Türkiye’de 2000’li yıllarda büyük artış gösteren kadın ve çocuk cinayetleri, özellikle son haftalarda yaşanan olaylar nedeniyle toplumun önemli bir kesiminde infial uyandırıyor, can güvenliği endişesi yaratıyor. 19 yaşındaki Semih Çelik’in iki genç kadını öldürüp intihar etmesinde olduğu gibi genç suçluluğu ve dijital ortamda örgütlenmeleri dikkat çekiyor. Cezasızlık politikası, 6284 sayılı yasanın tartışmaya açılması, İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kaldırılması gibi siyasi ve hukuki boyutları olan olayları, eğitim cephesinden ele aldık.
Çocukların ve gençlerin erken yaşlardan itibaren yasaklı sitelerden, siber zorbalıktan, siber suçlardan korunabilmesi için neler yapılması gerektiğini eğitim bilimci emekli rehber öğretmen Aylin Çalışkan ile konuştuk. Çalışkan’ın da vurguladığı gibi mesele çok boyutlu. Eğitim, istihdam, psikolojik sağlık hizmetleri konularındaki sorunların genç suçluluğuna yol açtığını belirten Çalışkan, devletin ve ailelerin yapması gerekenleri anlatıyor.
“Birey sürekli suç işliyorsa, ceza almayacağına inanıyorsa içinde yaşanan toplumun analiz edilmesi gerekir. Suça karışmış bireylerin nüfusa oranı, doğal toplumsal oranı geçiyorsa özellikle devletin alması gereken tedbirler” var diyen Çalışkan, güvenli internet kullanımı eğitimlerine ailelerin katılımının düşük olduğunu belirtiyor. İnternet güvenliği konusuna, “Mesajlaşma kutucuklarının, chat bölümlerinin olduğu oyun ve platformlar çocuklar için büyük risk barındırıyor” sözleriyle dikkatleri çeken Çalışkan, dijital ebeveynliğin öğrenilmesi, her ailenin dijital kültüre sahip olması gerektiği üzerinde duruyor.
“ORTAM HER ŞEYDİR”
Türkiye’de genç suçluluğu gittikçe artıyor mu? Ne yazık ki özellikle son aylarda gençlerin pek çok suça karıştığını, cinayet işlediğini görüyoruz.
Türkiye’de çok ciddi eğitim, istihdam, psikolojik sağlık hizmetleri sorunu olduğu için gençlerden üzücü haberler geliyor. Son aylarda daha çok duyma sebebimiz hem sosyal medya sayesinde en ufak bir olayın bile çok çabuk yayılması hem de içinde yaşadığımız dönemin az önce saydığım etkilerinin çok olması.
İstanbul’da genç bir erkeğin iki genç kızı öldürüp intihar etmesi toplumda karamsarlığa, can güvenliği endişesine yol açtı. Bu ruh hali içinde sorunla mücadele edebilir miyiz?
Burada devletin kurum, kuruluş, yetkili ve görevlileri konuyla ilgilenmeli ve müdahalede bulunmalı. Devletin en asli görevi kamu güvenliği ve kamu sağlığı değil midir?
Çocukları ve gençleri suça iten hangi faktörler var? Zincir nerede kopuyor? Akla ilk olarak, bu çocuklar nerelerde yetişiyor, sorusu geliyor.
Ortam. Ortam her şeydir. Bir bakteriyi alın, antiseptik solüsyonun içine koyun, üreyemez. Üreme ortamı bulamaz. Ancak aynı bakteriyi et suyunun içine koyun çok hızlı bir şekilde üreyebilir. Bir birey işlediği davranışın suç olduğunu ilk anda bilemeyebilir. Ama sürekli işliyorsa, bu bir yaşam tarzına dönüşmüşse, ceza almayacağına inanıyorsa burada içinde yaşanan toplumun analiz edilmesi gerekir. Uygun olmayan davranışların, kanun dışı eylemlerin, suç teşkil eden şeyleri yapmak her toplumda vardır. Ancak burada oran çok önemli. Bir toplumda uygun olmayan davranış sergileyen, suça karışmış bireylerin nüfusa oranı bellidir. Ancak doğal toplumsal oran geçilmeye başlanıyorsa özellikle devletin alması gereken birtakım tedbirler olduğunu söyleyebiliriz.
“ZORBALIK, BİR KÜLTÜR HALİNE Mİ GELİYOR?”
Mesele çok boyutlu, değil mi? Bir siber zorbalık boyutu var, bir de yasaklı siteler. Siber zorbalık ve yasaklı siteler deyince ne anlamalıyız?
Zorbalık bir kültür haline mi geliyor? Bu soruyu sormak lazım. Herkes zorba değil. Zorbalıktan uzak yaşayan geniş bir kitle var. Ancak rahatlıkla hem siber zorbalık hem de yüz yüze olan ilişkilerde zorbalık yapılıyor olması endişe verici bir durum. Haliyle yasaklı sitelere girmekten kimse çekinmiyor.
İnternet ne gibi tehlikeler barındırıyor? Çocuklar ne tür sitelerde ne tür tehlikelerle karşılaşıyor?
