Nursel Ölmez, Turan mahallesi muhtarı. “Balık ölümleri çok yoğun bir koku oluşturuyor, ölü balıklar bir an önce toplanmasını istiyoruz” diyor. Turan mahallesi İzmir Bayraklı ilçesinde. Adının anılmasının nedeni ise geçen ay çevre felaketi ile karşı karşıya kalması. Oradaki durum etkisini Karşıyaka, Bostanlı, Alsancak ve Konak’ta da gösterdi. Sorun sadece elbette kokudan ibaret değil.
Üç yanı denizlerle çevrili Türkiye’nin denizlerindeki kirlilik bugün herkes için kaçınılmaz bir krize dönüşmüş durumda. Deniz ekosistemini etkileyen her türlü atığın oluşturduğu kirliliğin alarm durumuna geçmesi Covid-19 dönemindeki müsilaj sıkıntısıyla gözler önüne serilmişti. O dönem denizlerin ekosistemi ciddi anlamda tahribata uğramıştı. Bu yıl Ege ve Akdeniz’de yeniden kirlilik alarmı var. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile İzmir Büyükşehir Belediyesi konuyla ilgili inceleme başlatsa da halk ve sivil toplum örgütleri tepkili.
Ege’nin karşı kıyısında da durum farklı değil. Tonlarca ölü balığın deniz yüzeyini kapladığı Yunanistan’ın Volos kentinde de alarm zilleri çalıyor. Yunanistan İklim Krizi ve Sivil Koruma Bakanlığı, 27 Ağustos’tan bu yana temizlik çalışmalarını sürdürüyor. Ekolojik felaketin halk sağlığı üzerinde yaratacağı olumsuzluklar nedeniyle kentte 1 ay olağanüstü hâl ilan edildi.
Akdeniz’de ise meltem rüzgarıyla oluşan küçük çaplı köpük öbekleşmeleri benzeri bir tehdidin habercisi gibi görünüyor. Turizm sezonu kapanışa hazırlanırken Antalya, Muğla ve Mersin gibi kentlerin ardında bıraktığı tablo iç açıcı değil. Son üç ay içinde nüfusunda patlama yaşayan bu kentlerin kıyılarında da organik kirlilik yükselişte. Deniz suyu sıcaklığı nedeniyle tatilcilerin tercih ettiği bölgelerin başında gelen Akdeniz’de yüksek deniz suyu sıcaklığı, deniz ekosistemi ve tür popülasyonu için ciddi risk unsuru.
EGE’DEKİ BALIK ÖLÜMLERİNİN NEDENİ NE?
Fikir Gazetesi’ne konuşan uzmanlar, denizlerdeki alg patlamaları ve sonrasında görülen balık ölümlerinin, uzun yıllardır süren kirlilik birikiminin üzerine yüksek deniz suyu sıcaklığının eklenmesi sonucu yaşandığını belirtiyor. 1980’li yıllardan bu yana İzmir Körfezi’nde sıcaklık değişimleri ile farklı dönemlerde ortaya çıkan alg üremesi sorunu nedeniyle bugünkü balık ölümleri yaşanıyor. Söz konusu tespit Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’ne ait. Sıcaklıkla birlikte deniz suyundaki azot, fosfor gibi maddelerin fazlalığı alg oluşumunu tetikliyor. Algler, fotosentez yoluyla güneş ışığını kullanarak enerji üretiyor ve deniz ekosisteminin önemli bir parçası. Ancak, alglerin anormal şekilde çoğalması son örneklerde tanık olunduğu gibi ciddi çevresel sorunları beraberinde getiriyor. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, söz konusu durumun deniz suyunun renginde değişimlerle birlikte oksijen seviyesinin de azalmasına neden olduğunu, bunun balık ölümlerine davetiye hazırladığını söylüyor.
