Sayıların Ötesinde Bir Çığlık: Çocuklar Yalnız Kalmamalı

TÜİK, UNICEF Türkiye ile iş birliğinde “İstatistiklerle Çocuk 2023” raporu yayınladı. Rapor 0-17 yaş çocuk grubunu içeriyor; demografi, sağlık, engellilik, eğitim, çocuk ve bilişim, çalışan çocuklar, yoksulluk, çocuk koruma ve çocuklar için adalet, çocuk ve aile, çocuk hakları bölümleri yer alıyor. İstatistiklerle Çocuk 2023 raporu benim için sadece istatistik değil, sayılarla bile fark edilmeyen bir bebeğin, bir çocuğun, bir ergenin sessiz değil artık çığlık çığlığa haykırışı.

Yoksulluk yaşayan çocuk sayısı 7 milyon 34 bin.

Rapora göre Türkiye’deki toplam çocuk nüfusu 22 milyon 206 bin 034, maddi yoksulluk yaşayan çocukların sayısı ise 7 milyon 34 bin. Bu çocukların neler yaşadığına hep beraber bakalım.

2023’te 11 bin aşkın çocuk “evlendirildi”

Çocuk yaşta erken ve zorla yaptırılan evliliklerle ilgili yapılan araştırmalar, bu evliliklerin kız çocuklarının ölümüne, şiddete maruz kalmalarına neden olduğunu ortaya çıkarsa dahi 2023 yılında evlendirilen 16-17 yaş grubunun da bulunan kız çocuklarının sayısı 10 bin 471, erkek çocukların ise 706. Ayrıca 2023 yılında doğumların 6 bin 635’i 18 yaşın altındaki kız çocuklarınca gerçekleşti.

5 yaş altı çocukların ölüm oranı binde 14, nedeni hemen ortaya çıkartılsın

Rapora göre 2023 yılında 1-17 yaş arası toplam 17 bin 889 çocuk öldü. 5 yaş altı çocuk ölüm oranı toplam binde 14, yine raporda yine 0-6 yaş çocuklarda kansızlık oranı yüzde 6. Ben gerçekten ülkemde 5 yaş altı çocukların ölüm nedenini araştıran bu konuda önlemler alan bir  Sağlık Bakanlığı istiyorum. Ulusal ve uluslararası araştırmalar diyor ki 5 yaş altı ölümlerde en önemli etken yetersiz beslenmedir, çünkü dünyada her yıl yaklaşık üç milyon çocuk yetersiz beslenme nedeniyle ölüyor. Araştırmalara göre yetersiz beslenme, 5 yaşından küçük çocuk ölümlerinin yüzde 45’inden sorumludur ve her yıl üç milyondan fazla ölüme neden olmaktadır.

Bodurluk yüzde 6 hemen önlensin 

Raporda 0-4 yaş arası çocuklarda bodurluk oranının yüzde 6 olduğu belirtilmiş. Birleşmiş Milletler 2023 Sürdürülebilir Kalkınma Raporu ise Türkiye’de yetersiz beslenme yaygınlık oranını yüzde 2,5, beş yaş altı çocuklardaki bodurluk oranını yüzde 5,5 olarak göstermişti. Yine deprem bölgesinde Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) beş yaş altı 564 çocukla yetersiz beslenme üzerine bir araştırma yaptı. Beş yaş altı çocukların yüzde 6,2’sinde bodurluk tespit etti. Peki ne değişti ülkemizde yetersiz beslenmeye karşı? “Okul yemeği” diye yıllardır kampanyalar yapıyoruz, sonuç değişmedi. Deprem bölgesinde yapılan bu araştırmadan sonra Sağlık Bakanlığı, “Bodurluk, yetersiz beslenmenin sonucudur, eğer önlem alınmaz ise bodurluk nedeniyle çocuklar fiziksel ve  bilişsel işlevlerini yeterince kullanamaz, hemen önlem alalım” demedi maalesef. Hemen önlem alınmalı, hemen…

3-5 yaş aralığındaki çocuklar eğitilmeli 

Rapora göre 2022/2023 eğitim yılı kapsamında 3-5 yaş aralığındaki çocukların net okullaşma oranı, erkek çocuklarında yüzde 51,4. Kız çocuklarında ise yüzde 51,3. Türkiye’de erken çocukluk eğitimi katılım oranları OECD ülkelerine kıyasla oldukça düşük, 3 yaş grubu çocuklar için erken çocukluk eğitimine katılım oranı ülkemizde yüzde 6 iken OECD ülkeleri ortalamasında yüzde 72. Ayrıca 4 yaş grubu çocukların erken çocukluk eğitimine katılım oranı 2013 ve 2021 yılları arasında yaklaşık yüzde 15 puan azalarak yüzde 20’ye geriledi. OECD ülkeleri ortalamasında bu oran yüzde 87’dir.

