10 Soruda Aşı ve Aşı Karşıtlığı

İnsanlığın önemli buluşlarından biri olan aşıya dair özellikle pandemi sürecinde çeşitli tartışmalar yürütüldü ve günümüzde de aşı karşıtlığının yükselişe geçmesinin ardından tartışmalar yeniden alevlenmiş durumda. Uzmanlar, aşının önemine dikkat çekerken toplumun önemli bir kesiminde aşılara karşı bir tepki oluşmuş görünüyor.

Nüfus ve Sağlık Araştırmaları verilerine göre, Türkiye’de tam aşılı çocuk sayısı 2008’de yüzde 80,5, 2013’te yüzde 74,1 ve 2018’de yüzde 66,9 olarak kayda geçerken 2023 verileri henüz açıklanmadı. Açıklanacak verilerde çocuklarda tam aşılama oranının daha da düşük olacağı tahmin ediliyor.

Aşı karşıtlığı ve çeşitli faktörler dolayısıyla dünyada geçtiğimiz yıl kızamık vakalarında bir önceki yıla göre yüzde 79’luk bir artış yaşandı. Ne yazık ki artış Türkiye’de de yaşanıyor. 2021 yılında 51, 2022 yılında 125 olarak kayda geçen kızamık vaka sayısı 2023 yılında 4 bin 959’a yükseldi. Kızamık vakaları ne yazık ki hastalıktan doğan çeşitli semptomlar nedeniyle ölümle sonuçlanabiliyor.

Biz de bu dosyamızda Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ayşe Berna Anıl ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) Aile Hekimliği Kolu Başkanı Dr. Emrah Kırımlı ile aşının ve aşı türlerinin ne olduğu, aşılamanın önemi ve aşı karşıtlığına karşı nasıl bir mücadele verilmesi gerektiği üzerine konuştuk.

Prof. Dr. Ayşe Berna Anıl, aşı ile ilgili temel sorularımıza yanıt verdi:

Aşı nedir?

Belirli bir hastalığa karşı bağışıklık sağlamak için hazırlanmış, vücuda çeşitli yollarla verilen biyolojik ürünlere aşı denir. Aşı, insanları hastalıklardan ve hastalıkların neden olduğu kötü sonuçlardan koruyabilmek için uygulanır. Vücut, aşı ile kendisine zarar vermeyecek hâle getirilen mikrop ya da toksinleri tanır ve onlara karşı bir savunma geliştirir. Böylece daha sonra mikropla karşılaştığında önceden geliştirdiği savunma sistemini kullanarak hastalığa yakalanmaz. Bu kişi artık o hastalığa karşı bağışıktır. Oluşan bağışıklama genellikle uzun süre vücutta kalır ve hastalık etkeni ile karşılaşınca onu etkisiz kılmak için savaşır.

“AŞILAR ÖLÜMLERİ ÖNLEMEKTEDİR”

Aşı olmanın faydaları nelerdir?

Aşılar tıbbın bugüne kadarki en önemli buluşlarından biridir. Hiçbir buluş aşılar kadar hayat kurtarmayı başaramamıştır. Aşılar sayesinde yılda yaklaşık 6 milyon ölüm önlenmektedir.

Aşılar, dünyada kitleler halinde ölümlere, sakatlıklara yol açan hastalıkların ortadan kaldırılmasını sağlamaktadır. Örneğin, aşı ile dünyada çiçek hastalığı ortadan kaldırılmış, çocuk felci büyük oranda kontrol altına alınmıştır. 

Aşılar sadece hastalıklardan değil uzun vadede birçok komplikasyondan da koruyarak sağlık kalitesini arttırmakta, sağlık harcamalarını azaltmaktadır. Örneğin, kızamık hastalığı ağır beyin hasarına; gebelikte geçirilen kızamıkçık, doğan bebekte ciddi anomalilere neden olmaktadır. Hepatit B enfeksiyonu siroz ve karaciğer kanserine yol açmaktadır. Aşılarla bu durumlar önlenmektedir.

