2012 yılında İzmir’de kurulan Akdeniz Koruma Derneği’nin kısa süre önce gerçekleştirilen, bugüne kadar ki en yüksek katılımlı Olağan Genel Kuruluna, dernek üyelerinin yeşil aklama (greenwashing) iddiaları ve denetim eksiklikleriyle ilgili verdiği soru önergeleri damgasını vurdu. Tüm bu soru önergelerinin gölgesinde 12 yıllık başkan yeniden göreve seçilirken, eski bir dernek çalışanı olan Vahit Alan yaşananlara ilişkin değerlendirmelerini Gazete Fikir ile paylaştı.
Alan, gazetemize yaptığı açıklamada dikkat çekici ifadeler kullanırken, derneğin bir “dönüşüm” süreci içerisinde olduğunu, “Vakıflaşma garabetine kendini kaptırmış ve çoğu liyakatsiz yöneticilerle bu kaçınılmazdı zaten…” diyerek aktarıyor.
Ancak dernekteki durum bu kadarıyla sınırlı değil. Ortaya atılan yeni gündemler, sermaye gruplarının dernek içerisindeki etkinliklerinin artması, yeşil aklama, Akbelen sürecine ilişkin dikkat çekici ifadelerle birlikte, derneğin varlık misyonuyla çelişmeye açık girişimlerin olduğu iddiaları “dernekte neler yaşanıyor?” sorusunu akıllara getiriyor.
Dünden Bugüne: Dernekte Yaşananlar…
Konu hakkında Fikir’e konuşan eski dernek çalışanı ve deniz biyoloğu Vahit Alan, öncelikle derneğin faaliyetlerini ve dernek içerisindeki aktivitelerini aktarıyor.
Alan, “Dernek Akdeniz havzası genelindeki denizel ve karasal ekosistemlerin korunmasına, iyileştirilmesine ve sürdürebilir yönetimine yönelik çalışmalar yapılması amacıyla kurulmuştur. Bu amaca bağlı olarak deniz koruma alanlarında hassas tür ve habitatlar üzerine çalışmalar yürüten gayet aktif bir dernekti. Ben derneğe 2016 yılında katıldım ve hem bir doğa koruma profesyoneli hem de deniz biyoloğu olarak birçok projede yer aldım. Aynı zamanda 6 yıl derneğin yönetim kurulunda da görevler yaptım” diyerek başladığı konuşmasında, sonraki gelişmeleri ise şu şekilde paylaşıyor:
“Derneğin Kuruluş Amacıyla Bağdaşmayacak İş ve Sermaye İlişkileri…”
“2022 yılında olağanüstü genel kurulda alına genel kurulda alınan karar ile dernek vakıflaşma sürecine girdi. Derneğin vakıflaşmasına ben dahil hiçbir genel kurul üyesi karşı değildi ki oy birliğiyle alınmış bir karar vardı ortada. Tabi derneğin yönetim kurulu vakıflaşma sürecinin yürütülmesi ve bunun üye ve dernek çalışanlarıyla iletişimini de sağlaması şartıyla yetkilendirildi. Bu aşamadan sonra verilen yetki ve temsiliyet amaçları aşılarak bir vakıf kurulmaya çalışılmış ve bunun içinde derneğin kuruluş amacıyla bağdaşmayacak iş ve sermaye ilişkisinde olan kişilerin de yer aldığını öğrendik ve haliyle ve yaptığımız işin doğası gereği karşı tutum sergiledik, dönemin yönetim kuruluna bununla ilgili sorular yönelttik pek tutarlı cevaplar alamamış olsak da, derneğe ve paydaşlarımıza yaratacağı risklerden bahsettik halen derneğin başkanlığını yapan kişi garantisi benim gibi garantisiz bir söylem ve gerginlikle olayı sönümlendirmeye çalıştı”
“Benim İşten Çıkarılma Sürecim, Dernekteki Dönüşümü de İşaret Ediyor”
Deniz Biyoloğu Vahit Alan, yaşanan gelişmeler neticesinde, tepki gösteren çalışanların işten ayrılmak zorunda kaldıklarını ya da kendi başına geldiği gibi işten çıkarıldıklarını anlatıyor. “Benim işten çıkarılma sürecim aslında derneğin mevcut yöneticilerinin ne çeşit bir dönüşüme geçtiğini de bizlere göstermiş oldu. İş davası devam ettiği için çok ayrıntı vermeyeceğim ama haksız ve dayanaksız nedenlerle hiçbir işçilik hakkım ödenmeden işten çıkarılmış oldum. Genel Kurul’un yapılacağı aralık ayından önce bana gerekçesi ve bilgisi sunulmadan dernek üyeliğinden ihraç edildim ve sormama rağmen gerekçe bildirilmedi. Gene Kurul’da üyelikten çıkarılmadığımı söylediler ama hala e-devlet üzerinde üyelikten çıkarılmış olduğum görünmektedir” diyerek süreci yansıtan Alan, gerekçe gösterilmeden ve keyfi olduğunu savunduğu kararın, geri alınmasıyla 23 Aralık 2024 tarihinde Genel Kurul’un toplandığını ve derneğin 12 yıllık tarihinde ilk defa bu denli bir kalabalığın bir araya geldiğini belirtiyor.
