Her yıl 40’a yakın uzun, kısa ve belgesel filmi izleyicilerle buluşturan Engelsiz Filmler Festivali, bu yıl 7-13 Haziran tarihleri arasında 12. kez düzenleniyor. Festivalde gösterimlerin yanı sıra film ekipleri ile söyleşiler, atölye çalışmaları, sanal gerçeklik deneyimleri, sergiler gibi yan etkinliklerle sinema kültürünün yaygınlaşması amaçlanıyor.
İlk dört yılında yalnızca Ankara’da gerçekleşen Engelsiz Filmler Festivali, 2017 yılından beri İstanbul ve Eskişehir’de de izleyiciyle buluştu. 2020 yılında Covid-19 salgını nedeniyle çevrim içi düzenlendi. 2021’de kısa film kültürünü daha fazla kişiye tanıtmak ve kısa filmcilere daha geniş ifade alanı açmak için programına uluslararası bir kısa film yarışması ekledi.
Herkesin sinemaya eşit koşullarda erişilebileceği bir etkinlik olarak tasarlanan Festival’de tüm gösterimler sesli betimleme ve ayrıntılı altyazı seçenekleri ile, söyleşiler işaret dili çevirmeni ile gerçekleşiyor. Festival’deki atölye, panel, ödül töreni gibi tüm yan etkinlikler erişilebilir bir altyapıyla düzenleniyor ve festival mekânları erişilebilir olanlardan seçiliyor.
Engelsiz Filmler Festivali, 2019 yılında BE IN! Erişilebilir Festivaller Ağı isimli uluslararası oluşumun da kurucu üyelerinden biri oldu. EFF ile birlikte Klappe Auf! Kısa Film Festivali (Hamburg/Almanya), Oska Bright Film Festivali (Brighton/İngiltere), Festival Inclus (Barselona/İspanya), European Film Festival Integration You and Me (Koszalin/Polonya) ve The Extraordinary Film Festival (Namur/Belçika) inisiyatifi ile kurulan ağ, sinemayla ilgili etkinliklerde erişimin eşit bir şekilde sağlanmasını, engelli bireylerin sinemadaki temsillerinin artmasını ve bu konuların uluslararası arenada daha görünür ve tartışılır kılınmasını amaçlıyor.
Bu yılın programı da dopdolu. Ulusal Uzun Film Yarışması’nda bu yıl, Mete Gümürhan’ın “Beraber”, Aslı Özge’nin “Kara Kutu”, Büşra Bilginer’in “Kıyıda”, Aslıhan Ünaldı’nın “Suyun Üstü” ve Nehir Tuna’nın “Yurt” filmi yarışacak. Sinema yazarı Evrim Kaya, yönetmen Somnur Vardar ve akademisyen Ali Karadoğan’ın bir arada olduğu jüri “En İyi Yönetmen” ve Jüri ödüllerini verirken, “Seyirci Özel Ödülü”nün sahibini ise her yıl olduğu gibi gösterimler sonrası izleyiciler oylamayla belirleyecek. Seyirciler oylarını Braille alfabesi ile basılan pusulalarla da kullanabilecekler. Kısa film üretiminin gelişimine katkıda bulunmayı ve tüm dünyadan nitelikli örnekleri festival izleyicisi ile erişilebilir olarak buluşturmayı amaçlayan Kısa Film Yarışması’nda da bu yıl konu sınırlaması olmaksızın, kurmaca ve animasyon türünde, süresi 20 dakikayı aşmayan 28 ülkeden 136 kısa film başvurdu.
Festivalle ilgili merak ettiklerimizi, festivalin kurucu direktörlerinden Ezgi Yalınalp’le konuştuk.
