Bir Fikrin Peşinde: Alsancak Fikir Okulu

Fikirlerin peşine düşmek, yılmadan farklı disiplinler arasında fikirleri yoğurmak, tartışmak ve tutarlı bir sonuca ulaştırmak. Kolay görünen ancak bu işe talip olanların zorluğunu anlayabileceği bir çalışma. Hele de bunu kolektif biçimde üretmeyi denemek bambaşka bir zorluk. Farklı zihinlerin, farklı disiplinlerden isimlerin bir araya gelip dünyanın, kentin, yaşamın dertlerine ilişkin çözümlerin peşine düşmesi bu anlamda çok değerli. İşte Alsancak Fikir Okulu böylesine değerli bir amaçla kurulmuş, mütevazı ancak etkili bir kolektif. Kuruculardan avukat Yusuf Akın ve Mücahit Ateş’le konuştuk.

Fikir okulu nasıl tohumlandı, kuruluş amacı nedir?

Mücahit Ateş: Alsancak Fikir Okulu iyilik, güzellik, cömertlik, adalet ve muhabbeti kendine düstur edinmiş ve 2023 yılının yaz aylarında sevgili Yusuf Akın tarafından kurulmuştur. Yusuf Bey’in yıllar süren alan gözlemi ve müşahedesi sonucunda belki de günümüz modern dünyasına en uygun şekilde, tamamen gönül esasına dayanan, resmi hiçbir kayıt ya da süreç barındırmayan sanal bir okul meydana getirilmiştir. Kuruluş amacı itibariyle okul tamamen gönüllü olarak düşünsel paylaşım ve dayanışma, fikri müşahede ve mütalaadan da öte yakın ve sıcak, taze bağlara öncelik vermekte ve her şeyden önemlisi arkadaşlık ve dostluğu öncelemektedir. Doğrusu aralarına neredeyse çok sonra katılan genç bir felsefeci olarak sanki yıllardır bilip tanıdığım insanlarla bir arada olduğumu söyleyebilirim. Okulumuzdaki çoğu kişi birbirini uzun yıllardır tanımaktadır. Fakat aralarına yeni biri dâhil olduğunda da onlarla hemen aynı yakınlığı kurmakta ve paylaşımda bulunmaktadır. Aslında yapılan bu işe bir fikir ya da fikir okulu derken bile imtina edilmelidir. Çünkü fikir ya da fikir okulu ilk anda kulağa korkutucu gelebilir. Oysa biz fikir derken göz korkutucu fikir ya da kavramlardan öte samimi, içten, sahici sohbetlerden, arkadaşlıktan, dostluktan söz etmekte ve belki de naçizane hakiki fikir tohumları ekmekteyiz. Fikrin tartışma zemininin önce burada kurulması gerektiğini düşünüyoruz. Sonra da en geniş biçimiyle özgürce ifade ettiğimiz tartışmalarla tasarılara dönüşecek konuları ele alıyoruz.

Toplanma alanı için neden kitabevleri seçiliyor? Toplanma mekânları nasıl belirleniyor?

Yusuf Akın: Doğrusu sadece kitabevleri seçilmiyor; çayevleri ve kafeler, yemek yerleri de seçiliyor ki, aslında tüm bunlardan maksadımız yine fikir tartışmalarını götürebildiğimiz yere kadar götürebilmek. Toplanma mekânlarının nasıl belirlendiğine gelirsek orada da esas olan yine karşılıklı sohbetin, akışın bulunup bulunamadığını görmek. Sağ olsunlar, şu vakte kadar birlikte yol aldığımız hiçbir mekândan, mekân sahibinden yana bir sorun yaşamadık. Tersine bizim aracılığımızla o mekânlara, kafelere ya da yemek yerlerine giden dostlar keyif ve zevkle oradan ayrıldılar.  Bu, şimdilik bizim en büyük kıvancımız.

Grup içi nasıl bir iletişim, nasıl bir hiyerarşi söz konusu? 

