Kamuda tasarruf paketi açıklandı. Hedef, hayat pahalılığını gündemden çıkarmak. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek basının karşısına geçti, madde madde sunum yaptı. Araç ve bina alımlarının durdurulmasından personel servislerine kadar birçok sınırlama uygulanacak. Peki bütçe açığı 2,7 trilyon lira olan Türkiye’de 100 milyar lira hedefli tasarruf ne kadar işe yarayacak?
Fikir Gazetesi, uzmanlarla konuştu.
Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Babuşçu ve iktisat yazarı Mustafa Sönmez akıllara takılan soruları yanıtladı.
“GEÇ KALINMIŞ HAMLE”
Kamuda tasarruf paketi gerçekten bir tasarruf paketi mi?
Öyle görünmüyor birçok açıdan. Bir kere geç kalınmış bir hamle yani Türkiye üç yıldır yüksek enflasyon yaşıyor. 2022’de yüzde 64, 2023’te yüzde 64, bu sene ise en iyi ihtimalle yüzde 50 ile tamamlanacak bir enflasyon süreci… Arjantin’i dışarıda bırakacak olursak dünyada örneği neredeyse yok. Böyle bir tasarruf niyeti vardıysa bunu üç yıl önce başlatmak lazımdı. Ama Erdoğan’ın önce Mayıs, sonra 31 Mart yerel seçimleri nedeniyle enflasyona karşı bir program düzenlenmedi. Bunun sonucunda da yangın giderek büyüdü. Samimi değil. Çünkü Mehmet Şimşek haziran ayında iş başı yaptı. O zamandan bu zamana neredeyse bir sene olacak. Ve bu saatte aklına geliyor. Bu daha çok toplumdan istenilecek tırnak içinde fedakarlıkların ya da ekonomik baskıların bir altlığı olarak düşünüldü. Dönüp “Tasarruf seferberliği başladı. Devlet olarak biz bunları yapıyoruz. Sizler de üstünüze düşeni yapın.” diyecekler. Yani “Asgari ücret zammı istemeyin, emekli zammı istemeyin. Birtakım sosyal hakları, harcamaları kısarsak buna itiraz etmeyin. Çünkü zor bir dönemden geçiyoruz.” diye ilave edilecek. Bunun bir altlığı, bir gerekçesi olarak takdim edilmiş son derece kozmetik bir tasarruf paketi.
“DEVLETİN YAPISI MI DEĞİŞTİ DE KAMU ARAÇLARI GÜNDEMDE?”
Mehmet Şimşek, “3 yıl yeni araç satın alınmayacak, kiralama yapılmayacak” dedi. 2015 senesinde Makam araçları için “bütçede çekirdek parasıdır” diyordu.
Evet, bu, samimiyetsizliğin çok açık bir ifadesi. Bundan bir süre önce kamu taşıtlarını yük görmeyen, şimdi kamu taşıtlarını yük görüyor. Ne değişiyor? Devletin yapısı mı değişti? Bu yılın bütçesi 2,7 trilyon açık verecek şekilde planlanmış. Bu bütçeyi bile bir tasarruf bütçesi olarak tasarlamadılar. Üstelik rakam falan da vermiyorlar. Yani 2,7 trilyonluk açığı nereye düşüreceksiniz? O anlamda samimi değil, inandırıcı değil.
Yani yüzde biri bile değil sonuçta. Binde dokuzu gibi bir şeye denk geliyor sanırım…
100 milyar devede kulak bile değil. O anlamda samimi değil, güven vermiyor. Zaten toplum da buna inanmıyor. En önemli sorun enflasyonla mücadelede toplumu inandırmak, toplumu arkasına almak. Böyle şeyler de olmaz bu işler. Yani bunu kaçırmış durumda bence AKP iktidarı. Yani ağzıyla kuş tutsa bu toplumu kemer sıkmaya inandıracak, gönlüyle rızasını alabilecek durumda değil. Bu enflasyonla mücadelede en büyük handikap.
“HÜKÜMET -MIŞ GİBİ YAPIYOR”
3 sene ile sınırlı tutulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz peki? Son 1 sene seçim dönemine giriliyor. Böyle bir alt metni mi var o zaman?
3 yıl içinde enflasyonu tek haneye indireceklerini düşünüyorlar. Yani “Tek haneye indirdiğimizde mücadele başarılı olacak. Onun için üç sene bu kemerleri sıkmamız yeterli.” demeye getiriyorlar. Dediğim gibi bunlar inandırıcı değil. Yani kamuda tabii tasarruf gerekiyor. Öncelikle kamunun yapması gerekiyordu. Örnek olması gerekiyordu. Bunu yapmadılar. Şimdi de -mış gibi yapıyorlar. Bu enflasyonla mücadele programı hiçbir şekilde başarı vadetmiyor. Burada da en önemli gerekçe, güven vermemeleri. Hem TÜİK üstünden yayımladıkları rakamlarla hem enflasyona ilişkin Merkez Bankası’nın teşhis ve tedavi önerileceği için bunlara hiçbir güven vermiyor. Dolayısıyla zor. Bu iktidarın enflasyonu geriletmesi samimi değil, mümkün gibi görünmüyor.
