Mahalle bugün çok karışık, sokak ana baba günü Nazmi öğretmen herkese bir Cumhuriyet şiiri vermiş köşe başlarında çocuklar ezberledikleri şiirleri birbirine okuyor. Sokakta bir uğultu var. Hepimiz önce okula gideceğiz oradaki törende şiir okuyup oradan Atatürk stadındaki gösterilere katılacağız. Mıstık çok heyecanlı ilk defa şiir okuyacak Nazmi öğretmen ona Behçet Kemal Çağlar’ın bir şiirini verdi. Ezberledi ezberlemesine ama arada bir takılıyor. Sürekli Ali ile benim ‘Ya unutursam ya takılırsam!’ diye başımızın etini yiyor.
Tahsin abi pencereden dışarıya şöyle bir baktıktan sonra,
“Nazmi hocam ne bu curcuna?” dedi.
“Bugün 29 Ekim kutlamaları var. Çocuklara şiir verdim. Onları ezberliyorlar,” dedi.
“Hocam çocuklar kitap hediye edebilir miyim?” dedi.
“Ne kitabı?”
“Madem Cumhuriyeti kutluyorlar. Onlar için bir koli kitabım var,” dedi.
Toplam on kişiydik. Nazmi hoca hepimizi tek sıra yaptı. Tahsin abinin kütüphanesinin olduğu odaya girdik. Masanın üzerine bir koli kitap koydu. Hepimize birer tane verdi. Nazmi hoca hemen kitabı alıp ismini yüksek sesle okudu. Gençler için fotoğraflarla Nutuk…
“Çocuklara çok anlamlı bir hediye,” dedi. Tahsin abi koca bir bölümü gösterip,
“Nazmi hocam, bu bölüm Cumhuriyet kitaplarından oluşuyor. Hem çocuklar hem siz istediğiniz zaman gelip faydalanabilirsiniz,” dedi. Hepimiz rafın önüne geçip kitapları incelemeye başladık…
Cumhuriyet’in Doğuşu, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın validesi Zübeyde Hanım’ın yeterince ilgilenilmemiş hayatıyla açılıyor. Atatürk’ün doğduğu ve askerlik mesleğine girdiği dönem olan II. Abdülhamid dönemi, Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı’na girişimizden evvelki akil ses İsmet Paşa, fedakâr askerlerin savaşı Çanakkale, büyük bir direnişi örgütleyen Sultanahmet Mitingleri ile devam ediyor. 19 Mayıs 1919’da kurtuluşun ilk adımı atılarak “bitti” gözüyle bakılan bir millet yeniden diriliyor.
Cumhuriyet’in 100 İsmi- Büyük Devrimin Portreleri, bir şeyi kesin olarak görmemizi sağlıyor: Bir büyük liderin önderliğinde genç yaşlı binlerce insanın çabasıyla yaratılan ve şimdi bir asırlık çınar gibi kök salan Türkiye Cumhuriyeti’ni var etmek, bir “mucize”den çok daha fazlasını gerektirmişti. Bu kitapta Nezihe Muhittin gibi kadın hakları aktivistlerinden Mustafa Suphi gibi devrimci Bolşeviklere, Mehmet Âkif gibi gelenekçi entelektüellerden Ahmet Ağaoğlu ve Yusuf Akçura gibi fikir adamlarına, Fuat Köprülü gibi bilim insanlarından Ahmet Emin gibi Columbia Üniversitesi’nde doktora yapmış gazetecilere rast geleceksiniz.
Cumhuriyet’in İlk Yılı (29 Ekim 1923/1924), 29 Ekim 1923’te ilan edilen ve yüzüncü yaşını kutladığımız Cumhuriyet’in en yoğun yılı kuşkusuz ilk yılıdır. Yıllarca süren savaşlardan, salgın hastalıklardan, geçim sıkıntısından yorgun düşmüş bir halk… Siyasi tartışmalar, ekonomik sorunlar, nüfus mübadelesi, idari yapıdan eğitime, yargı sisteminden belediyelere kadar her alanda yapılan yenilikler, Anayasa’nın kabulü, halifeliğin kaldırılması, laiklik yönünde yapılan köklü değişimler ve ülkenin yeniden inşa edilmesi… Tüm bunlar olurken bir yandan da günlük yaşam yeni kitapların yayımlanması, sinemalarda gösterilen filmler, tiyatro oyunları, konserler ve spor karşılaşmalarıyla devam eder. Bütün zorluklara karşın umut hep vardır, bayramlar da kutlanır, Hıdırellez’de mesire alanlarına da gidilir, balo salonlarında dans da edilir. Cumhuriyet’in ilk yılında, muhalif seslerin yanı sıra, Meclis’te mebusların, Gazi Paşa’yı karşılayan halkın, grevlerde işçilerin, genel afla salınan mahkûmların, valiliğe şikâyete giden kadın ve çocukların, kısaca her kesimden halkın ortak sloganı şudur: “Yaşasın Cumhuriyet!”
Cumhuriyet Bir Türk Mucizesi, Cumhuriyetin ne kadar büyük bir nimet olduğunu anlamak için Afganistan’ı, Irak’ı, İran’ı, Pakistan’ı, Emirlikleri, Suudi Arabistan’ı Suriye’yi Mısır’ı Libya’yı Tunus’u, Cezayir’i Fas’ı, Müslüman Afrika’yı düşünün.
