Tarihçi Eric Hobsbawm’ın iyi bilinen kitaplarının isimleri hatırlanacaktır. Bunlar, Devrim Çağı, Sermaye Çağı, İmparatorluk Çağı ve Aşırılıklar Çağı’dır. Ancak yaşadığımız çağın, kimi aşırılıklar açısından oldukça zengin ve ayrıntılı bir içeriği olsa da günümüzdeki tarifinin “çoklu krizler çağı” şeklinde yapıldığını biliyoruz.
Bu tespitlerde ikna mıyız ve gerçekten de bir krizler çağından geçtiğimizi söyleyebilir miyiz? Ya da yaşadıklarımız, ciddi kriz başlıklarıysa şayet, bunların üstesinden nasıl gelebiliriz?
Her ne kadar çoklu krizleri tartışmak daha çekici gelse de artık krizlerin alt edilmesi gereken yeni bir çağın açılışını yapması da son derece önemli bir ihtiyaç olarak sivriliyor. Çünkü gerçekten de hem küresel olarak hem de ulusal ve yerel biçimlerde birçok gösterge, insanlığın hiç olmadığı kadar şiddetli bunalımlar yaşadığını kanıtlayacak cinsten. Üstelik üzerine konuşulan her gerilim ve kriz başlığı, insanlığın daha önce karşılaşmadığı büyüklükte olmalarının yanı sıra birbiriyle iç içe geçen karmaşık yapılara da sahip.
Günümüz, küresel çatışmaların arttığı, siyasi boşlukların ve gerilimlerin olgunlaştığı, otoriter ve popülist rejimlerin alıcı bulduğu, kitlesel ölümlerin yaşandığı, salgın ve pandemilerin yeniden somut gerçeklikler haline geldiği, daha ileri teknolojik araçların kullanımı ile çevresel risklerin dünyayı tehdit ettiği, iklim krizine, biyolojik çeşitlilik kaybına, sosyal ve ekolojik çöküşe neden olacak olay ve olguların arttığı bir dönemi anlatıyor.

Öte yandan daha önce “tarihin sonuna” gelindiğine ikna edilen kimi toplumların, neoliberalizmin bunalımıyla fakirleşmesi ya da Trump gibi aktörlerin dünya siyasetinde rol kapması vb. gibi birçok gelişme dünyanın ekonomik ve siyasal açıdan da çoraklaştığını gösteriyor. Artan küresel eşitsizlik, milliyetçi popülizm, zorunlu göç, göçmen karşıtlığı, yerinden edilme, türlerin giderek yok olması, çevresel tahribat gibi birçok küresel problem insanlığa bir mesaj da veriyor.
İleri gidemeyen, yol almayan, gelişmeyen her şeyin başına gelen kendini hatırlatıyor: İlerleyemeyen, geriye öteleniyor ve insanlık, mevcut sistem kapitalizmi aşamamanın faturasını ödüyor.
Aslında dünya, krizler çağını yaşarken, yeni bir çıkışın da eşiğinde duruyor. Ve fakat çıkış için hem öznenin görünür hale gelmesi hem de o öznenin nesnesini ivedilikle örgütlü kılması gerekiyor.
Dünyanın Krizleri: Yeni Yüzyılda, Yeni Gerilimler
Dünya yeni yüzyıla birçok krizi sığdırmayı başardı. 2008 Finansal krizinden pandemiye, ekolojik yıkımdan emperyalist işgal ve müdahalelere kadar birçok gelişme, insanlığın yaşamsal motivasyonunu sekteye uğratmış durumda.
Ek olarak siyasi arenadaki çıkar çatışmaları ve diplomatik açmazlar, emtia kaynaklı krizin emperyalist projelere ve saldırganlığa alan açmasına, emperyalistleşme hülyaları besleyenlerin de görülmemiş bir iştahla salyalar akıtmasına olanak tanıyor. Buna Ukrayna, Filistin, Suriye üçgeninde gerçekleşenler eşlik ederken dünya, yeni savaş bölgelerinin ve çıkar çatışmalarının gölgesinde geziniyor. Amiyane tabirle, “sürdürülebilir bir kriz çağı” artık hiç olmadığı kadar gündemde.
Ancak insanlığın bu var olan kriz dinamiğini tersine çevirmek için “ne yapacağını bilme ve hareket etme” konusunda iyi bir görüntü vermediği de ortada. Sorunların adeta dağ gibi biriktiği ve büyük politik açmazların olduğu yerde, özellikle de değiştirme iradesine sahip bir öznenin bulunmaması, krizlerin kaynağını tüketme noktasında aşılamayan bir sıkışmanın yaşanmasına sebep oluyor.
Hatırlanacaktır, son yapılan NATO zirvesi emperyalist aktörlerin savaş hazırlığını yeniden gösterirken, küresel ekonomi savaşları da hız kazandı. Çevre ve iklim sorunu sistem tarafından çözülemiyor ve insanlığı tehdit eder bir hâl alıyor. Politik ve ekonomik açıdan suyu ısınan dünya, meteorolojik açıdan da ısınan gezegeni sel ve kuraklık felaketiyle baş başa bırakıyor.
Emperyalist rekabet, devletlerin yayılmacı hırsları, toplumsal eşitsizliklerin artışı, insanlığın yeni bir çağ açmasına da engel olurken, krizler büyüyor.
İnsanlık yeni bir kriz başlığı ya da emaresi değil, bir çıkış yolu arıyor. Doğum için önce sancıyı çekmek gerekiyor.