₺0,00

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Kapatıldı dediniz, hâlâ açık! Bu bir ihmal değil, bu bir suçtur

Bir insan, devletin gözetimi altındaki bir bakım merkezinde yüksek doz verilerek hayatını kaybediyor.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı hemen bir açıklama yapıyor:
“Merkez kapatıldı.”

Ama bir gazeteci gidiyor, kapının önünde bekliyor.
Ve görüyor: İçeride hâlâ bakım sürüyor.
Yani “kapatıldı” denilen yer, aslında hâlâ açık.
Yani yalan söyleniyor — hem de gözümüzün içine baka baka.

Bir can toprağa düşmüşken, bir annenin kalbi yanarken, bir ülke yine sessizliğe gömülüyor.

Bu yaşanan artık bir ihmal değil.
Bu, örgütlü bir sorumsuzluk.
Bu bir hata değil, örtbas edilen bir suç.

Engelli bireyleri, yaşlıları, korunmaya muhtaç insanları “emanet” diye teslim ettiğimiz sistem,
onları ölüme terk ediyor.
Sonra da sahte açıklamalarla kendi vicdanını aklamaya çalışıyor.

Ama bu kez mesele sadece devletin ihmali değil.
Sivil toplumun suskunluğu da bu suçun gölgesinde duruyor.

Yıllardır hak mücadelesi verdiğini söyleyen birçok kurum,
engelli dernekleri, federasyonlar, platformlar…
Hepsi bu olay karşısında derin bir sessizliğe büründü.
Bir basın açıklaması bile yapmadan,
“biz de buradayız” demeden,
bir insanın ölümünü bir dosya notuna indirgediler.

Oysa bu tür ölümler, sadece kurumların değil, toplumun da sınavıdır.
Ve bu sınavda sessiz kalan herkes, farkında olarak ya da olmayarak,
adaletin gecikmesine ortak oluyor.

Şimdi buradan açıkça sormak gerekiyor:
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı’na,
İstanbul İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’ne,
ve o özel bakım merkezinin sahiplerine…

Hangi vicdan, bir canın ölümünü “dosya kapatmakla” geçiştirir?
Hangi hukuk, kapatıldı denilen bir kurumun açık kalmasına göz yumar?
Hangi devlet, kendi yurttaşını korumak yerine ölümün üzerini örtmeyi tercih eder?

Ama aynı sorunun başka bir yüzü de var:
Hangi toplum, böyle bir tablo karşısında susmayı içine sindirir?
Hangi dernek, temsil ettiğini söylediği insanların ölümüne sessiz kalır?

Artık yeter.
Bu ülkede her gün, “korunması gereken” insanlar korunamıyor.
Devletin gözetiminde olanlar, devletin ihmaliyle hayattan koparılıyor.

O yüzden çağrım nettir:
Tüm engelli dernekleri, platformlar, aktivistler, demokratik kitle örgütleri…
Artık açıklama değil, eylem zamanı.
Bu utanç, hepimize aittir.
Ve hep birlikte yüzleşmedikçe, hiçbirimiz gerçekten masum değiliz.

Sessizlik artık bir seçenek değildir.
Çünkü sessizlik, adaletin ertelenmesidir.

Bu olay, yalnızca bir kurumun değil, bir anlayışın çöküşüdür.
Gerçeklerle yüzleşmeden, hiçbir toplum vicdanını onaramaz.
Bugün kapatılmayan o kapı, aslında hepimizin önünde duran bir gerçeği hatırlatıyor:
Bir ülke, en savunmasız insanlarını koruyamadığı gün,
kendi insanlığını da kaybetmeye başlar.

Herkes kendi hücresinde: İki taraflı düşünce hapishanesi

 

Sevgi bünyeye ağır geliyor

Erişilebilirlik raporları değil, özgürlük istiyoruz!