“İnsani Diplomasi Sadece Hoş Bir Kavramdan İbaret, Cenevre Sözleşmesi Gözden Geçirilmeli”

İnsanlık savaşırken unuttuğumuz bir şey var: Barış ve diplomasi. İran kentlerinde büyük ölçekli askeri hareketler gözlemlenirken, ağır askeri teçhizatlar aheste aheste ilerlerken, elektronik savaş ve hava savunma sistemleri gözlemlenirken, İran’ın ne zaman İsrail’e karşılık vereceği tartışılırken…

Kulağa hayli naif gelebilir ama en büyük savaşlar bile bu iki sihirli sözcükle sona erdi. En az 40 bin insanın canına mal olan Gazze Savaşı da günün birinde elbette bitecek. Her ne kadar savaşın bölgesel bir harbe yayılma riski artık bir gerçeklik olsa bile, farklı kabine toplantılarında kimin kime nasıl ve ne ölçüde bir karşılık vereceği konuşulsa dahi barış elbette gelecek.

Bu zor, meşakkatli ve beraberinde fazlaca karın ağrısı getiren bir süreç. Ama kurşun gibi ağır olan hava bir gün hafifleyecek. Fikir Gazetesi, Gazze Savaşı, Hamas üst düzey lideri İsmail Haniye suikastı, insani yardımlar, SOS veren Birleşmiş Milletler, diplomasi, Cenevre Sözleşmesi ve dijital dünyadaki “düşman” algısı gibi pek çok konuyu bir bilenle, Emeritus Profesör Mukesh Kapila ile konuştu. 

Diplomasi konusundaki yetkinliği ile bilinen Emeritus Profesör Mukesh Kapila daha önce Cenevre’de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri’nin danışmanlığını yürütmüş, Sudan’da Birleşmiş Milletler’in İnsani Yardım Koordinatörü olarak o dönem dünyanın en büyük BM operasyonunun başındaki kişi olmuştu. Her ne kadar söyledikleri söyleşinin başında dile getirdiğim dilek kadar umut vermese bile kendisine kulak vermekte fayda var.

“HANİYE İDEOLOJİSİNİN CESARETİNİ GERÇEKTEN TAŞISAYDI ÖN SAFTA SAVAŞIRDI”

Hamas lideri İsmail Haniye’nin suikast sonucu öldürülmesiyle ilgili “İyi haber” dediniz. Tepki gösterenler oldu…

Hamas ve Hizbullah’ın askeri ve siyasi liderleri, Beyrut gibi şehirlerde siviller arasında gizlenirken veya rahat bir sürgünde diğerlerini ölüme gönderirken terör estiriyor. Cephe hatlarından uzakta, sivillerin arasında saklanan bu terör liderleri avlanmalı ve korkunç suçlarını planlamaları engellenmelidir. Eğer ideolojilerinin cesaretini taşıyorlarsa, ön saflarda fiziksel olarak savaşmalılar. Suikast, yükümlü bir terimdir. Bir savaş halinin mevcut olduğu durumlarda, rakiplerinizin güvenlik ve siyasi liderlerini ortadan kaldırmak, geçerli bir askeri taktik olarak görülebilir. Bu, tüm savaşlarda yaşanır.

Yıllar içinde birbirinden farklı çatışma ortamlarında, insani krizin had safhaya çıktığı ülke ve bölgelerde bulundunuz. Şu an Gazze’de gördüğümüz şey ne?

Şu an gördüğümüz şey, insanların acılarının sadece ilerleyici ve eklenerek artması değil, aynı zamanda çoğalması. Filistin topraklarının işgali, Gazze’nin yardım çağrısı, binlerce kişinin öldüğü, yaralandığı ve nüfusun yüzde 80’inin yerinden olduğu göz önüne alındığında acı çok büyük.  

BM KURUMLARI GAZZE SAVAŞI’NDA DA MI SINIFTA KALDI?

Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA), özellikle İsrail şiddetin dozunu arttıkça önemli eleştirilere maruz kaldı. Kimileri ajansın Filistinlileri belirsizlikte tutma yetkisine sahip olduğunu bile söyledi. Eski bir Birleşmiş Milletler çalışanısınız. Sizce UNRWA ana misyonu olan daha barışçıl ve istikrarlı koşullar yaratma görevini yerine getirebiliyor mu?

Hayır. Kurumun kesinlikle iyileştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. 75 yıl önce veya ne kadar süre olduysa, görev süresi dolmuş ve sorunun bir parçası haline gelmiş ajans. Bağışçılar ve çeşitli politik çıkarlar, UNRWA’yı zorlu bir pozisyona koydu. Dolayısıyla burada bir anti-UNRWA ifadesi kullanmıyorum. 

Yeniden yapılandırma pek mümkün görünmüyor öyle değil mi?

