Fotoğraf: Dora Mengüç
Herkes emekliliğe hak ettiği şekilde erişmek, emeklilik döneminde hem ekonomik hem fiziki hem de ruhsal anlamda huzurlu bir hayat sürmek istiyor hatta hayalini kuruyor. Türkiye’de emekliler günümüzde artık “geçinemeyenler” olarak en kara günlerini yaşadıklarını ifade ediyor.
Alım güçleri düşüyor, değil ay bazen haftalar hatta günler bile zor döndürülüyor. Çocuklara yardım, torunlara harçlık imkansız hale geliyor. Sosyal Güvenlik Kurumu 2021 Mart ayı verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 13 milyon 400 bin emekli ve hak sahibi var. Ve sadece emekliler değil emekli olma hayalleri kuranlar için de gelecek karanlık görünüyor. İktidar cephesi Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) kanununu çıkarma pişmanlığını dile getiriyor, emeklilik sisteminde yeni düzenleme sinyalleri yine yaş kriteri üzerinden ilerliyor, hedeflenen yaşın 70 olması üzerinde duruluyor. Emeklilik sisteminin güncellenmesini hedefleyen, “Daha adil bir sistem” diyen ve 2024’ü “Emekliler Yılı” ilan eden iktidarın üyelerinden, AKP Grup Başkanvekili Abdullah Güler’in ““Kimi ülkelerde 70 yaşına kadar emeklilik durumu var” sözleri hafızalarda.
ORTALAMA YAŞAM SÜRESİ 77,5 YIL, EMEKLİLİK YAŞINDA PLAN 70 YAŞ
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yapılan Hayat Tabloları araştırmasının 2020-2022 verileri Türkiye’deki yaşam süresinin 77,5 yıl olduğuna işaret ediyor. TÜİK verileri yeni doğmuş bir insanın mevcut ölümlülük risklerine maruz kalması durumunda yaşaması beklenen ortalama yıl sayısı olarak tanımlanan doğuşta beklenen yaşam süresinin ülkemizde 2019-2021 döneminde 77,7 iken 2020-2022 döneminde 77,5’e gerilediğini ortaya koyuyor.
Türkiye’de emeklilikte yaş kriteri kadınlar için ortalamada 58, erkekler için ise 65 yaş bandında seyrediyor. AKP hükümeti emeklilik sistemini değiştirmeye yönelik sinyal veriyor. Ağustos ayı sonlarında AKP Grup Başkanı Abdullah Güler çok fazla emekli olduğu ve bununla ilgili yeni çalışmalar yaptıklarını ifade etmişti.
Güler’in, ortalama yaşam süresinin 77,7’den 77,5 yıla gerilediği ülkemizde emeklilik yaşının 70’e çıkarılmasının planlandığına ilişkin açıklamaları, ‘Mezarda emeklilik’ konusunu da yeniden gündeme taşıyor.
İKTİDARIN EYT PİŞMANLIĞI
Türkiye’de sosyal güvenlik alanındaki hak mücadelesinin bir sonucu olarak elde edilen kazanımlar arasında bulunan düzenleme olan EYT konusu yine yeniden gündemde.
Seçim döneminde muhalefetin birincil vaatleri arasında yer alan, iktidarın ise çok sıcak bakmadığı ancak geçtiğimiz yıl yasalaşarak uygulamaya konulan EYT düzenlemesine ilişkin son günlerde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “Geçen sene seçimden önce muhalefetin popülist iteklemesiyle EYT geçti, Geçen yıl EYT’nin yıllık maliyeti 724 milyar TL oldu” yorumlarının ardından, Bilal Erdoğan’ın AKP Kocaeli İnsan Hakları Eğitim Kampı’nda gençlerle konuşmasında, “Ben de EYT’ye hak kazandım, bu arada karşı olmama rağmen. 42-45 yaşındakiler emekli oldu. Kim ödeyecek onların maaşını? Siz ödeyeceksiniz. Kandırıldık mı kandırıldık. EYT büyük felaketti. Bu kirli muhalefet anlayışıyla, siyasetin popülizme zorlanmasıyla bunlar mümkün hale geldi. Neden daha çok çalışmak yerine de daha az çalışmayı özendirici buluyoruz? Çalışmadan ekmek elden, su gölden yaşamak en güzel hayat mıdır acaba? Bunu bir sorgulayın.” açıklamaları bir köşede duruyor.
