Sağlık, insanların en temel ihtiyaçları arasında ve ilk sırada yer alıyor.
Bir bütün olarak sağlık sistemi, hem topluma yetecek kadar sağlık hizmeti üretmesi hem de insanlara kaliteli bir yaşam sunabilmesi için iyi örgütlenmek durumunda.
Ancak buna karşın ülkemizde son dönemde yaşanan gelişmeler, hem insanların sağlık hakkına erişiminde bir bariyer halini aldı hem de hekimlerin, yaşam koşullarının zorlaşmasına ve mesleklerini yapamaz hale gelmelerine yol açtı. Hekimler, sağlık sisteminin her basamağında bir problemler silsilesi ile karşı karşıya gelirken, özel bir alan ve ilk basamak olarak aile hekimliği de bu olumsuz gidişattan fazlasıyla etkilendi. Grev yapan, iş bırakan, özlük hakları aşınan ve kaldırılması zor bir iş yükü ile karşı karşıya kalan hekimler ve aile sağlık merkezlerinde bulunan diğer sağlık emekçileri, sağlık hizmetini geliştirme ve daha yetkin bir hizmet sunma başlıklarında gün geçtikçe daha da etkisiz hale geliyor.
Aile hekimleri sahipsiz durumda
Öte yandan 2024 yılının şubat ve mart aylarında 835 aile hekiminin içerisinde olduğu bir toplamla yapılan , uzman hekim ve akademisyenler tarafından üstlenilen ve “aile hekimliğinin güncel problem ve ihtiyaçlarını” masaya yatıran araştırmada ortaya çıkan bulgular da aile hekimliğinin ve sağlık emekçilerinin yaşadığı sıkışmayı gösterir nitelikte. Araştırmanın sonuçlarına göre, aile hekimlerinin sadece üçte biri kendini kamu personeli olarak tanımlarken, hukuki statülerini bilmiyor ve aile hekimlerinin dörtte birinden fazlasının ise çalıştırdıkları personel ile ilgili iş ve sosyal güvenlik hukukundan kaynaklanan sorunlar yaşadığı tespit ediliyor.
Bunlarla birlikte, rapordan çıkan sonuçlardan en önemlileri arasında ise ekonomik bağlamlı şikâyet ve kaygılar dikkat çekiyor. Buna göre, hekimler kendilerine yapılan cari gider harcamalarını yeterli görmediklerini belirtirken, iş güvencelerinin olmadığını ve aile hekimliği yapmanın emekliliklerine olumlu yansımayacağını düşünüyor.
Kaldırmak çözüm değil, reform gerekli
Yine araştırmadan çıkan sonuca göre, aile hekimleri bu durumdan çıkış yollarının bir “reform” ile mümkün olabileceğini düşünüyor ve Aile Hekimliği Sistemi’nin kaldırılmasının bir çözüm getirmeyeceğini savunuyor.
Biz de Fikir Gazetesi olarak son dönemde özellikle aile hekimlerinin yaşadıkları ve sağlık emekçilerinin iş bırakma eylemlerine dönüşen sürece ilişkin Aile Hekimliği Uzmanı ve İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Hekim Emrah Kırımlı ile Prof. Dr. Fazıl Necdet Ardıç ile görüştük.
“Sorunlar bu şekilde çözülemez”
Hem Kırımlı hem de Ardıç, aktardıklarında aile hekimlerinin büyük bir yükle karşı karşıya olduğunun altını çizerken, sağlık sistemimizdeki çelişkilere ve eksikliklere dikkat çekiyor.
Hekim Emrah Kırımlı’nın ifadeleriyle, “Türkiye’de aile hekimliği, bir hekim ile bir ebenin sırtına yüklenmiş durumda ve bu kişiler eşdeğerleri arasında en düşük ücreti alan ve en az kaynakla desteklenenler arasında. Bu şekilde toplumun sağlık sorunları çözülemez” durumda.
