Türkiye’de emeğinin karşılığını alamayan, görünmeyen, görmezden gelinen bir işçi grubu var. Sosyal güvencesiz, iş garantisiz, iş sağlığı ve güvenliğinden yoksun çalışma ortamlarında çalışan ev işçileri…
Türkiye’de 2 milyonu aşkın ev işçisi olduğu tahmin ediliyor. Ev işçileri her yıl olduğu gibi bu yıl da birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda, iş kanununa tabi olmak ve güvenceli bir şekilde çalışma taleplerini yineledi ve Türkiye’nin, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından hazırlanan, 35 ülke tarafından imzalanan, 31 ülkede yürürlüğe giren C189 Sayılı ‘Ev İşçileri İçin İnsana Yakışır İş’ Sözleşmesine, imza atmasını istiyor.
Fikir Gazetesi ‘işçinin emekçinin bayramı’ 1 Mayıs’ta ev işçilerine odaklandı. Ev işçilerinin sigortalı güvenceli bir iş kolunda sayılmamalarından kaynaklı sorunlar ve sendikalaşma süreçleri konusunda akademik düzeyde araştırmalar yaparak işçilerle sahada da görüşmeler gerçekleştiren Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Çalışma Ekonomisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ceyhun Güler, Ev İşçileri Dayanışma Sendikası (EVİD-SEN), İmece Ev İşçileri Sendikası, Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Hak-iş Konfederasyonuna bağlı Hizmet-İş Sendikası ve ev işçisi kadınlarla görüştü.
“EV İŞÇİLERİNİN SORUNLARINI ÇÖZECEK SAMİMİ DÜZENLEME ŞART!”
DEÜ Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, Çalışma Ekonomisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ceyhun Güler ile bir araya gelerek ev işçilerine yönelik gerçekleştirdiği araştırmayı, dünyadaki ev işçilerinin çalışma koşullarının ülkemizle kıyaslamasını ve daha birçok konuyu konuştuk.
Doç. Dr. Güler, Fikir’e ev işçilerine yönelik kamu ve başka diğer iştirakler tarafından atılan güncel adımlarla ilgili önemli bilgiler sundu. ILO tarafından hazırlanan C189 Sayılı ‘Ev İşçileri İçin İnsana Yakışır İş’ Sözleşmesi’nin onaylanması ve kamu düzeyinde ev işçilerinin çalışma koşullarının iyileştirilmesine yönelik yakın zamanda bir çalışma grubunun oluşturulduğunu belirtti.
EV İŞÇİLERİNE UMUT VERECEK AÇIKLAMA: “ILO C189’UN İMZALANABİLECEĞİ SİNYALİ VAR!”
Ev işçiliği ve çalışma koşulları ile ilgili sorunların küresel olduğunu belirten Güler dünyadan örnekler vererek, “ILO’nun yaptığı çalışmalara bakıldığında da ev işçilerinin sosyal güvenlik mekanizmalarının dışında olması dünyadaki ülkelerde de büyük bir sorundur. Denetim anlamında Latin Amerika, Arjantin ve İrlanda iyi diyebiliriz. Belçika’da kupon sistemi ile ev işçileri bir kuponla sosyal güvenlik alanlarına dahil oluyor. İspanya’da Kraliyet yasaları ile oluşturulmuş bir mevzuat var. İtalya’da göçmen işçileri ile ilgili büroların kurulduğu ve kimi zaman sendikaların bu büroların işleyişini sağladığını görüyoruz. Belirli alanlarda ilerlemeler kaydedilse de güvencenin gerçekten dört başı mamur bir şekilde sağlandığı bir ülkeden bahsedilemiyor. Belçika’da sigortalılık sistemi var” dedi.
Doç. Dr. Güler, kamu nezdinde ev işçilerinin sosyal güvenceden yoksun olması, sigortasız çalışması sorununa yönelik olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Çalışma Genel Müdürlüğü, ILO, İŞKUR, TÜİK ve akademisyenlerin de içerisinde olduğu bir çalışma grubunun oluşturulduğunu bildiğini, kendisinin de bazı noktalarda bu gruba dahil olduğunu ifade etti.