Engelsiz film festivalinin çıkış noktası herkese eşit olarak ulaşan bir film festivalini mümkün kılmak… 10 yıllık tecrübenin ardından festivalin geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Festivalin ilk kez düzenlendiği 2013’ten bu yana oldukça değişime uğradığını görüyoruz. Bu olumlu bir değişim. Ve ekip olarak biz de aslında dönüşme ve değişime uğradık. Çünkü 12 sene önce aslında erişilebilirlik bizim için nispeten yabancı bir kavramdı. Bu festivali yapmak için yola çıkarken amacımız herkesin eşit olarak eriştiği bir festival düzenlemekti. Ancak bunu nasıl yapacağımız konusunda aslında fikrimiz kısıtlıydı. Yıllar içinde bu konuda kendimizi geliştirdik ve yurt dışında ve yurt içindeki, sivil toplum alanındaki gelişmeleri takip ederek, onlarla yakından temas ederek, bu konuda aslında kendimizi epeyce eğittik diyebilirim. Onun dışında festival aslında bu birikim sayesinde bir noktada erişilebilirlikle ilgili, kültür politikalarının değişmesiyle ilgili de söz sahibi oldu. Bu konuda söz hakkına sahip oldu yılların verdiği bu birikimle. Nasıl oldu? Dediğim gibi sivil toplum örgütleriyle dirsek temasımız yıllar içinde oluştu. Aynı zamanda bir uluslararası network’ün de kurucusu olduk, bize benzeyen Avrupa’daki festivallerle bir uluslararası network kurduk, Bein Erişilebilir Festivaller ağı adı altında. Bu ağ üyeleri olarak amacımız sinema endüstrisinde erişilebilirliğin ve engellerin sinemadaki temsillerinin daha görünür olması konusunda birtakım ortak çalışmalar yürütmek. Aslında festival hem bu network çalışmalarıyla uluslararası arenada da söz sahibi oldu hem de yürüttüğü diğer projelerle şu an mesela çekirdek Eskişehir adı altında bir proje yürütüyoruz. Bu bir AB projesi. İKSV ortaklaşa hibesinden destek alan bir proje. Bu kapsamda da erişilebilirlik, önceliklerimizden bir tanesi. Ve bir mekân yaratmak istiyoruz. Kültür sanat mekânı, dönüştürmek istiyoruz atıl bir mekanı. Ve gittiğimiz her yerde de aslında erişilebilirlik konusunda kültür sanat alanında neler yapılabileceğini hem birlikte çalıştığımız kurumlara anlatıyoruz hem de projelerimizde bu konuya öncelik olarak yer veriyoruz.
Engelli bireylerin de tüm sinemaseverlerle birlikte festival ortamında film izlemesi çok değerli, bu anlamda Engelsiz Film festivali hem teknik hem içerik olarak nasıl bir işlev görüyor? Engelli bireylerin film izlemeleri için sağlanan imkanlar neler?
Aslında bu konuda yapılabilecekler tabii ki her sene değişiyor, gelişiyor ve tabii ki biz de üzerine bir şeyler koyuyoruz her sene. Yani bu anlamda yüzde yüz erişilebilirlik söz konusu değil aslında hiçbir etkinlikte ya da hiçbir mekânda. Çünkü erişebilirlik dediğimiz şey günden güne, yıldan yıla kapsamı genişleyen bir kavram. Biz napıyoruz? Öncelikle çok temel uygulamalarımız var. Her sene uyguladığımız, bütün filmlerimizde göremeyenler için sesli betimleme diye bir uygulama koyuyoruz. Bütün filmleri sesli betimleme ile gösteriyoruz. Bunu biraz radyo tiyatrosu gibi düşünebilirsiniz. Yani bir dış ses filmde olup biten, diyalog dışındaki görsel detayları sürekli olarak anlatıyor, betimliyor ve siz Turkcell’in “hayal ortağım” uygulamasını telefonunuza indirerek bu betimlemeyi kulaklığınızla takip edebiliyorsunuz. Geçtiğimiz senelerde stantlardan kulaklık dağıtıyorduk ancak iki senedir Hayal Ortağım uygulamasını kullanarak çok daha rahat biçimde seyircilerimizin sesli betimlemeyi takip etmesini sağlıyoruz. Onun dışında duyamayanlar ya da az duyanlar için ayrıntılı altyazı uygulamamız var. Filmlerde bütün diyalogları ya da sesleri altyazıyla belirtiyoruz. Yani mesela diyaloglar dışında kalan kuş sesi, kapı gıcırtısı gibi sesler de duyamayanlar ya da az duyanlar için ayrıntılı altyazıyla belirliyor.
