Depremle Yıkılan Kentler Yeni Eğitim Dönemine Hazır mı?

Türkiye’nin 6 Şubat Depremleri’nin yaşandığı illerdeki sorunları yazmaya devam ettiğimiz haber dosyamıza bu hafta “eğitim” konusu ile devam ediyoruz. Fikir Gazetesi’nin 23’üncü sayısında “Yıkılan Kentler ve Hayatlar: 6 Şubat’tan Bugüne Neler Değişti?” başlıklı haberde sağlık konusunda kamu hizmetlerini mercek altına almıştık. 

2024-2025 Eğitim-Öğretim Yılı Çalışma Takvimi Genelgesi’ne göre öğretmenlerin mesleki çalışmaları ve okul öncesi ve 1’inci sınıflar için uyum süreci 2-6 Eylül tarihleri arasında, eğitimde birinci dönem ise 9 Eylül Pazartesi günü başlayacak. Fikir Gazetesi’nin 24. sayısında deprem kentlerinden Hatay’ı örneklem alarak kentte eğitim konusunda son durumu mercek altına aldık. 

Depremlerin yaşandığı günden bugüne bölgede halkla dayanışma gösteren eğitim meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşları ile konuştuk. Haber dosyamıza katılanlar arasında; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Hatay Şubesi, Defne Eğitim ve Yaşam Derneği, Eğitim Reformu Girişimi (ERG) ve Öğretmen Ağı, Servas Peace School Gönüllüsü ve deprem bölgesinden öğrenciler yer aldı.

“BAŞKA KURUMLARA TAHSİS EDİLEN OKULLAR ÖĞRENCİLERE İADE EDİLSİN!”

“Eğitim alanında yeni dönemde kamu hizmetleri noktasında öncelikle yapılması gereken 5 konu nedir?” sorumuzu yanıtlayan eğitim emekçileri ve eğitim profesyonelleri, “Deprem illerinde geçen 18 aylık süre zarfında gözle görülür bir iyileşme henüz sağlanamadı. Ne zaman sağlanacağı konusunda da bir umut ışığı yok. Fiziki koşullardan, alt yapıya, psikososyal destekten, ulaşıma, eğitim materyallerine erişimden, sağlıklı eğitim alanlarına ne zaman kavuşulacak?” diye sordular. 

Bölgede bulunan okulların, başka kamu kurumlarına tahsis edilmesi meselesi de görüşmelerde öne çıkan konulardan biri oldu. Okulların emniyet birimlerine tahsis edilmesine tepki gösteren eğitimciler, bu okulların asıl sahipleri olan öğrenciler ve öğretmenlere iade edilmesini istediklerini belirtti. Profesyoneller ayrıca öğretmenlerin çalışma koşullarının da acilen iyileştirilmesi talebinde bulundular. 

Öğrenciler ise Hatay başta olmak üzere yıkımın en çok meydana geldiği illerde hala moloz kaldırma ve yıkım çalışmalarının devam ettiğini, yıkılmayan veya onarılan okullarda öğrencilerin bir sınıfa yığılarak eğitim gördüğünü, yeni dönemde bu sorunların çözülmesini istediklerini kaydettiler. 

EĞİTİM-SEN HATAY: DEPREM BÖLGELERİNDEKİ EŞİTSİZLİK VE OKUL TAHSİSLERİ SONA ERSİN!

Eğitim-Sen Hatay Şube Başkanı Özgür Tıraş, depremlerin ardından geçen 18 aylık süreç hakkında değerlendirmelerde bulundu ve yeni eğitim yılı için taleplerini sıraladı. Tıraş, “6 Şubat’tan bu yana Hatay başta olmak üzere yıkımların fazla olduğu illerde gözle görünür bir iyileşme göremedik. Eğitim alanında sıkıntılar fazlasıyla devam ediyor. Büyük bir felaket yaşadık. Birçok öğrencimiz ebeveynini kaybetti, arkadaşını, komşusunu, öğretmenini kaybetti. Büyük bir travma yaşadılar. Aslında sağlıklı ve güvenli bir eğitim ortamının oluşturulması öğrencilerimizin hem iyileşmesi anlamında hem travmayı atlatması açısından çok önemlidir. Ama aradan 18 ay geçti. Yeni bir okul binasının yapıldığını göremedik. Yakın bir süreçte sadece orta hasarlı ve az hasarlı okulların ihalesinin yapıldığını duyduk” diye bilgi verdi.

