₺0,00

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

İş bırakma çağrısı yapan Umut-Sen’den Başaran Aksu: İşçi sınıfı kendi gücünü devreye sokmalıdır

Umut Sendikası (Umut-Sen), 27-28 Mart tarihleri için iş bırakma çağrısında bulundu.

Gerçekleştirilen çağrı hakkında Fikir Gazetesi’ne konuşan Umut-Sen Örgütlenme Koordinatörü Başaran Aksu, “İşçi konfederasyonlarının grev çağrısı yapmadığı yerde ya da yapmayacağı durumda işçi sınıfı kendi gücünü devreye sokmalıdır. Birlikte karar alalım! Şalteri İndirelim!Kontak kapatalım! Kapıyı kitleyelim! Bilgisayarı kapatalım! Bizim 2 günümüz, ülkemizin ise geleceği özgürleşsin! Fabrikadan, bürodan, mağazadan, tarladan yönetenlere, sömürenlere büyük bir ders verelim. Yurttaşlık haklarımız gasp ediliyor.
Sömürü sürecinin dişlisi sarı sendikalar herhangi bir tavır göstermiyor. Sendikamız sarı, patronumuz rejimi kolluyor! Sendikamız sarı olduğu için genel grev kararı almaz ama biz on milyonlarız korksak da onlardan güçlüyüz. DİSK yapmaz, Türk-İş yapmaz, işçi sınıfı olarak biz yapabiliriz! 27-28 Mart’ta iş bırakıyoruz! İşçi sınıfının varlığını, tavrını gösterebiliriz.
#İşBırak diyoruz!

Taleplerimiz:
1- İnsanca yaşanacak ücret 2- Tam kapsamlı işçi sağlığı ve güvenliği 3- İşyerlerinde, okullarda tabandan söz, karar, yönetime katılım hakkı 4- Tüm işçilere bağımsız sendikal örgütlenme hakkı 5- Söz, toplantı, örgütlenme, eylem yasakları kaldırılsın 6- Hükümet İstifa” şeklinde konuştu.

Umut-Sen‘in çağrısının tamamı şöyle:

27-28 Mart’ta #İşBırak

Umut-Sen olarak ülkenin dört bir yanında 19 Mart 2025 gününden bu yana ayağa kalkan halk isyanını saygıyla selamlıyoruz!

ÜLKENİN TÜM İŞÇİLERİNE SESLENİYORUZ: 27-28 MART TARİHLERİNDE İKİ GÜN BOYUNCA İŞ BIRAKALIM!

Patronlara, sarı sendikalara, konfederasyon merkezlerine, siyasi iktidara gücümüzü gösterelim. Holdingler tarafından sömürülmeye, aşağılanmaya, katledilmeye dur demek için iş bırakalım. Holdingci parti, sendika, dernek, cemaat vs. tarafından yok sayılmaya karşı haysiyetimize sahip çıkmak için iş bırakalım.

Unutmayalım ki bu ülkede en başından beri seçilme hakkı olmayan, temsil edilmeyen tek sınıf, işçi sınıfıdır.

İşçi sınıfı herkesten güçlüdür, emek durursa hayat durur.

Şimdi gücümüzü gösterme zamanı!

27-28 MART’TA RAPOR AL, İZNE ÇIK, KONTAĞI KAPAT, ŞALTERİ İNDİR, BİLGİSAYARI KAPAT!

23 yıllık AKP iktidarının tarihi, emeğe, sendikalara ve sınıf mücadelesine düşmanlığın tarihidir. İşçiler yıllardır yoksullaşma, iş cinayetleri, düşük ücretler, hak gaspları ve her tür hukuksuzla karşı karşıya kalmış durumda. Bugün seçilmiş belediye başkanlarına, gazetecilere, öğrencilere, mücadeleci sendikacılara yönelik hukuksuz gözaltı ve tutuklamalar; emeğe, emek örgütlerine ve emekçi halka dönük saldırıların bir devamıdır. Polis şiddetiyle birleşen bu saldırılar, şimdi topyekun bir devlet şiddeti olarak ayaklanan toplumu hedef alıyor.

Ancak bu tablo, yalnızca iktidarın ürünü değil. Yıllardır işçi sınıfının enerjisini ve gücünü bastıran, bürokratikleşmiş ve holdinglerle uyumlu hale gelmiş sarı sendikal yapılar da bu tablonun mimarları arasında. Holdinglerin çıkarları etrafında şekillenen sendikal anlayış, gerçek bir emek mücadelesinin önündeki en büyük engellerden biridir.

Halk isyanının soğurulması endişesi taşıyan ya da daha da etkili bir hale gelmesini ümit eden geniş yığınlar, günlerdir Genel Grev çağrısı yapıyor. Bu çağrının iyi niyetinden bağımsız olarak, genel grev ilan etme yetkisi TÜRK-İŞ gibi holdingci sendikal merkezlerde bulunuyor ve bu çağrının sendikalar yoluyla gerçekleşme imkanını ortadan kaldırıyor.

İşyerlerinde, mahallelerde, ilçelerde, köylerde tüm işçiler bir araya gelmeli; işçi sınıfı kendi göbek bağını kendi kesmelidir! İşçi sınıfı, yurttaşlık haklarımızın gasp edilmesine karşı başlayan ve adaletsizliğe karşı genel bir halk isyanına dönüşen bu sürece kendi varoluşu ve talepleri ile dahil olmalıdır.

Siyaset Bilimci Aksoyoğlu: “Artık parti siyaseti yerine liderler öne çıkıyor”

Dr. İlhan Döğüş yazdı: İmamoğlu darbesine karşı Şimşek neden faiz artırmıyor?

19 Mart vakasının iletişimsel analizi ve halkın mesajı: “Hop, o kadar da uzun boylu değil”

Chávez’den İmamoğlu’na: Devrim televizyondan yayımlanmayacak