Mültecilerle Dayanışma Derneği (Mülteci-Der) tarafından hazırlanan “Boşluk ve Düzensizlik Arasında” başlıklı rapor, İzmir’de yaşayan Suriyeli mülteci trans kadınların karşı karşıya bırakıldıkları engelleri ortaya koyuyor.
Suriyeli mülteci trans kadınların Türkiye’deki hayata uyum sağlama sürecinde hem mülteci hem de trans kadın olmaları nedeniyle çok sayıda engelle karşı karşıya kaldığı belirtilen rapor, 27 Haziran’daki odak grup görüşmesine dayanarak hazırlanmış.
Gazeteci Yıldız Tar’ın Kaos GL’de yayınlanan haberine göre, raporda vurgulanan sorunlar arasında dil bariyeri, hukuki bilgi eksikliği, sosyal entegrasyon, istihdamda ayrımcılık, şiddet, yasal ve bürokratik zorluklar, ekonomik sömürü, güvenlik endişeleri ve psikolojik zorlanma yer alıyor.
Fikir Gazetesi’ne konuşan Mültecilerle Dayanışma Derneği Koruma Sorumlusu Nursen Aslan, trans kadın mülteciler için en büyük zorluklardan birinin, güvenli barınma olanağına erişim olduğunu belirtiyor.
Acil Destek Mekanizmaları Oluşturulmalı
Acil durumlarda güvenli bir barınmanın, çoğu zaman hayat kurtarıcı olabildiğini aktaran Nursen Aslan, “Sivil toplum örgütleri bu konuda sınırlı da olsa destek sunuyorlar, ancak yerel yönetimler ve bakanlıkların da acil destek hatları kurarak, şiddet ve ayrımcılığa uğrayan trans kadın mültecilere yönelik acil destek mekanizmaları geliştirmesi büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, bu kişilere psikolojik destek hizmetlerinin artırılması gerekmektedir.” vurgusunda bulunuyor.
Savunuculuk Çalışmaları Daha Etkin Hale Getirilmeli
Trans kadın mültecilerin karşılaştığı diğer bir sorunun ise haklar ve hizmetlere erişim olduğunu ifade eden Aslan, “Bu noktada, sivil toplum örgütlerinin savunuculuk çalışmaları daha etkin hale getirilmelidir. Hukuki danışmanlık ve koruma faaliyetlerinin aktif bir şekilde yürütülmesi, trans kadın mültecilerin hak kaybı yaşamamaları için büyük önem taşır.” diyor.
Ayrıca, artan ayrımcı ve nefret söylemleriyle mücadele etmek için farkındalık artırıcı bilgilendirme çalışmalarına daha fazla yer verilmesi gerektiğini paylaşan Mültecilerle Dayanışma Derneği Koruma Sorumlusu Nursen Aslan, “Özellikle, politika yapıcıların ve ana akım medyanın toplum üzerindeki etkisi düşünüldüğünde, bu aktörlerin kapsayıcı bir dil kullanması ve ayrımcılık yapmadan hizmet sunması gerektiği açıktır. Sivil toplum örgütlerinin yaptığı çalışmalar tek başına yeterli olmayabilir; politika yapıcılar ve medya da bu süreçte etkili bir rol üstlenmelidir.” şeklinde konuşuyor.
Sosyal Tansiyonu Dengeleyecek Adımlar Atılmalı
Orta ve uzun vadede, trans kadın mültecilerin mesleki beceri kazanma ve güvenli bir şekilde çalışma hayatına katılabilme konusunda yaşadıkları zorlukların da önemli bir engel teşkil ettiğini belirten Aslan, “Bu nedenle, farkındalık artırıcı çalışmalar ve mesleki eğitim programları ile trans kadınların ekonomik bağımsızlıklarını kazanmalarına yardımcı olacak projeler geliştirilmelidir. Bu, yalnızca bireylerin değil, toplumun da daha kapsayıcı bir hale gelmesini sağlayacaktır.” ifadelerini kullanıyor.
Mültecilerle Dayanışma Derneği Koruma Sorumlusu Nursen Aslan, sözlerini şöyle sonlandırıyor:
“Son olarak, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri, medya ve politika yapıcılar iş birliği içinde sürdürülebilir çalışmalar yaparak hak ihlalleri konusunda toplumsal bilinç oluşturmalı ve sosyal tansiyonu dengeleyecek adımlar atmalıdır. Bu tür ortak çabalar, trans kadın mültecilerin kendilerini güvende hissetmelerini sağlayacak ve toplumsal hayata dahil olma süreçlerinin hızlanmasına yardımcı olacaktır.”