‘Peki öğrenciler nerede nasıl hangi koşullarda eğitim alıyordu ve alacak?’ diye sorduğumuz Tıraş şunları ekledi: “Bir okul binasını birkaç okul kullanıyor. Derslerimiz 30 dakika oluyor. Bir lisede her gün 8 saat ders var. Her gün bir çocuğun 80 dakika kaybı var. Ortaokulda ise 70 dakika kaybı var. Ve bu çocuklarımızın çoğu konteyner kentlerde kalıyor. 21 metrekarelik yerde bazen 3 kişi bazen 4 kişi ders çalışmaya çalışıyorlar. Bu kadar eşitsizliğe, bu kadar probleme rağmen lise geçiş ve üniversite geçiş sınavlarına tabi tutuluyorlar. Bu da yetmiyormuş gibi bu sene de öğrencilerimiz 6. ve 9. sınıflarda Türkçe ve Matematik, 9’larda da Türk Dili Edebiyatı ve matematikten her dönem ortak bir yazılı oldular. Düşünün buradaki depremzede bir öğrenci İstanbul, Ankara, İzmir’deki bir çocukla aynı sınava girdi, aynı soruları çözdü. Bu bizim açımızdan kabul edilir bir durum değildir.”

“BİR ŞİŞE SU BİLE VERİLMEDİ”

“Okul binaları yok, ulaşımda büyük sıkıntılar var” diyerek sözlerini sürdüren Tıraş, “Ne öğrenciler ne de öğretmenler dezavantajlı sayılmadı ve hiçbir özel imkân sağlanmadı. Beslenme büyük bir problem. Çocuklarımız beslenemiyor. Bir öğün ücretsiz yemek talebimiz verilmedi. Şebeke suyu içemiyoruz. Bu çocuklarımıza bir şişe içme suyu bile verilmedi. Dezavantajlı kesimin desteklenmesi lazım ama desteklenmedi. Aynı şekilde eğitim emekçileri açısından da buradaki yaşam koşullarımız çok zor. Öğretmen arkadaşlarımız konteyner kentlerde 21 metrekare yerde kalıyor. Deprem olmayan kentlerde çalışan öğretmen arkadaşlarımızla aynı ekonomik koşullarda çalışıyoruz. Yani bizim hem ekonomik, hem çalışma ve hem de yaşam koşullarımızın iyileştirmesini acilen talep ediyoruz. Yeni dönem için bir an önce sağlıklı ve güvenli barınma ve eğitim ortamları, okulların oluşturulması lazım. Öğrencilerimize ücretsiz ulaşım, ücretsiz sağlıklı bir öğün yemek ve temiz içme suyu verilmesini istiyoruz. Öğretmenlerin, eğitim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesini istiyoruz” şeklinde konuştu.

ÖZEL EĞİTİM ALANINDA DA BÜYÜK SIKINTILAR VAR 

Özel eğitim alanında da sıkıntıların büyük olduğuna işaret eden Başkan Tıraş, “Özel eğitime gereksinimli çocuklar da eğitime erişimde çok sorunlar yaşıyor. Hem servis meselesi hem okulların durumu onları ve aileleri zorluyor. Aynı zamanda bizim okul idarelerindeki arkadaşlar, müdür ve müdür yardımcıları burada konteyner kentlerde de yönetici olarak görevlendiriliyor. Kendi görevleri ve bir de bu görev ikisi bir arada yapılamıyor. Bunun artık son bulmasını istiyoruz” dedi.

OKULLARI ÖĞRENCİLERE İADE EDİN!