Türkiye’de ‘emek’ tartışması hem emekliler hem buna henüz hak kazanmayanlar için de gün geçtikçe derinleşiyor. Bunun en önemli nedeni ülkedeki ekonomik kriz ortamı.
Fikir Gazetesi, 31. sayısında emeklilerin derin yoksullukla mücadele eden kesimler arasında yer almaları noktasından hareketle uzmanlarla konuştu. Sosyal güvenlik alanında üretilen politikalar, emekliliğe erişebilenin karşılığını alamaması, hayal ettiği emekliliğe ulaşamaması, emeklilerin yaşadıkları sorunlar, sorunların çözümü, EYT düzenlemesi, mağduriyetler gibi pek çok başlıkta mücadele veren Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) ve Tüm Emekliler Federasyonu Genel Başkanı Arzu Lastikçi ile Türkiye Emekliler Derneği (TÜED) Genel Başkanı Kazım Ergün, Fikir ile görüşlerini paylaştı.
“EYT bir felaketti” sözlerine tepki gösteren Lastikçi ve Ergün’ün ortak görüşü EYT’nin mücadelenin markası olması ve hükümetin emeklilik sistemini değiştirmek için yeni hamleler peşinde olduğu ve yine bir algı süreci için düğmeye basıldığı yönünde.
Emeklilerin insanca yaşam haklarının ellerinden alınmasına tepki gösteren uzmanlar, eylemlilik sürecine devam edeceklerini yanlış politikalardan dönülmesi için alanlarda olacaklarını, sosyal güvenlik sisteminin kökten değişmesi zorunluluğunu dile getiriyor.
Haber dosyasında ayrıca İstanbul, Ankara ve İzmir’den emeklilere de söz verdik. Onlar da yıllarca çalışıp elde ettikleri primlerinin kendilerine bir fayda sağlamamasından yakınarak, asgari ücretin altında maaşlarla yaşamın dayatılmasından yakınarak taleplerini yetkililere iletti.
LASTİKÇİ: EKONOMİK KRİZİN NEDENİ EYT ALGISI YARATILIYOR!
EYT düzenlemesi, yaşanan mağduriyetler, emeklilik sistemleri, sosyal güvenlik politikaları konularındaki sorularımızı yanıtlayan Arzu Lastikçi, 3 Mart 2023 yılında 7438 Nolu Emeklilikte Yaşa Takılanlar Kanunu’nun eksikliklerine dikkat çekiyor. EYT düzenlemesi yapılsa da mağduriyetlere de neden olduğunu ifade ederek şunları vurguluyor: “EYT meselesi kökten çözülmedi. EYT bizim baş tacımızdır. EYT her şeyden önce mücadelenin markasıdır. 5000 prim ve kısmı emeklilik haklarımızı masada bıraktılar. Yaklaşık 5 milyon kişi için masaya oturuldu oysa 11 milyon 800 bin ile başlayan mağduriyetti. Yasanın çıkarılması gerçekten EYT’lilerin yıllarca vermiş olduğu üstün mücadele sonucu oldu. Muhalefet bütün tarafları ile tam destek vermişti. Ve 2 milyon EYT’li emekli oldu. EYT’de eksik kalan 5 bin ve kısmi prim konusu var. EYT’de tam çıkmadı Bağkurluların da sorunları var. Buna benzer bir sürü mağduriyetler var. Bir de bu mağduriyetlerin önünü kapatmak için, seslerini kısmak için bu algıyı ortaya atıyorlar. Türkiye’de 14 milyon emekli vardı. Sayı 16 milyona yükseldi. Bunun da bir kısmı dul ve yetimlerdir. Bahsedildiği gibi 16 milyon emekli yoktur.”
Bugün ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik kriz sürecinde EYT düzenlemesi ve EYT’lilere yönelik ‘mali yük, felaket’ söylemlerini eleştiren Lastikçi şöyle devam ediyor: “Türkiye ekonomisi 2 milyon EYT’linin sırtında mıydı? 24 yıl sonra verilen geciken bir adalet var. Bizler kazanılmış haklarımız için mücadele ettik. Burada 2 milyon EYT’li sanki emekli olunca ekonomiyi krize sokmuş bir kitle olarak topluma son aylarda özellikle iktidar sahipleri; Sayın Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Sayın eski Bakan Mustafa Elitaş, bazı gazete ve köşe yazarları, en son zaten Oğul Bilal Erdoğan tarafından hedef gösteriliyor. ‘EYT bir felaket’ dendi. Sanki 14 milyon emekli bizler gelene kadar bir eli yağda bir eli baldaymış gibi çok rahat bir hayat yaşıyorlarmış da, bu hayatı bizler ellerinden almışız gibi toplumda yaratılmak istenen bir algı operasyonları var. Bunu reddediyoruz.”
