Savaş ve Barış: Bütün Silahlar Bir Gün Kullanılmak İçin Üretilir

Doksanlı yılların sonlarına doğru Ferda Ülker ile tanıştım. Hayatta tanıştığım bana ablalık yapan üç beş kişiden biridir. İletişim Kitabevinde (Hepimiz için ne güzel bir okuldu,) birlikte çalışıyorduk. Onun sayesinde İzmir Savaş Karşıtları derneği ile tanıştım. İçinde savaş kelimesi olduğuna bakmayın, barışı savunan ve inan güzel insanların ortak buluşma ve o güzelliği tekrar topluma aktarma derdinde olan bir ekibin kurduğu dernekti.

Her 8 Mart ve 1 Eylül tarihlerinde mutlaka kadınlar için ve barış için etkinlik bir performans mutlaka yapılırdı. Kadına şiddet için bir kafede yapılan performans bize o zamanalar toplumun şiddete uğrayan kadına nasıl sahip çıktığını, koruduğunu, kolladığını göstermişti. 

Doksanlar barış için herkesin seferber olduğu yıllardı. Hatırlıyorum İletişim yayınları kapağında kocaman bir filin olduğu “Evet, Savaşa Hayır!” isimli bir kitap basıp ücretsiz dağıtmıştı. Normal kitap boyutunun dört beş katı fakat büyüklüğünde ama on bilemediniz on beş sayfaydı. 

Belki kitap değil broşür de diyebiliriz. İletişim tam da bugünlerde tekrar basıp dağıtsa keşke, hepimizin barışa çok ihtiyacı var. Hemen ilk sayfalarındaki “Savaş Hakları Bildirgesi” savaşın insana ve insanlığa verdiği zararı gözler önüne seriyor.  

“Savaşa hayır demekte hayır vardır, hayır diyenler de hayırlı bir iş görüyorlardır, bunları mahkûm edenlerde koğuşturanlar da hukuku guguk olarak biliyorlardır.” Can Yücel küçük bir cümleyle kitaba katkıda bulunmuş. Latif demirci çizimleriyle, Metin Üstündağ bir dönemin meşhur dergisinde yaptığı köşeyi buraya taşımış. Daha kimler yok ki bu devasa broşürde…

O yıllarda Yaşar Kurt şarkılarıyla, özellikle “Anne” ile çok dinleniyordu. Ben bir şiir dinletisi sırasında “Fırt Emin” şarkısını ve onun hikayesini dinledim. “Ne zaman geldin ruhum görmedim seni, uçaktan atlarken unuttum galiba… özledim. Sarıl bana ruhum ne olur sar beni… Çığlıklar geçti üstümden, bulutlar geçti… Sensiz yaşamaya alıştırdılar galiba özledim… Bu dizelerden etkilenmemek mümkün değildi. Hikâye beni daha da sarstı.

Rivayete göre ve hatırladığım kadarıyla Fırt Emin Beyoğlu’nun arka sokaklarında gezen, sigara içen insanların yanına gidip “Bir fırt verir misin?” diyen bir müptezel… 

Seksenlerden alışkanlığım her dinlediğim kasetin şarkı sözlerini kimin yazdığına ve kimin bestelediğine mutlaka bakardım. Karşıma Cahit Külebi’nin “Kamyonlar Kavun Taşır” şiiri çıktı. Oysa ben o zamana kadar onun en çok “Hikâye” şiirini okurdum. Hatırladınız mı? “Senin dudakların pembe ellerin beyaz, Al tut ellerim bebek tut biraz… Benim doğduğum köylerde kuzey rüzgarları eserdi ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır öp biraz… Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin! Benim doğduğum köyler de güzeldi, Sen de anlat doğduğun yerleri anlat biraz…” 

Gürcan Özkan’ın Evet, Savaşa Hayır’ın son sayfasında çizdiği karikatürde yazdığı gibi bitireyim. 

Barış kolaydır, işi zorlaştırmayın…

Fikir Sayı 41: Çocuklarda Bodurluk İkiye Katlandı

Gülümseyin Çekiyorum