₺0,00

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

İklim Krizinin “Acil Çözüm”ü Var mı?

Kriz acil bir çözüm bulunmadığında ölümle ya da onunla eşdeğerde bir yıkımla neticelenecek kısa bir andaki durumu ifade eder.

Tıptan sosyal bilimlere geçmiş bu kavramın o kadar geniş kullanım alanı oluştu ki, iklim krizi, kültür krizi, siyasetin krizi, kişilik krizi, su krizi, gıda krizi… Yaşamın (aynı anlama gelmek üzere) kültürün her alanında kriz bahsi neredeyse son yüzyılın en revaçta konusu olmuştur. 21. Yüzyılın bu ilk çeyreğinde de iklim krizi bahsi revaçta. 

İklim değişikliği, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS)’nde karşılaştırılabilir zaman dilimlerinde gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak, doğrudan veya dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan insan faaliyetleri sonucunda iklimde oluşan değişiklik” olarak tanımlanmıştır. İklim değişikliğinin “kriz” durumuna gelmesi ise, Birleşmiş Milletlerin iki örgütü Dünya Meteoroloji Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından 1988 yılında kurulan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC)’nin yayımladığı ve binlerce bilim insanının katkısıyla oluşturulan raporlara göre, iklim değişikliğine neden olan “insan faaliyetleri”nin mevcut hızda süregitmesi ile yeryüzündeki ortalama sıcaklığın 1,5 derece artmasını ve aşmasını tanımlamaktadır. IPCC 2020 yılı verilerine dayanarak 2023’te yapılan bir araştırmaya göre 1,5 derece hedefinin tutturulması için yaklaşık altı yılda karbon emisyonlarında radikal miktarda azaltım gerektiği ifade edilmiştir. 

Paris İklim Anlaşması’nı kabul eden hükümetlerin hiçbirinin kendilerince belirlenen karbon azaldım ve ormanların korunması, su kirliliğinin önlenmesi, kimyasal kirliliğinin azaltılması gibi hedefler için gerekli ve samimi adımları atmadığına göre, krizin patlak verdiğini söylemek işten bile değil. Hele ki, dünyanın en büyük kirleticilerinden biri olan ABD’nin yeni başkanı Trump’ın, önceki dönemindeki gibi, Paris İklim Anlaşması’ndan çekildiğini açıklaması ile halihazırdaki birçok “gelişmekte olan ülke”nin buna büyük bir şehvetle katılacağını ve “iklim inkarcılığı” ile birlikte krizin ayyuka çıkacağını da söylemek falcılık olmaz. 

Bu somut tablo karşısında iklim krizinin acil çözümü var mıdır, ne olabilir? “Acil çözüm” yoksa gerçek çözüm nedir? 

Kriz tespitlerini hemen “acil çözüm” programları, stratejileri izliyor. Bu kaçınılmaz da, çünkü kriz hemen, bir an önce çözülmesi gereken bir sorundur! Nitekim “Yeşil geçiş/dönüşüm”, “küçülme”, “sürdürülebilir kalkınma”, “yeşil yeni düzen”, “yeşil mutabakat”, “adil geçiş” gibi birçok “çözüm” önerildi. Bütün bu öneriler, “karar vericiler”i “iklim krizi”nin önlenmesi için “ikna etmek” üzere üretilen, kapitalizmi ıslah etmeyi ve dolayısıyla hiçbir şirketin zarar etmeden kendini dönüştürmesini öneren tezlerdi.

İklim konusunda “küresel ısınma” yerine “iklim krizi” denmesinin –ki bu politik bir tercihtir- mantığı da kamuoyunu harekete geçmesi konusunda güdülemek ve hükümetler üzerinde “enerji dönüşümü” konusunda adım atmaları için baskı yapmalarını sağlamaktı. Ama bu strateji 2008 Krizi ve arkasından Covid 19 Pandemisinin dünya ekonomisinde yarattığı sorunlar ile ABD’nin NATO üzerinden Rusya ve Çin’e karşı başlattığı ekonomik ve askeri “düşük yoğunluklu savaş” ile berhava oldu. Ardı ardına BM İklim Zirveleri fosil ülkelerde, fosil şirketlerin sponsorluğunda yapıldı. ABD tarihinin en büyük fosil yakıt arzını gerçekleştirdi, vs. 

Bütün bu adımlar dünyayı krize sokanların bilim insanların “acil çözüm” önerilerine kulak asmadıklarını göstermeye yetiyor. Ama zaten krizin mağduru onlar değil, bu ülkelerin yoksulları, göçmenleri, evsizleri, işçi sınıfı olmak üzere bütün yerküredeki ezilenler ve diğer canlılar. 

Oxfam International’ın düzenli olarak yayınladığı raporlara göre, küresel iklim krizi sonucu yaşanan aşırı hava olayları nedeniyle çoğunluğu Afrika’da olmak üzere 15 ülkede 16 milyon insan açlık krizi ile baş başa kaldı. Dünya Bankası’nın çalışmasına göre dünyada 2050 yılına kadar 216 milyon kişinin su ve gıda kıtlıkları ve aşırı hava olayları yüzünden göç etmek zorunda kalabileceği belirtiliyor. Birleşmiş Milletler’e göre ise 2000 yılından bu yana ise 1.23 milyon kişi küresel iklim krizine bağlı afetler sonucu yaşamını yitirdi. 4.2 milyar kişi ise kuraklık, sıcak hava dalgaları ve orman yangınlarından ciddi ölçüde etkilendi ve önemli bir kısmı göç etmek zorunda kaldı.

Peki, ezilenler açısından bir “acil çözüm” stratejisi geliştirilebilir mi? Esas mesele bu. 

Çoklu Kriz 2025*

Çoklu Krizler Çağındaki ‘Tekil İnsanın’ Trajedisi

Çoklu Krizler Çağının Gösterdikleri