“Usulsüzlükler Kapatılmaya Çalışıldı, Hiç Görmediğim Genel Kurul Üyeleri Vardı”
Biyolog Vahit Alan, şöyle devam ediyor:
“Mevcut yönetim zarar yıprattığı, işten hukuksuz bir şekilde çıkardığı ya da çıkmasına sebep olunan doğa koruma emekçileri başta olmak üzere, derneğin küstürülmüş gerçek üyelerinin genel kurula geleceğini öğrenince seçimi kaybetme korkusuyla genel kurula üye taşıyarak kendilerinin çoğunluk olduğu bir ortam yaratılmış oldu. Bir sivil toplum kuruluşu ‘nasıl bu kadar anti-demokratik bir genel kurul düzenlemiş olabilirler’ diye bana sorsalar tarif edemezdim ama maalesef bunu yüz kişiden fazla katılmış bir Genel Kurulda yaşamış olduk. 12 yıldır değişmeyen yönetim anlayışı, çoğunluk olduklarını anladıkları andan itibaren Genel Kurulu manipüle ederek oldu bittiye getirmeye çalışsalar da özellikle derneğin özellikle iç denetimindeki eksikliklerden finansal keyfiyete yani gelen maddi yardımların amaç dışı kullanılmasının sorgulanması vb. konuları yönetime sorsak da yine tutarlı cevaplar alınamadı. Dernekte uzun yıllar çalışmış birisi olarak daha önce çoğunu hiç görmediğim genel kurul üyeleri tarafından derneğin geleceği belirlenmiş oldu. Herkesin gözü önünde yapılan usulsüzlükler de bir şekilde kapatılmış oldu”
“Dernek Dönüşüm Geçiriyor, Bir Çıkar Birliği Kurulmuş Durumda”
Derneğin çok yönlü bir dönüşüm geçirdiğini iddia eden Vahit Alan, bu durumun uzun bir zaman dilimine dayanmadığını ancak iki sene önceki genel kurulda bunun sinyallerinin verildiğini öne sürüyor. Durumu, “Vakıflaşma garabetine kendini kaptırmış ve çoğu liyakatsiz yöneticilerle bu kaçınılmazdı zaten. Vakıflaşma sürecindeki en büyük riskin özellikle yerel komünitelerle çalışan bu gibi derneklerde çok büyük riskler taşıdığını sahada çalışan personelin özellikle doğa koruma çalışmalarında gerçekçiliğini ve güvenirliğini yitirmesine sebep olacaktır diye söylemiş olmamıza rağmen, bu maalesef bir karşılık bulamadı” diyerek aktaran deniz biyoloğu, derneğin mevcut yöneticilerinin genel kurulda dile getirdiği üzere, kuruluşun doğa koruma platformundan yeşil aklamaya sebep olacak bir eksene yerleştiğini söylüyor. Alan, mevcut durumu “İşin kötü tarafı vakıf henüz kurulmadan bu kadar sorun çıkaran durumu, vakfın kuruluşu tamamlandığında hayal bile edemiyorum. Sivil toplum kuruluşları yapı itibarıyla ideal birliği çerçevesinde bir araya gelen kişilerden oluşur. Derneğin bugün gelmiş olduğu nokta, gözlemlediğimiz kadarıyla bir çıkar birliğidir. Bunu vakfın mütevelli heyetinden tutun da derneğe dışarıdan iş yapan danışmanlara kadar geniş bir yelpazede” cümleleriyle özetliyor.
