Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından 17+2 TL (19 TL) olarak açıklanan yaş çay alım fiyatı, çay tarımının yaşamsal öneme sahip olduğu Doğu Karadeniz Bölgesi’nde tepkilere neden oldu. Pek çok çay üreticisi açıklanan fiyata itiraz ederken, bölgede eylemler artarak devam ediyor.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, yükselen tepkiler hakkında açıklama yaparak çay fiyatlarının maliyetlere göre belirlendiğini ve beklentilerin “siyasi” olduğunu belirtti. Ancak bakanın açıklaması ortaya çıkan tepkileri dindirebilmiş değil. Örneğin, Rize ve Artvin Ziraat Odası başkanları Ulusal Çay Konseyi‘nden (UÇK) istifa ettiklerini açıkladı.
Her yıl bu dönemde gündemin ön sıralarında yer alan çay tarımına dair sorunları, tepkileri ve çözüm önerilerini Fındıklı Ziraat Odası Başkanı Mehmet Ali Özsoy, CHP Rize Milletvekili Tahsin Ocaklı ve CHP Bursa Milletvekili ve Ziraat Mühendisi Orhan Sarıbal ile konuştuk.
Çay tarımı ve ekonomisinin bölge için nasıl bir önem taşıdığına yönelik sorumuza, “Çay tarımı bölge ekonomisinde hayati önem taşımaktadır” diyerek başlayan Fındıklı Ziraat Odası Başkanı Mehmet Ali Özsoy şu ifadeleri kullandı:
“Bölgede çay tarımı demek gençlerimizin gelinliği, damatlığı yani kurulacak yeni yuvalar demek. Çocuklarımızın kitabı, defteri, kalemi ve eğitimi demek… Çay tarımı soframızın aşı ekmeğimiz demek. Küçük esnafın zor da olsa ayakta kalması, nakliyecinin lastiği, yakıtı, sigortasından artarsa evine getireceği ekmek, yağmurda çamurda çay tarlalarında gençliğini tüketmiş romatizma dan yürüyemeyen ninelerimizin, dedelerimizin bakımı demek… Çay fabrikalarında yılda 120 gün çalışan işçi kardeşlerimizin çoluk çocuğunun sağlık güvencesi ve emekliliği demek. 80 yıllık kamu kuruluşu çaykuru ikiye katlayacak kadar hızlı büyüyen sanayiciler ve özel sektör demek…”
“KÖTÜ TARIM POLİTİKALARI NEDENİYLE SORUN YAŞANIYOR”
Bir zamanlar bölgenin ana geçim kaynağı olan çay tarımının kötü tarım politikaları nedeniyle her anlamda sorunlu bir hâle evrildiğini belirten Özsoy, “Bölgede çay sanayicilerinin de ekonomisinde çok büyük değişiklikler yaşanıyor. Örneğin, 1985 tarihinde 100 ton günlük kapasiteyle başlayan bir şirket bugün 3000 ton günlük kapasiteye ulaşarak yüzde üç bin büyümüş, çay üreticisinin 1984 yılında toplam 654 bin dekar çaylık alanı 40 yıl sonra bu gün 792 bin dekar çaylık alanına ulaşarak yüzde 21 büyümüştür. Yukarıdaki verilere baktığınızda çay tarımının bölgede kimin ekonomisine ne kattığını görebilirsiniz” diyerek sözlerini sonlandırdı.
“ÇAY TARIMI ENTÜBE OLMUŞ HASTA GİBİ CAN ÇEKİŞİYOR”
Çay müstahsilleri ve çay tarımından geçinen emekçilerin hangi başlıklarda sorun yaşadığına yönelik sorumuza ise temel sorunun çay yaprağının fiyatının düşük olması şeklinde yanıt veren Özsoy, sözlerine şu şekilde devam etti: “Son yıllarda peşin alım noktası adı altında spotçular türetildi, açıklana fiyatın altında kantarda nakit ödeme yaparak alım yapan bu arkadaşlarımızın fabrikaları yok. Nakde sıkışmış, işçi parası ödeyecek veya sezona borçlu giren üreticilerin mahsulünü düşük fiyata alıp özel sektör fabrikalarına açıklanan fiyata bazen de açıklanan fiyatın üstünde fiyatlarla satar. Özel sektörün köy ve mahallelerde alım noktası, bu alım noktalarında çayı satın alacak görevli bir eksperi varken neden spotçuya çiftçini çayını düşük fiyata aldırıp çay üreticisinin hakkını, hatta hakkından fazlasını aracıya öder.