EYT’lilerin yönetilemeyen ekonomi ve maliye politikalarının nedeni olarak kurban seçildiğini ifade eden Arzu Lastikçi, “Burada da yıllarca olduğu gibi yine EYT’lileri kurban etmek istediler. EYT’li emeklileri, diğer emeklilerin önüne atıp ‘işte size biz istediğimiz zammı veremiyoruz. EYT yüzünden diyerek orada bir algı yaratmak niyetindeler. Daha önce de Sayın Cumhurbaşkanımız, emeklilere çok fazla zam veremiyorum, emekliye zam verirsem memuruma maaş ödeyemem deyip bu sefer emeklilerin hepsini Türk toplumunun önüne attı. Biz artık algılardan bıktık. EYT’liler ile ilgili söylemlerin hiçbirini kabul etmiyoruz.” diyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kaynaklarının fazlalığına dikkat çeken Lastikçi, EYT’lilerin hedef gösterilmesi nedeniyle var olan eylemlilik süreçlerinin devam edeceğini, Pazar günü İstanbul Kadıköy İskele Meydanı Atatürk Anıtı’nda olacaklarını belirtiyor ve tüm emeklileri alanlara davet ediyor.
“TORUNU BİR ŞEY İSTEYECEK KORKUSU YAŞAYAN EMEKLİLER VAR”
EYT düzenlemesinin iktidar tarafından seçimi kaybetme korkusu ile yapıldığını vurgulayan Lastikçi, her seçim döneminde emeklilere yanaşan seçim sonrasında da emeklilere sırt çevirenlere eleştirilerde bulunuyor.
Emeklileri ‘geçinemeyenler’ olarak tanımlayan Lastikçi şunları belirtiyor: “
“Devletin kaynakları çok da fazladır. Fakat kaynakların kullanım alanları yanlıştır. Bu kaynaklar kullanımlarında zaten işçi ve emekçi kesimi hiçbir zaman yer almadı. Hep böyle oldu. Bugün eğer bir felaketten bahsedilecekse bu ülke için asıl felaket; vergi borçları silinen müteahhitlerden ya da firmalardan vergi aflarına uğrayan firmalardan bahsetmemiz gerekir. Bizim kamuya maliyetimizin 2-3 katı kadardır. 2 trilyonun üzerinde kaynak ayrılan kur korumalı mevduattan da bahsetmek gerekir. Bu ülkede bir sığınmacı sorunu var. 13 milyon kişiye ödenen ödeneklerden bahsetmek elzemdir. Eğer mesele bir felaketse, ülke ekonomisi üzerinde bir yük var ise 3-5 maaş alan bürokratlardan, israftan da bahsedelim. Bunların hiçbirisi bu ülkede krizi oluşturmuyor da alın terini akıtarak, yıllarca devletine hizmet eden, bütün vatandaşlık görevlerini halen daha yerine getiren, vergilerini ödeyen, fazla fazla primlerini ödeyen emek sahipleri olan bizleri bu şekilde emeklerinin üzerinde tepinerek topluma algı yapılması gerçekten bu ülkenin sahipleri, vatanseverleri asli ve öz milleti olarak zorumuza gidiyor.”
AVRUPA KIYASI VE 70 YAŞ PLANMASI ELEŞTİRİSİ
Emeklilerin Türkiye’de insanca yaşam koşullarına kavuşacak ücretler alamamaları ve derin yoksulluk içinde olduklarına dikkat çeken Arzu Lastikçi, emeklilik yaşının bazı Avrupa ülkeleri örnek gösterilerek 70’e çıkarılması hazırlıklarını şöyle eleştiriyor: “Avrupa’da insanlar 70 yaşında emekli oluyor diye Türkiye’de bunu öne sürüyorlar. Avrupa’daki çalışma koşulları ile Türkiye’deki koşulları neden hesaba katmıyorlar. Çalışma saatleri, özlük hakları ve daha birçok noktada hiçbir şekilde Avrupa ülkeleri ile benzeşmeyen durumlar var. Bana Avrupa’nın hayat standardını değil Afrika modelini sunuyorsun. Versinler bize Avrupa’nın yaşam standardını biz de ölene kadar çalışalım. Avrupa’da emekliler keyifli yaşarken, benim emeklim markete gidemiyor, pazara çıkamıyor. Avrupa sosyal devletin gereğini yapıyor. Bu sistemi getirmesi için Avrupa yaşam standardını da vermesi lazım.”
