Merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan 17 Ağustos Marmara Depremi’nin üzerinden tam 25 yıl geçti. Depremin ardından dönemin siyasileri önlemler alınacağını, yeniden bu tabloyla karşılaşmak istemediklerini belirtseler de Türkiye’de depreme yönelik kapsamlı çalışmalar ne yazık ki yürütülmedi. Yürürlüğe giren yasal düzenlemeler çoğunlukla düzenleme boyutunda kaldı ve uygulamada sorunlar yaşandı.
Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde gerçekleşen 6-7 Şubat Depremleri, Türkiye’de deprem konusunda yeterli çalışmaların yapılmadığını acı olarak gözler önüne serdi. Depremlerin ardından binlerce kişi yaşamını yitirdi, binlerce kişi yaralandı, geciken yardımlar nedeniyle vatandaşlar enkazda can verdi.
Türkiye, deprem kuşağında bulunması dolayısıyla yeni depremlerin açığa çıkabileceği bir ülke. Alınmayan önlemler, yapılmayan çalışmalar gelecek için büyük bir risk oluşturuyor. Türkiye’de deprem gerçeğinin bir an önce gündemin ön sıralarına yerleşmesi gerekiyor. Aksi taktirde İstanbul’da medyana gelecek olası bir deprem ülke genelinde felakete yol açabilir.
Peki, deprem neden Türkiye’nin gündeminde ön sıralara yerleşemiyor? Kamu gerekli çalışmaları neden yeterince yapmıyor? Depreme yönelik ne tür önlemler alınmalı? Bu önemli sorulara Prof. Dr. Naci Görür ile yanıt aradık.
“DEPREMLERİ TAKDİRE BAĞLIYORLAR”
Prof. Dr. Naci Görür’e öncelikle, deprem kuşağında yer alan ve büyük depremlerin olma ihtimalinin yüksek olduğu bir ülke olan Türkiye’de deprem gündeminin başta siyasiler ve kamu kurumları olmak üzere neden geri planda kaldığını sorduk. Prof. Dr. Görür, “Böyle bir durumun farkında değiller, bilmiyorlar demek ki. Türkiye’nin içinde bulunduğu konumu, özellikleri, deprem üretme periyodunu bilmiyorlar. Yani ya bilmiyorlar ya da anlamıyorlar. Dolayısıyla da ciddiye almıyorlar. Bu ülkede devlet vatandaşın can güvenliğine önem vermiyor, hâliyle depremleri takdire bağlıyorlar. Sonuç olarak, bugünkü tabloyla karşı karşıyayız” dedi.
“KAÇINILMAZ SONA DOĞRU İLERLİYORUZ”
Yakın tarihimizde binlerce insanımızın yaşamını yitirmesine neden olan birçok deprem yaşadığımızı, gereken önemlerin alınmadığını ve ne yazık ki kısa vadede de alınan önlemlerin ve yapılan çalışmaların yeterli olmadığını biliyoruz. Prof. Dr. Görür’e bu durumu nasıl değerlendirdiğini sorduk. İstanbul’da büyük bir afetle karşı karşıya kalacağımızı belirten Prof. Dr. Görür, “Can ve mal güvenliğimiz olmadığı için de büyük acılar çekeceğiz, kayıplar vereceğiz. Her depremde olduğu gibi ah vah edip ağlayıp sızlayacağız. Belli bir zaman sonra da unutacağız… Bugüne kadar hep böyle oldu. Bizler çok uyardık ama sesimiz yeterince ulaşmıyor. Sesimiz sadece yönetime değil, halka da ulaşmıyor. Geçtiğimiz depremde on binlerce insan yaşamını yitirdi ama deprem unutuldu. ‘Neden hazırlık yapmıyorsunuz’ şeklinde halkın bir isteği, gözetimi ve denetimi yok. Dolayısıyla ne yazık ki kaçınılmaz sona doğru ilerliyoruz” dedi.
“KENTLERİ DEPREM DİRENÇLİ HÂLE GETİRMELİYİZ”
Prof. Dr. Görür’e son olarak ne tür önlemler alınması gerektiğini ve çözüm yolunun ne olduğunu sorduk. Ne yapılması gerektiğinin çok açık olduğunu belirten Prof. Dr. Görür, “Bir kenti olduğu gibi deprem dirençli hâle getirmek gerekiyor. Kentin yönetimini halkı, altyapıyı, yapı stokunu çevreyi ekosistemi ve ekonomisini deprem dirençli hale getirmek gerekiyor. Kolonları kesen, kaçak binaları yapan da halkın bir kesimi var. Yapılacak işler belli aslında, biz bilmediğimiz şeylerden dolayı darbe yemiyoruz, umursamadığımız ciddiye almadığımız, gerekeni yapmadığımız için darbe alıyoruz” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Prof. Dr. Sergio Barrientos: “Depremle Yaşayan Şili’de Yolsuzluk Olmaz”
“4,5 Milyar Yıl Sonra Deprem Diye Bir Problemimiz Olmayacak”