Defne’de ayakta kalan Selim Nevzat Şahin Anadolu Lisesi binasının, bir anaokulu binasının emniyet ekipleri tarafından kullanıldığını söyleyen Özgür Tıraş şunları ekledi: “Antakya’da da resmi kurumlar tarafından kullanılan okul binaları var. Buraya giden öğrenciler de başka okullardaki sınıflarda yığılarak eğitim görmek zorunda kalıyorlar. Selim Nevzat Şahin Anadolu Lisesi dediğimiz fen lisesi ayarındaki okul, Türkiye’de sayılı okul arasındaydı. Fen lisesine giden öğrenciler bile burayı tercih ediyordu ama bu okul binası şu an emniyet tarafından kullanılıyor. Samandağ, İskenderun, Antakya, Kumlu, Kırıkçam’da da böyle kullanılan okul binaları var. Bu okullar bir an önce boşaltılması ve asıl sahipleri olan öğretmenler ve öğrencilere iade edilsin. Öğrencilerimize ayrıca eğitim desteği ve kaynak kitap desteği de talep ediyoruz” diye konuştu. 

DEFNE EĞİTİM VE YAŞAM DERNEĞİ: DEPREM İLLERİNDE HİÇBİR ŞEY İYİLEŞMEDİ!

Defne Eğitim ve Yaşam Derneği Hatay İl Koordinatörü Kadriye Öztürk, 6 Şubat Depremleri’nin başından bugüne dek bölgede gerçekleştirdikleri çalışmalar hakkında sorularımızı yanıtladı ve yeni eğitim öğretim dönemi için öncelikle yapılması gerekenlerin altını çizdi.

Öztürk, “Depremlerin meydana gelmesinden sonra dördüncü gün oradaydık. Hatay’da bir üs oluşturduk ve oradan tüm deprem kentlerine ulaştık. Doğal olarak ilk yaklaşımımız depremzede yurttaşlarımızın temel ihtiyaçlarını karşılama noktasındaydı. Temel düzeydeki ihtiyaçlar giderildikten sonra eğitim gerçekliğiyle baş başa kaldık. İzmir’den öğretmenler olarak bölgedeydik. Sınava hazırlananlar öğrenciler de haliyle bizlere sınavla ilgili sorularla geldiler. Bir Lise Giriş Sınavı (LGS) kitlesinin yani 8. Sınıfların yoğunlukta olduğunu fark ettik.  İskenderun’da 4‘ü derslik olmak üzere 6 tane eğitim konteyneriyle eğitim sürecini başlattık. Bir tanesi kütüphaneydi. Bir tanesi de depo olarak kullanılıyordu. Orada başlattığımız eğitim faaliyeti bir üst gibiydi yani. Bu oluşumun koordinatörlük görevini üstlenirken bir yandan İl Milli Eğitim işle irtibattaydık ve başlattığımız oluşum konusunda bir engellenme yaşama tedirginliği yaşıyorduk. Neyse ki bir sorun yaşamadık ve bugünlere ulaştık. Kitap, kırtasiye eğitim materyali desteği sağladık. Örgün olarak 100 tane öğrenciyi sınava hazırladık. Bunun yanı sıra yaklaşık 200’e yakın öğrenci de deneme sınavına girdi. Tamamen bir kurs mantığıyla ilerledik. Ve eğitim hiç sekteye uğramadı. Bunun dışında işte Hatay’ın ilçelerinden örneğin Antakya, Dörtyol’dan öğrenciler de bizlere ulaşmaya başlamıştı. Kaynak kitap ihtiyaçları olduklarını bildirenlere destek verdik. YKS için de aynı dayanışmayı gösterdik. Oluşturmak istediğimiz şey bir dayanışma ağı yaratmaktı. Ve bugün bunu başarmış durumdayız. Şu anda oradaki oluşumumuzu yerelden ekibimize katılan depremzede öğretmenlere emanet ettik. Eğitim faaliyetlerimiz bölgeden öğretmenlerimizin desteği ile yürüyor. Bunların yanında psikolojik destek birimi de oluşturduk” dedi. 

“GENEL SEÇİM GECESİ DERECE YAPAN ÇOCUKLARIN BURSLARI KESİLDİ”

