Biraz Düşlerine Eğil, Çocukluğunu Göreceksin…

Bir çocuk rüyasında neden şirinleri görür?

İçinizde rüya analizi yapacak kimse var mı? Mıstık yanıma geldi. Bütün hastanelerin duvarında asılı olan hemşire abla gibi ‘sus’ işareti yaptım. Elimde bez aynaları parlatıyordum. Berber Nedim öğlen uykusunda, bir saat o şekerleme yapılacak. Yoksa ele avuca sığmaz bir velet gibi çok huysuz oluyor. Mıstık’a sus işareti yapmama rağmen, zaten o hemşire ablayı da çok dinleyen yok. Sanırsın millet hastaneye dedikodu yapmaya gidiyor. Bizimki horul da horul uyuyan Nedim abiyi görmeyerek:

Nedim abi nerede?” dedi. Geçen haftaki sinema macerasından sonra yüzümüzdeki tokatın izi daha soğumadan yeni vukuatlar eklememesi için kolundan tutup dışarı çıkardım.

“Ne oldu ne istiyorsun?” dedim.

“Bir şey yok, bizim dükkân sakin… Geziyordum… Sana da uğradım. Ne yapıyorsun?” dedi. Elimdeki bezi gösterip:

“Görmüyor musun? Parlak aynaları pas parlak yapıyorum.” dedim.

“Bana hâlâ kızgın mısın?” dedi. 

“Sana değil Şirinlere kızgınım.” dedim.

“Şirinler mi? Şirinleri artık yayınlamıyorlar diye mi kızgınsın?” dedi.

“Gidip biraz da Ali’yi ziyaret etsene!” dedim.

“Gittim. Bugün izinliymiş.” dedi.

“Hayırdır. Nereye gitmiş?”

“Kızmak yok ama.” 

“Kızmayacağım, söyle.”

“Uğur abisi gelmiş, onu alıp sinemaya götürmüş.” dedi.

“Mıstık seni gözüm görmesin, kaybol hemen.” dedim.

Yürürken; “Bana değil Şirinlere kızgınsın, barıştık tamam mı?” dedi.

“Şirinlere de sana da kızgınım.” dedim. Tüm hıncımı aynalardan çıkardım. 

Uğur abi, Ankara’da oyunculuk okuyor. Tiyatrocu olacak… O dönem bu kadar çok dizi çekilmiyor. Sanırım herkes “Kartallar Yüksek Uçar’ı” ve “Dallas’ı” izliyordu. Belki birkaç tane daha…  Zaten tek kanallı yıllar…

O gelince mahallede şenlik olur. Herkes ona artist diyor. Ali, arada sırada bakkaldan aldığımız ve içinden artistlerin çıktığı çikleti gösterip:

“Üç beş seneye abimin yakışıklı fotoğrafı da bu sakızlardan çıkacak.” derdi. Asla onunla dalga geçmeyiz. Abisi abimiz… Ayrıca mahallemizin gururu… 

Uğur abi her yaz mahallenin tam ortasına sahne kurar, sadece Ramazan ayı boyunca televizyondan izlediğimiz Hacivat ile Karagöz perdesini biz çocuklar için haftanın birkaç akşamı açardı. Hâlâ onun sesi ile açılır zihnimdeki Hacivat & Karagöz perdesi… 

Tanıdınız mı, ben Hacivat’ım çocuklar!

Yine sizler için geldim, perdeye kadar.

Çok sevgili arkadaşım kara gözlüdür.

Adı Karagöz’dür, hem de komik sözlüdür.

Sevinçle geliriz hemen beyaz perdeye,

Seyredenler gülsün hem öğüt alsın diye… 

Hacivat ne güzel söyler, “Karagözüm iki gözüm,”

Nedim abi bugün beni erken bıraktı. Bazen yapıyor öyle… Babam anneme anlatırken öğrendim nedenini: 

“Arada sırada bizim haytayı eve erken gönder, işten usanmasın.” demiş.

Yürürken yanımdan geçen dolmuşun camından Ali’yle göz geze geldik. Kapısı açılır açılmaz bana doğru koşmaya başladı. Hayatımda böyle bir koşma türü görmedim. O kadar hızlı geliyordu ki adeta ayakkabıları yere değmiyordu.

“Efe! Yarın hemen sinemaya gitmeliyiz.” dedi. Heyecandan, mutluluktan ağzı kulaklarına varıyordu.

“Dur sakin, sakin… Yarın gidemeyiz ben iki hafta cezalıyım son Conan hadisesinden sonra…” dedim. 

“Bu filmi izlemeliyiz, çok beğeneceksin.” dedi.

“Tamam izleriz. İsmi ne?” dedim.

“Star Wars ‘Yıldız Savaşları’. Uğur abim 6. bölüme götürdü. 4 ve 5 de varmış.” dedi. Hâliyle şaşırdım. Aklıma ilk gelen soru şu oldu:

“Peki 1, 2 ve 3. bölümleri.” dedim.

“Daha çekilmemiş.” dedi.

“Ali, ilk üç bölümü izlemeden diğerlerini anlayamayız.” dedim.

“Bak izleyelim bana hak vereceksin.” dedi. 

Ali, kardeşim o giriş cümlesi ve müziği duyan herkes sana hak verir:

A long time ago in a Galaxy far, far away…” 

Keşke Red Kit, Asteriks ve Ten Ten gibi Şirinler de kitap olarak basılsaydı… Kim bilir belki bir yayınevi basar. Biz de okuruz. 

Hacivat ile Karagöz perdesi açılırken çok güzel iki dizeyle biter:

“Seyreden herkes karşımızda dizi dizi

Hem gülsünler hem de unutmasınlar bizi!”

Peki ya siz, çocukluğunuza dair neleri unuttunuz?

Sınır Üzerine…

Gündemdekiler

“Füruzan Diye Bir Öykü”