Peki tüm bu yaşananlar ile iklim değişimi arasında bir ilişki var mı? Çevre mühendislerine göre tablonun ana nedeni iklim değişikliği veya nutrient fazlalığı (su ortamındaki azot ve fosfor gibi besin maddelerinin normal seviyelerin üzerinde bulunması) değil, organik kirlilik olabilir. Bu yüzden Çevre Mühendisleri Odası benzer süreçlerin tekrarlanmaması için, deniz suyu kalitesinin biyolojik ve fizikokimyasal parametrelere göre düzenli izlenmesi gerektiği görüşünde. Bununla birlikte değişimlerin gözlemlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması da şart:
“Yeterince arıtılmamış evsel ve endüstriyel atıksu deşarjları, taşınan kirleticiler, körfezdeki gemi trafiği, gemi söküm tesisleri, endüstriyel tesisler, balık çiftlikleri gibi kirletici kaynaklar deniz suyu kalitesini olumsuz etkileyen faktörler. Diğer yandan balık ölümlerinin Bayraklı sahilinde görüldüğü düşünüldüğünde bölgedeki olası kirletici kaynaklarla birlikte derelerle de taşınan kirleticilerin de araştırılması gerekiyor”
“BÖLGE DOĞASINA UYGUN VE SIK GÖRÜLEN BİR DURUM DEĞİL”
Benzer görüşe sahip olan çevre mühendislerinden biri de Tongji Üniversitesi’nde uzun yıllar araştırmalar yürüten Dr. Çağrı Gökdemir. Fikir Gazetesi’ne konuşan Gökdemir meseleyi “Arıtılmamış suyu denize bırakırsanız bu durum kaçınılmaz” diye özetleyip ekliyor:
“Algler, deniz, okyanus, göl ve gölet gibi sulak (aquatic) ortamlarda her zaman var olan ve bulunduğu ekosistemin parçası olan mikroskobik bitkilerdir. Canlılık döngüsünde organik kalıntıları parçalama ve dönüştürme fonksiyonu vardır. Genellikle alglerin bir ortamda görünür olması, o sulak ortamın dengesinin bozulduğu ve alglerin dominant hale geldiğinin göstergesidir. Bunu takiben bizim gözle su yüzeyinde gördüğümüz yeşil (duruma göre bazen kırmızı) tabaka genellikle zararlı alg patlamasına işarettir. Özellikle hareketin kısıtlı olduğu göl ve kapalı deniz kıyı şeritlerinde görülebilir ve o bölgedeki suda bulunan oksijenin tükenmesine, bunu takiben, sudaki canlılara (insanlar dahil, balıklar, kuşlar ve memeliler) zehirli etkilere neden olabilir. Ege deniz kıyısında görülen alg patlamaları bölgenin doğasına uygun ve sık görülen bir durum değil. Bu yüzden bölgedeki deniz kıyısında alglerin kontrolsüz çoğalmasını bir çevre bilimci olarak hem ekosistem hem de denizi kullanan insanlar için zararlı görüyorum. Bu durumun nedeni tarım uygulamaları ve yeterince arıtılmamış suyun kıyı sularına karışması olabileceği gibi normalin üzeri sıcaklıkların indirekt etkisi ya da bu ikisinin kombinasyonu olabilir.”
“GEÇİCİ ÖNLEMLERLE DURUM KONTROL ALTINA ALINAMAZ”
Kontrol ve denetimlerin yerel ve merkezi idarelerce etkin yürütülmesi gerektiğini ifade eden birçok çevre mühendisi, iklim değişikliğine bağlı sıcaklık artışlarının önümüzdeki yıllarda da yaşanılacağı düşünüldüğünde önlem alınmazsa alg patlamaları ve balık ölümlerinin hem deniz hem halk sağlığı ve bununla beraber kent estetiği için de büyük sorun olmaya devam edeceği kanaatinde.
Fikir Gazetesi’ne konuşan bir başka uzman ise Akdeniz Koruma Derneği Denetleme Kurulu Üyesi Dr. Esra Öztürk Yiğit. Öztürk Yiğit aynı zamanda Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü araştırma görevlisi. Dr. Esra Öztürk Yiğit, Ege Denizi’nde balık ölümleri ile kendini gösteren deniz felaketinin temelinde endüstriyel, tarımsal ve evsel atıkların sebep olduğu su kalitesindeki bozulma olduğunu aktarıyor. Bunun tek başına oksijendeki azalmayı açıklamaya yetmeyebileceğini belirten Dr. Esra Öztürk Yiğit görüşünü şu sözlerle gerekçelendiriyor:
“İzmir Körfezi’nde ortaya çıkan durum, kirlilik ile sucul ekosistemdeki ‘siyanobakteri’ olarak bildiğimiz mavi-yeşil bakterinin, iklim değişikliği ve deniz suyunda normalin üzerindeki sıcaklık artışının etkisiyle hızlı ve çok sayıda artmasının sonucu. Siyanobakteriler sucul ekosistemde halihazırda bulunan organizmalar. Fakat su sıcaklıklarındaki artışla sayıları normalden çok daha fazla artıyor. Fotosentez yapan bu organizmalar sudaki oksijeni tüketiyor. Bu durum balıkların oksijensizlikten boğulup ölümüne yol açıyor. Geçici önlemler almak çok mümkün değildir. Suyun tahliyesi ile oksijence zenginleşmesini sağlamak balıklar açısından kısa süreli çözüm olabilir. Bununla birlikte körfeze boşalan tüm atık kaynaklarının filtreleme sistemlerinin kontrolü bu süreci belki hafifletebilir. Ancak sucul ekosistemlerdeki sorunlar halk ve yönetimin uzun süreli çabası ile çözülebilir.”