Ayrıca, toplumda yüksek aşılama oranlarına ulaşıldığında sadece aşılanan kişiler değil toplumda enfeksiyon zinciri kırıldığı için aşılanmayanlar da korunmuş olur. Yine aşılar hastalıkların tanı ve tedavi giderlerine kıyasla çok ucuzdur. Aşılar hastalıkları önlediği için hastalıkların tedavisinde kullanılan antibiyotik kullanımı da azalır. Böylece dirençli mikropların ortaya çıkışı azalır.

Aşıların koruyuculuk oranı nedir?

Aşılar elbette yüzde 100 koruyucu değildir, her aşı için koruyuculuk oranları değişmektedir. Bazı aşılara karşı oluşan antikor düzeyleri zamanla azalabilmektedir. Ancak bu durumda bağışıklık sistemindeki bellek hücreleri mikropla karşılaşmada yeniden etkinleşerek hastalıktan korur veya hastalığı hafifletir. Genel olarak aşı programı tamamlandığında ve toplumun büyük kısmı aşılandığında aşılar yüzde 80-95 korunma sağlar.

“ÇOK SAYIDA AŞI ÇEŞİDİ VARDIR”

İnsanların olması gereken temel aşı çeşitleri nelerdir?

Rutin aşı uygulamaları her ülkede hastalıkların sıklığı, ölüm oranları, sekelleri, hastalığa bağlı giderler, aşıların o ülkede maliyeti, yan etkileri ve başka tedavi yollarının etkinliği dikkate alınarak bir şema dahilinde uygulanmaktadır. Bu faktörler ülkeden ülkeye farklılıklar gösterdiğinden, dünya üzerinde uygulanan çok sayıda ulusal aşı şeması vardır.

Günümüzde önerilen aşıların listesi giderek artmaktadır. Ülkemizde şu anda rutin aşı programında 13 aşı yer almaktadır. Her toplumda zaman içinde hastalıkların görülme durumuna göre aşı programına yeni aşılar eklenebilir, değişiklikler yapılabilir. Ulusal programdaki aşılar çocuklara ücretsiz olarak uygulanmaktadır. Çocuklar önerilen zamanda aşılanmaya başlanmalı ve en kısa sürede hastalıklara karşı tam bağışık olmaları sağlanmalıdır. Ülkemizde şu an Hepatit B Aşısı, BCG (Verem) Aşısı, Karma Aşı (Difteri, Tetanoz, asellüler Boğmaca, Hemofilus influenza ve inaktif Polio), oral Polio (Çocuk Felci) Aşısı, Pnömokok (Zatürre) Aşısı, Suçiçeği Aşısı, Hepatit A Aşısı, KKK (Kızamık-Kabakulak-Kızamıkcık) Aşısı, Erişkin Tip Difteri-Tetanoz Aşısı rutin olarak uygulanmaktadır.

Ayrıca şu an rutin aşı programında olmayan ancak çocuklarda ciddi bir ishal nedeni olan Rota Virüs aşısını; ölüm veya sağırlık, havale, zihinsel gerilik yapabilen Meningokok menenjitinden korunmak için Meningokok B ve Meningokok ACWY aşısını; genital siğiller ve serviks kanserinden korunmak için Human Papilloma Virüs (HPV) aşısını önermekteyiz. Yine İnfluenza (Grip) aşısı öncelikle riskli olan 6 aydan büyük çocuklara her yıl önerilmektedir. 

Aşılar tekrarlanmalı mı?

Bazı aşılar belirli aralıklarla tekrarlanmalıdır. Bu uzun ömürlü antikorların üretimi ve bellek hücrelerinin gelişimi için gereklidir. Bu şekilde vücut, hastalığa neden olan belirli bir organizma ile savaşmak için eğitilir ve gelecekte maruz kaldığında hızla savaşmak için hafızasını oluşturur.