Yeni eğitim öğretim dönemi için yapılması gerekenler konusunda ilk beş başlığı sorduğumuz Öztürk şunları anlattı: “Kamu nezdinde eğitim faaliyetini başlattılar. Ellerinde kalan binalarla ya da mevcut alanlarda. Öğretmenler açısından ise atamalar yapıldı ama o barınma ve çalışma koşulları insani ölçütlerde değildi. Daha 2-3 hafta öncesinde oradan olan bir arkadaşım İzmir’e ziyarete geldi. Ve koşulların hala iyileştirilmediğinden bahsetti.  Molozlar hala olduğu gibi duruyor. Her o görüntüyle o acıyla mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Hiçbir şey düzelmedi. Çok minimal düzeyde, asgari düzeyde bir şeyler kamu tarafından yapılmış olabilir ama beklenen düzeyde değil. Defne Eğitim ve Yaşam Derneği olarak kırtasiye malzemesi, kaynak kitap desteği, deneme sınavı desteklerimiz yeni dönemde de devam edecek. Zor koşullar içerisinde yaşayan eğitim gören destek verdiğimiz çocuklar, gençler Türkiye dereceleri yaptılar. Genel seçimlerin olduğu akşam çocukların burslarının kesildiğini öğrendik. Başka alanlardan burslar almalarını sağladık. Çocuklar bu duruma ‘Bizim suçumuz ne? Bizim hayatlarımız gitti. Arkadaşlarımız gitti. Her şeyimiz gitti. Biz her şeyimizi kaybettiğimiz noktada hayata sarılabilmek için bir şeyler yapıyoruz ve insanlar dönüp bize verdikleri bursları kestiler’ diyerek isyan ettiler. Çocukların eğitim alanındaki ihtiyaçlarının başında gelen kaynak kitap, materyal, defter, hijyenik çantalar, ped gibi desteklerin acilen oluşturulması gerekiyor.” 

Uzman kişilerce psikososyal desteğin de sunulmasına vurguda bulunan Öztürk, “Deprem illerindeki insanlar için hayat normale dönmedi. Bu yaşanan acıya, kulağımızı tıkayarak, gözümüzü kapatarak yaşanmamış sayamayız. Bu acıyla yüzleşip, mücadele ettiğimiz zaman onu bertaraf edebiliriz” diye konuştu. 

ERG VE ÖĞRETMEN AĞI: OKULLARDA FİZİKİ SORUNLAR ÇÖZÜLMELİ ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİLERE PSİKOSOSYAL DESTEK SAĞLANMALI!

Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Eğitim Gözlemevi Koordinatörü Burcu Meltem Arık, Öğretmen Ağı İletişim Uzmanı Ekin Gürsu ve Proje Sorumlusu Zeynep Alay, 6 Şubat Depremleri Sonrası gerçekleştirilen çalışmalar ve yeni eğitim dönemi için yapılması gerekenler hakkında sorularımızı yanıtladı.

Deprem kentlerinde eğitim konusunda önemli projelere imza atan ERG ve Öğretmen Ağı ekibi, depremlerde çok hasar alan kentlerdeki eğitim hizmetleri hakkındaki gözlemlerine ilişkin sorumuza şu yanıtı verdi: “Depremlerden en çok etkilenen ve eğitim altyapısında ciddi hasar gören kentler Hatay, Adıyaman ve Malatya denebilir. İlk etapta, kamu kurumları hızlı bir şekilde harekete geçerek geçici eğitim alanları oluşturdu. Ancak, bu müdahalenin kapsamı ve hızı, bazı bölgelerde yetersiz kaldı. Merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasında zaman zaman koordinasyon sorunları yaşandı. Bu durum, kaynakların etkin kullanımını ve hizmet sunumunu olumsuz etkiledi. Özellikle ilk aylarda, bölgede görev yapacak yeterli sayıda eğitim personeli bulmakta zorluklar yaşandı. Gönüllü öğretmenler ve rotasyon sistemiyle bu açık kapatılmaya çalışıldı. Okulların fiziki durumunun değerlendirilmesi ve güçlendirilmesi süreçleri, bazı bölgelerde yavaş ilerledi. Bu durum, öğrencilerin güvenli eğitim ortamlarına erişimini geciktirdi.” 