An itibarıyla Batı ülkelerinde emeklilik yaşının 70 olduğu bir ülke yok. İngiltere 71, Almanya ise 70 yaş için bir gündem ve kanun teklifleri var. Almanya, Yunanistan, İtalya’da şu an için emeklilik yaşı 67, İngiltere’de ise 68 görünüyor.
“DRAMATİK BİR HAYAT İÇERİSİNDEYİZ”
Ülkemizde emeklilerin tarihinin en karanlık döneminde olduklarını söyleyen Lastikçi çarpıcı örnekler ve tespitler sunuyor: “Emeklilerimizin aile ilişkileri sarsıldı, ruhsal durumları iyi değil, hepsi geçinemeyenler oldu. Bu ülkede emeklilerin % 85’i, 15 bin lira ve altında maaş alan insanlar durumuna getirildi. Toplumun % 85’inde geçim problemi var. Emekliler bayramlarda çoluğuna çocuğuna, torununa harçlık verirdi. Emeklilerin bu durumu ortadan kalktı. Torunu bir şey isteyecek diye korkan, dışarı çıkamayan emeklilerimiz var. Bayramlarda harçlık veren emeklilerimiz, harçlık alan duruma getirildi. Dramatik bir hayat içindeyiz. Ve emekliler Türkiye’de tarihinin en kara günlerini yaşıyor.”
ERGÜN: EMEKLİLİK TOPLUMUN SİGORTASI OLARAK GÖRÜLMELİDİR!
TÜED Genel Başkanı Kazım Ergün’e göre emeklilerin en büyük sorunu, emekli aylıklarının yetersizliği. Ergün, 2000 sonrası dönemde emekli aylık hesaplanması kökten değiştirildi ve bunun sonucunda emekli aylıklarında çok ciddi kayıplar yaşandığını yönünde tespit yapıp eleştirilerini sıralıyor:
“Emekliler zorunlu ihtiyaçlarını karşılayacak aylıklara sahip olmadıklarından dolayı tatile gitmek, artık hayal oldu. Aylıklar yetersiz kalınca, emekliler çalışmak istiyorlar. Belli yaşa gelen emeklilerin iş bulma imkanları da sınırlı. Emeklilerin sosyalleşmesi, bugünkü koşullarda çok zor. Emekliler, kendi memleketlerine dahi gidemiyor. Hayat pahalılığı emekliler üzerinde çok fazlasıyla hissediliyor. 2000 öncesi emeklilerin intibakı, derneğimizin uzun yıllar süren mücadelesi sonucu yapıldı. Aynı intibak kurallarının 2000 sonrası emekli olanlara da uygulanmasını yıllar talep etmemize rağmen, henüz sonuç alınmadı. Emekli aylık hesaplama sistemi, emeklileri koruyacak bir parametrede düzenlenmemiş. Aylıkların düşük hesaplanması yanında, gerçek verilerin çok uzağında olan altı aylık tüfe artışına göre emekli aylıklarına yapılan yüzdeli zamlar yetersiz kaldığından, emeklilerin alım gücü giderek azalmaktadır. Emekli olunan tarihlere bakılmadan, prim kazancı ve prim ödeme gün sayısı aynı olan emeklilere aynı aylığın ödenmesi için tek çözüm olan intibak yapılmalı ve her bir emekliye hak ettiği aylık ödenmelidir.”
“YEREL YÖNETİMLERDEN BEKLENTİLERİMİZ YÜKSEK”
Emeklilerin içerisine itildikleri bu zorlu süreçte yerel yönetimlerden beklentilerinin yüksek olduğuna işaret eden Ergün ne tür hizmetler beklediklerini şöyle ifade ediyor: “Bu süreçte emeklilerin yerel yönetimlerden beklentisi son derece önem kazanmıştır. Emekli aylıkları, hanede yaşayanlarla paylaşılmaktadır. Belediyeler, hanede kişi sayısına göre gelir testi sonucu, asgari ücretin üçte birinden az geliri olan ailelere, çeşitli adlar altında sosyal yardımlar yapmaktadır. Bu yardımlar, sorunu çözen bir ödeme olarak görülmemeli. Esas olan, yıllarını çalışarak geçiren, vergi ve primleriyle devletine kaynak yaratan emeklilerin hiçbir kişiye ve kuruma muhtaç kalmadan, insanca yaşamaya yetecek emekli aylığın ödenmesidir. 65 yaşında olanlara ücretsiz ulaşım hakkının getirilmesinde derneğimizin çok büyük emeği vardır. Ücretsiz ulaşım hakkı, her bir yaşlı insanımız için önemli bir destektir.”
