Geçtiğimiz gün X’te (eski adıyla Twitter) viral olan bir paylaşım gördüm. Paylaşımda, “Almanya’da 1 euro’ya alınanlar; 1 ekmek, 1 berliner (tatlı çörek), 1 kola” yazıyordu. Bu paylaşım 1 milyon 600 bin kişi tarafından görüntülenmiş. Alıntı yapanların geneli ise Almanya’daki bu “ucuz” yaşamı Türkiye ile kıyaslayarak yorumlarda bulunmuş. Kullanıcılar, “Biz burada 1 TL’ye hiçbir şey alamıyoruz, paramız (Türk lirası) değersizleşti”ya da “49 cent olan berlineri şimdi 90 liraya almaya gidiyorum” gibi yorumlarda bulunmuş.
Meseleye bir sosyal medya paylaşımı üzerinden bakarsak, evet, Almanya’da yaşayanlar iyi bir hayat sürüyor.
Peki durum herkes için öyle mi? Hemen yanıt vereyim: Hayır! Yaşadım, biliyorum.
Bugün Almanya’da çok sayıda işveren çalışanlarını Almanya’nın belirlediği çalışma saatlerinin üzerinde çalıştırıp çalışanların hak ettiği ücreti vermiyor. Kâğıt üzerinde haftalık 48 saat olarak gösterilen çalışma saatleri, fiilen günlük ortalama 60 ila 66 saat arasında değişkenlik gösteriyor. Bir gazeteci olarak dışarıdan bakınca haber olan bir konunun direkt içine girdim. İsmi şimdilik lazım değil bir süpermarkette işe başladım. İş yerinin çalışma saatleri sabah 09.00 akşam 20.00. İki üç hafta geçtikten sonra önüme sözleşme getirdiler. Sözleşmede “Haftalık 48 saat” ibaresi vardı ve bu doğrultuda saatlik ücret belirlenmişti. Saatlik ücret Alman devletinin belirlediği ücretti. Yani 12 euro 80 cent. Ancak hepsi kâğıt üzerinde!
Peki bu sömürü sistemine maruz kalanlar sadece benim gibi göçmenler mi? Hemen ona da hızlı bir yanıt verelim: Hayır! Aynı iş yerinde bir Alman vatandaşı da benimle aynı koşullarda çalışıyor. Biraz zaman geçtikten sonra, önce çevremdeki insanlara, daha sonra da Berlin’deki bazı “tanıdık” işletmelere sorular sordum. Birçok işletmede koşullar benzer. İşverenler resmiyette devletin belirlediği her kuralı harfiyen uyguluyor ancak pratikte hem Alman devletinin belirlediği kurallara uymuyor hem de işçiyi sömürüyor. İnsanlar 48 saat çalışarak bile emeğinin karşılığını alamıyor, üstüne bir de günlük ekstra 3 saat çalışıyor.
Anlayacağınız, Almanya’da belki 1 euro’ya 3 parça bir şey alabilirsiniz ancak 1 euro’yu kazanmak kolay değil.
KİM BU İŞVERENLER?
Peki Almanya’daki sömürüyü derinleştiren işverenler kim? Şüphesiz, bu soruya tam ve doğru bir yanıt vermek için kapsamlı araştırmalar yapılması lazım.. Ancak deneyim ve gözlemime dayanarak, ağırlıklı olarak Türkiye’den Almanya’ya göç etmiş insanlar olduğunu söyleyebilirim. Türkiye’den Almanya’ya göç eden birinci ve ikinci kuşak işçilerin çocukları… Çalıştığım süpermarketin işvereni, sık sık geçmiş dönemde yaşadığı sorunlardan bahsediyordu: “Ya biz ilk zamanlar neler çektik bir bilsen…” Gerçekten de Almanya’ya gelen ilk kuşak ve ikinci kuşak işçiler ağır çalışma şartlarında, sosyal hayatları olmadan ve onlarca ayrımcılığa maruz kalarak yaşamaya çalıştılar. Ancak, orada doğup büyüyen, öyle ya da böyle bir iş kuranlar da şimdi bir benzerini ağırlıklı olarak göçmen işçilere uyguluyor. Bu sistemde iyi para kazanıyorlar, iyi zenginleşiyorlar.
Akılda kalmasın, bir soru daha var. Peki Almanya’daki kurumlar işverenleri denetliyor mu? Yanıtı evet. Ancak o da öyle 10 yıl önceki sıklıkta olmuyor. Ya bir şikâyet ya da genel bir denetim ile gerçekleşiyor. Bunlar olmadığı zaman işveren istediği gibi işçiyi sömürüyor.
Bir laf vardır hani, dışı seni içi beni yakar diye. İşte milyonlarca insanın yaşadığı da tam olarak bu.