Bu sayılar bana ne ifade ediyor? Ekonomik nedenlerle Gül’ün geçen öğretim yılında ana sınıfına çocuğunu yazdırmadığını, Şengül’ün çocuğunu kreşe göndermediğini hatırlatıyor. Peki bu sonuçlar “devrim yapan” Milli Eğitim Bakanlığı’nı harekete geçirdi mi? Hayır. Tam tersine bu öğretim yılında da kreş fiyatlarının ya da okul öncesi eğitim merkezlerinin ücretlerinin artmasıyla birçok çocuk maalesef erken çocukluk eğitiminden de mahrum kaldı. Çünkü Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okul öncesi eğitim kurumlarında 2024-2025 eğitim yılında yemekli aylık 1450 lira, aylık yemeksiz ücret ise 650 lira oldu.  Özellikle ikinci çocuğu ilköğretimde okuyan aileler diğer çocuğunu anasınıfına göndermekten vazgeçiyor. Yine hem kamu hem kreş ücretleri en düşük yıllık 80 bin TL’den 1 milyon TL’ye kadar çıkıyor.  Oysa erken çocukluk eğitimine katılan çocukların büyüdüklerinde de eğitimden kopmadıklarını, ayrıca bir çocuğun 7 yaşına kadar geçirdiği erken çocukluk döneminde hem fiziken hem sosyal olarak geliştiğini belirtiyor.

Lise terkler ve çocuk işçiliği oranı yüksek

Lisede  9-12. sınıflarda okuyan çocukların net okullaşma oranına, lise eğitimini tamamlayan çocuk sayısına baktığımızda yüzde 80,3. Peki neden çocuklar liseyi bitirmeden bırakıyorlar? Bunu anlayabilmek için çocuk işçilik oranına, suça sürüklenen çocuklara, hem eğitim hem istihdam oranına bakılması, önlem alınması gerekiyor.

Rapora göre 15-17 yaşında okula devam etmeyen çocuklardan ekonomik faaliyetlerde çalışan çocuk oranı yüzde 32. Peki bu çocukları çocuk yaşta çalışmaya iten nedenlere yönelik önlem alınıyor mu? Alınmıyor. Çünkü çocukların çalışmasını teşvik eden ve neoliberal politikalarla yürütülen bir eğitim sistemimiz var.  2019 yılında ekonomik faaliyetlerde çalışan çocuklardan kaza riski nedeniyle fiziksel sağlığı olumsuz etkilenenlerin oranı, erkek çocuklarında yüzde 8,5, kız çocuklarında ise yüzde 0,9. Peki o zamandan bu yana tedbir mi alındı? Alınmadı. Çünkü 2023 yılında çocuk işçilik oranı yüzde 22.1 oldu, bu oranın içinde olmayan MESEM’lere giden çocuk sayısı ise 1,5 milyonun üzerinde. Sadece MESEM’lerde son yedi ayda 8 çocuk çalıştıkları yerde yaşamını yitirdi.

Mağdur çocuk değil, korunmayan çocuk vardır

2023 yılında güvenlik birimlerine mağdur olarak getirilen çocuk sayısı (tüm yaş grupları), erkek çocuklar için 136 bin 284 kişi, kız çocuklar için 106 bin 591 kişidir. Çocuklar ister yoksul ister varlıklı olsun kendi temel ihtiyaçlarını karşılayamaz. Bir çocuk çeşitli nedenlerle ailesi dışında bir yerde kalıyorsa veya çeşitli nedenlerle günün büyük kısmını sokakta geçiriyorsa ihmale ve istismara uğrama riski çok yüksektir. Yine çocuk ailesi tarafından çeşitli nedenlerle ihmale ve istismara uğruyorsa, bu çocukları birinci derecede koruması gereken devlet yani korunmamasından sorumlu olan devlettir. İhmal ve istismarlar  içinde yaşayan çocuklar korunmuyorsa çocuklar “suç”, “istismar” ve yoksulluk döngüsünden asla çıkamaz.

Sonuç olarak çocuklar eğitimde, sağlıkta, barınmada, sosyo-kültürel olarak kendilerini geliştirecek alanlara erişmekte çok yalnız. Çocukların bu çığlığını duymazdan, görmezden gelenlere bu sesleri duyurmak için çabalamaya devam edeceğiz. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin,  “Eğitimde devrim yaptık” diyerek çocuklara ÇEDES’i , ucuz işgücünü dayatsa da, Aile Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ailelerin temel ihtiyaçlarını karşılayamadığı her yıl çoğalan çocuklara verilen sosyal yardım istatistikleri paylaşsa da, Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan “Aşırı yoksulluk yok” dese de Tarım Bakanı İbrahim Yumaklı yetersiz beslenmeyi görmese de  Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu açlığı değil, sanal sağlıklı yaşam videolarını bakanlık web sitesinde paylaşsa da çocukların çığlığını duymayanlara karşı çocuklar için en ücra köylere kadar sosyal belediyeciliğin yaygınlaşması için önerilerde bulunmaya, çabalamaya devam edeceğim.

Şimdi belediyeler çocukların erişebileceği yerlere, sağlıklı besleneceği, okul sonrası ödevlerini yapacakları, bilimsel eğitim alacakları, spor yapacakları, özgürce şarkı söyleyip oyun oynayacakları kamusal alanlar yapmaya devam etsin, hem de çok acil.

Tuğla Çekilsin Duvar Yıkılsın: Narin Güran Cinayeti ve Yansımaları

Eğitim de Neymiş?

Gıda Güvencesizliği Sürerken Kent Lokantalarını Tartışmak