Emeklilerin, siyasetçilerin gündeminde kalmaya devam etmelerine rağmen, sorun çözücü önerilerin getirilmemesi, siyaset kurumunun da bu konuda yetersiz kalmasını vurgulayan Ergün ‘sorunların politik çözümleri nasıl olmalıdır?’ sorumuza şöyle yanıt veriyor: “Sosyal güvenlik sistemi kökten değişmediği sürece, emekliler daha da yoksullaşacak. Emeklilik, toplumun sigortası olarak görülmeli ve gelecek nesillerin hakları güvence altına alınmalıdır.”
TÜED olarak “Emekli Profil Anketi” yaparak emeklilerin, sosyal yaşam içerisindeki durumlarını tespit etmeye çalıştıklarını belirten Kazım Ergün, “Üniversiteler ile birlikte yapılan çok kapsamlı ankete verilen cevaplarda; eski dönemlerde çocuklara ve torunlara destek olan emekliler, son yıllarda bu desteği yapamamanın üzüntüsü içindedir. Emeklinin çocuğu, torunu babasından, dedesinden ilgi bekler. Emeklilerin aylıkları küçülünce, harçlık verme dönemimi de zorlaştı. Bu durum, emeklilerimizi çok üzüyor.” vurgusunda bulunuyor.
Emeklilerin sorunlarının çözümünde medyanın rolüne ilişkin ise şunları ekliyor: “Televizyon ekranlarında ve gazetelerin köşelerinde en geniş şekilde emekli haberlerine yer verilmesi, son derece önemli. Sorunu çözecek, siyasetçiler olduğundan, bu haberlerden başta hükümetin ders çıkarması gerekir. Ülkeyi yönetmeye talip olanlarında, çözüm odaklı projelerini paylaşması gerekir.”
‘Emekliler yarınlara nasıl güvenle bakacaklar?’ sorumuzu ise şöyle yanıtlıyor: “Emeklilik sistemimizi düzeltmeden, emekliler yarınlara güvenle bakamaz. Kamu sosyal güvenlik sistemini zayıflatacak bir araç olan tamamlayıcı emeklilik sistemi, sorunların üstünü kapatmak için gündeme getiriliyor. Esas olan, sosyal güvenliğin ve sosyal devletin güvencesinde olan kamu emeklilik sistemini güçlendirilmeli; aylıkların hesaplanması düzeltilmeli ve temel ihtiyaçları karşılayacak seviyede aylıklar ödenmelidir.”
“EYT’NİN BİR YÜK OLARAK GÖRÜLMESİ DOĞRU BİR YAKLAŞIM OLAMAZ”
TÜED Genel Başkanı Ergün son olarak “EYT Bir Fekaletti” söylemine dair şu yorumda bulunuyor: “Sosyal güvenliğin temel ilkesi, eşitlik üzerine kurulmuştur. Anayasamızın 10. Maddesinde kanun önünde herkesin eşit olduğu düzenlemiştir. Bu gerçeğe rağmen, sigorta mevzuatında yapılan her bir değişiklikte, eşitlik ilkesi gözetilmemiştir. İşe giriş tarihinin milat alınması ve yaş koşulunun kaldırılması, yıllardır süren mücadele sonucunda elde edilmiştir. EYT’nin bir yük olarak görülmesi, doğru bir yaklaşım olamaz. Bir hak verildiğinde, onun eleştirisi veya yük olduğu yerine bütün emeklileri ve gelecekte de emekli olacakların mağduriyet yaşamaması için yeni düzenlemelere gidilmelidir. Ortak akıl ve toplumsal mutabakat olmadan yapılan her bir düzenleme, yeni sorunlara da neden olmaktadır. Sosyal güvenliğe hak ettiği değer verilmeli ve kutsal bir hak olan emeklilik korumu güçlendirilmelidir.”
EMEKLİLER NE DİYOR?
Fikir’e konuşan EYT’li EYT’siz emeklilerin sorunları benzer. Sorunlara kökten ve kalıcı çözüm bekleyen emekliler geçim sıkıntısı çekmelerinin nedeni olan emeklilere uygulanan adaletsiz gelir dağılımı politikalarının son bulmasını istiyor.