“Akbelen Ormanı’nı Kesen Şirket Ortaklıklarından Biri Yönetim Kurulundaydı”
Dikkat çekici ifadelerine devam eden deniz biyoloğu Alan, çok uzun yıllardır denizlerde koruma ve izleme çalışmaları yaptığını, Muğla’nın birçok noktasında çıkan yangınlarda ekip olarak sıfır noktasında yangına müdahale eden ekiplere yardım ve malzeme götürdüklerini, derneğin Akbelen ormanları talan edilirken ki sessizliğinin çalışan olarak kendilerini rahatsız ettiğini söylüyor. Derneğin en azından, aktivist amaçlar ve uygulamalar gözetmese de bilimsel dayanağı olan bir açıklama yaparak yaşananları kınayabileceğini ancak bunun yapılmadığını ve aynı dönem, Akbelen ormanını kesen şirket ortaklarından birinin yönetim kurulu üyesi olduğunu, aynı zamanda ülkemizin en önemli vakıflarından birinin mütevelli heyetinde yer aldığını ve bu nedenden dolayı istifa ettirildiğini öne sürüyor.
“Halka Zorbalık Yapan Şirketlerden Biriyle Yapılan İşbirliği Nasıl Açıklanabilir?”
Deniz biyoloğu Vahit Alan’ın cümleleri şu şekilde:
“Bu dernek, diğer ortağın yönetim kurulu üyelerinden birisini ise mütevelli heyetinde yer alsın diye yıllarca emek personellerini işten çıkarma pahasına riskler almayı tercih etti. Bu bile yapılanın işin doğasına aykırı olduğunu göstermektedir. Derneğin oturduğu zemini pek bilemem ama kurulacak vakfın oturtulacağı zeminde bir sorun olduğu şimdiden göstermiş oldu kendini. Akbelen bence halen önemli bir gündem ama orada olan biten sadece bir doğa koruma profesyoneli olarak değil bir vatandaş olarak herkes gibi benim de içimi sızlatıyor. Genelde deniz ağırlıklı çalıştığım için inanın oradan herkes gibi medyadan takip ettiğim kadar bilgiye sahibim. Bazen duygusal tepkiler de önemlidir; Akbelen benim için tam olarak budur. Orada sadece ağaçlar kesilmedi yöre halkına kendi evlerinde zorbalık yapıldı. O zorbalığı yapan şirketlerden biri ile o bölgede çok etkili işler yapmış bir dernek şimdiler de ise bir işbirliği halinde. Bunu nasıl yorumlayabiliriz?”
“Kamu Malı Tüketiliyor, Fantastik Projeler Şirket Tarafından Finanse Ediliyor”
Ek olarak, ülkemizde kimi sivil toplum kuruluşları kullanılarak bu tip uygunsuz diye tanımlanabilecek ortaklıkların yaşandığını da hatırlatan Alan, yine Akbelen Ormanları talanı ve termik santral gündemine ilişkin önemli açıklamalarda bulunmayı sürdürüyor.
“Ekonomik ömrünü 2015 yılında tamamlamış bir termik santralin hammadde temini için yeni maden sahaları açmak adına bugünlerde binlerce ağaç keserek ormanları tüketmesi, yöre halkına zorbalık yapması” olarak özetlediği Akbelen süreci hakkında konuşan biyolog Alan, “Böyle bir yaklaşım kabul edilemez. Bu olsa olsa yeşil aklama olur. ‘Bu, benim burada hali hazırda kestiğim hektarlarca ormanı görmeyin; doğa korumak amaçlı yeni kurulacak vakfa biraz para yatıracağım, aramızda anlaşalım’ demektir. Hangi amaç ve maksatla yapılıyor bilemem ama her halükârda bir kamu malı tüketiliyor. Üstelik bu bahsedilen sermaye ortaklarının cebinden bir kuruş çıkmadan yapılıyor” ifadelerini kullanıyor.