“KAMUNUN PSİKOSOSYAL DESTEĞİ YETERSİZ KALDI”

Psikososyal destek noktasında kamu kurumları tarafından sağlanan hizmetlerin yetersiz kaldığına dikkat çeken profesyoneller şunları ekledi: “Özel kuruluşlar ve STK’lar bu alandaki boşluğu doldurmaya çalıştı. Öğrencilerin önemli bir kısmı, zorunlu yer değiştirme, barınma sorunları, ulaşım güçlükleri veya psikolojik travmalar nedeniyle okula düzenli devam edemedi, bu durum özellikle sınav hazırlığındaki öğrenciler için telafisi güç akademik kayıplara yol açtı. Köylerde ve küçük yerleşim yerlerindeki beklenmedik nüfus artışı, sınıf mevcutlarının plansız şekilde artmasına ve eğitim niteliğinin düşmesine neden oldu. Travma yaşayan veya ailevi sorunlarla boğuşan öğrenciler arasında okuldan kopma riski arttı, özellikle ergenlik çağındaki öğrencilerde ekonomik zorluklar nedeniyle okulu bırakma eğilimi gözlemlendi. Öğretmenler, kendi travmalarıyla baş etmeye çalışırken öğrencilerine de destek olmak zorunda kaldı, bu durum tükenmişlik ve mesleki tatminsizliğe yol açtı. Eğitim materyali ve teknolojik altyapı eksikliği, özellikle uzaktan eğitim dönemlerinde öğretmenlerin işini zorlaştırdı. Sürekli değişen koşullar ve belirsizlik, eğitim planlamasını ve müfredatın uygulanmasını aksattı, öğretmenler standart müfredatı olağanüstü koşullara uyarlamakta zorlandı.”

“OKULLAR İÇİN BÜTÇE AYRILMALI VE ŞEFFAF KULLANILMALI!”

Yeni Eğitim Öğretim dönemi için öneriler ve talepler konusundaki sorumuza cevap veren Arık, Gürsu ve Alay, öncelikle ele alması gereken konular arasında ilk sırayı okul binaları meselesine verdi. Okul binalarının depreme dayanıklılık testlerinin tamamlanması ve gerekli güçlendirmelerin yapılmasına dikkat çeken Profesyoneller, “Öğrenciler, öğretmenler ve veliler için kapsamlı psiko-sosyal destek programlarının uygulanması ve müfredata entegre edilmesi; depremden etkilenen öğrenciler için telafi eğitimi programlarının oluşturulması ve dezavantajlı grupların eğitime erişiminin kolaylaştırılması; bölgede görev yapan öğretmenlere travma sonrası eğitim, kriz yönetimi ve psikolojik ilk yardım konularında mesleki gelişim imkânlarının sunulması; okul-aile-toplum işbirliğini güçlendirecek projelerin hayata geçirilmesi zorunludur” dedi. 

Bu öneriler doğrultusunda, deprem bölgesindeki okullar için özel bir bütçe ayrılması ve bu bütçenin şeffaf kullanılması gerektiğine işaret eden STK Temsilcileri, bölgedeki eğitimciler için ek teşvikler sağlanması önemine dikkat çekerek şunları ekledi: “Ayrıca, afet eğitimi ve risk azaltma konularının müfredata daha kapsamlı şekilde dahil edilmesi, uzaktan eğitim altyapısının güçlendirilmesi ve hibrit eğitim modellerinin geliştirilmesi gerekmektedir. Sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerle işbirliği yapılarak bölgeye özgü eğitim politikaları geliştirilmelidir. Bu çalışmalar, sadece kriz yönetimi değil, aynı zamanda eğitim sisteminin genel niteliğini artıracak bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Böylece deprem bölgelerindeki eğitim sistemi daha dayanıklı, kapsayıcı ve etkili hâle getirilebilir.” 

“DEPREM SÜRECİNDE SAHA RAPORLARI VE ATÖLYELER GERÇEKLEŞTİRİLDİ”

Son olarak 6 Şubat Depremleri’nin ardından afet bölgesinde gerçekleştirdikleri çalışmalara da değinen ERG’den Arık şu bilgileri verdi: “Saha ziyaretlerimiz ve yaptığımız araştırmalar sonucunda hazırladığımız raporlar politika yapıcılara, eğitim yöneticilerine ve diğer sivil toplum kuruluşlarına yol gösterici nitelikte olup, eğitim alanında atılacak adımlar için önemli bir kaynak oluşturdu.”