Bu çalışma grubunda, ILO C189 Sayılı ‘Ev İşçileri İçin İnsana Yakışır İş’ Sözleşmesi’nin Türkiye tarafından onaylanmasına yönelik olumlu bir tavrın var olduğunu söyleyerek ev işçilerine bir umut ışığı yakan Doç. Dr. Ceyhun Güler, “Bunu belirtirken Türkiye bu sözleşmeyi onaylayacak anlamında söylemiyorum ama ev işçilerinin haklarının geliştirilmesine, özellikle mevzuatta buna dair bir güncelleme yapılmasına ya da yapılabilmesine, ülkemizde ev işçilerinin sayılarının tespit edilmesine dair çalışmaların olduğunu biliyorum. Bu uzunca bir süreç. Ev işçilerinin net sayısı bilinmiyor ve rakamlar tahminlerden ibaret kalıyor. Şu anda söz konusu çalışma grubunda, ev işçilerinin sayısının yoğun olarak tartışıldığı bir aşama yaşanıldığını biliyorum. Bunu tespit etmek zor ama mümkün. Çünkü bu kadar kayıt dışı çalışılan bir yerde sizin sadece tespit anlamında beyana dayalı bir yol izlemeniz gerekiyor.” diye konuştu.
TÜRKİYE İÇİN HANGİ SİSTEM UYGUN OLUR?
Doç. Dr. Güler ev işçilerinin sosyal güvenlik sistemine dahil edilmesine yönelik dünyadaki örneklerden hareketle bir model çıkarılabileceğini, dijital uygulamalardan faydalanılabileceğini ifade etti. Çalışma grubunun hangi modele daha sıcak baktığı sorumuza Güler şöyle yanıt verdi: “Bununla ilgili tartışmalar kamu nezdinde devam ediyor. Türkiye birçok ülkeyle karşılaştırdığımızda sıfır noktasında değil. ILO’nun kendi raporlarına da yansımış bir mekanizma var. Bu mekanizma içinde sigortalılık açısından 10 gün altı ve 10 gün üstü arasındaki ayrım bir handikap oluşturuyor. Bu handikapın çözülmesi öncelikli olarak konuşulanlar arasında yer alıyor. Bir ay içerisinde 10 günün altında çalışan ev işçilerinin de sosyal güvenlik şemsiyesi altına eklenmesi, uzun vadeli sigorta kollarına dahil edilmeleri önemli bir adım olacaktır. Türkiye için İŞKUR’un daha aktif rol oynadığı bir model sorunların çözümü noktasında önemli. İkincisi kooperatifleşme modeli de uygun bir çözüm oluşturacaktır. Üçüncüsü de ev işçiliğine özgü denetim mekanizmalarının özel istihdam büroları nezdinde kuvvetlendirilmesi suretiyle bu bağlamdaki denetimlerinin artırılması gerekliliğidir.”
Özel istihdam bürolarında da kayıt dışılık sorunu olduğuna işaret eden ve “bürolar İŞKUR’a kayıtlı olsalar da ev işçileri mağduriyet yaşayabiliyor” diyen Güler şöyle konuştu: “Göçmen işçiler de büyük sorunlar yaşıyor. İşveren ve işçinin bir araya getirilmesi noktasında, işe yerleştirme ve aracılık hizmetleri bağlamında İŞKUR’un daha fazla rol üstlenmesi gerektiği kanaatindeyim. Mesleki eğitimler ve mesleki yeterlilik hususu da ayrıca dikkate alınmalıdır. Ev işçiler mağduriyet yaşadıkları için özel istihdam bürolarından azade bir çalışma ilişkisi istiyor.” şeklinde konuştu.