“Hiçbir Kamu Kurumu Dikkate Almadı”
“Sus payı projelerle, kamu kurumları ortaklıklarıyla akla hayale gelmeyecek fantastik projeler bahsedilen şirket tarafından finanse ediliyor” diye konuşan Alan, Akbelen Ormanları’nın tarumar edilmesi hakkında “Bilimsel olarak hiçbir dayanağı olmayan malum termik santralin soğutma suyu çıkışına deniz çayırlarının ekilmesi gibi projeler işletiliyor. Bunu durdurun bari diyoruz; mevcut deniz çayırlarına zarar veriyorsunuz, kepçelerle sökülüyor böyle bir habitat restorasyonu metodu yok diye bilgi veriyoruz ancak hiçbir kamu kurumu dikkate almıyor. Çok garip bir süreç umarım doğamız, denizlerimiz daha fazla hasar alamadan bu tip yapılanmaların önüne geçilir demekten başka bir şey gelmiyor elimizden” ifadelerini kullanıyor.
“Kazanımlar Tehlikede, Çıkar İlişkileri Zirvede”
Öte yandan İçtaş Holding başta olmak üzere heyette bulunan ve kâr amacı güden birçok sermaye grubun dernek karar ve faaliyetlerinde etkinleşmesinin de çok ciddi bir çelişki yarattığının altını çizen biyolog Vahit Alan, bu durumun açıklamasının ya da savunmasının herhangi bir paydaşa yapılamayacağını, ortada ciddi seviyede bir tutarsızlığın olduğunu, “Derneğin öyle ya da böyle doğa koruma alanında çok ciddi kazanımları var örneğin Gökova Körfezi deniz koruma alanlarının iyi yönetilmesi gibi. Fakat bu kazanımlar bir kenara bırakılıp kişisel iktidar hırsı ya da adı her neyse o duyguya kapılıp gücü tekelinde tutma arzusu doğa koruma arzusunun önüne geçmiş durumdadır” sözleriyle aktarıyor.
“Nasıl Oluyor da Aynı Masada Yer Alabiliyorsunuz?”
Konuyu bir örnek üzerinden açıklayan ve sorular soran Alan, “Düşünün ki siz çalıştığınız bölgede balıkçılığa kapalı alanların kontrolü için hızlı botlar ve çok sayıda personel çalıştırıyorsunuz. Gece gündüz demeden, yörenin insanı bir balık yakaladığında kapalı bölgede müdahale ediyorsunuz ve engelliyorsunuz. Bu çalışmalarınız küresel ölçekte de takdirle karşılanıyor ve bunun için ödüller alıyorsunuz. Buraya kadar harika, muazzam bir koruma çabası değil mi? Siz deniz kıyısında bu çalışmaları yaparken hemen kıyının üstünde yer alan İkizköy’de, Akbelen’de orman kesip çağ dışı enerji üretimi yapan, yıllardır Gökova Körfezi’ni kirleten firmanın ortaklarıyla kurulan vakfın mütevelli heyetinde aynı masada oturuyorsunuz” sözleriyle de yaşananlara tepki gösteriyor.
“Yöre Halkına İhanet Etmektir Bu…”
Ortaya çıkan durumun, “köylünün de ortak mirası olan ormanları, denizleri onlardan alıp büyük sermaye sahiplerinin doğayı bozan faaliyetlerine göz yummak” olarak değerlendiren Alan, “Yöre halkı buna nasıl tepki gösterir ya da ne der bilemem ama bence yöreye ve oranın insanlarına ihanetten başka bir açıklaması yok benim nezdimde. Adı geçen holding ile ne çeşit bir ilişkileri ya da etkileşimleri hakkında bir fikrim yok ancak, şu an bu derneğin yöneticisi olsam ve telefon rehberimde o şirketin sahiplerinden birinin telefon numarası var ve sürekli görüşüyorsam burada bir gariplik vardır değil mi? Zaten en son yapılan Genel Kurulda, derneğin yöneticilerinin ağzından düşmeyen isimler arasında yine adı geçen firmanın sahipleri ve yeşil aklama ortaklıklarının dünyadaki örneklerine atıfta bulunulması gelecekte bizleri nelerin beklediğinin de açık göstergeleri oldu” diyerek sözlerine son veriyor.