Kısacası Dr. Esra Öztürk Yiğit, sorunların birbirlerine bağlı olduğunu aktarıyor ve diğer uzmanlarla aynı kritik noktaya değiniyor: “Atık deşarjının aslında olması gerektiği gibi yapılmaması.” Yiğit, bu süreçte körfezdeki atık deşarjının denetimlerinin düzenli yapılmasıyla durumun önlenebileceğini belirtiyor. “İklim değişikliğinin önlenmesine yönelik daha fazla bilgilendirme ve temizlik çalışmaları ile körfezin temiz tutulmasının sağlanması, daha caydırıcı tedbirler alınması önemlidir. Bu süreç sadece İzmir için değil aynı zamanda çevre illerden İzmir körfezine bağlantısı olan tüm su kaynaklarının deşarj sistemleri için de geçerlidir. Kontrolleri ve denetimlerinin düzenli olarak üst kademeler tarafından yapılması zorunluluk olmalıdır. Balıkların toplu ölümü biyoçeşitliliği de etkileyecek, balıkların sayıca azalmasının balıklar ile beslenen diğer balık ve/veya canlı türlerinde de sayıca azalmaya sebep olacak.” diyor.
Yiğit’e göre İzmir Körfezi’nde tutulan balıklar hastalık riski de taşıyor. Geçtiğimiz ay meydana gelen balık ölümleri ile benzer açıklamalarda bulunan İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Yunan yetkililer kirlilik nedeniyle vatandaşlara balık avlamaması ve balık satın alırken dikkatli olması yönünde uyarılarda bulunmuştu.
SİYASETÇİLER, YEREL YÖNETİCİLER NE DİYOR?
Türkiye’de dört buçuk ay süren av yasağının eylülde kalkmasıyla birlikte İzmir’de yüzlerce tekne denize açıldı. 2024 Balıkçılık Sezonu Açılış Töreni’nde konuşan ve balık ölümlerine değinen Binali Yıldırım “Bunlar daha geniş alanlarda yayılmaya başlarsa önü alınamaz. Büyük bir felaketin habercisi. O yüzden özenle, titiz bir şekilde, hangi işi yaparsak yapalım denizlerimize sahip çıkalım. Deniz yoksa, su yoksa hayat da yok.” diyor.
Körfezde yaşananlara ilişkin İzmir’de açıklama yapan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, eylül ayı sonuna kadar acil eylem planını ortaya koyacağını belirterek bu eylem planında ilgili kurumların sorumlulukları net bir şekilde tarif edileceklerini ekliyor.
İzmir Körfezi’ndeki kirliliğinin yeni bir durum olmadığının altını çizen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay ise, “İşin son noktasına gelinmiş gibi görünüyor. Bununla yüzleşmemiz gerektiğini, çözüm için ortak bir çaba içinde olmamız gerektiğini söylüyorum. Körfezde yaşanan renk değişikliği ve balık ölümleri plankton denilen bir mikroorganizma türünün denizde aniden çoğalmasıyla ortaya çıktı. Bunların gemilerle taşındığını ve iklim değişikliğiyle körfez içinde baskın haline geldiğini söyleyebiliriz. Bunun için insanların körfezi kirletmemek adına azami dikkat etmelerini istiyorum. Biz de yetkilerimizi kullanarak denetimlerimizi sürdüreceğiz. Hata yapan kurum ve kişileri afişe edeceğiz hem de yetkimiz çerçevesinde cezalandıracağız. 5 yılın sonunda körfezimizde yüzmeyi vadedemem ama bugüne oranla çok daha temiz bir körfezi bırakmayı vadedebilirim.” açıklamalarında bulunuyor.
24 saat içinde 40 tondan fazla ölü balık toplandığını bildiren Yunanistan’ın Volos kenti Belediye Başkanı Achilleas Beos ise hükümeti, “Sorun kendi şehrine ulaşmadan önce ilgilenmemekle” suçlayarak “Hiçbir mazeret yok. Bunun olacağını biliyorduk. Ölü balıklar sadece kıyı boyunca değil, Pagasetic Körfezi’nin merkezinde de var. Ölü balıklar bölgedeki diğer türler için çevresel bir felaket yaratabilir” ifadelerini kullanıyor.