Cumhuriyetin önünde hazır bir model yoktu. Yolunu düşünerek, arayarak, deneyerek açtı. Şartlardan, ihtiyaçlardan, imkanlardan, tarihten yararlanırdı. Para yok, kredi yok, yetişmiş yeterli sayıda eleman, uzman yok, araç, gereç yok. Osmanlıdan borca batık bir miras kalmış.
O altın kuşağın iki gücü vardı sadece: Akıl ve yurtseverlik. Bu iki güçle yola çıktılar.
Vatan Yahut Cumhuriyet, Milli Kurtuluş ve Cumhuriyetin fedakâr fedaileri. Yunan işgalini ve ardından özgürlük şafağının parlayışını yaşayan toplumun her kesiminden insanlar. 1919 – 1938 arasında yaşadıklarını hiç unutamayanlar. Türk, Musevi, Hıristiyan vatanseverler. Emperyalizmin muazzam desteğini alan bir işgal ordusuna teslim olmayanlar. Erkek kadın, cahil bilgin, genç ihtiyar, fakir zengin, hep beraber İstiklal Ordusu’nda yan yana gelenler. Tam bağımsızlığın hiç bilinmeyen, hiç yayınlamamış, Sözlü Tarih ile tespit edilen hatıraları. Atatürk’ün yakın çevresinden anlatımlar.
Cumhuriyet Yürüyor, Cumhuriyet’in ilanıyla, Türkiye’de devrim niteliğinde yeniliklerin hayata geçirildiği 1923- 1926 yılları, Eyüp Durukan’ın yaşamında da önemli değişikliklerin gerçekleştiği bir dönem olur. Durukan, Kurtuluş Savaşı’ndaki cansiperane çalışmalarından dolayı fevkaladeden aldığı terfi ile miralaylığa yükseltilir ve cephede çarpışanlara mahsus kırmızı şeritli İstiklal Madalyası’yla taltif edilir.
Tecrübe ve Muayene Heyeti’nin başkanlığını asaleten ve Müdafaa-i Milliye Vekâleti’ne bağlı Harbiye Dairesi’nin başkanlığını vekâleten yürütür. Bu dönemde, Eyüp Bey açısından en önemli olaylardan biri de Türk ordusunun ihtiyacı olan silah ve mühimmatın temini için Sovyetler Birliği’ne tetkik seyahatine gönderilmesidir. Bu seyahat sonucu hazırladığı ayrıntılı rapor, yetkililerce çok olumlu karşılanır ve Eyüp Bey’in seçtiği silah ve mühimmatın hemen memlekete getirilmesine karar verilir.
Kurtuluştan Kuruluşa Cumhuriyet, Atatürk’ün Samsun’a çıkışıyla ilgili yalanlar ve gerçekler Son Padişah Vahdettin’in Kurtuluş Savaşı karşıtlığının belgeleri Kurtuluş Savaşı’nın iç cephesi Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşı stratejisi.
Türkiye’nin bağımsızlık ve aydınlanma mücadelesinde Tıbbiyeli ruhu 1. ve 2. İnönü Muharebelerinin önemi Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz ile bu muharebelerdeki “Atatürk etkisi” Sevr Antlaşması, Mudanya Ateşkes Antlaşması, Lozan Barış Antlaşması ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi hakkındaki yalanlar ve gerçekler Atatürk’ün vizyonu laik Cumhuriyet ve Türkiye’de akıl çağının başlaması Tarikatların kapatılması Cumhuriyet’in tarım devrimi kapsamında buğday ve zeytin politikası.
Cumhuriyet’in kültür devrimi kapsamında Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin kuruluşu Atatürk’ün aydınlanma kurumu Halkevleri Cumhuriyet’in Türk dilini kurtarma çabası ve Atatürk’ün “Geometri” kitabı Cumhuriyet’in sağlık devrimi ve Dr. Refik Saydam gerçeği Nutuk’un tarihsel değeri Atatürk’ün onurlu dış politikası kapsamında Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne girişi Cumhuriyet’in sanayi devrimi kapsamında kurulan uçak fabrikaları ve Danimarka’ya satılan Türk uçağının gerçek öyküsü Cumhuriyet’in kalesi fabrikalar ve Son Kale Bursa Merinos Fabrikası’nın açılması Demografinin önemi Atatürk’ün Barış Projesi Atatürk’ün Hatay’ı kurtarmak için attığı son adımın öyküsü Uğur Mumcu’nun bugünleri gören, yarınlara ışık tutan açıklamaları…
Kitaplara o kadar kaptırmıştık ki, Nazmi öğretmenin,
“Gidelim çocuklar geç kalmayalım!” sözüyle kendimize geldik.
Mıstık şiiri ezberlemeye devam ediyordu. Dua okur gibi kısık sesle tekrarlayıp duruyordu. Tek sıra halinde okula doğru giderken Nazmi öğretmen,
“Mıstık şiirini bize oku bakalım,” dedi.
Mıstık önce kızardı, sonra başladı gür bir sesle okumaya,
Gönül verdik/Sana erdik/Ey hürriyet, Cumhuriyet/Herkes sever/Seni över/Ey hürriyet, Cumhuriyet/Canımızdasın, kanımızdasın/Ey hürriyet Cumhuriyet.
Hepimiz gaza gelip aynı anda tüm mahalleyi inlettik, “YAŞASIN CUMHURİYET.”