“C189’UN İMZALANMASI GÜVENCENİN TEMİNATIDIR”
“Ev işçilerinin ILO’nun C189 Sayılı ‘Ev İşçileri İçin İnsana Yakışır İş’ Sözleşmesi imzalansın” taleplerini aktardığımız Güler, “C189’un Türkiye tarafından onaylanması bir güvencenin teminat haline gelebilmesi açısından son derece önemli bir koşuldur. Bu sözleşme ILO tarafından 2011 yılında sunuldu. Türkiye son dönemde ILO tarafından oluşturulan sözleşmeleri onaylama noktasında geride duruyor. ILO’nun 190 Sayılı Şiddet ve Taciz sözleşmesini de şu anda onaylamamış durumdayız.”
EV İŞÇİLERİ SENDİKALI OLABİLİR Mİ?
Çalışma alanı içerisinde işçilerin örgütlenme, sendikalaşma konusu da geniş yer kaplayan Doç. Dr. Güler, “Türkiye’de ev işçileri için ülkemizde tanımlanan iş kolu 20 Nolu iş kolu denilen genel iş koludur. Ve bunun üzerinden bir sendikaya üye olabilirler. Bir ev işçisi düzensiz ve süreksiz çalıştığı için yaptığı işin de bir garantisi yoktur. Ev işçileri için dağınık bir iş alanı var. Bu dağınık iş alanı içerisinde halihazırdaki iş koluna dayalı sendikal örgütlenme, ev işçilerinin örgütlenme durumlarını kısıtlıyor. Türkiye’deki yasal zemin üzerindeki sendikal rejim, ev işçilerini örgütleyen sendikaların rahat hareket etmelerini mümkün kılmıyor. Ev işçilerinin sendikal hareket içerisindeki örgütlülüğünü konuşabilmemiz, iş kolu barajının olduğu bir örgütlenmenin söz konusu olduğu bir alanda maalesef mümkün değil. Bu noktada da 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ve o Kanunun güvencesizlerin örgütlenmesi için ne kadar geniş bir alan sağlayıp sağlamadığını konuşmamız gerekir. Geçtiğimiz hafta içerisinde 13’üncü Çalışma Meclisi gerçekleştirildi. 5 yıldır toplanmıyordu. Ve genel konu sendikal hareket ve çalışma yaşamını genel sorunları üzerineydi. Elbette uzun süredir toplanmayan bir Sosyal Diyalog mekanizmasının toplanması olumludur. Ancak Ekonomik ve Sosyal Konsey gibi atıl durumda olan diğer diyalog mekanizmalarının de yeniden canlandırılması gerekir. Ayrıca bu diyalog mekanizmalarında ev işçileri gibi güvencesiz grupların seslerinin duyulabileceği, temsil şansı bulacakları düzenlemelere de büyük ihtiyaç var.” bilgilerini paylaştı.
EVİD-SEN: İTİBARIMIZIN TESLİM EDİLMESİNİ İSTİYORUZ!
Ev işçilerinin Türkiye’de sendikalaşması noktasında önderlik eden EVİD-SEN Başkanı Gülhan Benli, Türkiye’de yaklaşık olarak 2 milyonu aşkın ev işçisi olduğunu, bünyelerinde 5 bini aşkın ev işçisi olduğunu söyledi. Ev işçilerinin başat sorununun sigortasız, iş sağlığı ve güvenliğinden yoksun bir şekilde çalışmaları olduğunu söyleyen Benli, ILO’nun C189 Sayılı ‘Ev İşçileri İçin İnsana Yakışır İş’ Sözleşmesinin Türkiye tarafından imzalanmasının öncelikli talepleri olduğunu kaydetti.
