapsamında haftanın 4 günü program kapsamına giren işyerlerinde çalışan çocuklar ise “eğitim” adı altında okul ikliminden uzak tutuluyor. 

Sendikalar, meslek örgütleri ve sivil toplumdan tepki gören ve “çocuk işçi” cinayetlerine neden olan MESEM uygulamasını derleyip programı işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından TMMOB İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Çalışma Grubu Başkanı mühendis Bedri Tekin ve çocuk hakları perspektifinden ise İzmir Barosu Başkan Yardımcısı ve Çocuk Hakları Merkezi’nden sorumlu Yürütme Kurulu Üyesi Avukat Zöhre Dalkıran ile konuştuk.

MESEM NEDİR, NASIL İŞLİYOR?

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB)’na göre Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM), 34 Alan ve 184 meslek dalında 9, 10 ve 11. sınıf öğrencilerine asgari ücretin en az yüzde 30’u, 12. sınıftaki kalfalara asgari ücretin en az yüzde 50’si kadar maaş verilmesini amaçlayan meslek sahibi insan ihtiyacını karşılamaya yönelik bir program. 2016 yılında başlatılan ve 2021 yılında yaygınlaşan meslek liselerindeki çıraklık eğitimini örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alan uygulama ile Bakanlık, hedefinin “işletmelerin çırak ihtiyacının karşılanması ve çırak öğrencilerin ahilik kültüründen gelen usta çırak ilişkisiyle mesleklerini işbaşında öğrenmelerinin amaçlanması” olduğunu belirtiyor. Öğrencilerin haftada bir gün okulda teorik eğitim, dört gün ise işletmelerde pratik eğitim almasını sağlayan uygulamaya yönelik tepkiler ise olumlu yönde değil.

VERİLERLE MESEM VE ÇOCUK İŞÇİLER

Şubat 2024 tarihi itibari ile 82 bin 618’i kadın, 339 bin 15’i erkek olmak üzere kayıtlı öğrenci sayısının 421 bin 633 olduğu MESEM uygulamasında bakanlığın geçtiğimiz nisan ayında CHP Milletvekili Turan Taşkın Özer’in soru önergesine verdiği yanıtta yer alan bilgilere göre 336 çocuk bu uygulamada “kaza geçirdi”. Bakanlığın resmi olarak paylaşmadığı verilerde ise Arda Tonbul, Ulaş Dumlu, Zekai Dikici, Ömer Çakar, Ömer Girgin, Murat Can Eryılmaz, Erol Can Yavuz, Alperen Enes Ural ve Eren Dağ ise MESEM uygulaması altında çalışırken hayatını kaybeden çocuklar oldu. 

15-17 yaş arasında çocukların işgücüne katılma oranları artış eğiliminde olduğu Türkiye’de, TÜİK verilerine göre 2020’de yüzde 16,2 olan bu oran, 2023 yılına gelindiğinde yüzde 22,1 ile son 10 yılın zirvesine çıktı. İşgücüne katılma oranı erkek çocuklar için yüzde 32,2, kız çocuklar için yüzde 11,5 olarak tespit edildi.

Buna ek olarak İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG)’nin yayımladığı rapora göre, 2024 yılının ilk 6 ayında 14 yaş ve altı 13 çocuk işçi, 15-17 yaş arası 20 çocuk/genç işçi hayatını kaybetti. İSİG’in temmuz ayı raporuna göre ise 14 yaş ve altı 2 çocuk işçi, 15-17 yaş arası 10 çocuk/genç işçi yaşamını yitirdi. Raporda, 9 çocuk işçinin MESEM kapsamında hayatını kaybettiği görülüyor.

