Başlığı bilerek böyle dümdüz attım. Çünkü zirve en az bu başlık kadar dümdüz ve bilindikti. Editör arkadaşım değiştirmediyse şimdiden teşekkür ediyor, okuyuculardan ise özür diliyorum. Evet, bir NATO Zirvesi daha geride kaldı efendim. İttifakın 75. yaşı Washington’da kutlandı, yine pek önemli meseleler ele alındı ve yine pek önemli meselelere sırt çevrildi.
Zirvede ne konuşuldu, sonuç bildirisinde nelere değinildi? Esasen bu sorunun yanıtı gayet açık ve net. Hatta geçen haftanın yazısında dahi bulabilirsiniz. Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan bu yana yayımlanan birçok bildiri bazı yardımlar ve kurulacağı duyurulan yeni misyonlar dışında neredeyse ayrı görünüyor. Dünyanın jandarmasının özünün aynı olduğu düşünüldüğünde şaşılacak şey değil. Dikkat çeken detaylar ise jetler üzerinden şekilleniyor, birazdan birlikte bakacağız…
Yine de 21 sayfalık NATO sonuç bildirisinin özünden, birkaç yenilikten, jetlerden, madalyalardan, Türkiye’nin payına düşenlerden ve hatta zirve sürerken Rusya Büyükelçisi’nin Washington DC’deki konutuna yansıtılan o yazıdan da bahsedeceğim. Ama bu yazı ABD’yi yönetmeye aday iki yaşlı adamın birbirinden alakasız sözleriyle başlamalı. Dünya -her zamanki gibi- gerim gerim gerilmişken, fasit daireler pistinde çıktığımız bu yolculukta az biraz gülmek herkesin hakkı olmalı.
PUTİN’İN İKİ MUHATABI: DÜŞMAN VE DOSTUM
Zirve devam ederken Amerikan medyasında karşıma 1990’lı hatta 2000’li yılların başlarındaki TV haberciliği günlerini anımsatan bir video çıktı. Bir yanda CNN münazarası mağlubu ABD Başkanı Joe Biden bir yanda cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump vardı. NBC televizyonu, Türkiye’de de bir zamanlar haber merkezlerinin sıklıkla başvurduğu biçimde; Hacivat ile Karagöz, Edi ile Büdü, Lorel ile Hardy, İbiş ile Memiş misali aynı gün içinde iki liderin ağzından çıkan birbirinden farklı sözlerini yan yana dizmişti. Haberin verdiği izlenim makul bir dünya lideriyle dünyada olup biten hiçbir şeyi umursamayan bir deli misaliydi sanki.
İşte o ilgi çekici chat’in özet hali, italikler Biden koyu yazılanlar Trump’ın sözleri:
1949 yılında, Başkan Truman da dahil olmak üzere on iki ülkenin liderleri tam da bu odada bir araya gelerek, dünyanın tarihindeki en büyük ve en etkili savunma ittifakı olan Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nü (NATO) kurdular.
Daha önce NATO’nun ne olduğunu pek bilmiyordum. Ama anlamam uzun sürmedi. Yaklaşık iki dakika!
Ve Amerikalılar NATO olmasaydı ne olacağını anlamıyor. Avrupa’da başka bir savaş, Amerikan askerlerinin savaşması ve ölmesi gibi…
Herkesin bir su çıkış noktası vardır dostum! Su oradan çıkar, anladınız! Onların hiçbir şeyi yok!
ABD olarak kritik anlarda, bölünme yerine birliği seçtik.
Efendim, Chris Christie (cumhuriyetçi eski New Jersey valisi) şişman bir domuz değildir. Lütfen bunu unutmayın. O, şişman bir domuz değildir!
İlerleme, geri çekilmenin üzerine çıkar…
“Hayır” dedim, “Seni Rusya’dan korumayacağım”…
Korkunun üzerine umut vardır.