Öğretmen Ağı’ndan Ekin Gürsu ise şunları ekledi: “Öğretmen Dayanışma Alanı, Öğretmen Ağı, Sabancı Vakfı ana desteği ve Bank ABC’nin katkılarıyla Hatay, Antakya’da 6 Ocak 2024 tarihinde açıldı. Açıldığı günden bu yana 41 etkinliğe ev sahipliği yaptı. Borusan Kocabıyık Vakfı işbirliğinde gerçekleşen hikâye anlatıcılığı etkinlik serisi, TOYİ ile oyunun iyileştirici gücü, Aylin Vartanyan’ın yürütücülüğünde gerçekleşen dışavurumcu sanat atölyeleri, sevgili Nilay Yılmaz ile Yaratıcı Düşünme ve Yazmanın İzinde: Yazarak İyileşmek isimli atölye gibi çokça çalışma 1 döneme sığdırıldı. Bunların yanı sıra Öğretmen Ağı Değişim Elçilerinin doğadan sanata, çocukluk sosyolojisinden eleştirel düşünmeye çokça alanda yaptığı atölye ve çalışmalar da katılımcılarla buluştu.Gerçekleştirilen sanat atölyeleri, eğitim atölyeleri gibi etkinliklere, 285 kişi toplamda 766 kez katılım gösterdi. Ayrıca Öğretmen Ağı ve Hatay İl Millî Eğitim Müdürlüğü arasında imzalanan protokol ile Hatay, Antakya’da bulunan Öğretmen Dayanışma Alanı’nda eğitimler, programlar, etkinlikler düzenlenmesi konusunda çalışmalara devam ediliyor.”

“Yaşamın İnşasında Öğretmen Var Projesi”nden bahseden Gürsu, sözü Zeynep Alay’a bıraktı: “Bölgenin sürdürülebilir gönüllü desteğe ihtiyacı üzerine, Sivil Toplum için Destek Vakfı ve Turkey Mozaik Foundation işbirliğiyle hayata geçirilen Yerel Güçlenmeye Destek Fonu’nun finansal desteğiyle “Yaşamın İnşasında Öğretmen Var!” projesi ile 43 öğretmen; proje dönemi boyunca Hatay, Adıyaman ve Kahramanmaraş’ta gerçekleştirdikleri faaliyetlerle 1728 çocuk ve 71 veliye ulaştı. Proje kapsamında bölgede aktif çalışma yürüten Vehbi Koç Vakfı, Habitat Derneği, Vodafone Vakfı, Toplum Gönüllüleri Vakfı, BoMoVu gibi pek çok sivil toplum kuruluşunun yanı sıra Bahçeşehir Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü öğretim üyesi olan Doç. Dr. Yavuz Samur ve fotoğraf sanatçısı Dilan Bozyel gibi isimlerle de işbirliği içinde gönüllü destekler sağlandı. Proje kapsamında Afet Sonrası Destek Çalışmaları Programı El Kitabı‘nda yayımlandı.”

SERVAS PEACE SCHOOL GÖNÜLLÜSÜ: KAMU HİZMETİ GELMEDİKÇE UMUTSUZLUK ARTIYOR!

Uluslararası Servas Organizasyonu bünyesinde Antakya’da görev alan İngilizce Öğretmeni Mehmet Ateş de dosyamıza katılarak, bölgede yaşanan eğitim sorunlarına ve yeni dönem için yapılması gerekenlere dikkat çekti.

2009 yılından beri Servas Peace School Gönüllüsü olarak çalıştığını belirten Ateş, Antakya’dan yeni döndüğünü belirterek mevcut durum hakkında şunları söyledi: “Depremden itibaren biz bu organizasyonda yer aldık.  Bölgede hala en büyük sorun hayatın normale dönmemiş olmasıdır. Her yerde yıkım kalıntıları duruyor. Okullar fiziki açıdan çok yetersiz. Öncelikle öğrencilerin eğitim alanındaki fiziki sorunları acilen çözülmelidir.  Eğitime yatırımlar artırılmalıdır. Ulaşımla ilgili sıkıntılar da aciliyet arz ediyor. Depremden dolayı Osman Ötken Anadolu Lisesi öğrencileri, Antakya’dan İskenderun’a taşındı. İskenderun’da bir gemide bu öğrenciler yatılı eğitim alıyorlar. Bu durumun yeni dönemde artık kalıcı fiziki bir alana alınması gerekiyor. Ayrıca psiko-sosyal desteğin artırılması gereklidir. Deprem bölgeleri unutuldu, bu bölgelere hizmet gelmedikçe insanlar üzerindeki değersizlik duygusu, umutsuzluk daha da artıyor. Bu ilgisizlik son bulmalıdır” diye konuştu. 

