31 Mart yerel seçim sonucu, kamuoyunun geniş kesimleri açısından sürpriz bir sonuç olarak ortaya çıktı. Muhalefet açısından bu düzeyde bir başarı beklenmiyordu. En fazla 2019 seçiminin bir adım ilerisinde bir sonuç beklentisi vardı.
Geniş muhalif kesimler şaşkın ama umutlu bir ruh hâliyle 1 Nisan’da yaşama yeniden merhaba dediler.
Türkiye yeni bir siyasal evreye geçiş yaptı. Yeni bir siyasal iklim oluştu.
10 ay önce gerçekleşen 14-28 Mayıs seçimlerinin tam tersine ortaya çıkan bu sonuç anlık bir olay mıydı? Yoksa bir birikimin ürünü müydü?
2017 referandumundan bu yana sandığa yansıyan sonuçlar özellikle büyük kentlerin değişim isteği yönündeydi. AKP-MHP Anadolu’ya daralan bir noktadaydı. 31 Mart 2024 seçim sonuçları bu siyasal değişimin büyük kentlerin dışında Anadolu’nun içine doğru yayıldığını ortaya koydu.
Siyasal değişimler bazen hemen kendisini ortaya koyamaz. Bir zaman ister, zamana yayılır.
31 Mart yerel seçimlerinde ortaya çıkan bu siyasal tablo, esasen 2017 referandumundan hatta 2013 Gezi isyanından bu yana rejime karşı halkın kesintisiz, kararlı direncinin, mücadelesinin ürünüdür.
Son noktada 31 Mart’ta sandığa yansıyan; emeklilerin, işçilerin, işsizlerin, gençlerin, kadınların isyanı oldu. Yoksulluğun, açlığın, işsizliğin feryadı oldu.
Halk “Benimle uyumlu çalışacak yerel yönetici seçmezseniz hizmet alamazsınız “ diyerek kendisini tehdit eden Erdoğan’a büyük bir şamar attı.
AKP-MHP’de cisimleşen devlete karşı halk-millet kazandı.
Merkezi iktidarın tahakkümüne karşı halk, yereli güçlendirerek merkeze karşı nispi bir denge oluşturdu.
Yeni dizilişlere ve gelişmelere gebe bir dönem içerisine girdik.
Muhalefetin “aklının daha iyimser” olduğu böyle bir dönemde muhalefetin bu dönemi nasıl değerlendireceği tayin edici olacak.
Eski öldü, yeniyi doğurmak lazım…