Çünkü vahşi kapitalizmin oyunu oynanmaktadır… Çiftçilere piyasada spotçular üzerinden taban fiyatın altında fiyatlarla çay aldırıp düşük fiyat normalleştiriliyor, üretici alıştırılıyor ve kısa bir süre sonra özel sektör kendi alım noktalarında aynı düşük fiyattan çay almaya başlıyor. Taban fiyatını düşük olmasına isyan eden üretici fiyatlar peşin ve haftalık ödeme alımları ile susturuluyor. Çay tarımının kazandırmaması gençlerimizi üretimden koparmış tarım yaşlı nüfusa kalmıştır. Tamamen beden gücü ile yapılan çay tarımını yaşadığımız coğrafyanın dezavantajları vb. durumlar yaşlı nüfusun tarımı sürdürmesini mümkün kılmıyor ve işçi çalıştırma ihtiyacı doğuyor. Çay tarlada beklemez, bütün çay bölgesinde yani 200 binden fazla çiftçi aynı anda hasada başladığında işçi sayısı yetersiz kalıyor.
Bu durumu işçi de değerlendiriyor ve işçilik maliyeti iyice yükseliyor. Bir başka sorun ise banka promosyonu… Bankalar emekliye, çalışana, çay fabrikalarında çalışan işçiye, memura kısaca herkese promosyon dağıtıyor ama çay üreticisinin hakkını kim alıyor bilemedik bulamadık. Tarım ve Orman Bakanlığı bölgede hangi üretici temsilcisinden maliyet görüşü aldı veya çay yaprağının maliyetini neye göre belirledi bilmiyoruz… Biz Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan taban fiyatı ile hesaplanan maliyeti, maliyeti oluşturan kalemleri ve tutarlarını açıklamasını istiyoruz.
Doğu Karadeniz de çay tarımı yoğun bakımda entübe olmuş hasta gibi can çekişiyor…Tarım ve Orman Bakanlığı makineye bağlı yaşatmak istiyor, özel sektör ise fişi çekmenin peşinde bölgede yaşanan durumun özeti bu şekilde…”
CHP Rize Milletvekili Tahsin Ocaklı ile de bölgedeki çay tarımı, ekonomisi, sorunlar ve çözümler üzerine konuştuk. Ocaklı, sorularımıza kapsamlı yanıtlar verdi:
“ÇAY SEKTÖRÜ BİRKAÇ TRÖSTÜN ELİNE GEÇECEK”
Çay tarımı ve ekonomisi, bölge ekonomisi için nasıl bir önem taşıyor?
Doğu Karadeniz Bölgesinde yaklaşık 800 bin dekar alanda 205 bin aile çay tarımın ile uğraşmaktadır. %65’i Rize’de, %35’i de Artvin, Trabzon ve az miktarda Giresun-Tirebolu’da çaylık alanlar vardır.
Çay, insanların doğduğu topraklarda doymalarını sağlamak için geliştirilen bir Cumhuriyet projesidir. Cumhuriyetin ilk bölgesel kalkınma projelerindendir. Çay ile birlikte bölge yoksulluktan kurtulmuştur.