“GEBZE’DEN KENT LOKANTASINA YEMEK YEMEYE GELENLER VAR”
İstanbul’dan 54 yaşındaki EYT emeklisi Levent Atacan, EYT kanunu çıktıktan sonra emekli olduğunu ancak EYT çıkmadan iş yerinin kapanması nedeniyle işsiz kaldığını belirtiyor. Türkiye’de özellikle 40 yaşından sonra iş bulmanın zorluklarından yakınan Atacan, “Aldığım tazminatla ve işsizlik maaşıyla idare etmeye çalıştım. EYT’den emekli olduğumda maaş 7 bin 500 liraydı. Şu anda da 12 bin 500 lira alıyorum ancak kök maaşım 10 bin 500 lira civarında. Devletin katkısıyla 12 bin 500’ tamamlanıyor. Açıkçası bu para şu anda büyükşehirlerde ev kirasına yetmiyor. Bir tanıdığımın evinde biraz ucuz kira ile oturabiliyorum. Bir ev kirası büyükşehirlerde açıkçası 15-20 bin liradan başlıyor. Şu an çalışmıyorum. İş bulamıyorum ki Türkiye’de genç işsizlik şu anda %10’lar civarında. Gençlerin işsiz kaldığı bir ortamda özellikle 50 yaş üstü insanların ya da 60 yaş üstü insanların iş bulması çok zor. Bulduğumuz işlerde güvencesiz işler oluyor. Kocaeli Çayırova’ya taşındım. İstanbul çok yakın olmasına rağmen İstanbul’a bile gidip gelmek çok zor oluyor. Bırakın tatili, dışarıda bir yemek yemeyi, İstanbul’a bir işimiz düşse oraya bile zor gidip geliyoruz. Ulaşım masrafları, yeme içme masrafları epey artmış durumda. Gebze’den 65 yaş üstü insanların otobüsler ücretsiz olduğu için yemek yemek için kent lokantasına İstanbul’a geldiklerini biliyorum. Yemeğini yiyor tekrar ücretsiz otobüsle 65 yaş üstü olduğu için Gebze’ye geri dönüyor. Bu maaşlarla evden çıkamıyoruz. Emekliler parklara artık suyu bile evlerinden doldurup öyle çıkıyorlar Kirası olan emekliler ek iş yapmak zorunda kalıyor, çalışmak zorunda kalıyor. Çoluğundan çocuğundan yardım alarak geçiniyor. Hükümetten de yerel yönetimlerden beklentilerimiz var. Ama bizim bir bağışa, lütufa ihtiyacımız yok kendi yatırdığımız primlerin, vergilerin karşılığını istiyoruz.” diyor.
“EVİMİZ OLMASAYDI SOKAKTA YATMAK ZORUNDA KALIRDIK”
İzmir’de yaşayan Bağkur Emeklisi 70 yaşındaki Z.Z. günümüz koşullarında emekli olsaydı çok zorluk çekeceğini belirterek, emeklilere reva görülen maaş uygulamasının son bulmasını istiyor. Evi olmayan emeklilerin geçim derdinin yanında çocuklarından destek aldığını ifade eden Z.Z., “Emekli maaşlarının asgari ücretin altına düşürülmesi kabul edilemez. Neyse ki evimiz var kiracı olsaydık sokakta yatmak zorunda kalırdık” diyor.
“EMEKLİLER TORUNUNA HARÇLIK VEREMİYOR”
Kamudan emekli olan Ankara’da yaşayan Mühendis Kenan Y. çocuklarından destek alarak geçinmenin bir emekli için çok acı bir durum olduğunu ifade ediyor, durumunu şu sözlerle izah etmeye çalışıyor:
“Emeklilik dönemi bir insanın emeğinin karşılığını aldığı bir dinlenme süreci olmalıyken bugün birçok emekli çalışmak zorunda kalıyor. Çünkü geçinemiyor. Çocuğundan destek almamak için güvencesiz koşullarda iş bulabilirse çalışıyor. Bir emeklinin torununa harçlık veremediği bir dönemdeyiz. Yazık.”
Türkiye Geçinemiyor, Kriz Derinleşiyor, İktisatçılar Çözüm için Ne Öneriyor?
Kantinciler Konuşuyor: Beslenme Krizinin Sorumlusu Biz Değiliz