Evet yeniden yapılandırılamaz, politik olarak bu mümkün değil. Çünkü bu bir Genel Kurul kararıdır. İptali için bir Genel Kurul kararı gerekir. Bir organizasyon bu kadar tartışmalı hale geldiğinde, hatta sorunun bir parçası haline geldiğinde, oradan ayrılma nezaketini göstermelidir. Bu nedenle, UNRWA’nın ortadan kaldırılmasını destekliyorum ancak bu politik cesaret gerektiriyor. Bu, Filistin halkını kendi başına bırakmak anlamına gelmez. Karar vermeniz gerekiyor: UNRWA’yı desteklemek için boş bir jest yapıp politik bir açıklama mı yapmak istiyorsunuz? Yoksa Filistin halkının refahıyla mı ilgileniyorsunuz? Eğer politik duruş sergilemek ve sembolik siyasi noktalar hakkında bir açıklama yapmak istiyorsanız, Filistin halkı bu politik tartışmanın rehinesi olmaya devam edecektir. Bu nedenle oldukça şeffafım. UNRWA’nın kendini bırakması gerektiğini düşünüyorum. UNRWA, Gazze dahil Filistin halkının refahını sürdürme konusunda ciddi bir engeldir.

2004 yılında Birleşmiş Milletler adına Sudan’daydınız. Bugün Birleşmiş Milletler yetkililerinin Gazze Savaşı’nda karşılaştıkları gibi benzer eleştirilere maruz kaldınız mı? 

Oh, kesinlikle! Sudan’dayken, ağır eleştiriler aldık. Ya insanlara yardım etmeye engel olmakla ya da devam eden soykırımlara karşı durmamakla suçlandık. Bu konuda sıkça konuşmak zorunda kaldım. BM’nin suçlanması doğaldır çünkü çoğu zaman BM’nin politik kararları veya üye devletler tarafından BM politik forumlarında alınan kararlar sorunlar yaratır. Elbette BM sisteminin ajansları, özel insani yardım ve diğer ajanslar bu suçlamaları üstlenir. Ama bunun karşılığında hayatınızı kazanıyorsunuz. Bu, BM’de çalışmanın bir parçasıdır. Taşınması gereken bir yüktür.

“GÜNÜMÜZ DİJİTAL SAVAŞ ÇAĞINDA CENEVRE SÖZLEŞMELERİ’NİN GÖZDEN GEÇİRİLMESİ GEREK”

Cenevre Sözleşmeleri’ne bakalım. Uluslararası hukukun en önemli metinlerinden, birçok alandaki standartları belirliyor. Ancak dijital çağın gerçeklikleri göz önüne alındığında Cenevre Sözleşmeleri’nin güncellenmesi mümkün mü? Sözleşme günümüz mevcut gereksinimleri karşılayabiliyor mu? Jeopolitik ayrılıklar yeni sözleşmeler oluşturmayı daha mı zorlaştırıyor mu?

Cenevre Sözleşmeleri’nin ilkelerinin her zamankinden geçerli olduğunu düşünüyorum. Yani, arkasındaki değerler ve fikirler her zamankinden geçerli. Ancak, yıllar boyunca savaşma şeklimizin, savaş teknolojilerimizin, savaş taktiklerimizin ve savaşların yapıldığı bağlamın oldukça değiştiği de bir gerçek. Bu da iyi niyetlerin günümüz gerçekliklerinde uygulamaya geçirilemeyeceği anlamına geliyor. Çünkü savaşların doğası değişti. Maalesef, Kızıl Haç gibi uluslararası aktörler geçmiş dünyasında sıkışıp kalmış durumda ve yapabilecekleri tek şey, insanlara ahlaki değerleri ve etik standartları hatırlatmak. Dürüstçe söylemek gerekirse, bu artık yeterli değil. Dediğiniz gibi Cenevre Sözleşmeleri’nin gözden geçirilmesi veya farklı bir şekilde işletilmesi gerekiyor. Ancak söylediğiniz gibi, dünyanın parçalanmış yapısı nedeniyle bir uzlaşı bulmak kolay değil. Söz konusu uzlaşı ancak ve ancak daha gerçekçi olunduğunda sağlanabilir. 

Gerçekçilikten kast ettiğiniz nedir?

