Türkiye yaz aylarına, siyasetin ve toplumun gündemindeki yakıcı sorunlarla ve gündemlerle giriyor. Yüksek enflasyon ve eriyen ücretlerin baskısıyla proleterleşen toplum temmuz ayında asgari ücrete ek zam talebinin gerçekleşmesini tetikte beklerken, yerel seçim sonuçlarıyla değişen siyasal temsil dengesi Ak Parti’yi MHP ile ittifakını gözden çıkarma pahasına normalleşme ve yumuşama kavramlarıyla ifade edilen bir sürece mecbur bırakarak yeniden “iktidar odağı” görüntüsünü kazanmaya itiyor.
Siyaset ve toplum, haziran ayını, birbirinden kopuk denecek kadar farklı odaklanmalarla fakat aynı havada, “Temmuz Sıkıntısı” şeklinde ifade edilebilecek bir belirsizlikle ve konumlanışla geçiriyor.
Türkiye’de geniş toplum kesimlerinin hak kayıplarına uğradığı bu dönemde, temel hak ve özgürlüklere erişimde yaşanan krizler derinleşmeye devam ediyor. Diğer yandan ise, birinci parti konumunu CHP’ye kaptıran Ak Parti ve Erdoğan, yeni anayasa gündemi ve siyasi normalleşme ve yumuşama gündemiyle Türkiye’nin iktidar partisi konumunu tesis etme gayreti içerisinde; bir başka deyişle, iktidar, Mehmet Şimşek’in tasarruf ve kemer sıkma politikalarının yurttaşları sürüklediği dar boğazın yaratacağı tepkilerden bir “siyasal uzlaşı” şemsiyesiyle korunmaya çalışıyor. CHP ise, yerel seçimlerde aldığı tarihi güçle, ülkeyi yönetebileceğine kendisini, toplumu ve devleti ikna etmeye çalışıyor; kendisindeki başarılı değişim sürecini tüm Türkiye’ye evriltmeye gayret ediyor.
Türkiye, politik aktörlerin güç yoğunlaşmalarının ölçüsünden bağımsız olarak, her an ortaya çıkarak tüm toplumsal gündemi belirleyebilecek pek çok yapısal sorun ve risk alanlarıyla birlikte değerlendirildiğinde, “istenilen plana sadık kalınarak” şekillendirilebilecek bir ülke değil ve belki de toplumsal geleceğe dair aynı anda hem karamsarlığı ve yılgınlığı hem de umudu ve olanakları barındıran bu kaotik yapısı, ülkemizi özgün, aynı zamanda aktörlerin planlarına sıkıştırılamayacak şekilde patlamaya hazır mayınlarla döşeli bir vaha yapıyor.
Dolayısıyla, toplumun yaşamsal gündemlerinin üstünü örten her türlü plan, girişim ya da sürecin Türkiye’ye faydasının ve kayda değer bir ömrünün olmayacağından hareketle; Fikir Gazetesi olarak toplumsal yaşamın her alanındaki sorun ve ihtiyaçlara odaklanarak cumhuriyetin ikinci yüzyılının ihtiyaç duyduğu toplumsal fikirlerin izini sürerek, yurttaşların ortak geleceğine katkı sunma çabamızı sürdüreceğiz.
Siyasette, medyada veya akademide yaratılan gündem ne olursa olsun, toplumun bastırılan ve ikincilleştirilen gerçek gündemlerini sayfalarımıza taşımaya devam edeceğiz.
Biliyoruz ki “bastırılanın geri dönüşü kaçınılmazdır” ve görevimiz, gidenin ve gelmekte olanın anlaşılmasına katkı sunmaktır…
Ekonomik Krizin Yakıcılığında: Yurttaşlar Temmuz Zammı Bekliyor
Mustafa Sönmez: “Hükümet Samimiyse Meclise Yeni Bütçe Getirir”