Genel Kurulda Yaşananlar: Adaylar, Açık oylama ve Sermaye Gölgesi
Bunlarla birlikte, kısa bir süre önce gerçekleşen Genel Kurul’daki atmosfer de hem dernek faaliyeti yürüten çalışanları hem de üye ve diğer takipçileri de etkilemiş durumda. Akdeniz Koruma Derneği’nin, 23 Aralık Pazartesi günü, İzQ Girişimcilik ve İnovasyon Merkezi’nde gerçekleştirilen Olağan Genel Kurulu’nun gündemine, soru önergeleri damgasını vurmuştu.
Saat 11.00’de başlayan kurulda, Dernek Başkanı Zafer Ali Kızılkaya’nın açılış konuşmanın ardından divan heyeti belirlendi. Divanın oluşturulmasının ardından heyet olağan gündemi okuyarak bilgilendirmede bulunurken, “Oylamaların kapalı olarak yapılması, derneğin eski çalışanı ve deniz biyoloğu Vahit Alan’ın gerekçesiz üyelikten çıkarılma işleminin iptali ve Genel Kurul öncesinde üyelik haklarının iade edilmesi, derneğin vakıf kurması ile ilgili sürecin, gerek mütevelli heyetinde İçtaş Holding gibi derneğin amaçları ile çelişen sermaye sahiplerinin mütevelli heyetinde yer alacak olması nedeni ile konunun şeffaflıkla tartışılması” gibi öneriler de talep edildi.
Önergeler okunduktan sonra söz alan Dernek Genel Müdürü Kayhan Güçeli tarafından Vahit Alan’ın üyeliğinin kaldırılmasına dair kararın geri alındığı bilgisi verilirken toplantı tutanağı veya karar gerekçesi açıklanmadı.
“Sizi İzliyor Olacağız” İddiası ve Oylama Tartışmaları
Öte yandan ortaya çıkan bir tartışma başlığı da tepkilere neden oldu. Kapalı oylama yapılmasına ilişkin önergenin gerekçeleri içerisinde, Genel Kurul öncesi dernek çalışanlarının telefonla aranarak, “Oylama sırasında sizi izliyor olacağız” şeklinde baskı kurulduğu iddiası dikkat çekti. Oylama ise 41’e karşı 56 kişinin oy vermesi ve oy çokluğu sağlanması sonucunda, açık oylama yapılmasının kabulüyle sonlandı.
Toplantıda, Genel Kurulun olağan gündemine uygun olarak derneğin faaliyet raporu, finansal rapor ve denetim kurulu raporlarının sunumları yapıldı. Denetim kurulu raporunda, çalışanların iş güvenliği ve yönetim kurulu tutanaklarıyla ilgili eksikliklerine değinildiği görüldü. Denetim kurulu raporuna ilişkin sunum ise mali ve idari denetimlerin usule ve şeffaflık ilkelerine uygun bir şekilde yapılıp yapılmadığı ve harcamaların amaca uygunluğu üzerinden tartışmalara sahne oldu. Tartışmaların ardından Yönetim Kurulu 56 üyenin oyu ile ibra edildi.
Yeşil Aklama İddiaları ve Şeffaflık Şüphesi
12 yıldır aynı başkan tarafından yönetilen Akdeniz Koruma Derneği’nin Genel Kurulunda, dernek üyeleri, derneğin geçirdiği süreçleri aktaran ve soru önergesi maddelerini içeren dokümanları Genel Kurul öncesi üyelerle paylaşarak bu konulara işaret etti.
İlgili belgede, temsil yetkisini derneğin amacına uygun kullanması gereken Yönetim Kurulunun doğa koruma faaliyetleri ile çelişebilecek iş ve sermaye ilişkisi içerisindeki iş insanlarının da yer aldığı bir vakfın mütevelli heyetine üye olmak yoluyla, temsil yetkisi sınırını ihlal ettiği öne sürüldü. Buna ek olarak, Genel Kurul üyesi dernek çalışanlarının, taleplerine rağmen sürecin şeffaflıktan uzak yürütüldüğü not edildi.
Soru İşaretleri Çoğaldı: 1 Milyon Liralık Sermaye, Patronlar ve Heyet
Dökümanda dikkat çeken iddialardan birisi ise Akdeniz Koruma Vakfı’nın toplam 5 Milyon TL’lik sermaye ile kurulması kararlaştırılmış iken, bu tutarın 1 milyon 320 bin TL’sinin (toplam sermayenin yüzde 26’sı) Akdeniz Koruma Derneği tarafından vakfedilmesi oldu.