İnternet sitemizin iletişim kanallarının erişilebilir olmasına dikkat ediyoruz, bu bizim için çok önemli. Çünkü yani festivali erişilebilir yapıyoruz ama o kitleye ulaşamadığımız anda hiçbir anlamı olmayacak. Dolayısıyla iletişim kanallarının erişilebilir olması çok çok önemli. Kataloğumuzu Braille alfabesiyle basıyoruz. Bunlar dışında sosyal medya paylaşımlarında da betimlemeye yer veriyoruz görsel öğeler için. Böyle böyle erişim olanaklarını ekliyoruz. Tabii ki temel şeylerden birini atladım. Erişilebilir mekânları kullanıyoruz, yani ortopedik engelli bir seyirci geldiğinde o mekâna çok rahat girebiliyor filmini izleyebiliyor, tuvalete çok rahat gidebiliyor, bütün bunlar aslında bütünlüklü olarak düşünülmesi gereken şeyler. Yani biz erişebilirlilği sadece rampadan ibaret gibi algılıyoruz ama aslında kapsamı çok daha geniş. Yani stantlarda mesela gönüllülerimizin bir kısmı işaret dilini basit de olsa biliyor, oraya gelen bir işitme engelli için bu şart iletişim kurmak şart.
Tematik bir festival olarak özellikle çıkış noktasında ne tür zorluklar yaşadınız? Kısıtlamalarla karşılaştınız mı?
Burada bizim temel olarak vurguladığımız bir şey var: Tabii ki çok fazla zorluk çıktı önümüze. İşte erişilebilir mekân bulamadık, zaten Ankara’da düzgün sinema salonu da yok. Bütün festivaller zorluk çekiyor. Biz bir de bunun üzerine erişilebilir bir sinema salonu arıyoruz. Gerçekten bulmak zor. Bu sene mesela bir alışveriş merkezinin içinde düzenliyoruz yani rahat ediyoruz orada tabii ki ama bizim gönlümüzden geçen şey olurdu, daha böyle merkezde bir yer, en azından orası da olurdu ama merkezde bir yer daha olurdu ve ulaşım açısından daha kolay olan bir merkezi tercih ederdik. Tabii bu tür zorluklar var ama kişisel olarak fikrim bütün bu zorluklar aşılabilir. Erişilebilir mekânı yaparsınız filmlere erişilebilirlik olanakları koyarsınız vesaire, festivalde yan etkinlikleri erişilebilir kılarsınız, bütün bunları yapabilirsiniz ama benim en çok zorluğunu çektiğim şey şu oldu. “Sağlamcılık” yani “ableism” dediğimiz terim. Bununla şunu kast ediyoruz. Beş duyusu yerinde olan insanların olmayan insanlara karşı yaptığı bir ayrımcılık. Benim beş duyum var, görebiliyorum duyabiliyorum, karşımdaki insan göremiyorsa onu aşağılamam, ona ayrımcılık yapmam bu sağlamcılık demek ve bu bence çok tehlikeli bir şey. Bu düşünme biçiminin değişmesinin en zor şey olduğunu gördük yıllar içinde. Edindiğimiz festival deneyiminde. Çünkü fiziksel organizasyonu bir şekilde yapabiliyorsunuz ama insanların düşünme biçimlerini değiştirmek çok daha zor. Bunun değişmesi gerekiyor yani aslında birbirimizden hiçbir farkımız olmadığını görmemiz gerekiyor. Nasıl ki ırkçılık var, seksizim var… Sağlamcılık da en az onlar kadar tehlikeli. Şunu da görüyoruz aslında en entelektüel kişilerde bile engelliler dendiği zaman onların üzerinde çok daha fazla bir ayrımcılık olduğunu görüyoruz. Engelli kişilere karşı çok fazla bir ayrımcılık. İnsanlar o kişilerle temas etmekten bile çekiniyor. Burada bilmiyor olmaktan kaynaklı bir sıkıntı var. Bir arada bulunmamaktan kaynaklı bir sıkıntı var. Bir arada bulunmadığımız için, o insanları tanıyamadığımız için kafamızda bu şekilde önyargılar oluşuyor. O yüzden Engelsiz Filmler Festivali gibi karşılaşma alanlarının olması çok çok önemli. Karşılaşmalar olacak ki kafamızdaki bu algılar kırılsın.