Benli, “Bizler ev işçileri olarak görünür olmak, yok sayılmamak, iş kanununda işçi olarak yer almak istiyoruz. EVİD-SEN’in Türkiye’nin ilk ev işçileri sendikasıdır. Öncelikle DİSK çatısı altında örgütlenmeyi denedik. Ancak süreç çok iyi yönetilemedi. 13 yıl önce sendikalaştık ve başka sendikalar kurulmasına da öncülük ettik. Bizden sonra kurulan ve ‘10 binleri aşan ev işçisi üyemiz var’ diyen sendikaların verdikleri rakamlar gerçeği yansıtmıyor. EVİD-SEN olarak ‘toz bezi değiliz, ev işçisiyiz’ sloganıyla sorunları dile getiriyor, görünür olma mücadelesi veriyoruz. Buradan Cumhurbaşkanına, Çalışma Bakanına seslenmek isterim. Ev işçileri işçi sayılmak, haklarının ve itibarlarının kendilerine teslim edilmesini istiyoruz.” dedi.
“KİRLİ SEPETİ DİZİSİ HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAĞIZ”
Televizyonda bir kanalda prime time da yayınlanan bir dizide ev işçilerinin itibarsızlaştırıldığını söyleyen Benli son olarak şöyle konuştu: “Bu dizinin adı Kirli Sepeti. Bu dizi ile onca sıkıntı çeken, işçi yerine konulmayan biz ev işçileri itibarsızlaştırılmaya çalışılıyoruz. Ve buna buradan tepkimizi dile getirmek istiyoruz. Bu kadar sorunumuzun arasında şimdi bir de dizilerde itibarımız zedeleniyor. Bu dizi ile ilgili hukuki olarak gereken yerlere başvurularımızı yapıp, suç duyurusunda bulunarak tepkimizi göstereceğiz.”
İMECE EV İŞÇİLERİ SENDİKASI: ILO C189 ACİLEN İMZALANMALI!
“Ev işi iş, ev işçisi işçidir. Külkedisi değiliz ev işçisiyiz!” sloganıyla yola çıkan İmece Ev İşçileri Sendikası, ülke genelindeki ev işçilerini örgütsel mücadeleye katmak için yola çıkan, ev işçileri tarafından kurulan ikinci sendika.
Yurt dışında da ev işçileri örgütleriyle iş birlikleri yaparak hak mücadelelerini sürdüren, sendikanın Genel Başkanı Minire İnal, ev işçilerinin işçi sayılması için sürdürdükleri mücadeleden asla vazgeçmeyeceklerini söyleyerek şöyle devam etti: “Ev işçilerinin sosyal güvence altında olmaması, iş yasasında yer almamaları ve ILO’nun C189 Sayılı ‘Ev İşçileri İçin İnsana Yakışır İş’ Sözleşmesi’nin imzalanması öncelikli taleplerimizdir. Biz de diğer işçiler gibi genel sağlık sigortasından yararlanmak ve emekli olmak istiyoruz. Cam silerken düşüp hayatını kaybeden arkadaşlarımız oldu, sakat kalanlarımız var. Meslek hastalıklarımız var. Bize ne deniyor; temizlikçi kadın, gündelikçi kadın. Sömürü düzeninden kurtulmak, çıkarılmak istiyoruz. Ülkemizde şu anda tahmini olarak 1 milyonu aşkın ev işçisi var dense de kayıtdışılıktan ötürü bu rakam daha yüksektir. Aylık düzenli bir gelirimiz yok. Ev işçisinin işinin garantisi yok. İş güvencemiz yok. Sağlık güvencemiz yok. Hiçbir şeyimiz yok!.”
Göçmen işçilerin durumu, çalışma şartlarının daha zor olduğunu söyleyen İnal şunları ekledi: “Taciz, şiddet, mobbing konusunda çok fazla sorun yaşıyoruz. Sigortasız çalıştığımız için bu konuda hak arama noktasında bir mücadelemiz de söz konusu olamıyor. Hak kaybına uğruyoruz. Emeğimizin, ev işçisinin adı yok! Tüm ev işçilerini sendikal mücadeleye dâhil olmaya çağırıyoruz. Özel istihdam büroları ile ev işçilerinin mağduriyetlerine mağduriyet ekleniyor.”
DİSK EGE TEMSİLCİSİ SARI: GÖRÜNÜR OLMAK SENDİKAL MÜCADELEYLE MÜMKÜNDÜR!
