İzmir’de birlikte yaşam kendiliğinden oluşmuyor; emek, diyalog ve hesap verebilir mekanizmalar istiyor. 17–26 Ekim tarihleri arasında Kültürpark’ta düzenlenen İzmir Kitap Fuarı çerçevesinde FİKİR Gazetesi tarafından gerçekleştirilen FİKİR Söyleşileri kapsamındaki “Birlikte Mümkün: Kentte Ortak Yaşamın Dilini Keşfetmek” buluşmasında, İzBB Kentsel Adalet ve Eşitlik Şube Müdürü Osman Gülmez ile İzmir Kent Konseyi Başkanı Özgür Topaç bu zemini tartıştı.
Kent bir karşılaşmalar sahnesi
Osman Gülmez, kentin yalnızca yollar ve binalardan ibaret olmadığını, farklı toplumsal grupların gündelik temaslarının “birlikte mümkün”ün asıl ölçüsü olduğunu vurguladı. İzmir’in kıyı şeridi, parkları ve açık alanlarının karşılaşmayı kolaylaştırdığını; ancak “çok kültürlü” görünümün tek başına kapsayıcılık üretmediğini söyledi. Gülmez’e göre bir arada yaşamak irade ister; bu iradenin hem yurttaşta hem de yerel yönetimde kurumsal karşılık bulması gerekir.
Görünürlük sorusu: Kimler dışarıda kalıyor?
Gülmez’in merkeze aldığı soru “bu kentte kim görünür, kim görünmez?” oldu. Engellilerin, yaşlıların, çocukların, kadınların, göçmenlerin ve emekçilerin hizmetlere erişiminde farklı eşiklerin bulunduğunu anlattı. Basmane gibi semtlerde barınma, kayıt dışı ekonomi ve damgalamanın iç içe geçtiğini; yine de bir arada yaşamanın “ham malzemesinin” burada biriktiğini belirtti. Yaşam memnuniyetindeki düşüşte ekonomik sıkışmanın yanı sıra “iletişimsizlik ve yabancılaşma”nın etkisini vurguladı.
Odak İzmir: Katılımı sürekli kılan açık çağrı
Gülmez, belediyenin yeni çerçevesi Odak İzmiri, “Ortak, Dayanışmacı, Aktif ve Kapsayıcı” bir kent hedefiyle katılımı proje dönemlerine sıkışmaktan çıkarıp sürekli kılmayı amaçlayan bir yönetişim altyapısı olarak anlattı. Program, birbirini tamamlayan dört hatta yaslanıyor fakat hepsi aynı amaca hizmet ediyor: kentlinin sözünün karar süreçlerinde kalıcı izbırakması. Bu kapsamda, farklı toplumsal grupların birbirini görüp tanıdığı, önyargıları törpüleyen ve ortak sorunlara ortak çözüm arayan kent buluşmaları düzenleniyor; barınmadan ulaşıma, afet hazırlığından müşterek alanların kullanımına kadar hak temelli içeriklerle tasarlanan İzmir Kent ve Yurttaşlık Okulu sivil toplum, meslek odaları ve üniversitelerin işbirliğiyle yürütülüyor. Başta Basmane olmak üzere seçilen mahallelerde kurgulanan mahalle laboratuvarları, saha araştırmaları, odak grup görüşmeleri ve hızlı deneme–öğrenme döngüleriyle erişilebilirlikten kamusal mekân kullanımına uzanan başlıklarda yerinde çözüm üretiyor. Tüm bu süreçlerden gelen veriler ve geri bildirimler, engellilerden yaşlılara, kadınlardan çocuklara ve göçmenlere uzanan geniş bir yelpazeyi gözeten kapsayıcı hizmet tasarımı yaklaşımıyla belediye birimlerinin resmî iş akışına bağlanıyor; böylece katılım, tek seferlik toplantılardan değil, düzenli raporlama ve takip mekanizmalarıyla güçlenen bir süreklilikten besleniyor.
Yabancılaşmadan üretime: Apartmandan kente
Özgür Topaç, kentsel yaşamda “uzmanlaşmanın getirdiği yabancılaşma”yı temel sorun olarak tanımladı: “Kırsalda aynı insan birçok rolü üstlenebilirken, kentte ihtiyaçlarımızı başkasına havale ediyoruz; komşuya, müziğe, hatta ürettiğimiz ürüne yabancılaşıyoruz.” Çözüm için sürekli diyalog, ortak üretim ve hesap verilebilir katılım çağrısı yaptı. Kent Konseyi’nin “siyaset üstü, hak temelli mesafeyi” korumaya çalıştığını, ancak katılımın en büyük eksiğinin süreklilikolduğunu söyleyerek “Seçim zamanı salonlar doluyor, sonra boşalıyor” dedi.
Erişilebilirlik ve müşterekler: Salonla kent arasındaki hat
Soru–cevapta erişilebilirlik, bürokrasiyle yurttaş arasındaki kopukluk ve mahalle ölçeğinde müşterek alanların (parklar, kültür evleri, atölyeler) nasıl yönetileceği konuşuldu. Topaç, ilçelerde yaptıkları temasların görünmeyen eşikleri açığa çıkardığını anlattı. Gülmez, kamunun sınırlılıklarını kabul etmekle birlikte kalıcı çözümün birlikte çalışma zeminlerikurmaktan geçtiğini yineledi: “Odak İzmir bu yüzden bir açık çağrı; sivil toplum ve yurttaş olmadan olmaz.”
Sonuç: Ortak dil, ortak üretim
Söyleşi, İzmir’in güçlü kamusal alanları ve çeşitliliğinin tek başına kapsayıcılık üretmediğini gösterdi. Gülmez’in çizdiği hat aktif yurttaşlık ve kurumsallaşmış katılım döngüsü, Topaç’ın çağrısı ise süreklileşmiş hesap verebilirlik oldu. İki yaklaşım kesiştiğinde “birlikte mümkün” olan, güven duygusuyla kalıcı ortak üretime dönüşebilir. Odak İzmir’in başarısı da tam burada belirlenecek: katılanların sözünün, belediye uygulamalarında iz bırakması.
Fikir Söyleşileri’nde İzmir’in tarım ve gıda ekosistemi konuşuldu
Özel Sektör Öğretmenleri Fikir Söyleşileri’nde konuştu: Kamusal eğitim nasıl mümkün olacak?
Kültürpark’ta Fikir Söyleşileri başlıyor: Kentin sesi, toprağın bilgisi, barışın sözü
Etiketler: Odak İzmir, katılımcı yerel yönetim, kentsel adalet, mahalle laboratuvarı, yurttaşlık okulu, erişilebilirlik İzmir, İzmir Kent Konseyi, FİKİR Söyleşileri, İzmir Kitap Fuarı

 
                                    