“Aile hekimliğinin güçlenmesi, toplumun sağlık hakkının güçlenmesidir”
Sözlerine, “Tedavi ve teşhis olanakları kısıtlı ve yapılan tek şey performans sistemi dayatmak. Biz de sağlık hakkını ve emeği gasp eden bir yaklaşımı gördüğümüz için, ücretlerimizi ve iş güvencelerimizi tehdit ettikleri için harekete geçtik” diyerek devam eden Hekim Kırımlı, “Aile hekimliğinin güçlenmesi tüm toplumun sağlık hakkının güçlenmesi anlamına gelir. Ya sağlığımızı kaybedeceğiz ya da Sağlık Bakanlığı’nın bu politikalarından vazgeçmesi söz konusu olacak. Hastalarımızla ve toplumla birlikte mücadele ediyoruz” ifadelerini kullanıyor.
Prof. Dr. Ardıç: “Sağlık sistemimizin en büyük handikapı 1’nci ve 2’nci basamak arasındaki ilişkiyi kuramamak”
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sağlık sisteminin üç basamak şeklinde organize olduğundan bahseden Prof. Dr. Ardıç ise ilk basamak olarak adlandırılan koruyucu sağlık hekimliği hizmetinin tamamını karşılayabildiğimizi iddia etmenin çok zor olduğunun altını çizerken; birinci basamakta yeterince sağlık hizmeti verilmediğinden şikâyet etti.
Prof. Dr. Ardıç yaptığı açıklamada, bir aile hekimine güncel olarak 3 bin 200, 3 bin 300 civarında hasta düştüğünü hatırlatırken, bu nedenle aile hekiminin farklı sorumluluklarıyla ilgilenmesinin zor olduğunu ve aile hekiminin sorumluluklarını yerine getirmesi için ortalama 2 bin, 2 bin 500 kişiye kadar hasta sayısının düşürülmesi ve ilk basamakta yer alan hekimlerin kimi yetkilerinin artırılması gerektiğini vurguladı.
Genel sorunun, basamaklar arasındaki ilişkiyi kuramamak olduğunu aktaran Ardıç, gelecek yıllar için önerilerinin aile hekimliğinin geliştirilip yaygınlaştırılması, hasta sayılarının azaltılması ve hekimlere kolaylıklar sağlanması ile hekimlerin özlük haklarından fizyolojik ihtiyaçlarına uzanan yelpazede var olan problemlerinin ortadan kaldırılması olarak özetlenebileceğini dile getirdi. Ardıç, ayrıca işçi ya da işyeri hekimliğinin de ülkede sorunlu alanlar olduğunu hatırlattı.
“Çözüm olanaklı, yeterki çözmeye istekli bir muhatap bulunsun”
Aile hekimlerinin son zamanlarda grevlerle gündeme geldiğini de anımsatan Prof. Dr. Necdet Ardıç, aile hekimlerinin geçinme kaygısı içerisinde olduğunu, sınıflarının düşürüldüğünü ve özlük hakları aşınan, cari harcamalardaki artışları desteklenmeyen sağlık emekçilerinin birçok riskle karşı karşıya bırakıldığını söylerken, bu sorunların çözümünün de olanaklı olduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Ardıç sözlerini şöyle bitiriyor:
“Hem sendikaların hem sivil toplum kuruluşları ile Tabipler Birliği’nin sorunların çözümü için önerileri var. Yeter ki sorunları çözmeye istekli bir muhatap bulunsun. Sağlık Bakanlığı’nın en büyük sorunu, aile hekimliğini temsil eden ya da sağlık sisteminin içinde çalışan örgütlerle iletişime geçmemesidir. Halbuki ortak akılla bu sorunları çözmek mümkündür. Aile hekimliğinin geleceği, Türk sağlık sisteminin geleceğine sıkı sıkıya bağlı. Aile hekimliğinin düzgün çalıştığı bir modelde, ikinci ve üçüncü basamak rahatlar. Böylece, dev hastaneler yapmak, onlarca poliklinik açıp geceleri vardiyada hekim çalıştırmak zorunda kalmayabiliriz”