Haydi gelin Jefferson Anıtı’na bakalım. Haydi Washington Anıtı’na bakalım! Haydi bazı güzel manzaralara bakalım. Sonunda vurulacağınız, soyulacağınız, tecavüze uğrayacağınız…
Ukrayna Putin’i durdurabilir ve durduracak.
Putin ile çok iyi bir ilişkim vardı.
Bu, Avrupa, transatlantik topluluk ve eklemek gerekirse, dünya için önemli bir an.
Hannibal Lecter’ı duydunuz mu? Hep derler ki, “Oh, bu korkunç. Trump, Hannibal Lecter’dan bahsediyor.” Hayır, saçmalamıyorum…
Ortadaki tezat çok açık. Trump’ın başkanlık seçimi kampanyasında söyledikleri ve gündemiyle, Biden’ın NATO Zirvesi’nde dünya liderlerine yaptığı konuşmaya yönelik tezattan söz ediyorum. Ancak bu tezat bu kez kameralar karşısında uyumayıp prompter’ı takip edebilen Biden’ın makbul ve makul, Trump’ın ise tam zıttı bir siyasetçi olduğu anlamına gelmiyor. Dünyanın süper gücü olmasıyla övünen ABD’nin halini özetliyor. Liderler ABD başkentinde birkaç günlüğüne toplandığında Rusya Büyükelçisi’nin Washington DC’deki konutunun karşısına “Çocuk Katilleri” yazısının yansıtılması mı?
İşte o kendi içinde zıtlık barındırıyor. Zirvede Avrupalı liderlerden sadece İspanya Başbakanı Pedro Sánchez’in yüksek sesle değindiği “İttifak Gazze’ye Ukrayna’ya gösterdiği seviyede ‘birlik ve tutarlılık’ göstermeli” açıklamasını bir kenara bırakacak olursak, Gazze’nin neredeyse hiç gündeme gelmemesinden hareketle “Çocuk Katilleri” ibaresini ittifak liderlerinin gözüne sokan Rusya’nın zirveden iki gün önce, sırf esaslı bir mesaj vermek için yaptığı saldırı bunun kanıtı. (Bu yansının Rusya’ya karşı yapıldığını öne sürenler olduğu notunu düşerek devam…) Ukrayna başkenti Kiev’deki çocuk hastanesini hedef alan füze saldırısı sonucu ölen 41 sivil tutarsızlığın göstergesi. Ve evet, aranızdan kimilerinizi duyuyorum. Gazze’de çok daha fazla sivil ve çocuk ölüyor. Ama hayat ve acı herkes için sayılardan ibaret değil öyle değil mi?
ERDOĞAN NELER YAPTI?
Gelenek yerini bulsun diye Türkiye için zirvenin nasıl geçtiğini bir-iki paragrafta özetleyeyim. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze’den bahseden nadir liderlerden oldu. Olası Şanghay İş birliği Örgütü ve BRICS üyeliklerinin NATO’nun karşılığı olmadığını söyledi. E, Washington’a kadar gitmişken her ne kadar Biden ile görüşememiş olsa bile “NATO ile Rusya arasında doğrudan bir çatışma ihtimali kuşkusuz endişe vericidir” dedi. Sonra Suriye’nin müreffeh bir devlet olmasını diledi. Macaristan Başbakanı Viktor Orban, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenki ile bir araya geldi. Ha, bir de iki yıl sonra zirve Türkiye’de. Sembolik ama önemli deniyor. Gelecek yıl yeni genel sekreter Rutte’nin memleketi Hollanda’dan sonra… (Okura iyilik: Türkiye’nin son zirvede ne şanlı stratejik adımlar attığına dair nutuklar dinlemek istiyorsanız, okumaya son verebilirsiniz.)
