Her iktidar döneminin bir şirketler grubunun olduğu çok bilindik bir durumdur. Bunu milli burjuvazi ve muhafazakar burjuvazi şeklinde kavramsallaştırmanın yanı sıra her tek başına iktidar döneminin prenslerinin öne çıkması olarak da tarif edebiliriz.
Ancak AKP iktidarları döneminde bu, küresel boyuttaki değişim dinamiklerine göre şekil değiştirebilir oldu. Öyle ki hızla yükselen özellikle dijital markalar iktidarın kayığına bindiği ölçüde büyük avantajlar elde edebildiler.
Dijital pazar yerleri 21. yüzyılın başında hızlanan küresel büyüklükteki oyuncuların veriye dayalı piyasasının yerel yeni dinamikleri olarak konumlanıyor. Örneğin Facebook Co.’un sağladığı ulusal ve küresel şirketlere sağladığı veri tabanı imkanları Trendyol ve Hepsi Burada gibi onlarca dijital pazar yerini dönüştürdü, değiştirdi ve pazara kök salmalarını sağladı. Farklı fazlardaki bu işbirliği ilgili dijital pazar yerlerini sermaye birikimi sağladıkları ölçüde öne çıkardı.
Trendyol bu bağlamda çok nadide bir örnek. Zira zamanla elde ettikleri sermaye birikimi onları rekabette öne çıkarmaktan iktidarla ilişkilenmeye kadar bir dizi avantajlı duruma geçirdi. Zira Türkiye’nin otomobil girişimi olan TOGG ekranlarının arayüzünde dahi Trendyol uygulaması var. Sadece bu örüntü dahi Trendyol’un elde ettiği ilişki düzeyini ortaya koyması açısından çarpıcı.
Trendyol içerisinde binlerce orta ölçekli işletmeyi barındıran bir pazar yeri. İşletmelerin açtıkları mağazalar belirli kurallar ekseninde ürün satışı yapabiliyorlar. Bu pazar yeri zaman içerisinde o kadar değerli hale geliyor ki Trendyol talepleri karşılamak için kendi nakliye şirketini kurmak zorunda kalıyor. Şirket, pazar büyüdükçe yeni kurallar belirliyor ve mağaza sahiplerininin uygulama içerisinde daha zaman harcaması için yeni modüller geliştiriyor. Dahası belirli bir disiplin içinde komisyon oranlarını artırıyor. Bütün bunlara rağmen işletmeler mağazalardan ayrılmıyorlar.
Trendyol bu ortamda hızla büyüyor. Büyümenin getirdiği yeni hırslar da var. Sıklıkla değişen kurallara bir yenisi ekleniyor: adı “yetki belgesi.” Trendyol’un binlerce mağazaya resmi olarak bildirdiği kadarıyla üreticiler kendi ürünlerini satan mağazalardan yetki belgesi istiyor. Trendyol bu yetki belgesini uygulamaya yüklemeyen mağazaların ürünlerini kısıtlıyor. Binlerce işletmeden itirazlar yükselince by-pass etme yöntemi olarak, yine resmi yollarla, “fatura silsilesi” isteniyor. Trendyol ürünün faturalarının mağaza sahipleri tarafından geriye doğru fabrikaya kadar tarafına ibra edilmesini talep ediyor.
Böylece üretici fiziki pazarda “spotçuya” düşen malın hangi dağıtıcı tarafından satıldığını öğrenmiş olacak ve o dağıtıcıyı baskı altına alabilecek. Bu fiziki pazarda çok eski bir taktiktir. Böylece Trendyol bu mağaza sahibini de üreticiye ihbar etmiş olacak. Trendyol’un bu işteki çıkarı ise “big data” (büyük veri) elde edecek olması. Yani şirket bütün bir pazarın kar oranları dahil olmak üzere bütün girdilerini elde etmiş olacak. Eğer mağaza sahipleri buna itiraz ederse resmi olmayan yollarla “zaten Gelir İdaresi Başkanlığı’yla ortak çalışıyoruz,” deme olasılıkları çok yüksek. Çok rahatlar yani.
Trendyol kendini kamu otoritesi olarak konumlayabiliyor. Pazar yerine istediği gibi müdahale ediyor. Dahası mağazaların satış yapamamasına neden olarak rekabeti ortadan kaldırıyor. Üstelik bu mağazalar Trendyol’u Trendyol yapan yerler.
Üreticiler Trendyol’un edindiği bu kurallar manzumesiyle malları spot piyasaya düşmediği takdirde fiyat politikasını rahatlıkla yönetiyor. Üstelik dijital pazar yerlerindeki mağaza sahipleri birbirlerini bularak örgütlenemiyor, hak mücadelesi başlatamıyor. Olan mağaza sahiplerine ve avantajlı fiyatlara erişimi engellenen yurttaşlara oluyor. Mağazalar sıra sıra dijital pazar yerlerinden çekiliyor.
Pazarda değer gören bu yeni kural ve pratik bütünü diğer dijital pazar yerleri tarafından kopyalanıyor. Hepsi Burada ve Pazarama bu kuralları çoktan kabul etti ve yürürlüğe koydu. Diğerleri de sıradalar. Trendyol Yüzyılı pırıl pırıl parlıyor.