Yerel seçim sonrası belediye binalarında devralınan borçlar listesi göze çarpıyor. Denizli Belediyesi’nin borcu 11 milyar 130 milyon TL. Bartın Belediyesi’nin 251 milyon lira, İstanbul-Sancaktepe Belediyesi’nin 1 milyar 946 milyon lira… Liste uzayıp gidiyor. Bazı borçlar eski yönetimlerin yakınlarına ve şirketlere verilen ihalelerden kaynaklı. Bir yandan da lüks harcamaların, hizmetler için aşırı fiyatlandırmanın sonuçları tartışılıyor. Kuşkusuz bunların topluma nasıl bir yük getirdiği, makam odalarının inşası için harcanan milyonlar ve borçların yeniden yapılandırılmasıyla adil bir ödeme planı meselesi…
Yeni başkanlar, borçların duyurulmasıyla hesap verebilirlik ve şeffaflık sağlamayı hedefliyor. Devir alınan belediye borçları, yeni yönetimlerin mali politikalarını belirlemede önemli bir faktör olarak karşımıza çıkıyor. Ancak meselenin özü daha derin olabilir. Yerel yönetimler maliyesi konusunda uzmanlığı olanların bakış açısı böyle. Profesör Nezih Varcan, her geçen yıl Sayıştay’ın denetim işlevinin etkinliğinin kalmadığı, olsa bile farklı siyasi tercihlere göre oluştuğu, borçlanma düzeyinin bazı belediyelerde çok arttığı, bazı belediyelerde ise borçlanma isteğinin bile karşılanmadığı bir tablo ile karşı karşıya kalındığını söylüyor. Varcan’ın meseleye yönelik teknik ve hukuki anlamdaki bakış açısı gelecek hafta, iki farklı iktisatçının değerlendirmesiyle birlikte Fikir’de olacak.
Fikir’in bu haftaki sayısına gelince… Yerel yönetim maliyesi, borçları üzerine yetkinlikleri ile bilinen, farklı bakış açılarına sahip iki isimle konuştum: Prof. Dr. Hakkı Hakan Yılmaz ve Prof. Dr. Eser Karakaş. Kamu maliyesi konusunda çok sayıda araştırma ve yayının altında imzası olan iki isim meseleyi sadece güncel tartışmalar üzerinden ele almadı. Türkiye’ye dünya ölçeğindeki tanıklık ve tecrübeleri üzerinden örneklendirerek yaklaştı. Hem Yılmaz hem Karakaş Türkiye’deki mevcut yerel yönetim anlayışını eleştiriyor, denetlenebilirliğe vurgu yapıyor.
Peki sadece borçların ifşa edilmesi yeterli mi? Doğru tahlil için ne yapmak gerek? Belediyelerin idari ve mali denetimi nasıl olmalı? Bağımsız denetim kuruluşları nasıl hareket etmeli? Sadece borçları ele almak, kurumun genel mali durumu hakkında tam bir bilgi veriyor mu? Belediyelerin ve iştiraklerinin mali durumu bir yana merkezi yönetim-yerel yönetim ilişkisi nasıl ve normal şartlar altında nasıl olmalı?
Profesör Karakaş’ın nazarında Türkiye’de belediyeler şoförün yanında para toplayan muavin misali. Anayasadaki tek bir sözcük değişikliği ile israf ve gereksiz harcamaların önüne geçilebileceğini söylüyor. Sayıştay’ı eleştiriyor, Türkiye’nin iktisadi anlamda güçlüklerden geçtiği bu süreçte Devlet Planlama Teşkilatı’na yönelik ihtiyaç olup olmadığı sorusuna “Yalçın Küçük bile DPT’yi gereksiz bulurdu” yanıtı veriyor. 80’li yılların sonunda hem Sayıştay’da hem DPT’de görev alan ve söyleşi boyunca akıcı bir dersine konuk olmuşsunuz hissiyatıyla tablonun arka planını özetleyen Profesör Yılmaz ise Devlet Planlama Teşkilatı’nın söz konusu süreçte belediyeler için kritik bir rol üstlenebileceği kanaatinde.
İki söyleşinin tamamını Fikir Gazetesi sayfalarından okuyabilirsiniz.
Şimdiden iyi hafta sonları!
Prof. Yılmaz: DPT, Belediyeler İçin Kritik Bir Rol Üstlenebilir
Prof. Karakaş: Belediyeler Şoförün Yanında Para Toplayan Muavin Gibi
Prof. Çarkoğlu: Erdoğan, Özel ile Görüşerek İmamoğlu’nu Ekarte Etti
Derya Kömürcü: Koşullar İktidar Değişikliği İçin Oldukça Müsait
Bakanlık’tan Medrese Müfredatı: Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli
Bahattin Yücel: Asıl Karşı Çıkılması Gereken, Kıyıların İşgali
Prof. Dr. Sergio Barrientos: “Depremle Yaşayan Şili’de Yolsuzluk Olmaz”