JETLER, YEMEKLER, MADALYALAR VE BİLDİRİ
Zirveye dair başka nelerden söz etmeli? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı NATO Zirvesi için gittiği Washington DC’de karşılayan kişinin TBMM Başkanı Numan Kurtuluş olmasından mı bahsetmek gerek, Gazze’de çocuklar ölmeye devam ederken Amerikan başkentinde Başkanlık Özgürlük Madalyası ile jübilesini yapan -emekli- genel sekreter Jens Stoltenberg’den mi?
Yoksa Beyaz Saray’daki akşam yemeği öncesinde çekilen toplu fotoğrafta Erdoğan çiftinin yer almamasından mı? Veya ittifakın yeni üyeleri İsveç ile Finlandiya’nın müştereken kiraladıkları uçakla ABD’ye gitmesinden mi? Peşi sıra gözümüze giren Türkiye’nin görkemli filosundan mı? Sahi hangisinden bahsetmeli?
Yazının başına Trump’ın sözlerini sıkıştırıvererek yeterince magazin yaptığımı düşünüyorum. Özelde kamu kaynaklarının bu biçimde kullanımının, genelde ise savaşın eşiğinde sürüklenen gezegenin asla bir magazin konusu olamayacağını düşünen okuyucuların selamını alıp sözü 75 yıldır NATO kalkanının ardında zenginleşenlere getirmek istiyorum.
Söz bana ait değil, bizzat Joe Biden’ın bu arada. NATO, zirvede bu kalkanı nasıl daha fazla zenginleştirebileceğinin hesabını yaparken yanıtı savunma üretiminin modernizasyonunda buluyor. Bu açıdan da yeni bir şey yok yani.
Peki ya 21 sayfalık bildiri? Türkiye açısından öneminin 2026 zirvesi ev sahipliği olduğunu belirttim. 38 maddelik bildiri ittifak için özetle hayli aşina olduğumuz mevzulara değiniyor. Sizin için 19 maddeye indiriverdim:
1- Ukrayna’ya Destek:
“NATO, Ukrayna’ya verilen acil ve sürekli yardımı desteklemektedir.”
2- NATO-Ukrayna Konseyi:
“Devlet Başkanı Zelenskiy’le NATO-Ukrayna Konseyinde bir araya gelmeyi bekliyoruz.”
3- Ukrayna’ya Askeri Yardım:
“Müttefikler, Ukrayna’ya ilave kritik hava savunma sistemleri ve askeri kabiliyetler sağlar.”
4- NSATU’nun Kurulması:
“NATO’nun Ukrayna’ya Güvenlik Yardımı ve Eğitim Desteği (NSATU) kurulmasına karar verdik.”
5- NATO’nun Tarafsızlığı:
“NSATU, uluslararası hukuk uyarınca NATO’yu çatışmanın bir tarafı yapmaz.”
6- Ukrayna’nın Entegrasyonu:
“NATO, Ukrayna’nın savunma ve güvenlik güçlerinin dönüşümünü destekler.”
7- 40 Milyar Euro’luk Finansman:
“Müttefikler, Ukrayna’ya asgari 40 milyar Euro tutarında finansman sağlamayı amaçlamaktadır.”
8- NATO Kıdemli Temsilcisi:
“Ukrayna’da bir NATO Kıdemli Temsilcisi atanmasını memnuniyetle karşılıyoruz.”
9- Ukrayna’nın NATO Geleceği:
“Ukrayna’nın geleceği NATO’dadır ve üyelik süreci desteklenir.”
10- Rusya’nın Tehdidi:
“Rusya, müttefiklerin güvenliğine yönelik en önemli ve doğrudan tehdit olmaya devam eder.”
11- İran’ın Eylemleri:
“İran’ın istikrarsızlaştırıcı eylemleri Avrupa-Atlantik güvenliğini etkiler.”
12- Çin Halk Cumhuriyeti:
“Çin’in amaçları ve politikaları NATO’nun çıkarlarını ve güvenliğini sınamaktadır.”
13- Rusya ve Çin İş birliği:
“Rusya ve Çin arasındaki stratejik ortaklık uluslararası düzeni tehdit etmektedir.”