UYGULAMAYA YÖNELİK TEPKİLER YÜKSELİYOR

MESEM kapsamında çalıştırılan çocuklara ve yaşanan çocuk işçi ölümlerine dikkat çeken meslek örgütleri ve sendikalar ise uygulamadan bir an önce dönülmesini talep ediyor. Geçtiğimiz hafta uygulamaya ilişkin değerlendirmelerini basın ve kamuoyuyla paylaşan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), MESEM’in tamamen kaldırılması gerektiğini belirtmişti. Yapılan açıklamada, “MESEM çocuk işçiliğe uydurulan bir yasal kılıftır. MESEM 4+4+4 olarak tanımlanan zorunlu eğitimin 9. Sınıftan itibaren sürdürülen parçasıdır. Haftada 1 gün okulda teorik eğitim olarak tanımlanan müfredatta; haftada 2 ‘şer saat Türk Dili ve Edebiyatı, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Matematik dersleri zorunlu derstir. Sadece 9. Sınıfta ayrıca Kuranı Kerim, Peygamberimizin Hayatı, Seçmeli Beden Eğitimi ve Spor, Güzel Sanatlar dersleri de 2 saat seçmeli ders olarak alınmaktadır. Bu dersler, eğitim olarak değerlendirilemez, çocukları hayata hazırlayan dersler değildir. MESEM çıraklık eğitimi değil, çocukların ker türlü işte doğrudan çalıştırılmasıdır, çocuk işçiliğidir. MESEM’de çocukları, gençleri hayata hazırlayan temel bilgiler, bilim, beceri, duyarlılık ve yeterliliklerin geliştirilmesi yoktur. Çocuk ve gençler bir makinenin dişlisi durumuna indirgenmekte, adına öğrenci denilse de işletmelerin işçisi olarak çalıştırılıp, ucuz işgücü olarak kullanılmaktadırlar.” ifadelerine yer verilmişti.

“ÇALIŞMA ORTAMI YETİŞKİNLERE YÖNELİK DÜZENLENMİŞTİR”

MESEM uygulamasında çocukların çalıştığı alanlara dikkat çekerek Fikir Gazetesi’ne açıklamalarda bulunan TMMOB İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Çalışma Grubu Başkanı mühendis Bedri Tekin, “Ülkemiz mevzuatında “Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılmaları Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” de çocuk ve genç işçilerin çalıştırılabilecekleri işler düzenlenmiştir. Bu işler arasında yapı işleri yoktur, preste çalışmak yoktur, sondaj işlerinde çalışmak yoktur, elektrik trafosunda çalışmak yoktur, ancak MESEM’lerde çocuklar her türlü işlerde çalıştırılmaktadır. Bunun sonucunda ölümler gelmektedir.” ifadelerini kullandı.

Aynı zamanda İş Güvenliği Uzmanı olan Bedri Tekin, MESEM kapsamında çalışan çocukların çalışma koşullarının yetişkinlere göre düzenlendiğinin altını çizerek “Çocuklar yetişkinlerden farklı bireylerdir, fiziksel, sosyal, zihinsel ve psikolojik yönlerdeki gelişimlerinin sağlıklı biçimde gerçekleşmesi için yetişkinlerden daha farklı sağlık, bakım, koruma ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyarlar. Çocuk işçiliği, çocukların fiziksel olarak büyüme ve gelişmesini engeller. Birçok fiziksel sorunla/hastalıkla erken yaşta tanışmalarına neden olabilir. Çocuklar genellikle çalıştırıldıkları yerlerde ruhsal sorunlar yaşayabilirler. Çocuklar her türlü istismara uğrayabilirler. Çalışma yerlerinde kullanılan araç ve makinalar ile çalışma ortamı yetişkinlere yönelik düzenlenmiştir; bu nedenle çocukların yaralanma riskleri çok daha yüksektir. Çocukların tehlikeyi yeterince tanıyamamaları da yaralanma risklerini artırmaktadır. Ayrıca çocuk işçiliği, çocukları köleleştirir, ailelerinden ayırır, ciddi tehlikelere ve hastalıklara maruz kalmasına neden olur.” açıklamalarında bulundu.

“ÇOCUK İŞÇİLİĞİN EN ÖNEMLİ NEDENİ YOKSULLUKTUR

MESEM ve çocuk işçiliğin sendikaların ve meslek örgütlerinin gündeminde olması gerektiğini belirten TMMOB İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Çalışma Grubu Başkanı Tekin, “İş/işveren cinayetlerine karşı mücadelenin bir parçası olarak değerlendirilmelidir. Çocuklar/çocuk işçiler işyerlerinde aynı zamanda meslek hastalığına da yakalanmaktadırlar. Çocuk işçiliğin, çocukların mesleki eğitimlere gönderilmesinin en önemli nedenlerinden birisi yoksulluktur. Meslek örgütleri, sendikalar yoksulluğa karşı mücadeleyi, parasız eğitim mücadelesini yükseltmelidir. MESEM’in eğitim değil, çocuk işçiliği olduğu konusunda bilinçlendirme çalışması yapmalıdır. Sendikalar, meslek örgütleri uygulama kapsamındaki işyerlerini, hem işçi sağlığı ve güvenliği yönünden hem de çocuk işçiliği yönünden denetleyebilmelidir.” ifadelerine yer verdi.