“HAZİNE GARANTİLİ ÖDEMELERİN SÖZLEŞMELERİ GÖZDEN GEÇİRİLEBİLİR”
Muhalefet bunun bir nevi makyaj olduğu tespitini yapıyor. Mesela hazine garantili ödemeler sürüyor. Siz olsaydınız o tasarruf paketinin içine ne koyardınız?
Hazine garantili ödemeler için şöyle bir gerekçe uyduracaklar: “Bu sözleşmeler yurtdışı mahkemelerin gözetiminde imzalanmış sözleşmeler. Onun için bir şey yapamayız” diyecekler. Ama istenirse bu sözleşmeler yeniden gözden geçirilebilir. Burada çok ciddi bütçe kanaması var. Hakikaten bütçede 6 milyar dolar şehir hastanelerine ve bu sözleşmelere gidiyor. Bunları gözden geçiren bir iktidar en azından çok derman olmasa da bu kadar eleştiri toplayan, bu kadar kamu aleyhine bir programı, bir projeyi gözden getirmiş olurdu. Buna dokunmuyorlar.
Kur korumalı mevduat var. Onu da tamamen kaldıramıyorlar. Onun üstünde belki bütçe yükü yok ama Merkez Bankası’nın bütçeye aktarması gereken kaynaklar oraya gidiyor. Bir dizi saray harcaması var. Mesela bu, çok insanlara dokunuyor. Yani Erdoğan’ın “İtibardan tasarruf olmaz” sözü… Hiçbir şekilde kendisi çıkıp “Ben de şunu yaptım” falan demiyor. Şimdi bunlar sembolik olsa da toplumu rızaya niyetlendirecek adımlar olurdu. Ama bunları yapmıyorlar. Onun yerine birtakım taşıttı, binaydı, hiç de inandırıcı olmayan ve toplamda kamu açığını dişe dokunur şekilde azaltmayacak göstermelik hususlar…
Bakan Şimşek tasarruf paketini açıklarken yakında bir vergi paketinin de gelebileceğinin işaretini verdi sanırım.
Tüketici kesim, en geniş kesim olduğu için onlara yazıyor. Ama kurumlar vergisini artıracaklarını sanmıyorum. Yeterince vergilendiremedikleri serbest meslek sahipleri işte avukatlar, doktorlar, kuyumcular vesaire yani bu kesimler var. Bilmiyorum belki bunlara dönük bir vergi hamlesi olabilir ama bu saati niye bekliyorlar yani? Bu, bugünün işi değil ki! Yani Türkiye yüzde 75’i bulan bir enflasyona tırmanmış. E, bu saatte akıllarına geliyor bunlar. İyi de neredesiniz yani? Samimi değil. Çünkü bir senedir niye yapmadıkları açık. Seçimleri gözettiler. Yani seçimlerde seçmeni üstümüze çekmeyelim diye. Bunları sürekli ertelediler. Erteledikçe de enflasyon azdı. Bunlar çok baştan yapılması gereken şeylerdi. Gecikmiş şeyler oldukları için hem sonuç alınması zor hem de toplumsal konsensus sağlamak açısından son derece sorunlu söylemler var.
“TASARRUF GENELGELERİ BAĞLAYICI DEĞİL, BAĞLAYICI OLAN BÜTÇEDİR”
Sürekli tasarruf genelgesi yayımlanıyor, tasarruf paketi açıklanıyor. Bu nevi rutine dönmüş durumda. AKP iktidarı döneminde sizin tespit ettiğiniz kaç paket yayımlandı?
Yahu, tasarruf genelgeleri bağlayıcı değil. Çünkü bütçedir bağlayıcı olan. Bütçeyi yasa olarak çıkarıyorsunuz, meclisten geçiriyorsunuz. Ondan sonra bakanlıklara ödenekler tahsis ediyorsunuz. Sonra bakanlıklara diyorsunuz ki: “Bu ödenekleri mümkünse kullanmayın.” Niye kullanmasın? Yani kullanmamanın da herhangi bir müeyyidesi yok ki! Doğru dürüst bir takip yok. Denetim yok. Bir sürü istisna var. Şimdi bir sürü güya tasarruf genelgesi yayımlıyor. Güvenlik ve askeri bütçeler dışında diyor. Bu ikisi bütçenin en önemli kalemleri. Böyle istisnalar koyduğunuz zaman çalışmıyor. Dediğim gibi bunun müeyyidesi de yok.
Siz bütçeyle bir ödenek tahsis etmişseniz onu kullanıyorlar. Yani orada bir yaptırım yok. Bir de bakın dört ay geçti 2024 bütçesinin uygulamasından. Üç ayın açığı 513 milyar. Bu bütçenin dörtte biri zaten keyfiyetle kullanılmış. Bundan sonrasında “Tasarruf ederseniz iyi olur” diyorlar. Samimi olsalar meclise yeni bir bütçe getirirler. Yeni bir bütçe tasarruf önlemleri de içeren, tasarrufa mücadeleyi amaçlayan, ödenekleri azaltılmış, açığı düşürülmüş bir bütçe… Bu daha bağlayıcı olur. Bunu da yapmıyorlar. Bu bağlayıcı olur. İşte bundan dolayı da samimi değiller.
Mete Kaan Kaynar: “Erdoğan İktidarı için Yeni Anayasa İstiyor”