14- Kuzey Kore:
“KDHC’nin BM kararlarını ihlal ederek balistik füze ihracatını kınıyor, Rusya ile bağlarını endişeyle izliyoruz”
15- Doğu Kanadı Güçlendirmesi:
“NATO’nun Doğu Kanadına harbe hazır kuvvetler konuşlandırdık.”
16- Nükleer Caydırıcılık:
“NATO, nükleer caydırıcılık misyonunu etkin ve güvenilir kılmak için nükleer yeteneklerini modernize eder.”
17- Enerji Güvenliği:
“NATO’nun askeri operasyonları için güvenli, dayanıklı ve sürdürülebilir enerji tedariki sağlamaya kararlıyız.”
18- Karadeniz Güvenliği:
“Üç NATO müttefikinin Karadeniz Mayın Karşı Tedbirleri Görev Grubunu faaliyete geçirmesini memnuniyetle karşılıyoruz.”
19- Ortak Güvenlik Taahhüdü:
“Aldığımız kararlar, NATO’nun ortak güvenliğimizin temel dayanağı olmaya devam etmesini sağlayacak.”
NATO KINARKEN, PUTİN BAHARAT YOLUNDA YÜRÜYOR
Tüm bunlara Moskova ne diyor? Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, NATO’nun askeri altyapısının Rusya sınırlarına doğru ilerlemeye devam ettiğini belirtip kabul edilen bildiriyi “Rusya’nın Avrupa’daki ve ABD’deki karşıtlarının Ukrayna konusunda barış ve diyalogdan yana olmadığını gösteriyor, ittifakı güvenlik sağlama aracı değil, bir çatışma aracı” diye niteliyor. NATO, Rusya’yı üst perdeden kınamaya devam ederken, Putin ise Çin’in ardından Hindistan ile stratejik ortaklığını kuvvetlendiriyor. Hatta Modi, Putin’i ziyarete gidiyor. Biden, Stoltenberg’in boynundan aşağı gerdanı takarken, Putin de imtiyazlı stratejik ortaklık vurgusu yapıp Hint mevkidaşına en yüksek devlet nişanını takdim ediyor. Ve Putin’in NATO ve Avrupa’daki yakını Macaristan Başbakanı Viktor Orban ile (12 Temmuz’da) ABD Başkan adayı Donald Trump ile görüşmeye hazırlanıyor.
ÖZETİN ÖZETİ
Aslında iki “yine” özeti oluşturuyor. Birincisi zirvede yine Ukrayna’nın gelecekte NATO üyeliği için geri dönülemez bir yola girildiği vurgusu… İkincisi yine Ukrayna’nın üyeliği için net bir tarih olmadığı gerçeği… Ama en önemlisi bildiride birebir yer verilmese bile 43 milyar dolarlık askeri yardımın içinde Amerikan F-16 jetlerinin de yer alması. Hatta ABD, Ukrayna’ya Amerikan yapımı F-16’ların sevkiyatının başladığını duyuruyor.
Bir yandan NATO ile bir yandan Rusya ile temas eden Türkiye açısından son dönemdeki en sönük zirvelerden biri yaşanmış olacak ki; medya aile fotoğrafı ile DEV EKRANA TÜRKİYE’NİN 1952’DE ATTIĞI ÜYELİK İMZASININ yansıtılmasını filan öne çıkarıyor. Rusya kendi yolunu çizmeyi ve cephesini genişletmeyi sürdürüyor, Ukrayna’daki savaş Kiev’e son askeri destek kararı sonrası devam edeceğe benziyor, ABD, NATO ile kafa bulup Putin’e “Dostum” diye seslenen eski başkanını seçmeye hazırlanıyor. Ve başta Gazze olmak üzere, dünyanın pek çok köşesinde başta çocuklar, siviller ölmeye devam ediyor.
İşte bir NATO Zirvesi’nin yansımaları efendim…