1980’lere kadar bölge insanının tek geçim kaynağı olan çay, bu tarihten sonra esmeye başlayan neoliberal rüzgârların etkisiyle giderek değer kaybetmiştir. 1984 yılında çıkarılan 3092 sayılı Kanun ile özel sektöre açılmış ve sorunlar artmaya başlamıştır. Devletin hantal olduğu için hızlı hareket edemediği, yeniliklere adapte olamadığı, bu nedenle çay ihraç edilip ekonomiye katkı sağlanamadığı gerekçeleriyle, ihracat yapacağız, o yüzden özel sektöre açılmak zorundayız diye getirilen çay kanunu hiçbir düzenleme içermediği için vahşi kapitalizmin en çok ezdiği çay üreticileri olmuştur. İhracat yapsın diye sektöre dahil edilen özel şirketler ise ihracat yapmak yerine ÇAYKUR’un iç pazarına göz dikmiştir. Sektörü ileriye taşımak yerine yenilenmede ÇAYKUR’un da gerisinde kalmıştır.
3092 sayılı kanun bugünkü ihtiyaçları karşılayamamaktadır. Sektörün düzenlenmeye, denetime ihtiyacı vardır. ÇAYKUR’un rolü ve payı korunmalıdır.
Bu yapılmadığı taktirde, çay sektörü birkaç tröstün eline geçecek, bugün çay bahçesinin sahibi olanların toprakları da kalmayacak ve kendi topraklarında karın tokluğuna çay toplar hale geleceklerdir. Bölgeden batıya hızlı bir göç dalgası ortaya çıkacaktır.
“ÇAYDA TABAN FİYAT OLMALIDIR”
Çay müstahsilleri ve çay tarımından geçinen emekçiler hangi başlıklarda sorun yaşıyor?
Çayda taban fiyat uygulanmadığı için “serbest piyasa” denilerek özel sektör üreticinin elinden çayı istediği koşullarda, istediği fiyattan almaktadır. Çayın hasat zamanı geldiğinde uzun zaman bekletme imkânı yoktur. Hasat edildiğinde ise hemen satılması zaruridir. ÇAYKUR, kapasitesini artırmadığı ve olan kapasitesini de tam kullan(a)madığı için kontenjan uygulamakta, üreticiyi özel sektöre itmektedir. Yasal düzenleme olmadığı ve taban fiyat olmadığı için özel sektör fiyatı yarıya kadar düşürmektedir.
Yaş çayda “liberal” olan ve serbest piyasacı kesilen özel sektör, ÇAYKUR’dan kuru çaya sürekli zam yapmasını istemektedir. Hammaddeyi ucuza alan özel sektörün kuru çayda komünizme yaslanması, özel çay şirketlerinin dramıdır. Türkiye’de ticaretin şifrelerini de ortaya çıkarmaktadır.
Her yıl yaş çay sezonu öncesi Cumhurbaşkanı ve Tarım ve Orman Bakanı tarafından açıklanan yaş çay alım fiyatı taban fiyat değildir, tavan fiyattır. Çayda taban fiyat uygulanmalı ve devletin belirlediği fiyatın altında kimse yaş çay alamamalıdır.
Enflasyonist ortamda yaş çay fiyatı her sürgün döneminde enflasyon farkı eklenerek güncellenmelidir. ÇAYKUR, kapasitesini artırmalı ve bu kapasiteyi tam kullanmalıdır. ÇAYKUR işçileri 6 ay geçici işçi statüsünde çalıştırılmakta, 6 ay işsiz kalmaktadır. Sigorta primleri 6 ay ödenmekte, emeklilik için iki kat fazla beklemektedir. İşsiz kaldıkları süreçte İŞKUR’a kaydolamamakta ve başka işte çalışamamaktadır.
“YAŞ ÇAY ALIM FİYATI 25 TL’DEN AZ OLMAMALIDIR”
Çay fiyatları bu kampanyada nasıl belirlendi ve belirlenen düzeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her yıl olduğu gibi ÇAYKUR’un alım fiyatı özel sektörün isteği doğrultusunda belirlenmiştir. Borsa başkanı, ÇAYKUR’dan önce alım fiyatını açıklamış, Tarım Bakanı o fiyatı deklare etmiştir.
Oysaki bölgedeki ziraat odaları, maliyet hesabı yapmış ve 1 kilogram çayın üreticiye maliyetinin 21 TL olduğu açıklanmıştır. Biz de yaptığımız çalışmalarda, devletin alacaklarında yaptığı artış oranı, temel tüketim ve gıda maddelerindeki fiyat artışlarına göre yaş çay alım fiyatının 25 TL’den az olmaması gerektiğini söylemiştik.
