Türkiye’de Denenmeye Başlandı: Kanser Aşısına Dair Bilinmesi Gerekenler

Covid-19 pandemisi sırasında mRNA aşılarıyla tanıdığımız Özlem Türeci ve Uğur Şahin’in BioNTech firması, geçen ay akciğer kanseri aşısının erken aşama insanlı denemelerine başladı.

BNT116 adı verilen aşının ilk faz denemeleri toplamda 130 hasta üzerinde yapılıyor. 7 ülkede başlatılan deneylerde yer alan ülkeler arasında Türkiye de var.

BioNTech’in geliştirdiği aşı, akciğer kanserinde en çok görülen tür olan küçük hücreli olmayan akciğer kanserini tedavi etmek üzere tasarlandı.

Henüz erken olsa da bu tür aşıların, sağlıklı hücrelere zarar vermeden, vücuttaki kanseri ortadan kaldırmak için bağışıklık sisteminin ihtiyaç duyduğu desteği sağlaması umuluyor. Burada amaç, kemoterapinin aksine sağlıklı hücrelere dokunulmadan kişinin kansere karşı bağışıklık tepkisini güçlendirmek.

Zira akciğer kanseri, her yıl yaklaşık 1,8 milyon ölüme neden oluyor ve dünyanın önde gelen kanser ölüm nedeni konumunda. Tümörlerin yayıldığı ileri formlarda sağ kalım oranları özellikle düşük.

BioNTech’in aşısına ve genel olarak kanser aşılarına dair bilinmesi gerekenlere göz atalım…

Kanser aşıları nasıl çalışır?

Bağışıklık sistemi kanser hücreleri de dahil olmak üzere anormal hücreleri tespit etme konusunda doğal bir yeteneğe sahip. Ancak bu tepkiler vücuttaki tümörleri ortadan kaldırmak için her zaman yeterince güçlü olmayabilir. Zira kanser hücreleri, bağışıklık sistemi tarafından tespit edilmekten kaçınmak ve bağışıklık tepkilerini baskılamak için mekanizmalar geliştiriyor.

Bu yüzden, bazı kanser türleri için standart tedavi haline gelen immünoterapiler, bağışıklık hücrelerinin aktivitesini ayarlamak üzere tasarlanıyor.

Kanser aşıları da immünoterapinin bir alt türü. Bunlar bulaşıcı hastalıklara yönelik aşılarla aynı temel ilkeye dayanıyor. Buradaki fikir, bağışıklık sistemine bir patojenin veya kanser hücresinin neye benzediğini göstererek, onlarla tekrar karşılaştığında onları hızla tanımayı ve yok etmeyi öğretebilmek.

Bunu başarmak için aşılar, bağışıklık hücreleri antijenlere (patojenin veya tümörün zararsız parçaları) maruz bırakıyor. Bu antijenlerle karşılaşarak hedef patojeni veya kanser hücresini tanıyan bağışıklık, sonunda güçlü tepki vermeye başlıyor.

Kanser aşılarının iki ana türü mevcut ve bunlardan bazıları halihazırda hastalarda kullanım için onaylanmış durumda:

Önleyici kanser aşıları: Bunlar genellikle bağışıklık sistemini, rahim ağzı kanserine neden olan insan papilloma virüsü (HPV) ve karaciğer kanserine neden olan hepatit B virüsü gibi patojenleri tanıması ve yok etmesi için eğiterek çalışıyor.

Terapötik kanser aşıları: Halihazırda gelişmekte olan tümörleri hedef alarak onları küçültme veya yok etme amacıyla tasarlanıyor. Ayrıca, ameliyattan sonra geride kalan kanser hücrelerini temizlemek ve/veya hastalığın geri gelme riskini azaltmak için de kullanılabiliyor. Sipuleucel-T (Provenge) adı verilen bu tür bir aşı ABD’de onaylanmış olsa da çoğu terapötik kanser aşısı halen klinik deney aşamasında.

mRNA tabanlı aşılar nasıl çalışır?

Diğer yandan araştırmacılar kanser aşıları geliştirmek için çeşitli yöntemlerin kullanımını araştırmaya devam ediyor. mRNA da umut vadeden en yenilikçi yaklaşımlar arasında.

Birçok geleneksel aşı, vücudun bağışıklık tepkisi üretmesi için, zayıflatılmış veya etkisiz hale getirilmiş patojenlerin vücuda enjekte edilmesi yöntemini kullanıyor. mRNA aşıları ise vücuda bağışıklık tepkisini tetikleyecek bir proteini nasıl üreteceğini öğretiyor. Yani  hücrelerimize kanserle ilişkili proteinlerin zararsız parçalarını bizzat üretmeleri talimatını veriyor.

Haberci RNA diye de bilinen mRNA, vücutta sentezlenecek bir proteinin amino asit dizisine karşılık gelen kimyasal şifreyi taşıyan bir molekül. mRNA aşılarında işte bu molekül aracılığıyla vücuda kanser hücrelerinin zararsız parçalarını sentezlemesi, yani üretmesi komutu verilmiş oluyor.

Bu sayede bağışıklık tepkisi harekete geçiriliyor ve koruyucu antikorlar üretiliyor.