Festivalin ulusal ve kısa film yarışma bölümlerinin Türkiye sinema gündemine katkılarından bahseder misiniz?
Ulusal ve kısa film yarışması bölümlerinin Türkiye sinemasına önemli katkıları olduğunu düşünüyorum. Özellikle kısa film üretimi anlamında çünkü uzun film biraz daha destek gören bir tür. Kısa film biraz daha basamak olarak görüldüğü için, uzun film çekimine, uzun film yapmaya giden bir yol olarak görüldüğü için de biraz böyle üvey evlat gibi görülüyor. Mesela festivallerde şunu bile görüyoruz. Kısa filmin varsa festival senin konaklamanı ve ulaşımını karşılamayabiliyor ama uzun filmin varsa karşılayabiliyor. Böyle bir ayrım da görüyoruz. Bu anlamda kısa film yönetmenlerinin desteklenmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü kısa film çok önemli bir tür. Çok daha yaratıcı ve özgün filmler çıkabiliyor uzun filme göre. Tabii ki uzun filmde de özgün örnekler görüyoruz ama kısada yaratıcılık anlamında kendi adıma çok daha özgün işler izlediğimi fark ettim. Ve festivalin de böyle bir misyonunun olması, kısa filmcileri desteklememiz, onları görünür kılmamız çok çok önemli. Bunu aslında gelen konuklardan da bire bir duyduğumuz kişiler oldu. Filmfreeway’da mesela yönetmenler oraya yorum yazmışlar. “Festivalde bizi ağırladığınız ve görünür kıldığınız için teşekkür ederiz” gibi geri bildirimler sürekli olarak alıyoruz. Mümkün olduğu kadar tabii kısa filmcilerle uzun filmcilerle birlikte ağırlamaya çalışıyoruz. Burada dünyanın dört bir yanından yönetmenler geliyor ve her zaman ağırlamak da mümkün olmayabiliyor ama elimizden geldiği kadar onları Ankara’da ağırlamak onları seyircilerle buluşturmak, seyircilerin sorularını, merak ettiklerini yönetmenlere sormalarını sağlamak bütün bunlar çok çok önemli bence. Ayrıca kısa filmciler kendi aralarında da bir diyaloga girerek yeni ortaklıkların da önünü açmış oluyor aslında festival bu ortamı yaratmış da oluyor. Aynı şey uzun filmciler için de geçerli tabii ki. Özel bir festival olduğu için, başka hiçbir festivalde filmlerini sesli betimleme ya da ayrıntılı altyazıyla izlememiş oluyor yönetmenler ve onlar için farklı bir perspektif de sunuyor. Bakın böyle bir şey var, böyle bir iyi uygulama var sesli betimleme ayrıntılı altyazı gibi ve bu iyi uygulamalar, örneğin yönetmen Hırvatistan’dan gelmiş olsun, oradaki festivalde de bu uygulamalar yapılabilir. Yani bunların yaygınlaşması anlamında da katkısı olduğunu düşünüyorum.