“AŞI EN BAŞARILI ÖNLEMLERDEN BİRİDİR”

Temel aşılar yapılmadığında ne tür problemlerle karşılaşılmaktadır?

Aşılama, hastalıklardan en etkili koruyucu sağlık uygulamasıdır. Çocukluk çağı aşılamaları, birçok hastalığın tarihe gömülmesine neden olmuştur. Geçmişte çocukluk çağı hastalıkları nedeniyle çocuklar çok daha yüksek oranda hayatını kaybetmekteydi. Aşılamaların gelişmesiyle birlikte birçok çocukluk çağı hastalığı tarihe karıştı.

Çocukluk çağının temel aşıları yapılmadığında bu hastalıklar çok ciddi durumlar hatta ölüm ile sonuçlanabilir. Örneğin, kızamığa bağlı beyin iltihabı (ensefalit), körlük ve ölüm; kızamıkçığa bağlı doğum kusurları; bakteriyel menenjit sonrasında ölüm, zekâ geriliği ve sinir hasarı; çocuk felci sonrası kalıcı felçler; Hepatit B virüsüne bağlı olarak karaciğer kanseri veya ölüm gibi ağır bedeller ödenebilir. 

Ayrıca aşılanma sadece aşılanan kişiyi değil tüm toplumu koruyan bir yöntemdir. Çünkü toplumdaki aşılı kişi sayısı çok yüksek olursa hastalık salgın yapamaz (toplum bağışıklığı). Ancak aşılanmayan kişi sayısı artarsa, toplum bağışıklığı etkisi azalır ve salgınlar görülür. Bu nedenle aşı olma kararı salgın yapabilen enfeksiyonlar söz konusu olduğunda bireysel bir karar değil, toplum sağlığı için bir gerekliliktir. Aşılama oranları düştüğünde çok azalan kızamık gibi hastalıklar yeniden görülmeye başlamaktadır. 

Sonuç olarak aşılama bulaşıcı hastalıklara karşı toplumu korumanın en etkili, en ekonomik ve en güvenilir yöntemlerinden birisidir. Aşı, bireyin temel sağlık hakkıdır ve koruyucu hekimliğin en başarılı önlemlerinden biridir.

Dr. Emrah Kırımlı ise aşı karşıtlığı ve olası riskleri ile ilgili sorularımızı yanıtladı:

“TOPLUMUN FARKINDALIĞI AZALMIŞ DURUMDA”

Dünyada ve Türkiye’de aşı karşıtlığının yükselişte olduğunu görüyoruz, nasıl değerlendiriyorsunuz?

Genel bir bilim karşıtlığı, bilgi üretimine güvensizlik ve bundan nemalanma ile giden mütehassıslığın krizi ya da anti-entelektüalizm diye tarif edilen bir durumla karşı karşıyayız. Bilgiye/bilime eleştirel bakış kapasitemiz de zayıflayınca bu bilim karşıtlığına gidiyor. Bu da aşı karşıtlığı, ayrımcılık, ırkçılık gibi hayati sorunlara eviriliyor. Bizim alanımızda uzun süredir aşı karşıtlığı mevcut. COVID-19 salgını ve sonrasında aşı sürecinde de aşı karşıtlığı/aşı tereddüdü çok arttı. Bunun ana nedeni Sağlık Bakanlığı ve kamu otoritesinin toplumla şeffaf bilgi paylaşmaması, aşı konusunda tereddüde neden olması. Bir diğer neden ise aşı karşıtlığından nemalanma imkanı olduğunu fark edilmesi. İnsanların aşı tereddütlerini kullanan Karatay gibileri buradan çok fazla kazanç elde etti. Kamu otoritesi de onların bu yolla kazanç sağlamasına engel olmadı. Biz Tabip Odası olarak bu kişilerin bilim ve akıl dışı halk sağlığını tehdit eden açıklamaları ve suçlamaları için yasal ceza uyguladığımızda Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğü diyerek bu cezaları kaldırdı. Bunun nedeni de Sağlık Bakanlığı’nın 2004 yılında yasalaştırmayı vadettiği ama yıllardır gerçekleştirmediği bağışıklama yasasındaki düzenleme.