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, ile ev işçilerine yönelik sendikal faaliyetleri üzerine konuştuk. Sarı, “Türkiye’de iktidar her şeyde olduğu gibi bütün çalışma alanları dâhil olmak üzere tamamen kayıt dışılığa yönlendirme yaparak, sermayenin uşaklığını yapmaktadır. Aynı şekilde çıraklık, MESEM projeleri bunların hepsi esasında sermayedarlara işçilerin emekçilerin peşkeş çekilerek, daha çok kâr hırsıyla patronlara sunulmasıdır. Ev işçileri de hem güvencesiz çalıştırılmakta, hem iş güvenliğinden yoksun bırakılmışlardır. Bir insanı bir eve bırakıyorlar. Temizlikse temizlik, yemekse yemek, çocuk, hasta bakımı gibi işler yaptırılıyor ve kaç saat çalıştığı belli olmadan sadece gündelik üzerinden ödeme yaparak bu insanların yaşamlarını idame ettirmeleri isteniyor. Oysa kayıt dışılığı önleyici adımlar atılmalıdır. Ev işçilerine de sendika kurma haklarının hayata geçmesini sağlayacak yasal düzenlemelerin bir an önce Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden çıkması gerektiğine inanıyoruz. DİSK’in kapıları ev işçilerine sonuna kadar açık olmuştur ve hep açık olacaktır.” şeklinde konuştu.
HİZMET-İŞ: 18 BİN 500 EV İŞÇİSİ ÜYEMİZ VAR
Hak-İş Konfederasyonuna bağlı Hizmet-İş Kadın Komitesi Başkanı Hatice Ayhan,“1 yıl içerisinde 18 bin 500 ev işçisi üyesine ulaştık ve hedefimiz 50 bindir. Sendikamız, Uluslararası Kamu Hizmetleri Sendikası (PSI) 31. Dünya Kongresinde ‘Dünya Çapında Ev İşçilerinin Örgütlenmesi ve Korunması’ kararını aldırmıştır. Uluslararası Ev İşçileri Federasyonu’na (International Domestic Workers Federation- IDWF) üyelik başvurusu yapmıştır. TÜİK ev hizmetlerini ‘evlerde yaptırılan hizmet işleri’ şeklinde tanımlamaktadır. Ayrıca TÜİK ev hizmetlerinde çalışanları ‘bahçıvan, bekçi, aşçı, dadı, mürebbiye, hizmetçi, özel öğretmen, gündelikçi, temizlikçi kadın, kâhya, uşak, seyis, şoför’ şeklinde sınıflandırmaktadır. Hizmet-iş olarak, ILO’nun C189 Sayılı ‘Ev İşçileri İçin İnsana Yakışır İş’ Sözleşmesi’nin Türkiye tarafından onaylanmasını ve sözleşmede yer alan hükümlerin ivedilikle iç hukuka aktarılmasını talep etmekteyiz. ILO’nun C189 Sayılı sözleşmesi; sosyal güvenlik, çalışma süreleri, aynı ev düzeninde çalışma alanı, iş sağlığı ve güvenliği gibi konularda da önemli hak ve düzenlemeler içeriyor.” ifadelerini kullandı.
Ayhan şunları kaydetti: “4857 sayılı İş Kanunu kapsamı dışında tutulmuş olmaları, Türk Borçlar Kanunu’nda ev hizmetlerinde çalışanlara yönelik yeterli düzenlemenin olmaması, çalışma sürelerine göre farklı statülere tabi tutulmaları büyük bir sorundur. Kayıt dışı olarak çalıştırılmaları ve sosyal güvenceden yoksun kalmaları, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamı dışında kalmaları nedeniyle de mağdurlardır. Sendikalaşma özgürlüklerinin, yasal ve idari engeller nedeniyle önemli ölçüde kısıtlanmıştır. Şiddet, mobbing ve tacize karşı yeterli güvencelerinin olmaması ve daha birçok sorun yer almaktadır. Toplumun en dezavantajlı grupları arasında bulunan ev işçileri, özellikle ayda 10 günden az çalışan ev işçileri, ev hizmeti talep edenlerden; iş kazası ve meslek hastalıklarına karşı ödenmesi gereken primleri ödemelerini dahi istemekten yoksun bırakılıyor ve bu da kayıt dışı çalışmaya zemin hazırlıyor, kayıt dışılığı meşrulaştırıyor.”