Festivalde yarışacak ve gösterilecek filmlerin seçiminde nasıl bir yol izleniyor? Bu yılki seçimlerde öne çıkan unsurlar neler?
Film seçimlerinde tabii ki festivalin olmazsa olmaz bazı kriterleri var. Bunlardan biri filmlerin tabii ki bağımsız niteliklerinin olması. Evet bu çok tartışılan bir konu, mesela Bela Tarr ‘bağımsız film bir yalandır’ diyor ama biz biraz daha ticari kaygısı olmayan, daha çok sanatsal bir kaygısı olan filmleri kast ediyoruz bağımsız derken. Bu anamda da hem Türkiye’de hem dünyada havuz biraz dar, sanatsal niteliği olan filmlerin nicelik olarak diğerlerine göre daha az olduğunu biliyoruz. O anlamda havuzumuz dar. Türkiye sineması anlamında o senenin öne çıkan bağımsız örneklerinden en iyilerini seçmeye özen gösteriyoruz diyebilirim.
Festivalle ilgili geleceğe dönük projeler neler?
Festivalle ilgili geleceğe dönük çok fazla gündemimiz var. Bunlardan biri kurucusu olduğumuz BE İN Erişilebilir Festivaller Ağı kapsamında bazı etkinlikler ve projeler geliştirmek hatta geliştirmek derken aslında geliştirdik ve şu anda da haber beklediğimiz bir fon var. Bu kapsamda şunu yapmak istiyoruz: Kendi aramızda çok tartıştık erişilebilir festivallerle erişilebilirliği konuşmak ya da engellerin sinemadaki temsilini konuşmak artık bu konuda bir doygunluğa ulaştık. Artık bunu büyük festivallerle konuşmanın zamanı geldi. Dünyada işte erişilebilirlik konusunda bir fikri olmayan ya da tersine erişilebilirliği gündemine almış büyük festivallerle mesela gündemimizde Locarno gibi festivaller var. Bu festivallerle bir araya gelip aslında erişilebilirlik uygulamalarının nasıl yaygınlaştırılabileceğini konuşmak tartışmak istiyoruz. Çünkü geldiğimiz noktada dünyada da görüyoruz, bu mesele engelli kişilerin de kültür sanat hayatına eşit bir şekilde katılabilme hakkının telimi artık herkesin gündemine girmiş durumda. Mesela Berlin Film Festivalinde şeyi görüyoruz, erişilebilirlik koordinatörü diye iki senedir yeni bir pozisyon var festivalde. Ve bütün festivallerde de bunu görebiliyoruz, internet sitelerini açtığımızda daha erişilebilir olduğunu görüyoruz ya da sesli betimlemenin yaygınlaştığını görüyoruz, İstanbul film festivalinde mesela son iki üç senedir bi kısım film bu şekilde gösteriliyor gibi. Yani bu iyi pratikler bir şekilde yaygınlaşıyor. Ama kısmi olarak olmaması lazım, bütün festivallerin tam olarak erişilebilir olması gerekiyor. Herkesin bu haktan eşit bir şekilde faydalanması gerekiyor. Engelsiz Filmler Festivalinin bir istisna olmaması gerekiyor. Nasıl ki binalar erişilebilir olmalı, kültür sanat etkinlikleri de erişilebilir olmalı, biz bu konuda uluslararası arenada daha fazla etkinlik, daha çok proje yapmak istiyoruz. Daha fazla konuşmak istiyoruz bu konuyu. Aslında bundan sonra majör gündemlerimizden biri bu.
Diğer tabii ki bir mekân. Bunu da Çekirdek Eskişehir projemiz kapsamında biraz yapmaya çalışıyoruz. Erişilebilir ve disiplinler arası bir kültür sanat mekânı oluşturmaya çalışıyoruz şu an Eskişehir’de aynısını bulunduğumuz şehirde Ankara’da da yapmak gibi bir niyetimiz var. Bunu istiyoruz. Festivalle ilgili geleceğe dönük projelerimiz bunlar.