Vakfın mütevelli heyetinde İçtaş Holding (Fırat Çeçen), Koç Holding (Caroline Nicole Koç, Kenan Yılmaz), Vakko (Jeff Hakko), Organik Kimya (Stefano Koslevski ), Detek Deniz Teknoloji (Ali Enes Edis) gibi büyük sermayelere sahip patronlar olmasına rağmen, kâr amacı gütmediği iddiasını koruyan Akdeniz Koruma Derneği’nin bu bedeli hangi gerekçeyle karşılamaya gönüllü olduğu kafalarda soru işareti olarak yer etti.
Tüm bunlara ilave olarak, üyelik karşılığında Dernek Başkanı Zafer Ali Kızılkaya’nın da dahil olduğu diğer altı mütevelli heyeti üyesinin vakfa ne vakfettiklerinin açıklanmasını isteyen üyeler, sürecin şeffaf bir şekilde açıklanmasını istedi. Yine dernek üyeleri, sürecin ekonomik, kurumsal, çevresel ve stratejik risk analizinin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin, çalışanlar tarafından dile getirilen risklere verilen yanıtlarla birlikte cevaplanmasını talep etti. Aynı zamanda, vakıflaşma süreci sonunda ortaya çıkabilecek yeşil aklama risklerine yönelik eleştirilere rağmen, yapılan oylama sonucunda Yönetim Kurulu’na, vakıf kurulmasına yönelik alınacak tüm kararlarda tam yetki verildi.
Akdeniz Koruma Derneği, 2023 Gelirlerini Nasıl Kullandı?
Ek olarak, dernek fon ve kaynaklarının, değer, misyon ve vizyona uygun olarak, adil, şeffaf ve hesap verebilir bir şekilde yönetilmesi gerektiği vurgulanan belgede, Açık Açık Platformu aracılığıyla öğrenilen detaya göre, Akdeniz Koruma Derneği’nin 2023 gelirlerinin sadece yüzde 31,05’i amaca yönelik kullanıldığı ortaya çıktı.
Öte yandan denetim kurulunun devredilemez denetim raporu hazırlama yetkisini, kanuna ve denetimin amacına aykırı şekilde, mali açıdan bağımsız denetim firmalarına, idari olarak ise örtülü müdahale ile yönetim kuruluna devretmiş olduğu endişeleri dile getirilirken, dernek üyeleri, karar defterlerinin incelenirken, Yönetim Kurulu toplantı tutanaklarının talep edilip edilmediği ve karşılaştırmalı olarak sağlamalarının yapılıp yapılmadığını sordu. Elektronik ortamda yapılan yönetim kurulu toplantı tutanaklarının tutulmamasının usule aykırı olduğuna dikkat çekildi.
12 yıllık Başkan Tekrar Seçildi: Şimdi Neler Olacak?
Toplantıda bazı üyeler tarafından Genel Kurulun dikkatine sunulan “denetim eksikleri, liyakatsizlik, ilkelere dayalı insan kaynakları yönetiminin olmaması” gibi konular ise çıkan gerginlik nedeniyle sağlıklı bir tartışma ortamı sağlanamadığı için görüşülemedi. Söz söyleme hakkını ihlal eden ve yer yer şiddet diline varan söylemlere, bazı üyeler tarafından tepki gösterilirken, yapılan açık oylama sonucunda yeniden Zafer Kızılkaya’nın sunduğu blok liste Yönetim Kurulu olarak seçildi.
Tüm bu yaşananlarla beraber, Akdeniz Koruma Derneği içerisindeki tartışmaların bir süre daha süreceği öngörülebilirken, diğer ekolojist kökenli ya da bu çerçevede çalışma yapan dernek, kuruluş ya da sivil toplum kuruluşlarının, eğer varsa sermaye grupları ile olan ilişkilerini masaya yatırması da yakıcı bir gündem olarak sivriliyor.
🔗 Bu haberleri de okuyabilirsiniz:
Agroekoloji ve Kadın Dayanışması: Toprağı Koruyan Eller Geleceği Şekillendiriyor
Agroekoloji ve Kadın Dayanışması: Toprağı Koruyan Eller Geleceği Şekillendiriyor
2025’in En Büyük Problemi Şimdiden Belli: Açlık!
Çevresel ve Ekolojik Yıkım: Balık Çiftlikleri