Resmi görevliyken güvenli internet kullanımı, bilinçli teknoloji kullanımı dersleri veriyordum. Bu konuyu halen daha çok önemsiyorum. Derslerde çocuklara ekran süresi, oyun seçimi, dijital içerik tüketimi ve tercihleri, güvenlik ayarları ile ilgili önemli bilgiler veriyorduk. Mesajlaşma kutucuklarının olduğu oyunlar ve platformlar, chat bölümlerinin olduğu oyun ve platformlar çocuklar için büyük risk barındırıyor. Çünkü her türlü kötü niyetli insan bu bölüm ve alanlarda çocuklara kötü şeyler yapmaya yeltenmek için rahat bir ortam bulabiliyor. Kimliklerini gizliyor, çocuklardan fotoğraf isteyebiliyorlar. Korkutabiliyorlar. Dolandırıcılık, tehdit, şantaj ve daha ötesine varan eylemler söz konusu olabiliyor.
Bu arada aynı eğitimleri ailelere de veriyorduk ancak veli katılım oranı çok düşük oluyordu.
Suça karışma tehlikesi kaç yaşlarında başlıyor?
Buna emniyet yetkilileri daha net cevap verebilir. Ancak ilkokul 4. sınıftan sonra çocuğun denetimi güçleşiyor ve risk altına giriyorlar.
Özellikle hangi yaşlarda, hangi sitelerde vakit geçiriyorlar? Hangi uygulamalara, platformlara dikkat çekmek istersiniz?
İlkokullarda verdiğim güvenli internet kullanımı derslerinde, yasaklı sitelere girilebilen tarayıcıları ve programları sorduğumda hepsini bir bir sayan öğrenci sayısı azımsanmayacak oranda. Bakın, ilkokul diyorum. Siz, çocuğum araba yarışı oynuyor, dersiniz; çocuğunuz arkadaşından duymuştur, yasaklı siteleri açan tarayıcıyı yüklemiştir veya IP değiştiren program indirmiştir, internetin karanlık sokaklarını keşfetmeye kalkışmış olabilir. Çok dikkatli olmak lazım.
“ÇOCUKLARIN KULLANDIĞI CİHAZLARI KONTROL ETMELİYİZ”
Aileler, çocuklarının siber zorbalığa uğradığını, yasaklı sitelere girdiğini nasıl anlamalı?
Çocuğunuzun giyimine, beslenmesine ve temel ihtiyaçlarına nasıl özen gösteriyorsak internet güvenliğine de dikkat etmeliyiz. Ebeveynler olarak siber güvenlik konusunda bilgilenmeli, çocuklarımızın siber güvenliğini sağlayacak adımları atmalıyız. Kullandıkları cihazları kontrol etmeli, ebeveyn denetimlerini kurmalıyız.
Çocuk, internet üzerinden kötü muameleye maruz kaldığında aileler ilk olarak ne yapmalı? Çocukla nasıl iletişim kurmalı?
Bu çocuğun suçu olarak ele alınıp çocuğa sert tepki verilmemeli. Çünkü zaten mağdur olmuş. Kötü muameleyi işleyenin kim olduğu çok önemli. Çünkü ona göre yol alınması gerekiyor. Akran zorbalığıysa farklı, yetişkinse farklı adımlar atılır. Akran zorbalığında okul aracılığıyla zorbalık gösteren çocuğa ulaşılması sağlanabilir. Ama genellikle burada net çözüm sunulamayabiliyor. Bazen suç duyurusu gerektirebiliyor. Eğer çocuk bir yetişkin tarafından kötü muameleye maruz kalmışsa durumu yetkililere bildirmek gerekiyor.
Ebeveynler çocukları yasaklı sitelerden, siber zorbalıktan korumak için ne yapmalı?
Dijital ebeveynlik denen bir kavram var. Dijital dünyada da ebeveyn olarak var olmalı ve çocuklarımızı korumaya devam etmeliyiz. Her ailenin dijital kültürü olmalı. Ebeveynler olarak siber güvenlik konusunda bilgilenmeli, çocuklarımızın siber güvenliğini sağlayacak adımları atmalıyız. Kullandıkları cihazları kontrol etmeli, ebeveyn denetimlerini kurmalıyız.
Çocuk ve ergen suçluluğuyla mücadele tek boyutlu olmasa gerek. Diğer kurumalara ne gibi görevler düşüyor?
Aile ve Sosyal Hizmetler, Adalet, Eğitim, Sağlık, İçişleri bakanlıkları ve Yeşilay gibi kurum ve kuruluşlara çok iş düşüyor. Zaten bu konuda hali hazırda yürütülen projeler, önleyici hizmetler, çeşitli yaptırımlar vb. var.
Özellikle bir eğitimci olarak eğitim kurumlarının rolüne nasıl dikkat çekmek istersiniz?
Aile eğitimi ve rehberliği çok önemli. Okullarda verilen siber güvenlik ile ilgili, dijital ebeveynlikle ilgili seminerleri kaçırmasınlar. Buradaki bilgiler hayati önem taşıyor.
Şiddet ve Güvenlik İhtiyacı Arasında Sıkışan Yaşamımız Üzerine