Örneğin, Cenevre Sözleşmeleri genellikle çatışmalara ve savaşlara karışmayan sivilleri çatışmanın sonuçlarından koruyordu. Maalesef, günümüzde siviller çatışmanın çok önemli bir parçası haline gelmiş durumda. Dolayısıyla, dijital savaşta yer aldığınızda, cephe hattının çok uzağında olan ancak bilgisayarın önünde oturup insansız hava araçları veya füzeler ateşleyen sivillerin neden Cenevre Sözleşmeleri ile korunmaları gerektiğini göremiyorum. Çünkü onlar da savaşçı sadece ellerinde silah yok. Cephe hattından uzak, tişört ve kot pantolon giyiyorlar. Ancak savaşın, nefret söylemleri, yanlış bilgi kampanyaları vb. dahil olmak üzere yürütülmesinde de büyük sorumluluk taşıyorlar. Bu nedenle, Cenevre Sözleşmeleri’nin sunduğu korumaların daraltılması gerekli. Gerçekten gerçek sivillerle sınırlı hale getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. 

Yani “Cenevre Sözleşmeleri geleneksel olarak cephe hattında bulunanları koruma üzerine odaklanmışsa, cephe hatları çoktan karıştı” diyorsunuz.

Aynen öyle! Savaş toplumsal meselelerin bir parçası haline geldikçe, toplumun fiziksel çatışmaların cephe hattında yakalanan sivillere geleneksel olarak sunulan korumaları beklemesi mümkün değildir. Ki Cenevre Sözleşmeleri’nin büyük ölçüde odaklandığı şey budur. İnsani hukuk ve insani yardım kuruluşları genel olarak bu duruma ayak uydurmak zorundadır. Bunu yapmazlarsa, daha fazla sivil saldırıya uğrayacak. 

“İSRAİL ÇOK ACIMASIZ AMA…”

Öncelikli sorumluluk İsrail hükümetinin mi yoksa Hamas’ın mı? 

Öncelikli sorumluluk Hamas’tadır. İsrailliler kesinlikle daha dikkatli olabilirlerdi. Ve evet, muhtemelen hedeflemelerinde oldukça acımasız oldukları da doğrudur. Kendilerini Gazze Şeridi’nde sivilleri öldürme sorumluluğundan arındırmamaları yönünde bir şeyi kesinlikle kastetmiyorum. 

Ama bu savaş aslında ve sadece 300 günlük bir savaşla sınırlandırılabilir mi? Çok daha uzun bir tarihsel sürecin birikimi değil mi?

Evet, ama o zaman da 50 veya 70 yıl kadar geriye gidebiliriz. Bu farklı bir konuşmanın koşunu olur. Biz, 300 gün içinde akut olarak ölenlerden bahsediyoruz. Bu trajik, bu korkunç, bu çok fazla! Tarihsel standartlarla bakıldığında daha kötü olabilirdi. Örneğin, II. Dünya Savaşı’nda şehirlerin bombalanmasını ya da Vietnam ölçeğini anımsayın. Ben olanları haklı çıkarmaya veya olanları mazeret göstermeye çalışmıyorum. Söylemeye çalıştığım bunun kentsel savaşlarda yaşandığıdır. 

“İNSANİ DİPLOMASİ SADECE HOŞ BİR KAVRAMDAN İBARET”

Nisan ayında National’da yayımlanan bir makalenizde ortaya çıkan küresel düzensizliğin yeni bir diplomasi biçiminin, insani diplomasinin zeminini hazırladığını yazmıştınız. Nedir bu insani diplomasi? Bir etkisi olabilir mi?

İnsani diplomasi, savaşan tarafları, savaşı sınırlamaları ve savaşın dışında kalan sivillere zarar vermemeleri konusunda ikna etmeye çalışmakla ilgilidir. İnsani diplomasi budur. Etkili mi? Hayır, kesinlikle etkili değil. Çünkü insani diplomasinin başarısının en azından bir göstergesi, yardımların çatışmaya karışmış sivillere ulaşmasını sağlamaktır. Gazze’de olmadı. Tigray İç Savaşı’nda Etiyopya’da veya Sudan’da olmadı. Yardımlar savaşan taraflar tarafından engelleniyor veya yardımlar, kendi çıkarlarını desteklemek için bir nevi silah olarak kullanılıyor. Diplomasi, “Tamam, savaşmak istiyorsanız savaşabilirsiniz ama bunu sivillerin zararına yapmayın” demektir. Ancak gördüğümüz kadarıyla, büyük ölçüde bu işe yaramıyor. İnsani diplomasi, çıplak bir kral gibi oldu. Güzel bir slogan, ama çalışmıyor. Çünkü diplomatlar da ikiyüzlü.

Manşet Fotoğrafı: Freccia Aegis / 2013’ün başlarında çekilen bu fotoğraf, Kapila’nın Sudan’da Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinatörü olarak görev yaptığı günlere dayanıyor.

“Netanyahu Yozlaşmış, Üstünlük Kompleksli ve Kendi Hükümetinin Esiri”

Savaşın 300. Gününde Haniye Suikastı ve Bölgesel Savaş İhtimali

İsrail – Lübnan Hattında Yüksek Gerilim: Bölgesel Savaş Kapıda mı?