Çay üreticilerinin talepleri nelerdir?
Çay üreticileri enflasyon karşısında ezilmemek istiyor. Çay fiyatı buna göre belirlenmeli, belirlenen fiyat taban fiyat olmalı, kimse o fiyatın altına inmemeli.
ÇAYKUR kota ve kontenjan uygulamamalı. Bunun için yeni fabrikalar yapmalı, kapasitesini artırmalı. ÇAYKUR özelleştirme kapsamından ve Varlık Fonu’ndan çıkarılmalıdır. Çay kaçakçılığı önlenmelidir.
Çay işçilerinin ihtiyaç ve talepleri nelerdir?
ÇAYKUR işçileri 6 ay geçici çalışmak yerine 12 ay sürekli çalışmak istemektedir. İktidar mensuplarının seçim öncesi kendilerine verdiği kadro sözünün yerine getirilmesini beklemektedir.
“BÖLGENİN GELECEĞİ ÇAY TARIMININ DEVAMINA BAĞLIDIR”
Doğu Karadeniz’deki çay tarımının geleceği var mı? Riskler, olasılıklar ve önerileriniz nedir?
Dünya çay pazarı sürekli büyümektedir ve 55-60 milyar dolarlık hacme ulaşmıştır. Türkiye bir kuru çay üreticisi olduğu kadar dünyada en çok çay tüketilen ülkeler arasındadır. Uluslararası şirketler bu nedenle Türkiye’yi büyük bir çay pazarı olarak görmektedir. Bütün uğraşıları Türkiye’yi çay üretiminden vazgeçirmek ve bir çay pazarına dönüştürmek içindir.
ÇAYKUR, önlerindeki en büyük engeldir. Türkiye her ne kadar dünyaya çay satamıyor olsa da 2 milyar dolarlık iç pazarı doyurmaktadır. ÇAYKUR devreden çıkarsa, piyasa tamamen uluslararası tekellerin kontrolüne girecek, Türkiye’de çay üretimi azaltılacak ve Doğu Karadeniz Bölgesinde geçimi çay tarımı ya da sanayisine bağlı olan 1,5 milyon insan evsiz yurtsuz bırakılacak, bölge nüfusu yarı yarıya azalacaktır.
Bölgenin geleceği, çay tarımının devamındadır. Bunun için öncelikle çay kanunu (üreticiyi koruyan) çıkarılmalı, çayda kalite standartları belirlenmeli, tarladan bardağa kadar olan süreçte kaliteden ödün verilmemelidir. Çaylıkların yenilenme çalışması yapılmalı, Kimyasal gübre derhal terk edilmeli, çay turizmi geliştirilmeli ve çaydan elde edilen uç ürünler geliştirilmelidir.
“ÇAYDA AÇIKLANAN FİYAT TÜCCARIN FİYATIDIR”
Çay alım fiyatlarının ardından açıklamalarda bulunan CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, açıklanan fiyatların tüccarın fiyatı olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Dünyada üretimde bazen 4 bazen 3, üretim yapan ama dekar verimi en yüksek ve çay kalitesi en yüksek olan bir ülke Türkiye. 1 milyon insanı doğrudan üretimde kullan, üretimde ilgilendirmektedir. Ama 85 milyon insanı da her gün içici olarak, tüketici olarak ilgilendirmektedir. Ve önemlisi yoksul halkın ana içeceğidir çay. Dünyada kişi başına 3 kilogram kuru çay tüketen tek ülkeyiz. Yani 1. biziz. Bu kadar önemli bir ürün. Gün geldi. Gübre maliyetleri belli. %50 civarı %60 gübresine göre değişiyor. Fiyatlar artmış. İşçilik %100 artmış. Mazot %105 artmış. Her türlü maliyet artışı var. Ulusal Çay Konseyi var. Çay Konseyi‘nden görevli biri, aynı zamanda çay ticareti yapan biri, ‘Ben 19 liradan çay alacağım’ diyor. Henüz daha bakanlık, kamu açıklama yapmamış. Aradan birkaç gün geçiyor Tarım ve Orman Bakanlığı bir açıklama yapıyor. Bundan önce açıklamaları da Cumhurbaşkanı yapardı. Bu da galiba başka bir değişiklik.”