ÖĞRENCİLER: HATAY’DA HİÇBİR ŞEY İYİLEŞMEDİ!

Hatay’ın kırsal mahallesi olan Ekinci Mahallesi’nden ve merkezden  görüştüğümüz liseden mezun olan ve Defne Eğitim ve Yaşam Derneği’nden YKS hazırlık sürecinde destek gören öğrenciler Barış Eşki ve Zümrüt Günsay, yaşadıkları zorlu süreçleri anlattılar.

YKS’den bu yıl beklediği puanı alamamanın üzüntüsünü yaşayan depremzede öğrenci Zümrüt Günsay Hatay’da ve diğer depremden hasar alan kentlerde iyi bir eğitim alma haklarının sağlanmasını istediklerini söyleyerek, “İyi bir eğitim istiyoruz. Doğru düzgün, belli bir program istiyoruz. Şu anda molozlar arasında yaşıyor olsak da bizim en azından insani koşullarda eğitim görmemiz gerekiyor. Önümüz kış ve bizi bekleyen dondurucu soğuklar kapıda. Bu sene de bu koşullarda yaşamak ve eğitim almak istemiyoruz. Burada insanlar hala dayanışma ile yaşam koşullarını iyileştirmeye çalışıyorlar. Kamu nezdinde bir destek görmedik. Deprem esnasından bu yana çok fazla yardım almadık. Hatta neredeyse hiç yardım almadık. Eğitim alanında hizmet veren Defne Eğitim ve Yaşam Derneği biz öğrencilere ulaştı ve ücretsiz şekilde eğitim desteği sağladı. Çok teşekkür ediyorum. Ben pandemi öğrencisi de olduğumdan pek ders çalışmayı bilmiyordum. Dernekteki öğretmenler sayesinde ders çalışmaya başladım. Seneye tekrar sınava gireceğim. Hatay’da hazırlanacağım. Makine mühendisliği istiyorum, yıllardır tek hedefim bu” şeklinde yaşadıkları sıkıntıları anlattı.

YKS sınavına giren ve başarılı bir puan alarak hedefine ulaşma umudu taşıyan öğrenci Barış Eşki de Hatay’daki eğitim öğretim durumuna ilişkin yaşadıklarını ve gözlemlerini paylaştı. Eşki,Hatay’da eğitim anlamında bir şey değişti demek çok zor. Kardeşim bu sene lise sona geçti ve 3-4 sınıf bir arada ders görüyorlar. Bu sene de durumun böyle olmasını asla istemiyoruz. Sabahçılık öğrencilik sistemi var. Ancak günde 3-4 saat ders görebiliyorlar. Bu koşullarda çalışan öğretmenlerin de motivasyonu çok düşük. Dersi bir an önce verelim gidelim diye davranıyorlar. Eğitim konusunda en gerekli olan şey kaynak kitap desteğidir. Kaynak kitap desteği talep ediyoruz. Burada sürekli elektrikler kesiliyor, fiziki koşullar alt yapı sorunları da eğitim öğretim motivasyonu üzerinde olumsuz etkiler bırakıyor. Hatay’da o zor günlerimizde bizlere ulaşarak hiçbir ücret talep etmeden eğitim desteği sağlayan Defne Eğitim ve Yaşam Derneği’ne de çok teşekkür ediyorum. Oradaki öğretmenlerin desteği sayesinde sınava hazırlandım. Umarım istediğim okulu ve bölümü kazanacağım. Öğrencilere bu tür destekleri kamu da yapabilirdi ama yapmadı. Kamu burada hiç yok. Şu ana kadar bir destek göremedik. Umarım bu eğitim döneminde görebiliriz” dedi.

“4,5 Milyar Yıl Sonra Deprem Diye Bir Problemimiz Olmayacak”

“Deprem, İstanbul’da Kanalizasyon Şebekesini Kötü Etkileyecek”

Prof. Dr. Sergio Barrientos: “Depremle Yaşayan Şili’de Yolsuzluk Olmaz”