Yeterli aşılama olmadığı dönemlerde bulaşıcı hastalıklar kaynaklı sağlık sorunlarını herkes yakından tecrübe ettiği için insanlar bu hastalıklar ve aşıların koruyuculuğu konusunda da tecrübeliydiler ve daha derli toplu bir görüşme mümkün oluyordu. Bugün etrafımızda kızamık, çocuk felci, çiçek hastalığı, sarılık görmüyorsak bu aşılar sayesinde. Ancak şu anda etrafımızda bu hastalıkları görmediğimiz için toplumun da bu konuda farkındalığı azalmış durumda. Bu bilgi kaybı da aşı tereddüdünü besliyor. İnsanlar risk görmedikleri için korunmayı da önemsemeyebiliyor.

Türkiye’de kızamık vakalarının artışa geçtiğini gözlemliyoruz. Kısa ve orta vadede nasıl bir risk oluşturabilir?

Türkiye’de Kızamık vaka sayılar yaklaşık 50 kat arttı. Bunun başlıca nedeni kızamık aşılarının olunmaması ve Sağlık Bakanlığı’nın kızamık olanların çevresinde yayılımı önlemek için yeterli önlem almaması. Baştan başlayıp gövdeye yayılan kırmızı döküntüler, yüksek ateş, ağız içinde beyaz lekeler, burun akıntısı, öksürük şikayetlerinden birkaçı birlikte görülenler maske takarak hızlıca sağlık kurumlarına başvurmalı. Aşısız bir çocuk hastalanırsa ciddi zatürree, hastaneye yatış, beyine zarar, felç, menenjit, uzuv kaybı, nöbetler, sağırlık ve ölüm gibi ciddi sonuçlarla karşılaşabilir. Aşı bunları tamamen önleyebilir ya da şiddetini belirgin şekilde azaltabilir. Ama daha önemlisi kanser tedavisi gören ya da başka nedenlerle bağışıklık sistemi güçsüz olup aşı koruması yapılamamış olan çocuklara hastalık bulaştırma riski olacaktır. Aşısız her çocuk aynı zamanda toplumsal bağışıklığı yani toplumun sağlığını tehdit eden bir enfeksiyon kaynağı da olacaktır. Yani etkilenen sadece kendi çocuğumuz değil, aşı koruması olmayan diğer çocuklar da olacak.

“HEPİMİZİN SORUMLULUĞU VAR”

Aşı karşıtlığının yükselişi nasıl engellenebilir? Bu alanda nasıl bir mücadele verilmeli?

Öncelikle aşı karşıtları ve aşı tereddüdü yaratıp bundan nemalananlarla mücadele edilmeli.  Sağlık Bakanlığı hazırladığı genişletilmiş bağışıklama programı yasasını artık çıkartmalı, eksik aşıları olanlar için aşı kampanyaları yapılmalı ve toplum bilgilendirilmeli. Ne yazık ki toplum aşı karşıtlarının yüksek perdeden bilim dışı seslerini daha kolay duyuyor. Basın kuruluşlarına bir şekilde çıkıyorlar. Basının bu konuda etik ilkelere uyumlu davranması gerekiyor. Ülkemizde ne yazık ki yıllardır görmediğimiz, kızamık, boğmaca, sarılık gibi hastalıkları sık olarak görmeye başladık. Bu nedenle çocuklarımız sağlığından oluyor. Hayatını kaybetme riski ile karşı karşıya kalıyor. Çocuklarımızı ve toplumun sağlığını korumak başta kamu otoritesi olmak üzere hepimizin sorumluluğu.

10 Soruda Kanser: Önlem, Teşhis, Tedavi

İlaçlara Erişim Savaşı: Sağlık Krizinin Görünmeyen Yüzü

Sağlıklı Kentler ve Yerel Yönetimlerin Sorumluluğu