İSTANBUL ÖZEL İSTİHDAM BÜROLARI DERNEĞİ: KAYIT DIŞILIK MAĞDURİYET YARATIYOR!
Ev işçilerinin “kapatılsın” dediği özel istihdam büroları ne diyor peki? İstanbul Özel İstihdam Büroları Derneği Başkanı Vural Şeker, “Bürolar ev işçilerini seçme ve yerleştirme işlemini gerçekleştirmektedir. İŞKUR tarafından izinsiz faaliyet yürüten firmaların tespiti ve hizmete kapatılmasının sağlanmalıdır. Bu firmalar hem aileleri dolandırmakta hem de iş arayan adayları mağdur etmektedir. Ayrıca yasal yükümlülüklerini yerine getirmemesinden ötürü devletimiz hem vergi kaybına uğramakta hem de kayıt dışı işsizlik artmaktadır.” dedi.
EV İŞÇİSİ EMEKÇİLERDEN 1 MAYIS ÇAĞRISI!
BİZİ İŞÇİDEN, İNSANDAN SAYMIYORLAR!
İstanbul’da ev işçiliği yapan, 56 yaşındaki Sultan Karasu, ağlayarak, sesi titreyerek yetkililere seslendi: “Türkiye ILO’nun C189 Sayılı ‘Ev İşçileri İçin İnsana Yakışır İş’ Sözleşmesine imza atsın istiyoruz. Hiçbir güvencemiz yok. Neden biz ev işçisi kadınları işçiden saymıyorlar? İşçiden, insandan sayılmıyoruz. İnsanca yaşamak ve çalışmak istiyoruz. Haklarımızı arıyoruz ve alana kadar da mücadelemize devam edeceğiz. Sendikayla tanıştıktan sonra emeğimin güvence altına alınması gerektiğini öğrendim. Örgütlü mücadeleye tüm ev işçisi arkadaşlarımı, kardeşlerimi çağırıyorum.” dedi.
EV İŞÇİLİĞİ, YAPMAM GEREKEN EN SON İŞ OLURDU!
İzmir’de yaşayan ve 10 yıldır ev işçisi olarak çalışan, sendikalaşma hakkında bilgisi olmadığını belirten Filiz Çalışan (37), “Sigortasız ve güvencesiz çalışmak istemiyoruz. Bizlerin de devlet güvencesi altında sigortalı işçi olarak çalışmaya hakkı var. Haklarımızın bize verilmesini istiyoruz. Biz kadınların ekonomik özgürlüğü için güvenceli çalışma alanları oluşturulmalıdır. Mecbur kalmasam bu koşullarda ev işçiliği yapmazdım, yapmam gereken en son iş ev işi olurdu.” diye konuştu.
YOKSULLUK NEDENİYLE EV İŞÇİLİĞİNE BAŞLADIM
İzmir’de yaşayan, 20 senedir ev işçisi olarak çalışan 52 yaşındaki E.Y. ev işçiliğine başlama nedeninin yoksulluk olduğunu söyleyerek şunları kaydetti: “20 yıl sosyal güvencesiz çalıştım. Hem ev işi hem çocuk bakıyordum. Devamlı gittiğim evler de oldu. Ama hiç sigortalı çalışmadım. Yeşil kartlıyım. Şimdi de sağlığım kötüleşti, bu nedenle 2 senedir çalışamıyorum. Emeğimin karşılığını hiç alamadım. Gün oldu paramızı vermediler. Hakkımı helal etmiyorum onlara. Gözyaşımı dökerek eve geldiğimi çok iyi biliyorum.”
Prof. Korkut Boratav: Şimşek’in Politikaları Çok Daha İnsafsız…