₺0,00

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Çingene Kızı ve Mona Lisa

Ah Çingene Kızı… Daracık, karanlık, zikzaklı bir koridorda adım adım sana yaklaşırken, Paris’te, Louvre Müzesi’nde Mona Lisa’ya, o küçücük tabloya doğru yürüdüğüm anları anımsadım. Bedenimi o zaman da aynı ürperti sarmıştı çünkü.

Onu ilk kez bir sanat ansiklopedisinde mi gördüm, okulda herhangi bir derste mi, bir filmde mi bilemiyorum.

Heyecanlıydım çünkü Mona Lisa’nın belleğe yerleşen, bir daha unutulmayan gizemli gülümseyişini ve üst üste konmuş zarif ellerini, Leonardo’nun elinden çıkmış gerçek renkleriyle görecektim. Gerçek tabloyu. Yakından. Tüm ayrıntılarıyla.

Üstelik Louvre’da, o devasa müzede sergilenen onca büyük, ünlü, görkemli sanat yapıtının, tablonun, heykelin, freskin arasından geçip, ayrıcalıklı bir deneyimi yaşamaya hazırlan herkesin yüzünde aynı heyecan vardı.

Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi’nde seni görmeye giderken beni saran duygular da Paris’te hissettiklerimden farksızdı. Peki ama neden?

Zeugma Mozaik Müzesi’nin alt katlarında hayranlık uyandıran mozaiklerin arasında dolaştım önce. Yerlere renkli, değerli ama eskimeyen, düğümleri renkli minik taşlardan atılmış halılar gibi serilmişlerdi.

Apollon Villası’nın tabanından, okyanuslar tanrısı Poseidon’un kıyısından, Akhilleus Mozaği harikasının yanından (M.S 2./3. yüzyıl), çelenkli başı, süslü mızrağıyla uzaklara bakan Dionysos büstünün, Eros’un, ejderhaların, balıkların, çiçeklerin arasından geçtim. Binlerce yıldır her türlü doğa olayına dayanmış, solmamış, aşınmamış bu renkli dünyanın arasında dolaşırken, adım adım sana doğru yürüdüğümün farkındaydım.

Çingene Kızı…

O daracık koridordan geçip, karanlık sayılabilecek odada tam karşında durduğum anda, seni neden Mona Lisa tablosuyla özdeşleştirdiğimi anladım. Öncelikle ikiniz de yerleştirildiğiniz yerde hiç de büyük büyük yerler kaplamıyordunuz, ama ikiniz de benzersizdiniz.

Mona Lisa, yaygın kanıya göre sıradan bir tüccarın karısının resmiydi. Diğer yandan bu yüzün, Leonardo da Vinci’nin, yani ressamının annesine ait olduğunu öne sürenler vardı. Bu eşsiz gülümseyişin Milano düşesine ait olduğu da iddialar arasında. Yani kimliğinin hala gizemini korduğu söyleniyor tablodaki kadının.

Sana gelince Çingene Kızı…

Senin kimliğin de tartışma konusu olmuş. Taşlarla işlenmiş etkileyici bakışlar… Halk sana Çingene Kızı adını yakıştırmış. Bunun haksız bir yakıştırma olduğunu kim söyleyebilir? İnsan sana bakınca, güzel, kara gözlerinde, dağınık saçlarında, göçebe bir yaşamın izlerini görebiliyor.

Ama insan dikkatli ve uzun zaman baktığında, o gözlerdeki kararlı, keskin bakışların, Aristoteles’in öğrencisi, antik dünyanın hiçbir savaşta yenilmeyen komutanı Büyük İskender’e ait olabileceğini de düşünmeden edemiyor. Zeugma’ya pek de uzak olmayan İskenderun’u Büyük İskender’in, Zeugma antik kentini de, onun komutanı 1. Seleikus’un kurduğunu düşünürsek, bu varsayımın uzak bir olasılık olmadığını kabul edebiliriz. Diğer yandan, Çingene Kızı mozağinin, tanrıların anası Gaia olduğunu düşünenler de var.

Leonardo’nun, Mona Lisa’yı 16. YY. başlarında yaptığı biliniyor. Çingene Kızı’nın tarihi çok daha eski. Mona Lisa, tüm koruma çabalarına karşın yaklaşık altı yüz yıldır yeryüzü etkilerine maruz kalıyor. Çingene Kızı’nın ise iki bin üç yüz yıllık, çok daha çetin geçmiş bir tarihi var.

Zeugma antik kenti, Milattan önce 3. Yüzyılda kurulmuş, Gaziantep’in Nizip ilçesine bağlı Belkıs köyünün olduğu yerde. Bu yüzden diğer adı Belkıs. Mona Lisa İtalya’da, Floransa şehrinde doğmuş.

Ne çok ünlü yaşamış doğduğu kentte. Ressamı Leonardo, Michelangelo, Donatello, Dante, Machiavelli, Galileo…

Mona Lisa Floransa’da doğmuş ama orada bitirmemiş onu Leonardo da Vinci. Resim Fransa’da tamamlanarak ülkenin saraylarını gezmeye başlamış.

Louvre, onun şimdiki ev sahibi.

Çingene Kızı’nın yüzü yarım. Üst dudağının yalnızca küçücük bir parçası var. Çenesi, boynu yok. Ağzı yok. Belki de bu yüzden gerçekten kim olduğunu söyleyemiyor. Binlerce yıl öncenin ‘eski insanları’nın taştan dantel örerek yaptığı kentten kurtarılabilen kısmı o kadar çünkü.

Sonra mı?

Önce kazı çalışmaları durduruldu. Yapmayın, etmeyin, diyenlere aldıran olmadı. Sonra baraj suları yükseldi. Zeugma antik kenti sular altında kaldı. Evlerin, meydanların, mozaiklerin su altında kalan kısmı, tarihteki çetin yolculuklarının belki de en zorlu kısmını sürdürüyor. ‘Yeni insan’, hırslı, çıkarcı, kendi harika geçmişini bile umursamayan ‘yeni insan’, kurtarılan mozaikleri taş duvarlar arasına hapsetti. Kıymayın Zeugma’ya, diyenler, kim bilir ne kadarı sular altında kalmış eşsiz mozaikleri, gidip o duvarlar arasında görmek zorunda kalıyor şimdi.

Ah Homo sapiens…

Sen kendine daha ne kadar kötülük edeceksin?

Sanatın Domino Etkisi ve İnci Küpeli Kız

Kültürel Miras Yapıları Nasıl Korumalı?