Bu teknoloji yıllardır araştırılıyor ama dünyada ilk kullanılan mRNA aşısı, BioNTech’in koronavirüse karşı ürettiği BNT162b2 adlı aşıydı. Bu aşı piyasaya çıktığında Türeci ve Şahin halihazırda mRNA tabanlı akciğer kanseri aşısı üzerinde çalışmaktaydı.

Covid-19 aşısının dünya genelinde çok sayıda insanda kullanılması kanser aşısının ilerletilmesi için de önemli veriler sağladı.

Kişiselleştirilmiş mRNA aşıları

Öte yandan halihazırda çeşitli kanser türleri için klinik deneme aşamasında olan çok sayıda mRNA tabanlı kanser aşısı var.

Çoğu durumda bu aşılar hastalara göre kişiselleştirilmiş mRNA molekülleri içeriyor.

Bu prosedürde hastaların tümörlerinden biyopsiyle örnek alınıyor, tümörün büyümesinde rol oynaması muhtemel olan, mutasyona uğramış proteinler belirleniyor ve ardından vücudun kendisinin bu proteinleri üretmesini sağlayacak mRNA molekülleri oluşturuyor.

Cilt kanseri için böyle bir aşı halihazırda son aşama klinik denemelerinde. Ancak kişiye özel kanser aşıları oluşturmak nispeten pahalı ve zaman alıcı olduğu için bunların kullanımı kısıtlı.

BioNTech’in akciğer kanseri aşısı

İngiltere, ABD, Almanya, Macaristan, Polonya, İspanya ve Türkiye’deki 34 araştırma merkezinde insan denemelerine yeni başlanan BNT116 aşısı ise biraz farklı bir yaklaşım kullanıyor.

Bağışıklık sistemine, bireylerin kanser hücrelerindeki özgün antijenleri tanımayı öğreten kişiselleştirilmiş kanser aşılarının aksine BNT116, küçük hücreli olmayan akciğer kanseri tümörleriyle sıklıkla ilişkilendirilen 6 proteini birden hedef alıyor.

Bu kanser türü, akciğer kanserinin iki ana türünden biri.

BNT116 bu yöntemle bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini yok etme yeteneğini artırarak kanser tedavisinde devrim yaratma potansiyeli barındırıyor.

Başarılı olursa, bu aşıyı çok daha fazla hastaya enjekte etmek mümkün olacak. Zira her bir hastaya özel aşı formülü hazırlanması gerekmeyecek.

Öte yandan bu aşının da kişiselleştirilmiş bir kanser aşısı kadar etkili olmama riski var.

“Kanser tedavisinin bir sonraki büyük aşaması”

Deneylerde BNT116’nın güvenli olup olmadığı ve iyi tolere edilip edilmediğini belirlemek için ayrı bir immünoterapi tedavisiyle birlikte, hastalığın farklı evrelerindeki 130 akciğer kanseri hastasına aşı verilecek.

İngiltere’deki denemeye liderlik eden onkolog Prof. Siow Ming Lee, “Şu anda akciğer kanserinin tedavisini araştırmak için mRNA tabanlı immünoterapi klinik denemelerinin yapıldığı çok heyecan verici bir döneme giriyoruz” dedi.

Lee, Guardian‘a yaptığı açıklamada sözlerini şöyle sürdürdü:

“Uygulaması basit ve kanser hücresindeki belirli antijenleri seçip, sonra onları hedefleyebilirsiniz. Bu teknoloji, kanser tedavisinin bir sonraki büyük aşaması.”

54 hafta boyunca aşı olacaklar

Londra’dan 67 yaşındaki Janusz Racz, İngiltere’de aşıyı olan ilk kişi. Mayıs ayında teşhis alan Racz, kısa süre sonra kemoterapi ve radyoterapiye başlamış.

O, aynı zamanda yapay zeka konusunda uzmanlaşmış bir bilim insanı. Mesleğinin kendisini deneye katılmaya teşvik ettiğini söylüyor.

Guardian’a konuşan Racz, “Ben de bir bilim insanıyım ve bilimin, özellikle tıpta, ilerlemesinin insanların bu tür araştırmalara katılmayı kabul etmesinde yattığını anlıyorum” diyor.

“Bu yeni metodolojinin işe yaradığını ispatı eden bir ekibin parçası olabilirim. Dünya çapında ne kadar hızlı uygulanırsa, o kadar çok insan kurtulacak.”

Racz, Ulusal Sağlık Araştırmaları Enstitüsü UCLH Klinik Araştırma Tesisi’nde 30 dakika boyunca beşer dakika arayla 6 enjeksiyon almış.

Yukarıda da bahsedildiği üzere, her doz farklı bir proteine yönelik. Hastalar aşıyı altı hafta boyunca her hafta, ardından 54 hafta boyunca her üç haftada bir alacak.

Prof. Lee, “Bu ek tedavinin kanserin geri gelmesini durduracağını umuyoruz çünkü akciğer kanseri hastalarında çoğu zaman, ameliyat ve radyasyondan sonra bile kanser geri dönüyor” ifadelerini kullanıyor ve ekliyor:

“Hastaların yaklaşık yüzde 20 ila 30’unun immünoterapiyle 4. evrede bile hayatta kaldığını biliyoruz ve şimdi sağkalım oranlarını iyileştirmek istiyoruz. Bu nedenle, immünoterapinin yanında bu mRNA aşısının ekstra destek sağlayabileceğini umuyoruz.”