Yusuf Akın: Grup, yelek giyenler ve giymeyenler olarak ikiye ayrılıyor. (Gülüyor) İşin esprisi bir tarafa, herhangi bir iletişim ya da hiyerarşi söz konusu değil. Başından bu yana Okul özelinde tasarlanan yegâne şey hiçbir tasarının olmayışı. Karşılaşmalar ya da buluşmalar için herhangi bir randevu sistemi yok, kayıt sistemi yok, davet sistemi yok. Tüm buluşma ve karşılaşmalar tamamen rastgele, ezkaza gerçekleşmekte. Bir bakıyorsunuz, bir köşe başında ben, bir bakıyorsunuz bir köşe başında Mücahit. Bir bakıyorsunuz, bir başka güzel dostumuz. O an karşılaşıyor ve dokunmaya başlıyoruz. Hepsi bu kadar. Bu fikre dair düşüncemizin de yansıması. Zorlama olmayan, kendiliğinden gelişen bir perspektif oluşuyor böylece. Fikir üretmek için çalışmaya doğal bir istenç söz konusu. Elbette mütevazılığı korumak gerek ancak bunun fikir tartışmaları anlamında değerli bir katkı ve model olduğunu, benzer yapı ve çalışmaların çoğalmasının toplumsal birlikteliklerin daha sağlam örülü kurulması için çok büyük katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Bunu içten biçimde arzuladığımızı eklemek isterim. Pek çok sorunun çözümü için çok kıymetli bir başlangıç noktası bu. Evet, muhtemelen bunca zamandır fikri alanda hareket edilen pek çok iş yapılmıştır. Ancak bu minvalde pek az olduğunu düşünüyoruz. Bu tip doğrudan dayanışma ve paylaşmayı esas alan fikri bir okul, fikri bir sanal okul adeta postmodern bir tekke misali kendini göstermekte ve kanıtlamaktadır.

Fikir tartışmalarında daha çok hangi alanlar üzerinde duruluyor?

Mücahit Ateş: Tüm diğer meseleler bir yana insan bir yana. Din ve politika gibi belli başlı hassas ve kişiye has meseleleri konuşmuyoruz. Ancak Okul özelinde yine en çok insan üzerinde duruyoruz. Nasıl insana, insanlara dokunulabilir, onların yaralarına merhem olunabilir mevzusu, hepimizin en çok kafa yorduğu mesele. Belki de hakiki felsefe budur. Belki de hakiki fikir budur. Bir insan karşınızdadır, öylece duruyor ve size bakıyordur. Ancak kimbilir, arka planda neler yaşıyor, neler düşünüyordur. O anda ona yüklenmek, onu bilgi ve kavram seline boğmak yerine hâlini vaktini sormak, tanımak daha mühim. İnsanı tanımak ve kazanmak fikir okulunun önceliğidir. Doğrusu bir okula, hakiki bir okula -tabii varsa öyle bir niyeti- ancak bu yaraşır. Naçizane gayemiz budur.

Üretilen fikirlerle ilgili etkinlik ya da çalışmalar hazırlıyor musunuz, hazırlamayı düşünüyor musunuz?

Yusuf Akın: Harici pek çok etkinlik ve çalışma hazırlığı, bize eşlik eden pek çok güzel ses aracılığıyla sürmekte ve hazırlanmakta. Ancak en azından şu anki evrede okulun gidişatını, resmiyet kazandıran bir boyuta çevirmeye düşünmüyoruz. Çünkü her etkinlik özünde bariz sıkıcıdır. Buna engel teşkil eden en önemli şey, etkinliğin bile kazara gelişmiş olmasıdır. Yoksa pek sıkıcı olacağından eminiz. O yüzden bu evrede etkinliğin bile rastgele olanına talibiz. Kim bilir, belki rastgele içimize düşer ve biz de yaparız.

Dernekleşme ya da resmiyet kazanma dışında hedefler var mı?

Mücahit Ateş: Bazı dostlarımız yine aynı çatı altında farklı bir limana doğru yelken açma gayesi güdüyorlar. Asla, asla deme denir. Biz de asla demiyoruz. Ancak şu anda AFO tekelinde 12. şubeye ulaştık ve buna devam etmeyi, bunu daha uzun vadeli kalıcı bir oluşum hâline getirmeyi düşünüyoruz. O zaman belki harici pek çok şey yapılabilir. Ancak şu anda sokaktayız, hayattayız ve fikir okuluylayız. Okuyucularımıza da seslenmek isterim, siz de çıkın gelin ve bir yerlerde karşılaşalım, fikirler buluşup filizlensin.

 

Türkiye’de Ayakkabı Tarihinin Tanığı: Rober Baruh

AmirAli Najjariyeh: Müziğe Tutkuyla Bağlı Bir Sokak Sanatçısı

“Sanat Anlayışımızdan Vazgeçmeyeceğiz”