ÇOCUK HAKLARI PERSPEKTİFİNDEN MESEM

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde ve Türkiye’de Türk Ceza Kanunu’nun 6/1-(b) ve Çocuk Koruma Kanununun 3/1-(a) maddelerinde 18 yaşından küçük herkesin çocuk sayılacağı belirtilmektedir. 

Türkiye’de 18 yaşından küçük çocukların çalıştırılması ulusal yasalar hem de uluslararası sözleşmelerle düzenlemelere tabidir. Fakat, İş Kanunu’nda belirtilen çocuk işçi (14 yaşını bitirmiş 15 yaşını doldurmamış ve zorunlu ilköğretimini tamamlamış) ve genç işçi (15 yaşını tamamlamış ama 18 yaşını doldurmamış) tanımına giren bireyler belirli şartlar altında çalışabilir gözükmektedir. Yine Türkiye’de 4857 sayılı İş Kanunu’na dayanılarak çıkartılan Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılmalarına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte, çocuk ve genç işçilerin çalıştırılabilecekleri işler belirtilmiştir. Bu işlerin tamamı hafif işlerdir.

“YAŞAM HAKLARININ DAHİ TEHLİKEDE BULUNMASINA NEDEN OLUNUYOR”

Haftada 4 gün MESEM uygulaması kapsamında çalışan liseli çocukların yaşadıkları ve yaşayabilecekleri sıkıntıları Fikir Gazetesi’ne anlatan İzmir Barosu Başkan Yardımcısı ve Çocuk Hakları Merkezi’nden sorumlu Yürütme Kurulu Üyesi Avukat Zöhre Dalkıran, “Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) uygulamasının çocukların pek çok hakkını ihlal ettiğini ve etmekte olduğunu söyleyerek başlamayabiliriz. Çocukların sağlıklarını ve güvenliklerini tehlikeye atan söz konusu hak ihlallerinin bir kısmı mevzuat ve uygulama arasındaki farklılıklardan kaynaklanıyor. Düzenlemeye göre, çocukların ve gençlerin staj görmekte oldukları işletmelerde sağlıklarının ve güvenliklerinin denetiminin sorumluluğu Milli Eğitim Bakanlığı’nda. Fakat MEB, bu denetimi hali hazırda yoğun ders programları bulunan öğretmenler aracılığı ile gerçekleştiriyor. Bu da denetimlerin oldukça seyrek ve kâğıt üzerinde kalmasına neden oluyor. Çünkü sorumluluğun gereği gibi yerine getirilmesi için gereken istihdam ve çalışma planı oluşturulmuş değil. Bu durum, aynı zamanda çocukların ve gençlerin eğitimlerinin çok ötesinde normalde yasak olan ağır çalışma koşullarında çalışmalarına ve bu nedenle yaşam haklarının dahi tehlikede bulunmasına neden oluyor.” ifadelerini kullandı.

“ÇOCUKLARIN VE GENÇLERİN EĞİTİM HAKKI İHLAL EDİLİYOR”

Uygulamada hak ihlallerine yol açan bir diğer sebebin ise mevzuattan kaynaklandığını belirten İzmir Barosu Başkan Yardımcısı Avukat Zöhre Dalkıran, “Uygulama kapsamında ‘staj eğitimi’ gören öğrenciler, mevzuata göre ‘işçi’ olarak değerlendirilmemeleri nedeniyle pek çok haktan da yararlanamıyor. Bu da uygulamanın cazip hale getirilmesinde rol oynayan bu hak temini reklamının gerçek dışı olduğunu ortaya koyuyor. En nihayetinde çocukların ve gençlerin yerinin okul olduğunu düşünüyoruz. Çünkü çocukların kontrolsüz olarak yetişkinlerle aynı ortamda bulunmaları, onları istismara karşı korunmasız kılıyor. Haftanın sadece bir günü okula giden öğrencilerin okulla ve rehber öğretmenlerle olan bağlarının zayıflığı ise korunmasız kılınan çocukların yardım isteyeceği yerlerin ellerinden alınması anlamına geliyor.” dedi.