“ÇAYIN BÜYÜK BİR KISMINI ÖZEL SEKTÖR ALIYOR”
Tarım ve Orman Bakanlığı ile Ulusal Çay Konseyi’nde ticaret yapan birinin açıkladığı fiyatın aynı ve 19 lira olduğunu belirten Sarıbal Çay Konseyi’nden istifa eden ziraat odalarının başkanlarını alkışladığını belirterek sözlerine şu şekilde devam etti:
“Ziraat Odası başkanlarının yaptıkları iş çok değerli ve önemli. Biz biliyoruz ki ÇAYKUR yıllık üretilen çayın bazen %50’sini bazen daha azını almaktadır. Geçen yıl 1 milyon 3 yüz 55 bin ton civarında yaş çay üretildi. Bunun yaklaşık 500 bin tonunu alabildi. Gerisi özel sektör. Peki biz ne istiyoruz? Çiftçi ne istiyor? Israrla. Israrla 25 lira fiyat dediler. Bundan bir süre önceydi. Yine Karadeniz’e gitmiştim. Orada gübre atamıyordu çiftçi. Atmıyordu. Hem gübre pahalıydı hem cebinde para yoktu. Fiyatların da ne olacağını bilmiyordu. 25 lira fiyat beklediler ama ne yazık ki 19 lira ama ne? Bürüt. Kesintiler olacak. Ama bunu gören özel sektör fiyat açıklanmadan önce 19 lira civarında çayın satıldığı sektör bu fiyat açıklandıktan sonra 16 liraya kadar düştü. Belki daha da düşecek. Çünkü bu bir taban fiyatı değil. Bu sadece ÇAYKUR’a ürün verenlerin ÇAYKUR’un ürün aldığı üreticilere uygulayacağı fiyat kesintiler var elbette. Oysa çay üreticisinin beklediği fiyat 25 liraydı. Ve bu fiyat taban fiyatı olmalıydı. Özel sektör de bunun altında çay alamamalıydı bu fiyatın altında. Defalarca söyledik bu salonda. Çay fiyatı 25 lira.”
“TALEPLERİN HİÇBİRİ GERÇEKLEŞMEDİ”
Daha önceki senelerde olduğu gibi bu yıl da taleplerin hiçbirinin gerçekleşmediğinin altını çizen Sarıbal, açıklanan fiyatlara tepki gösterdi:
“Bu sene için geçmiş yıllarda geçen sene 18 lira talep edildi ama 11 lira gibi bir fiyatla karşılaşıldı. Bu yıl 17 lira altı 2 lira prim. Ama 25 lira istedi çiftçi ve bunun taban fiyat olmasını istedi. İkincisi, kota ve kontenjanın kaldırılması istendi. Üçüncüsü, ÇAYKUR’un iktidarın arka bahçesi değil, özel bir kuruluş olması talebinde bulundu. Dördüncüsü, ÇAYKUR’un konulduğu ve artık bir sömürge haline dönüştürüldüğü ve artık sahibinin olmadığı Varlık Fonu’ndan çıkarılması talebinde bulunuldu. Bunların hiçbiri yok. Hiçbiri. Dolayısıyla çayda açıklanan fiyat tüccarın fiyatıdır. Tüccara verilen bir fiyattır. Tüccarın istediği doğrultuda hayata geçmiştir. Ve en önemlisi tabii bu çay fiyatının kimler tarafından belirlendiği? Ziraat odaları, kuruluşlar, tümünün birlikte olacağı bir kurul tarafından belirlemesi gerekirken ne yazık ki bu yılki çay fiyatı açık bir şekilde sadece birkaç tüccarın isteği üzerinden açıklanmıştır.”