Avukat Zöhre Dalkıran buna ek olarak içi boşaltılmış müfredatlar ile çocukların ve gençlerin eğitim haklarının da ihlal edildiğini, söz konusu içi boşaltılmış müfredat nedeniyle öğrencilerin sonradan üniversite eğitimi almak istediklerinde büyük zorluklarla karşı karşıya kaldığının da altını çizdi.

“BİR İŞÇİNİN SAHİP OLDUĞU HAKLARA DAHİ SAHİP OLAMIYORLAR”

“Çocuk işçi” ifadesinin ulusal ve uluslararası düzeyde kullanılmaya devam edildiğini ancak çocukların işgücüne katılmalarından ziyade sağlıklı bir çevrede gelişmelerine odaklanılması gerektiğini belirten Avukat Zöhre Dalkıran, bu düşünceyi çocuktan işçi olmayacağı/olmaması gerektiği şeklinde özetleyebileceğini ve bu ifade yerine durumu karşıladığını düşündükleri “çocukların ekonomik sömürüsü” ifadesini kullandıklarını belirtti.

İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nden sorumlu Yürütme Kurulu üyesi Avukat Dalkıran program kapsamında yapılan tanımlamalar nedeniyle hak ihlaline uğrayan çocuk ve gençlere yönelik şu ifadeleri kullandı: “Aslında program kapsamında yer alan çocuklar, mevzuatta ‘işçi’ olarak ve yaptıkları eylem de ‘iş’ olarak tanımlanmıyor. Dolayısıyla bir işçinin sahip olduğu haklara bile sahip olamıyorlar. Fakat çalıştırılma hallerinin bir ‘işe’ karşılık geldiği kesin. Bu da kanunda açıkça çalıştırılması yasak olan kimi yaş grubundaki çocukların (4+4+4 olarak ifade edilen eğitim sisteminin bir getirisi olarak çok erken yaşta çocukların okula başlaması nedeniyle) da, hatta kimi zaman ağır koşullarda, çalıştırılmalarına neden oluyor.”

“MEŞEM UYGULAMASININ TAMAMEN KALDIRILMASI GEREKİYOR”

Çocuklara ilişkin konularda çalışmalar yürüten kurumların multidisipliner bir ağlarının, dirsek temaslarının bulunmasının çok kıymetli olduğuna dikkat çeken Avukat Zöhre Dalkıran, İzmir Barosu olarak çalışmalarına bu perspektifle yaklaşarak birtakım ortaklaşmalar gerçekleştirmeye çalıştıklarını kaydetti. 

Uygulamanın sonlandırılması için yürütülecek bir çalışmanın ortak düşünce ve sesle yapılmasının çok daha işlevsel olacağını belirten Avukat Dalkıran, “Uygulamanın iyileştirilmesi ve hukuki olarak yeniden düzenlenmesi gereken pek çok yönü bulunuyor. Ancak öncelikle MESEM uygulamasının tamamen kaldırılması gerektiğini düşündüğümüzü ifade etmek isteriz. Yine de bir şekilde uygulanacaksa; okulda geçirilen sürenin artması, okul müfredatının zenginleştirilmesi, denetim mekanizmasının işlevsel kılınması, staj amacı taşımayan çalıştırma halleri için işletmelere yaptırım uygulanması, sadece çocukların güvenliklerini ve sağlıklarını tam olarak korumaya yetkin şirketlerin uygulama kapsamına alınması ve çocuğun üstün yararına göre bu koşulların denetime elverişli olacak şekilde açıkça düzenlenmesi ilk bakışta sayılabilecek öneriler olarak karşımıza çıkmaktadır.” ifadelerine yer verdi.

“İşçi Çocuklardan Oluşan Bir Ülke, Dünyanın 9. Büyük Ülkesi Olurdu”

Yoksul Çocukların Ebeveynlerine Öfkesi: Üzgünüz, Size Ulaşamadık

Çocuklar Tarladan Sesleniyor: “İstemeyerek Geliyoruz, Mecburuz”